SUNUŞ
Camillo Cienfuegos'a
Bu eser Camilo Cienfuegos'un [*]
anısına sunulmuştur. Onu okumalı ve gerekli diizeltmeleri yapmalıydı,
kaderi buna izin vermedi. Bu satırlar, Direniş Ordusunun büyük yüzbaşısına,
bu devrimin yarattığı en büyük gerilla şefine, kusursuz devrimciye, kardeşçe
bağlı olduğum dosta saygı ifadesi olarak kabul edilebilir.
Camilo, Fidel'in silah arkadaşı, savaşın zor
anlarında güvenilir adamı, fedakar mücadeleci, fedakarlığından daima
karakterini çelikleştirmek ve birliğininkini işlemek için araç olarak
yararlanan bir savaşçıydı. Sanırım ki, gerilla savaşının kazandırdığı
bütün deneyleri biraraya topladığımız bu el kitabını onaylayacaktı,
çünkü deneyimimiz hayatın ta kendisinin ürünüdür. Fakat, bu sayfalara
ancak bazı tarihi kişiliklerde görülebilen kusursuzluktaki duygularının,
zekasının ve cesaretinin canlılığını ekleyecekti.
Bununla birlikte, Camilo'yu yalnız dehasının gücüyle
olağandışı işler başaran bir efsane kahramanı olarak düşünmemek
gerekir. Onu, halkın, zor koşullar ve mücadele içinde kahramanlarını, şehitlerini,
şeflerini muazzam bir seçimle oluşturduğu gibi kendi içinden çıkardığı
bir unsur olarak görmelidir.
Camilo'nun, Danton'un devrim anları için söylediği,
"cüret, daha çok cüret, daima cüret!" biçimindeki özdeyişini
duymuş olup olmadığını bilmiyorum. Bütün eylemlerinde, gerillacıya
gerekenleri, yani durumun hızlı ve kesin analizini, gelecekte ortaya çıkacak
sorunları önceden görebilme yeteneğini de ekleyerek, her zaman, bu sözü
pratiğe uygulardı. Kahramanımıza karşı kişisel saygı ve bütün bir halkın
saygısı niteliğindeki bu satırlardan amaç Camilo'nun biyografisini
anlatmak, başarılarından sözetmek değildir, diyebilirim ki Camilo binlerce
başarının adamıydı, onları çok doğal bir biçimde gerçekleştirir, çünkü
cesaretine, halka olan sayğısına kendi kişiliğini eklerdi. Kişiliği ki,
çok kez bilinmez yada unutulur, bu değerli,unsur ki, Camilo'ya ait herşeye
damgasını vurur, bu değerli orijinallik ki, çok az insan, eylemlerinin her
birinde izini bırakabilir. Fidel daha önce söylemişti: Kültürü
kitaplardan gelmiyordu; onu, cesareti katılığı, zekası ve benzersiz dikkat
ve özeni sayesinde, binlercesi arasından, eriştiği ayrıcalıklı mevkiye seçen
halkın doğal zekasına sahipti.
Doğruluk, Camilo için bir din gibiydi, kendini
halkın iradesini kişiliğinde cisimleştiren Fidel'e karşı ve halkın
kendisine karşı doğruluğa adamıştı. Bu yenilmez gerillacıda bu iki
duygu, Fidel ile halk gibi birbirinden aynlmazdı.
Onu kim öldürdü?
Daha doğrusu kendimize şöyle sormalıyız:
Fiziksel varlığına kim son verdi? Çünkü onun gibi insanların hayatı halkın
içinde sürer gider, ancak halkın kararıyla sona erer.
Onu öldüren düşmandır, çünkü ölmesini
istiyordu; çünkü güvenilir uçak yoktur, çünkü pilotlar henüz gerekli tüm
deneyimi kazanmış değillerdir; çünkü yüklü işleri nedeniyle, Havanaya mümkün
olduğu kadar çabuk varmak istiyordu... ve yine, onu öldüren karakteri oldu.
Camilo tehlikeyi ölçmezdi, tehlike onun için bir eğlenceydi, onunla oynardı,
tehlikeyle güreşir, üzerine çeker ve şaşırtmaca yapardı; gerillacı
zihniyeti gereğince, hiçbir engel onu durduramaz, çizdigi yoldan döndüremezdi.
Bütün bir halkın onu tanıdığı, hayranlıkla
sevdigi bir sırada gitti. Bu daha önce olabilir, geçmişi, bir gerilla yüzbaşısının
sade geçmişinden farksız olurdu. Fidel, daha pekçok Camilo olacaktır, demişti.
O'nun tarihe kazandırdığı şahane dönemi tamamlayamadan hayatını bitiren
Camilo'lar olduğunu eklemeliyim. Camilo ve diğer Camilo'lar (gerçekleşmeyenler
ve gelecek olanlar) halkın gücünün kanıtları, savaşa girişen bir ulusun
en saf düşüncelerini savunmak için neler yaratabileceğinin ve en soylu amaçlarına
erişmeye inancının en yüce ifadesidir.
