MOTORSİKLET GEZİLERİM


İRAN SEYAHATİ (1.BÖLÜM)

İran’a motosiklet ile tek başına gezmeye gitmek aklıma nereden geldi ?

Aslında hedefim en azından iki motorla Azb.- Bakü’ye kadar gitmekti. Bir motosiklet sitesi üzerinden haberleşip tanıştığım motordaşın İranı’ı gezmeyi düşünmediğini ve direkt hedefinin Özbekistan –Taşkent olduğu için kuzeyinden en kısa yoldan İran’ı terk edeceğini öğrendim. Yine de bana uyardı: Bakü’ye İran sınırından gidiş geliş 600 km ve Azb. içlerine girmeyi düşünmüyordum çünkü evraklarınızın tam olmasına rağmen polisin soğuk olan yüzüne karşılık cüzdanınızla sıcak ilişki kurma isteğini daha önceki tecrübemden biliyordum. Onları Bakü’de Feribotla Türkmenistan’a yolcu edip İran’ı dönüşte de gezebilirdim ancak motordaşın yolunun uzak olmasından dolayı periyodik olarak 2 saat yol gidip sonra kısa bir mola verecek olması bana uymadı. Bir tiryaki olarak iki saat sigara içmemeye dayanamam ve bu nedenle nerde bir söğüt gölgesi görsem dururum. “Şu saat şurada olacağım” gibi plan yaparım tabi ama asla tutturamam. Bu nedenle tek gitmeye karar verdim. Ancak İran polisinin gümrükte pasaportuma giriş damgası vurmayı unutmuş olması ve benim de dikkat etmeyişim yüzünden İran/Azb. sınır kapısı olan Astara’da “Bu durumda ancak giriş yaptığınız Bazargan kapısından çıkabilirsiniz” denilmesi sonucu çaresiz kaldım. Neyseki triptik belgesinde giriş damgası ve tarihi var, başka güçlük çıkarmadılar. Ama sonuçta “Motorunu da al git buradan” olduk nitekim.

İran: Medyamızda, geçirdiği depremler ve son dönemde ABD-İsrail ikilisiyle atışması haberleri dışında pek yer almayan ayrıca son yıllarda toplumumuzun bir kesiminin giyimleriyle özendiği ve bizde de olmasını artık gizlemeye gerek duymadıkları bir düzenleri olan komşumuz .

Batı/Doğu Azerbaycan, Tahran, Gülistan, Kermenşah, Kürdistan gibi bir çok eyalete bölünmüş bir sistem. Her eyalete giriş çıkışta asker, her büyükçe yerleşim yerine giriş çıkışta ise polis kontrol noktaları var.

İran’a vize yok, girişte de ayak bastı, teker asfalta değdi gibi ücretler yok. Bilgi için söylemek gerekirse parayı bizimkiler alıyor: 70 Ytl. Yurt dışı çıkış haracı ve Türk Turing kurumuna 110 Ytl. Motorsiklet için Triptik belgesi ücreti ödeniyor. Ayrıca İran’a motosikletle gidebilmek için (dönüşünüzde iade edilmek üzere) 2.200 USD veya 3.000 Ytl. teminat ücreti alıyor Türk Turing. Güya orada olası bir satışı engellemek içinmiş ama İran vatandaşlarına 200 cc’den yukarı motor yasak, dolayısıyla bu teminat pek akla yatkın değil.
Gerçi Ülkemizdeki uygulamalar akla yatkın olsun diye yapılmıyor zaten..

İran’ın para birimi riyal ama günlük hayatta bundan bir sıfır atılarak tümen olarak kullanılıyor.
100 Dolar = 891.000 Riyal = 89.100 Tümen. Piyasada en büyük banknot 2.000 tümen.
Pratik olması için harcama yaparken yuvarlak hesap 1.000 tümen = 2 Ytl. diye kabul ettim.
Kur işinde aldatılmamak için dolar bozdurmayı İran’da tüm şehirlerde şubesi olan Bank Saderat’ta azar azar yaptırmalı, 100 dolarlık tümen bile cüzdanınıza sığmıyor.

Yollarının % 90’dan fazlası bizim tabirimizle “kaymak asfalt”, motor sürmesi çok keyifli..

Photobucket - Video and Image Hosting

Benzin bize göre bedava: Litresi 80 İran tümeni ki bizim parayla 13 kuruş.. 2200 km. tutan İran içi seyahatimde ödediğim bütün benzin parası toplam 12 (Oniki) YTL.
Şehirlerarası yollarda benzinlik yok. Şehirlerden çıkarken depoyu doldurmakta fayda var.
Ayrıca benzini kendiniz dolduruyorsunuz.

