Kürt Sorunu: PKK MI? DIS GÜÇLER MI?

Lami Kaya

Kürt sorunu konusuldugunda bazi çevrelerce ilk atifta bulunulan ve problemin kaynagi gibi gösterilenler PKK'nin bölgedeki faaliyetleri ile dis güçlerin PKK'ya verdigi maddi ve manevi destekleridir. Bu yaklasim ne kadar gerçekçi ve sagliklidir? Acaba ilk etapta bunlara atifta bulunmak Kürt sorununun iç yüzünü görmemek veya farkli göstermek için birer çaba mi? Kürdistan'daki yaranin daha derinde oldugunu söylerken, PKK ve dis güçlerin olaylarin siddetlenmesi ve önü alinmasi güç duruma gelmesinde katalizör görevi gördügünü kabul ediyorum. Maddi ve manevi bir sekilde hor görülmüs ve ezilmis insanlarin PKK ve dis güçlerce ucuz vaadlerle kandirilmasi zor degildir. Olaylarin nedenleri genis bir perspektiften incelenmedikten sonra saglikli ve köklü bir çözüm bulmak mümkün degil.

Bölgeyi kan ve gözyasina bogan problemin temeli devletleri irk temeline dayandiran milliyetçilik düsüncesi ve hareketleridir. Türk milliyetçiligi adina yapilan hersey bölge insaninin farkli bir irktan oldugu bilincini daha da keskinlestirmistir. Milliyetçiligin karsi milliyetçiligi doguracagini dogal karsilamak veya kabul etmek basit bir mantik kaidesidir. Milliyetçiligi kafatasi ölçme gibi bir sekilde algilamamak lazimdir. Bir yazarin deyisiyle kendi milleti için istedigi, öngördügü seyleri baska bir millete çok görmektir. Türkiye Cumhuriyeti kendi sinirlari içinde bulunan gayri-müslimler hariç herkesi Türk saymis ve Türklestirme, asimilasyon uzun yillar devletin resmi politikasi olarak sürdürülmüstür; Kürtçenin egitim, basin-yayin yoluyla kullanilmasi yasaklandigi gibi bu dilin günlük konusulmasinin önüne geçmek için kanun çikarilmasina sahit olunmus, Kürtlerin varligi bile inkar edilmistir.

Kurtulus Savasi öncesi yapilan kongreler ve yayinlanan tamimlerde son elde kalan Osmanli topraklarinda üzerinde yasayan topluluklarin irki ve kültürel farkliliklari oldugu gibi kabul edilmis. Her firsatta yapilacak mücadeleden sonra irki ve sosyal haklarin eksiksiz taninacagi bölge ileri gelenlerine bildirilmistir. Savastan sonra dini esaslara dayanan (dejenere olmasina ragmen) ve irki ayriliklari bütünlügü için tehlike saymayan Osmanli yönetimine son verilmesiyle birlikte kabul edilen 'Cumhuriyetçi laik' düsünce Anadolu topraklarinda yasayan insanlari bir arada tutmaya yetmedigi için koparilan din bagi milliyetçilik düsüncesi ile doldurulmaya çalisildi. Yapilanlara karsi duranlar kanli bir sekilde susturuldular. Kürdistan'da halen 1920'lerden islenen cinayet ve katliamlarin söylentileri ve iniltileri dolasmaktadir. Anadolu'nun diger kisimlari da o ates furyasindan nasibini almasina ragmen Kürdistan'daki durum daha farkli bir boyuttaydi.

Dogudaki alevlenen atesin söndürülmesi için çok yönlü çalismalar, düzenlemeler yapilmalidir. Artik Kürt halkinin sosyal ve kültürel olarak kendilerini ifade etme ve gelistirmeleri önündeki bütün engeller ivedilikle kaldirilmali. PKK ile mücadele ederken bölge halki potansiyel suçlu olarak görülmemelidir. Her ne düzeyde olursa olsun halk arasinda taban bulmus bir örgüt ile mücadele ederken çok dikkatli adimlar atilmazsa bölge halkinin toptan atesin ve sicak savasin içine itilmesi uzak bir ihtimal olarak görülmemelidir.

Yillardir Dogunun ilan edilmeyen bir sürgün bölgesi olarak kullanilmasinin sakincalari ve neticeleri artik açikça ortaya çikmistir. Zafere götürecek silah, ne ekonomik refah ne de askeri harekatlar. Zira, ne kadar müreffeh olursa olsun, irkçilik düsüncesi hiç bir milleti bir baskasina tabi ya da ortak yapmaya yetmez. Polisiye tedbirlerin en siddetlilerinin bile uzun vadede çare olmadigina tarih sahittir. Bu cephede neticeye götürecek silah: Islamiyet, bütün insanlari yaradilislari itibari ile ayni çizgiye çeken Islami düsünce "inananalar kardestir" hükmüyle takviye edildigi zaman bu mesele biter, bu ates söner. Hem de bir daha körüklenmeyecek bir sekilde söner.