Onu belirli kalıplar içine hapsetmek için
saptama yapmayacağız, bu onu öldürmek olurdu. Onu böylece, taslak halinde bırakalım,
kesinlikle tanımlanmış olmayan toplumsal ve ekonomik ideolojisine katı sınırlar
koymayalım; sadece, bu kurtuluş savaşında Camilo ile kıyaslanabilecek bir
asker olmadığını hatırlayalım. Kusursuz devrimci, halk adamı, Küba
ulusunun kendisi için yaptığı bu devrimin zaanaatkarı olarak, ruhu
yorgunluk ya da yılgınlığın en küçük gölgesinin bile ne olduğunu
bilmezdi. Gerillacı Camilo, günlük evrimin sürekli unsurudur; şunu ya da
bunu, "Camilo'ya özgü bir şeyi" yapandır. Küba devrimine kesin ve
silinmez izini bırakandır, bütün gerçekleşmeyenlerin ve bütün gelecek
olanların kalplerinde yaşayandır.
Sürekli ve ölümsüz yenilenişi içinde,
Camilo halkın bir benzeridir.
[*]Camillo
Cienfuegos, Direniş Ordusunun Kumandanı, Küba Kurtuluş Savaşının en tanınmış
ve halk tarafından sevilen komutanlarından biridir. Fidel Castro ile birlikte,
1956'da Sierra Maestra'da çıkarma yapan ilk askerl gruba katılmıştı.
1959'da bir uçak kazasında öldü.
I. GERİLLA SAVAŞININ ÖZÜ
Küba halkının, Batista diktatörlüğüne karşı
silahlı zaferi, sadece, tüm dünya gazetelerinin yazdığı gibi destansı bir
zafer olmakla kalmamış, Latin Amerika halk kitlelerinin davranışlarıyla
ilgili eski dogmaları da yıkmıştır. Bu devrim bir halkın, gerilla savaşıyla,
kendisini ezen bir yönetimden kurtulabileceğini elle tutulur, gözle görülür
biçimde kanıtlamıştır.
Küba devriminin:
1. Halk güçlerinin düzenli orduya karşı savaşı
kazanabileceğini,
2. Devrim yapmak için tüm koşulların biraraya
gelmesini beklemenin her zaman gerekli olmadığını, ayaklanma odağının
bunları yaratabileceğini,
3. Azgelişmiş Amerika'da, silahlı savaşın
temel alanının kır olması gerektiğini kanıtlayarak, Amerika'da devrimci
hareketlerin mekanizmasında üç temel değişim meydana getirdiğini düşünüyoruz.
İlk iki madde, hareketsizliklerini profesyonel
ordulara karşı birşey yapılamayacağı gibi bahanelerle haklı çıkarmaya
çalışan devrimcilerin ya da sözde-devrimcilerin, mekanik biçimde bütün
nesnel ve öznel koşulların biraraya gelmesini bekleyen, bunları hızlandırmayı
düşünmeyenlerin bozgunculuklarına karşıdır. Bu çürütülemez iki gerçek,
bugün tamamen açıktır; fakat eskiden bunlar Küba' da tartışılıyordu ve
belki de Latin-Amerika'da hâlâ bu böyledir.
Tabii ki, devrim için gerekli tüm koşulların
biraraya gelmesi için yalnızca gerilla faaliyetinin itici gücü yetmez. İlk
odağın kuruluş ve sağlamlaştırılmasının en azından bazı elverişli koşulları
gerektirdiği unutulmamalıdır. Halk, sivil talepler çerçevesinde sosyal amaçlar
için savaşmanın beyhude olduğunu açıkça görmelidir. Barışı bozan,
kesinlikle, ezenlerin hukuka karşı iktidarda kalmalarıdır.
Bu koşullarda, halkın hoşnutsuzluğu giderek
daha kesinlikle kendini açığa vuracak ve direnişin, başlangıçta
otoritelerin tutumu yüzünden, bir mücadele embriyonu halinde kristalleşeceği
an gelecektir.
Bir hükümet, hileli olsun ya da olmasın, halk
oyuyla iktidara gelmişse ve az da olsa anayasaya uygunluk görünümünü
koruyorsa, barışçıl mücadele olanakları henüz tüketilmiş olmayacağından,
gerillanın çıkışı gelişemeyebilir.
Üçüncü katkı, stratejinin temelidir;
stratejik düzen, dogmatik ölçütlere bağlı kalarak, kitle mücadelesini şehir
hareketlerinde merkezleştirmeyi ileri sürenlere, bütün azgelişmiş Amerika
ülkelerinin hayatında köylülüğün çok büyük katkısını tümüyle
unutanlara karşı koyacak biçimde kurulmalıdır. Örgütlü işçi
kitlelerinin şehirlerdeki mücadelelerini küçümsemiyoruz, yalnızca,
anayasalarımızın garantilerinin havada kaldığı ya da bilmezlikten gelindiği
durumlarda, onların silahlı mücadeleye katılımının gerçek olanağını
dikkatli bir biçimde tahlil etmek zorundayız. Bu koşullarda, illegal işçi
hareketi çok büyük tehlikelerle yüzyüzedir. Onlar, silahsız olarak gizlice
faaliyet yürütmek zorundadırlar. Kırda ise, durum bu kadar zor değildir,
çünkü kırsal bölgelerde, baskı güçlerinin erişemediği yerlerde yaşayanlar
silahlı gerillanın desteğindedir.
