Anasayfa

Hakkımda

Matematik

Fotograf Galerisi

Linkler


 

Üç Matematikçinin Hüzünlü Yaşam Öyküsü 
 

  Galois - N. H. Abel - Hayyam 

Galois’in Öyküsü

1811-1832 yılları arsaında yaşayan Fransız Matematikçisi Galois’in şanssızlıklar içinde geçen yaşamı 21 yaşında son bulmuştur. Daha 16 yaşındayken pek çok matematik klasiğini okumuş biri olmasına rağmen üniversiteye kabul edilmeyen Galois, kendisini kanıtlamak için 17 yaşında zamanın tanınmış matematikçilerinden Cauchy’ye verdiği makale kaybolur. 18 yaşındayken bir yarışmaya soktuğu bir diğer makalesi, yarışmanın hakemi Fourier ölünce kaybolur. Zorla girebildiği öğretmen okulundan okul yönetimini eleştirdiği için kovulduktan sonra, bir dergiye sunduğu bir başka makalesi, hakemin ispatların içinden çıkamaması üzerine reddedilir. Siyasi nedenlerle iki kez hapse girer çıkar. 

Ve nihayet, ertesi sabah düello edeceği, o soğuk mayıs gecesi gelip çatar. Galois henüz 21 yaşındadır. Tüm hayatı siyasi fikirler ve matematik teorilerilyle geçmiş Galois öldürüleceğini anlar. Oysa daha kafasındaki matematik fikirlerini olgunlaştıracak zamanı olmamıştır. Ölümün bekleme odasında volta vurduğu bir saatte bu genç adam insanoğlunun ölümsüzler listesine adını yazdırabilmek için son bir hamle yapar. Bu son gece Galois arkadaşı Chevalier’e bir mektup yazar. Bu mektupta Gauss’un kullandığı bazı teknikleri geliştirerek derecesi dörtten büyük olan her polinom için çalışacak bir kök bulma yöntemi bulmanın neden imkansız olduğunu anlatır. İçinde kökleri aradığımız sayı sistemleri “cisimler” ile kökleri kendi arasında döndüren permutasyon “grupları” arasına daha önce gözlemlenmemiş ilişkiler bulur. Bu ilişkiler yumağına bugün “Galois Teorisi” denir. Mektup şu cümlelerle biter: “Bu mektupta anlattıklarımın, doğruluğundan çok, önemi konusunda Jacobi ve Gauss’un görüş belirtmelerini iste. İlerde bu karmaşayı çözmekte kendilerine yarar görecek birilerinin çıkacağını umut ediyorum.” Tarih, 29 Mayıs 1832… 

“Ömrüm devam edebilse daha yapacak nelerim var…” diyen Galois ertesi gün düelloda vurulur. Hastanede bir gün can çekiştikten sonra ölür. Arkadaşı bu mektubu üç ay sonra yayınlasa da mektup ilgi görmez. Ancak ölümünden 24 yıl sonra bazı matematikçiler onun son mektubunun içindeki karmaşayı çözmekte kendilerine yarar görürler. 





Abel’in Öyküsü

Niels Henrik Abel, 1802 ile 1829 yılları arası yaşamış Norveçli bir matematikçidir. O dönemler, genç bir matematikçinin şöhreti yakalayabilmesi için tek çaresi, Paris gibi büyük merkezlerdeki tanınmış kişilerin takdirini kazanabilmek olduğundan, Abel de Paris’te zamanın büyük isimlerinden Cauchy’ye bir çalışmasını takdim eder. Oysa Cauchy kendi ünüyle meşgul, bu kuzeyden gelen genç adamın verdiği çalışmayı okumadan kaybeder. Abel de Berlin’de tanıştığı Crelle adlı bir matematikçinin teklifine uyarak onun yeni çıkaracağı bir matematik dergisine makale göndermeye başlar.Bugün Crelle Dergisi takma adıyla bilinen bu çek prestijli derginin ilk sayısında altı makale yayınlar ve matematik dünyasında tanınması da bu sayede olur. 

Abel’in matematiğe katkısı, eliptik integral adıyla bilinen bazı tür integrallerin kavram olarak anlaşılmasını sağlamaktan ibarettir. Bu integrallerin nasıl hesaplanacağı hala bilinmemekle birlikte, altlarında yatan temel kavramların ne olduğu Abel’in ve çağdaşlarının çalışmalarıyla aydınlanmıştır. 

Abel’in matematik dünyası dışında da tanınmasını sağlayan çalışması ise beşinci derece polinom denklemlerinin çözümleriyle ilgilidir. Birinci ve ikinci derece polinom denklemlerinin çözümü yıllardır biliniyordu. Üçüncü derece polinom denkleminin çözümünü, 15. Yüzyılda İtalyan matematikçi Cardano, dördüncü derece polinom denklemin çözümünü de Cardano’nun arkadaşı Ferrari, yine katsayılar cinsinden çözmeyi başardı. 

İnsanlar dördüncü derece denklemlerden sonra beşinci derece denklemlerle tam üç yüzyıl hiçbir sonuç almadan uğraşmışlardır. İşte Abel burada tarih sahnesine çıktı. Abel, beşinci dereceden genel bir polinomun köklerinin bilinen yöntemlerle bulunmasının mümkün olmadığını gösterdi. Bazı özel beşinci derece denklemlerin çözümünün bulunduğu halde, her denkleme aynı şekilde uygulandığında, bize çözümü verecek bir metodun olmadığını ispatladı. 

Abel, matematikte elde ettiği parlak sonuçlara rağmen hayatı boyunca doğru dürüst bir iş bile bulamadı. Matematikçi olarak kendisini Avrupa’daki matematik çevrelerine bir türlü kabul ettiremedi. Sonunda 26 yaşında, yokluk içinde veremden öldü. Ölümünden iki gün sonraadına bir mektup geldi. Berlin Üniversitesi’nden gönderilmiş bir mektup, Abel’in ölümünden habersiz, genç matematikçiye çalışmalarının dikkat çektiğini ve kendisine üniversitede iş teklif ettiklerini bildiriyordu. Öldükten sonra anlaşılma olgusunun bu denli tez gerçekleştiği bu denli tez gerçekleştiği bir daha görülmedi… 




Hayyam’ın Öyküsü

Onbirinci yüzyılın önemli matematikçilerinden olan Hayyam, çalışmalarını insanlık mirasına kaydettirememişler arasında önemli yer tutar. Her matematikçi gibi dile ve edebiyata meraklı olmasaydı, o ince bir zekayla yazılmış rubailerini üretmeseydi, çorak bir toprakta çoşup akıp gitmiş bir nehir gibi unutulacaktı. O, rubaileriyle kendisini uygarlık kayıt defterine yazdırmış ve bu sayede de çalışmaları yüzyıllar sonra dikkat çekebilmiştir. Yüzlerce yıl sonra Avrupa’da bulunacak ve başka değerli matematikçilerin adlarının yanına yazılacak bazı teoremleri bulmuş, ama yaşadığı topraklardaki dostları onun çalışmalarıyla kendilerini de yüceltecekleri yerde, giremedikleri tarihe onu da sokmama mücadelesini başarıyla verdikleri için, Hayyam köşesinde mahzun kalmıştır. 
 


       Kaynak : "Matematiğin Aydınlık Dünyası" - Sinan Sertöz