Daha ilerde, çözümlememizi inceden inceye geliştireceğiz,
fakat şimdiden, daha bu eserin başında, bizce temel katkımız olan, Küba
devrimci deneyinden çıkarılmış, bu üç sonucu not edelim.
Gerilla savaşı, halkın kurtuluş mücadelesinin
temeli olarak, her zaman aynı kurtuluş iradesinden kaynaklanmakla birlikte,
bazı karakteristikler, çeşitli yönler gösterir. Açıktır ki —ve
yazarlar bunu daima söylemişlerdir— savaş bir dizi belirli bilimsel yasaya
karşılık verir ve bunlara uymayan başarısızlığa mahkumdur. Gerilla savaşı
klâsik savaşın bir aşamasıdır; bunun bütün yasalarınca yönetilmelidir;
fakat özel yönüyle, ayrıca uyulması gerekli ek yasalar getirir. Her ülkenin
coğrafi ve toplumsal koşulları, gerilla savaşının kendini uyduracağı
tarzları ve özel biçimleri belirler, fakat genel yasalar bu tip mücadelelerin
hepsi için geçerlidir.
Şu an için bizim görevimiz, bu tip savaşın
dayanacağı temel ilkeleri, kurtuluşlarını arayan halkların izleyeceği
kuralları bulmak; gerçeklerden yola çıkarak teoriyi geliştirmek ve başkalarının
yararlanması için deneyimimizi ortaya koymak ve genelleştirmektir.
Gözönünde tutulacak ilk soru, gerilla savaşında,
savaşan tarafların kimler olduğudur. Bir yanda, ezenler ve onun ajanları,
iyi teçhizatlanmış ve disiplinli profesyonel ordu; bu grup, çoğu durumlarda
dışardan gelecek desteğe, ezenlerin uydusu olan bürokrasiye güvenebilir. Diğer
yanda, ülkenin ya da söz konusu bölgenin halkı. Gerilla savaşının, bir
kitle savaşı, bir halk savaşı olduğunu belirtmek önemlidir. Gerilla kolu,
silahlı bir çekirdektir, halkın savaşan öncüsüdür. Onun gücünün kaynağı
halk kitleleridir. Gerilla kolu, ateş gücü daha düşük olduğu halde, dövüştüğü
düzenli ordudan sayıca az bir askeri birlik olarak düşünülmemelidir.
Gerilla savaşı, ezenlere karşı savunmada çok az bir silaha sahip olsa da,
çoğunluğun desteğine sahiptir.
Öyleyse, gerilla savaşçısı, yerel halkın
tam desteğine güvenir, bu kesinlikle aranan bir koşuldur. Bir bölgede
faaliyet gösteren haydut çeteleri örneğini gözümüzün önüne getirdiğimizde,
bu apaçık görünür. Bu çeteler, gerilla ordusunun bütün
karakteristiklerine sahiptirler: birlik, şefe saygı, cesaret, araziyi tanıma
ve çok kez izlenecek taktiği cesaretle benimseme. Ancak, halkın desteğinden
yoksun olmaları nedeniyle bu çeteler önüne geçilemez biçimde kamu gücü
tarafından zararsız duruma getirilir ya da yokedilir.
Gerilla kolunun harekât tarzını tahlil
ettikten, mücadele biçimini inceledikten, kitle tabanını anladıktan sonra,
şu soruya yanıt verebiliriz: Gerilla savaşçısı niçin savaşır? Bu
sorudan hareketle, kaçınılmaz olarak gerilla savaşçısının toplumsal
reformcu olduğu, halkın ezenlere karşı için için kaynayan protestosunun
yankısını meydana getirmek için silahları eline aldığı ve tüm silahsız
kardeşlerini rezillik ve yoksulluk içinde tutan toplumsal rejimi değiştirmek
için dövüştüğü sonucuna varırız. Gerilla savşaçısı, belirli bir dönemin
egemen kurumlarına saldırır, bunu, koşulların izin verdiğince büyük bir
güçle, bu kurumların yapılarını yıkmak için yapar.
GeriIla savaşı taktiğini, daha derinlemesine
incelediğimizde, gerilla savaşçısının araziyi, varış ve geri çekilme
yollarını, hızla manevra yapma olanaklarını, saklanılacak yerleri, ve
tabii ki halkın desteğini eksiksiz bilmesi gerektiğini göreceğiz. Bütün
bunlar, gerilla savaşçısının eylemini kırsal alanlarda ve küçük bir nüfusun
yaşadığı meskün yerlerde, özellikle toprak mülkiyetinin toplumsal yapısını
değiştirmek amacıyla yapılan halkın hak isteme mücadelelerinin yeraldığı
yerlerde yapacağını gösteriyor. Diğer kelimelerle, gerilla savaşçısı
herşeyden önce tarım devrimcisidir. Büyük köylü kitlesinin isteğini dile
getirir: toprak sahibi olmak, üretim araçlarının, hayvanlarının, yıllar
boyunca özledikleri herşeyin, hayatlarını ve üzerinde ölecekleri toprağı
oluşturan herşeyin sahibi olmak.
İki ayrı tip gerilla savaşı olduğunu
belirtmek gerekir: birincisi, büyük düzenli orduların tamamlayıcısı olan
mücadele şekli —örneğin Sovyetler Birliği'nde Ukraynalı partizanlarda
olduğu gibi— bu incelememizde gözönüne alınmamıştır. Bizi ilgilendiren
yalnız ikinci biçimdir: Sömürge olsun olmasın, kurulu iktidara karşı mücadele
içinde ilerleyen, tek üs olarak kırsal bölgelerde yerleşen ve yayılan
silahlı bir grubun mücadelesi. Mücadeleyi harekete geçiren ideolojik yapı
ne olursa olsun, ekonomik temelini toprak mülkiyeti isteği oluşturur.
Mao'nun Çin'i, güneyde, bozguna uğratılan ve
hemen hemen yokedilen işçi gruplarının mücadelesiyle devrime başladı.
Ancak, Yunnan büyük yürüyüşünden sonra, kırlara dayanınca ve hak
davalarının temeli olarak tarım reformunu kabul edince yerleşti ve yükselen
ilerleyişine başladı. Çinhindi'nde Ho Chi Minh' in mücadelesi, Fransız sömürgeci
boyunduruğunun altında ezilen pirinç yetiştiricisi köylülere dayalıdır
ve bu gücün yardımıyla, sömürgecileri alaşağı edecek kadar ilerlemiştir.
Her iki durumda da, saldırgan Japonya'ya karşı yurtsever savaşın oluşturduğu
paranteze rağmen, toprak için mücadele ekonomik temeli ortadan kalkmamıştır.
Cezayir olayında, büyük arap milliyetçiliği düşüncesi, Cezayir'in hemen
hemen tüm ekilebilir topraklarından bir milyon Fransız sömürgecisinin
yararlanmasında ekonomik karşılığını bulmuştu. Özel koşulları gerilla
savaşına uygun olmayan Porto-Rico gibi ülkelerde, hergünkü ırk ayrımına
bağlı aşağılamalar yüzünden en derinden yaralanan ulusal ruhun temeli
(proleterleştirilmiş olmasına rağmen) köylünün, istilacı yankee tarafından
elinden alınan toprağı için duyduğu özlemdir. Başka koşullar altında
olmakla birlikte, 30 yıllarının kurtuluş savaşı sırasında toprak mülkiyeti
haklarını birlikte savunmak için gruplaşan Doğu Küba çiftliklerinin köylü,
köle ve küçük mülk sahiplerini harekete geçiren de aynı merkez düşünceydi.
Gerilla savaşının gelişim olanakları hesaba
katıldığında, yani gerilla kolunun gelişimiyle potansiyel olarak mevzii
savaşa dönüşme olanakları hesaba katıldığında, bu savaş tipinin özel
niteliğine rağmen, mevzii savaşın embriyonu, bir taslağı olarak kabul
edilebilir. Konvansiyonel savaşa kadar gerilla kolunun gelişme ve savaş tarzını
değiştirme olanağı, her muharebere, her çarpışmada ya da çatışmada düşmanı
yenme olanağını olabildiğince büyütür. Bu yüzden, temel ilke, kesinkes
kazanılamayacak hiçbir muharebeye, çarpışmaya ya da çatışmaya girişmemektir.
Kötü niyetle yapılmış bir tanımlamaya göre, "gerilla savaşçısı
savaş düzenbazıdır". Bunun anlamı, gerilla savaşının temel unsurlarının
gizlilik, hile ve şaşırtmaca (süpriz) olduğudur. Tabii ki bu özel bir düzenbazlıktır,
bazı anlarda zorlayıcı nedenlerle uygulanır, savaşın mutlaka bunlarla yapılacağına
inandırıldığımız romantik ve sportmence görüşlerden farklı bir yol
tutulur.
Savaş daima hasımlardan birinin diğerini imha
etmeye çalıştığı bir mücadeledir. Bu amaca ulaşmak için hasımlar, güç
kullanmanın dışında, her türlü kurnazlığa ve savaş hilesine başvurur.
Askeri strateji ile taktikler, hasım grupların hedeflerinin ve bu hedeflere
ulaşmak için kullandıkları araçların tahlilini ifade eder. Bu araçlar, düşmanın
zayıf noktalarının avantajlarını kullanmayı içerir. Mevzii savaşta büyük
bir ordunun her tekil birliğinin savaş eylemi, gerilla kolunun eylemiyle
benzer özellikler gösterecektir: gizlilik, hile ve şaşırtmaca (süpriz).
Ancak karşı taraf şaşırtmacayı (süprizi) önlemek için hazır
bekliyorsa, bu taktik uygulanmaz. Ama yine de, gerilla kolu, kendi başına bir
birlik olduğundan ve düşman tarafından denetlenemeyen geniş bir bölgede
hareket ettiğinden, her zaman bu tür şaşırtmaca (süpriz) taktiğini
gerilla saldırılarında uygulama olanağına sahiptir ve gerilla savaşçısının
görevi bunu yapmaktır.
Bu, bazen "vur ve kaç" olarak adlandırılır
ve bu doğrudur. Vur ve kaç, bekle, pusuya yat, tekrar vur ve kaç, ve düşmana
hiçbir dinlenme olanağı tanımaksızın sürekli yinele. Burada, geri çekilme
ve cephesel savaştan kaçınma tutumu, olumsuz bir yön olarak görünür.
Bununla beraber, bu durum, herhangi bir savaşta olduğu gibi, son amacı düşmanı
imha etmek, zafer kazanmak olan gerilla savaşının genel stratejisinin bir
sonucudur. Nitekim, açıktır ki, gerilla savaşı, kesin zafere ulaşmak için
uygun bir aşama değildir. Gerilla savaşı, savaşın başlangıç aşamasıdır
ve sürekli gelişerek düzenli ordu özelliklerine sahip bir gerilla ordusu
haline dönüşecektir.
O anda, düşmana son darbeyi vurmaya ve zafere
ulaşmaya hazır olacaktır. Zafer, temeli bir gerilla ordusuna da dayansa, her
zaman düzenli ordunun ürünü olacaktır. Modern savaşta bir tümenin
generali birliklerinin başında ölmediği gibi; kendi kendinin generali olan
gerilla savaşçısının da her muharebede ölmesi gerekli değildir. Yaşamını
vermeye hazırdır, fakat gerilla savaşının bu olumlu yönü, her gerilla
savaşçısının bir ideali savunmak için değil, onu gerçeğe çevirmek için
ölmeye hazır oluşudur. Bu, gerilla savaşının (fighting) temelidir, özüdür.
Mucizevi bir biçimde, küçük bir insan kolu, onu destekleyen büyük halk güçlerinin
silahlı öncüsü, taktik hedeflerin ötesinde, kararlılıkla bir ideali gerçekleştirmek
için, yeni bir toplum kurmak için, eskimiş yapıları yıkmak için ve
nihayet toplumsal adaleti gerçekleştirmek için savaşır.
Bu açıdan bakıldığında sıradan yargılara
konu olanlar, yeni bir ışık altında görülür, gerilla savaşçısının
esinlendiği ereğin büyüklüğü onları haklı çıkarır, bu ereğe ulaşmak
için başvurulacak yolların gizli kapaklılığı söz konusu değildir. Bu
savaşçı tutum, bu korkusuz tutum, son hedefin büyük sorunlarıyla mücadele
etme kararlılığı, gerilla savaşçısının büyüklüğüdür.
II. GERİLLA SAVAŞININ STRATEJİSİ
Gerilla terminolojisinde, strateji, topyekün
askeri durumun ışığında ulaşılacak hedeflerin ve bu hedeflere ulaşmanın
değişik yollarının tahlilinin kavranışıdır.
Gerilla kolunun bakış açısından doğru bir
stratejik değerlendirme için, temel olarak düşmanın hareket tarzının ne
olacağını tahlil etmek zorunludur. Eğer son hedef, her zaman, hasım gücün
topyekün imhasıysa, düşman, bir iç savaşta bu standart görevle karşı
karşıyadır: o, gerilla kolunun tüm üyelerini topyekün imha etmeye girişmek
zorundadır. Diğer taraftan gerilla savaşçısı, düşmanın bu çözüme ulaşmak
için hangi çarelere güvendiğini, hangi araçlara dayandığını, insan,
hareketlilik, halkın desteği, silahlanma ve kumandanın niteliği durumlarını
tahlil etmek zorundadır. Stratejimiz, son hedefimizin düşmanı yenilgiye uğratmak
olduğunu aklımızdan çıkartmayarak bu sonuçlara uygun olarak saptanmalıdır.
İncelenecek temel yönler vardır: örneğin,
techizat ve bu techizatın kullanım tarzı. Bu tür bir savaşta, bir tankın,
bir uçağın değerinin ne olacağının kesinlikle araştırılması. Düşmanın
silahları, mühimmatı, alışkanlıkları gözönünde tutulmalıdır; çünkü,
gerilla gücünün temel ikmal kaynağı, düşmanın techizatıdır. Seçme
olanağı varsa, düşmanın kullandığıyla aynı tip tercih edilmelidir, çünkü
gerilla kolunun en büyük sorunu mühimmat eksikliğidir ve hasmı buna fazlasıyla
sahiptir.
Hedefler tahlil edilip saptandıktan sonra, son
hedefe ulaşmak için izlenecek adımların planlanması gereklidir. Bu, savaşın
gelişimine ve önceden görülemeyen koşulların ortaya çıkmasına bağlı
olarak değiştirilebilecek ve düzenlenebilecek olsa da, bir ön planlama
olacaktır.
Başlangıçta, gerilla savaşçısının temel görevi,
imhadan kendini korumaktır. Yavaş yavaş, gerilla kolunun ya da kollarının
üyeleri için bu yaşam tarzına kendilerini uydurmak ve kaçmayı becermek, düşman
güçlerinin günlük saldırılarından kurtulmak kolaylaşacaktır. Bu koşullara
ulaşıldıktan sonra, gerilla, düşmanın menzilinin dışında ya da düşmanın
saldırmaya cesaret edemeyeceği derecede büyük bir güç toplayarak ulaşılamaz
bir konuma sahip olarak düşmanı tedrici olarak yıpratmayı sürdürmesi
gereklidir. Bu, ilkin, gerilla koluna karşı etkin savaş noktalarına en yakın
yerlerde ve daha sonra düşman bölgesinin içlerinde yürütülecektir; düşmanın
iletişim hatlarına saldırılacaktır; daha sonra da, düşmanın merkez üsleri
ile harekât üslerine saldırılacak ya da taciz edilecek, gerilla güçlerinin
tüm olanakları her yerde kullanılarak düşman çaresizliğe düşürülecektir.
Sürekli olarak vurmalıdır. Harekât bölgesinde
bulunan düşman askerine uyuyacak zaman bırakmamalıdır. İleri karakolları
sistematik olarak saldırıya uğratılmalı ve tasfiye edilmelidir. Her an düşmanda
çepeçevre kuşatıldığı izlenimini uyandırmalıdır. Bu saldırılar,
ormanlık ve engebeli arazide gece ve gündüz aynı şiddette sürdürülmeli;
düşman devriyelerinin girmesi kolay olan açık arazilerde sadece geceleri yapılmalıdır.
Bütün bunlar, halkla tam bir işbirliği ve arazinin çok iyi bilinmesini
gerektirir. Bu iki koşul, gerilla savaşçısının yaşamının her dakikasında
yeniden kendini gösterir. Bu nedenle, şimdiki ve gelecekteki harekât alanlarının
eğitim merkezlerinin yanısıra, yoğun bir kitle çalışması, devrimin itici
güçlerinin ve hedeflerinin anlatılması, kesinlikle düşmanın halka karşı
zafer kazanamayacağı çürütülemez gerçeğinin propagandasının yapılması
gereklidir. Bu kesin gerçeği hissetmeyen gerilla
savaşçısı olamaz.
Başlangıçta, çalışma gizlice yürütülmelidir.
Her köylüye, içinde çalışılan topluluğun her üyesine, gördüğü ve işittiği
şeyleri kimseye açıklamaması öğütlenmelidir. Daha sonraları, devrime karşı
doğruluklarına en sağlam biçimde güvenilen köylülerin yardımına başvurulur,
sonra bunlar bağlantı, eşya ve silah taşınması gibi görevlerde kullanılır,
bildikleri bölgelerde kılavuzluk yaparlar. Sonunda, çalışma merkezlerinde
artık örgütlenmiş olan kitlelerin eylemine sıra gelir, bunun sonucu genel
grevdir.
Grev, iç savaşlarda en önemli bir faktördür,
fakat buna erişmek için ikinci dereceden bir dizi koşul gereklidir. Bu koşullar
her zaman mevcut değildir ve çok az durumda kendiliğinden oluşurlar.
Devrimin amaçlarını açıklayarak ve halkın gerçek gücünü ve olanaklarını
göstererek bu temel koşulları yaratmak gereklidir.
Yine, daha önceleri, nisbeten daha az tehlikeli
işlerde etkinliklerini göstermiş, çok homojen, belirli küçük gruplara başvurarak
sabotaj yaptırmaya başlamalıdır. Bu, gerilla savaşının bir başka etkili
silahıdır, tüm ordular felce uğratılabilir, bir bölgenin endüstriyel
hayatı altüst edilebilir, bir şehrin sakinleri çalışmaktan alıkonulabilir,
ışıktan, sudan, haberleşmeden yoksun edilebilir, bazı saatler dışında
sokağa çıkmamaya zorlanabilir.
Bu başarılırsa, savaşçı birlikleriyle
birlikte düşmanın morali giderek düşer, istenilen zamanda toplanacak biçimde
meyva olgunlaşmıştır.
Gerilla eyleminin yeraldığı toprağın genişletilmesi
düşünülebilir. Fakat asla aşırı büyümeye vardırılmamalıdır. Daima güçlü
bir harekât üssü bulundurulmalı ve tüm savaş süresince güçlendirilmesi
sürdürülmelidir. Bölge halkına yeni düşünceler kabul ettirilmeli, azılı
devrim düşmanları tecrit edilmeli ve bu alanın içinde, siperler, mayınlar
ve haberleşme gibi tamamen savunmayla ilgili sistemler geliştirilmelidir.
Bir gerilla birliği silah ve savaşçı bakımından
azımsanmayacak bir güce ulaştığında, yeni kollar oluşturulmalıdır. Bu,
arı kovanında yeni kraliçe arının, arıların bir kısmıyla başka bir bölgeye
gitmesiyle aynı şeydir. Daha önce açıkladığımız sürece göre, yeni
kollar diğer düşman bölgelerine nüfuz ederken, ana kovan, en değerli
gerilla şefi ile daha az tehlikeli bölgede kalır.
Bir an gelir ki, çeşitli kolların işgal ettiği
alan bunlara çok dar gelmeye başlar, düşman tarafından sağlam şekilde
elde tutulan bölgelere doğru ilerlerken büyük güçlerle karşı karşıya
gelebilirler. Bu durumda kollar birleşir, sıkı bir cephe oluştururlar,
mevzii savaş verir, düzenli ordu gibi savaşırlar. Bununla birlikte, eski
gerilla ordusu üssünden ayrılamaz. O halde, düşman hatlarının gerisinde,
yeni gerilla kolları oluşturulması gerekir, bunlar birinciler gibi davranır
ve yavaş yavaş kontrolleri altına alıncaya kadar, yeni bölgeye nüfuz
ederler.
Böylece gerillalar, saldırı aşamasına, müstahkem
üsleri kuşatma ve takviye güçlerini bozguna uğratma aşamasına, kitlelerin
her gün daha da artan kitle eylemleri aşamasına erişirler; ve tüm ulusal
topraklar üzerinde savaşın nihai amacına, zafere ulaşırlar.
III. GERİLLA SAVAŞININ TAKTİĞİ
Taktik, büyük stratejik hedefleri izlemenin
pratik yöntemidir.
Taktik, stratejinin tamamlayıcısı ve bazı yönlerden,
uygulanmaya konuluşudur. Son hedeflere göre çok daha değişken, çok daha
esnek olan taktik yöntemler, savaşın bütün koşullarına uymak zorundadır.
Savaş süresince, sabit ve değişen taktikler vardır. Herşeyden önce,
gerilla eyleminin, düşmanınkine uydurmaya dikkat etmelidir.
Bir gerilla birliğinin belirleyici özelliği,
birkaç dakika içinde eylem yerinden uzaklaşmasını, hatta gerekli ise, birkaç
saat içinde harekât bölgesinden uzak yerlere gitmesini sağlayan hareketliliğidir.
Hareketlilik, sürekli olarak cephe değiştirmesini ve kuşatılmanın her türlüsünü
önlemesini sağlar. Savaşın aşamalanna göre, gerilla, kuşatmadan kurtulmak
için kendini özellikle geri çekilmeye hasredebilir, bu, kuşatıcıları,
belki de kendileri için özellikle elverişsiz olacak bir savaşa sürüklemenin
tek yoludur, kuşatmaya karşı savaşlara da girişebilir: küçük bir grup, görünüşte
düşman tarafından sarılmış gibi yaparken, düşman birden bire kendini sayıca
daha üstün bir grup tarafından çevrilmiş bulur, ya da bu küçük grup, ele
geçirilmez bir mevzide sipere yatar, bunlar yem rolü oynar, bütün askeri
birlikler ve bütün malzeme düzenli ordunun yardımına geldiğinde, çevrilir
ve yokedilir. Bu savaş hareketine, bu adı taşıyan dansla alan benzerliğinden
dolayı "menüet" denir: örneğin, gerillalar, her önemli noktada beş-altı
adam olmak üzere bir yürüyüş kolunu çevirir, yalnız, kendileri sarılmamak
için yeteri kadar uzakta dururlar. Gruplardan biri çarpışmayı başlatır;
otomatikman yürüyüş kolu bütün gücünü bu grubun üzerine yöneltir. Bu
anda, düşmanla teması kaybetmeksizin, gerillalar geri çekilir, aynı anda bu
kez diğer bir gruptan gelen saldırı başlar. Ordu, daha önceki manevrasını
tekrarlar, gerillalar yeniden geri çekilir. Böylece büyük bir tehlikeyle karşı
karşıya gelinmeden, bir düşman kolunu hareketsiz bırakmak, büyük miktarda
cephanesini boşuboşuna harcatmak ve moralini bozmak mümkündür.
Gece, aynı taktik uygulanır, fakat bu kez daha
büyük bir saldırganlık gösterilir, çünkü bu durumda kuşatma daha
zordur. Gece eylemi, gerilla savaşının bir başka önemli özelliğidir. Saldırılacak
mevzilere en çok yaklaşmayı sağlar, az bilinen ya da tanınma olasılığı
bulunan bölgelerde dolaşmaya uygundur. Elbette ki, sayısal azlık göz önünde
bulundurularak, bu saldırıların daima şaşırtıcı biçimde yapılması
zorunludur, bunun avantaji büyüktür, gerillalara, kendileri kayıp
vermeksizin düşmana kayıp verdirmeyi sağlar; gerçekte, bir yanda yüz, diğer
yanda on adam olan bir savaşta kayıplar eşit olamaz. Düşman, ne zaman
olursa olsun kayıplarını yerine koyabilir, yukarıda verdiğimiz örneğe göre,
bir askerin ölümü halinde kaybı gücünün %1'inden fazla değildir.
Gerillanın kayıplarını yerine koyması ise daha uzun zaman alır, çünkü
gerilla yüksek bir uzmanlık kazanmış askerdir ve kayıplar toplam gücünün
% 10'udur.
Gerilla tarafında, hiçbir ölü asker, savaş için
çok değerli olan silah ve cephanesiyle terkedilmemelidir. Bütün gerillaların
görevi, bir yoldaşları düşer düşmez, silahlarını almaktır. Gerilla,
savaşının bir başka özelliği, gerekli cephaneye gösterilen özen ve bakımdır.
Bir gerilla ile düzenli bir ordu arasındaki savaşta, hasımlar ateş etme
tarzlarından ayırdedilebilir: düzenli ordu tarafında yoğun ateş,
gerillalarin tarafındaysa, aralıklı ve isabetli atışlar.
Bir kez, düşmanin ilerleyişini önlemek için
şimdi ölmüş olan bir kahramanımız, beş dakika süreyle aralıksız
makinalı tüfeğiyle atışını sürdürmüştü. Güçlerimiz, bu atış
temposu karşısında şaşırmış, bu önemli mevziin hasmın eline düştüğünü
sanmışlardı. Bu, savunulan noktanın, önemi nedeniyle cephaneyi iktisatlı
kullanmayı düşünmediğimiz ender olaylardan biriydi.
Gerillanın temel belirleyici niteliklerinden
biri de, kendini tüm koşullara uydurabilme ve bütün ani olayları lehe çevirme
yeteneğidir. Klasik savaş kurallarının katılığı karşısında, gerilla,
savaşın her anında, kendine özgü taktikler yaratır, düşmanını sürekli
şaşırtır.
Her şeyden önce mevzileri daima esnektir:
bunlar, düşmanin geçemeyeceği belirli yerler ve şaşırtma hareketi için
gerekli noktalardır. Sık sık, düzenli ilerleyen ve engelleri aşan düşmanın
birdenbire durdurulduğunu, daha ileri gidemediğini farkedince kapıldığı şaşkınlık
izlenir. Bunun nedeni, araziyi ciddi şekilde inceleyen gerillaların ellerinde
bulundurdukları mevzilerin alınmaz olduğudur. Saldırganların sayısının
önemi yoktur, savunanların sayısı geçerlidir, bu sayı yeterliyse bir alaya
karşı da direnebilir ve her zaman diyemezsek de, hemen hemen her zaman, bu
direniş başarılı olur. Şeflerin başlıca görevi, bir mevzinin sonuna
kadar savunulabileceği yeri ve anı doğru seçebilmektir.
Gerilla için saldırı tekniği tamamen başkadır,
saldırı şaşırtmayla başlar, öfkeli, dizginsiz başlayan hücum,
birdenbire tam bir pasifliğe gömülür. Sağ kalan düşmanlar, saldırganların
kaçtığını sanıp sakinleşirler, dinlenirler, kışla içinde ya da kuşatılan
şehirde normal hayatlarına döner, birdenbire, başka bir noktadan, aynı özellikleri
gösteren başka bir saldırı ortaya çıkar, bu sırada, gerillanın en büyük
güçleri, düşmanın olası takviyesini kollar. Bazen, bir mahalleyi savunan
bir kol, şiddetli bir saldırıya uğrar, gerillaların eline düşer. Saldırıda
önemli olan, şaşırtma ve hızdır.
Sabotaj eylemlerinin önemi çok büyüktür.
Etkisi yüksek bir devrim aracı olan sabotaj, genellikle az etkili, önceden görülemeyen
koşullar içinde yapıldığında suçsuz insanlar arasından çok kurban
veren, devrime yararlı çok sayıda hayata kıyan teröiist eylemlerden ayırdedilmelidir.
Terörizm, zalimliğiyle, baskı yapmada etkililiğiyle tanınan, baskı güçlerinin
önemli bir yöneticisini cezalandırmak için, yokedilmesinin yararlı olacağı
biliniyorsa uygulanan bir yöntem olarak kabul edilmelidir. Fakat, önemi az
olan, ölümü daha sıkı bir baskıya neden olacak bir birey hiçbir zaman öldürülmemelidir.
Terörizmin değerlendirilmesinde çok tartışılan
bir nokta vardır. Bazıları, polis baskısına sebep olmanın ya da şiddetlenkesine
yolaçmanın kitlelerle tüm az ya da çok yasal —ya da yarı-gizli— bağlari
güçleştirdiğini, zamanı geldiğinde gerekli olacak eylemler için gruplaşmayı
olanaksızlaştırdığını kabul ederler. Kendi başına bu doğrudur, fakat,
bir iç savaş süresince, belirli bir halk için, baskının zaten her türlü
yasal eylemi ortadan kaldıracak kadar şiddetli olduğu durumlar da vardır. Bu
durumda, silahla desteklenmedikçe kitle eylemi olanaksızdır. O halde
uygulanacak yöntemlerin seçimine çok dikkat edilmesi, devrim için
yararlanilabilecek elverişli koşulların incelenmesi gerekir. Koşullar ne
olursa olsun, sabotaj iyi kullanıldığında, daima daha etkili bir silahtır.
Sabotajdan, halkın bir kesimini felce uğratacak, başka deyişle, bir toplumun
normal yaşayışını felce uğratmaksızın işsizlik yaratacak biçimde üretim
araçlarını kullanılmaz duruma getirmekte yararlanılmamalıdır. Diğer
kelimelerle, bir elektrik santralinin sabote edilmesi hem etkili hem
yerindeyken, bir gazoz fabrikasını sabote etmek güllünçtür.
İkinci durumda, birkaç işçi işinden edilir,
fakat bununla endüstriyel hayatta hiçbir değişiklik olmaz. Birinci halde
ise, yine bir işçi transferi olacaktır, fakat, bu kez, bölgede tüm hayatı
felce uğramasından dolayı bu tamamen yerinde bir hareket sayılabilir.
Sabotaj tekniğine daha sonradan tekrar döneceğiz.
Ernesto Che Guevara