İran’lılar gerek şehir içi gerekse şehir dışında son sürat araç kullanıyorlar, bize göre son derece tehlikeli sollamalar yapıyorlar ayrıca 125 cc’lik motorlar da onlardan geri kalmıyor. (200 cc yukarısı İran’lılar için yasak olması çok doğru bir karar) Trafikte kaide kural diye bir şey yok. Şehirlerarası yolda kaptırmış giderken her an bir ya da daha fazla araç sizi göre göre yola giriş yapıp önünüzü kapatıyor, yine sizi görmesine rağmen karşıdan dalga dalga sollayıp üzerinize geliyorlar, önünüzdeki araçla takip mesafesi bırakmanıza imkan yok hemen o boşluğa doluşuyorlar. Önce motosikleti önemsemiyorlar diye düşünmüştüm ama bize özel kasıtları yok, bunu hep yapıyorlar ayrıca şehir içlerinde de motorlar arabaları önemsemiyor. Bütün bu kargaşaya rağmen kaza tek tük. Yol verdin vermedin kavgası yok, levyeyi çekip dışarı fırlayan yok, sesli tartışmaya da hiç rastlamadım gezdiğim yerlerde. Çünkü kavga edip kan çıkarmanın cezası 5 milyon tümen’miş ki sıradan bir İranlının ödeyemiyeceği bir rakam. Ayrıca kısas cezası var.

Şehiriçi / şehirler arası yollarda tüm trafik yön levhaları Farsça ve İngilizce.

Photobucket - Video and Image Hosting

Büyük kolaylık sağlıyor. Uyarı işaretlemeleri mükemmel. Yolcu güvenliğinin ön planda tutulduğunu hemen fark ediyorsunuz. Şehirlerarası ıssız bir yolda bile trafik polisleri, yol hastanesi ve içinde her an hazır bekleyen şöför olan ambulanslar gördüm. Karayolları ve güvenliğine verdikleri önem alkışlanacak cinsten.

İran Azerileri bizleri çok seviyor. Türk olduğunuzu anlar anlamaz etrafınıza toplanıp sevinçten parlayan gözleriyle boynunuza sarılıp ellerinden gelen her türlü yardımı yapıyorlar. Şehir içi veya şehir dışında yolunuzu kaybettiğinizde Tr plakasını gören biri yanınızda bitiveriyor, arabasıyla veya motoruyla size 10-15 km. eskort yapıp sizi adrese teslim ediyor.. Asker ve polisin de tutumu bizlere karşı çok iyi. Nazik ve güleryüzlü davranıyorlar.

Özel yemekleri varsa da ben denemedim. Genelde kebap, kuşbaşı, tavuk şiş’in yanında çorba, cacık ve pilav getiriyorlar. Yağsız olarak hemen pişirip getirdikleri ve üzerindeki tereyağ parçasını sizin karıştırdığınız koca bir tabak pilav ise en hoşuma gideni oldu.
Bu yemeğin fiyatı 2500 tümen: 5 Ytl.

Photobucket - Video and Image Hosting

İran’da otellerde ve bir kere de Hazar gölü kıyısında kiralık evde kaldım. (TV, buzdolabı mutfakta ocak, kap kacak her şey var) Aranırsa veya pazarlık edilirse daha ucuzu da bulunabilir olmakla beraber fiyatlar 16-70 YTL arasında değişti. Azerilerin içtenlikle yaptığı çok sayıdaki “bu akşam misafirimiz ol” ısrarlarını istemiyerek reddettim. Çünkü bütün gün sıcakta motor kullanıp ter içinde kaldıktan sonra bir an önce duşumu alıp, üzerimdekileri yıkayıp asmak ve günlük seyahat notlarımı tutup sonra da yatmaktan başka bir şey istemiyordum. Sohbet dersek, onu da gündüzleri çok sayıdaki molamda yapıyordum zaten..

Peki, TC vatandaşlarından vize istemeyen ender ülkelerden biri olan komşumuz, sokaklarında gruplar halinde eli sopalı din polislerinin gezinip açık gördükleri kadınların kafasına küüt diye sopayı indirdikleri ya da namaz saatlerinde esnafa dükkan kapattırıp namaza gönderdikleri bir ülkemiydi? Ne yer ne içerlerdi, neyle vakit geçirirlerdi? Halkını fakir bırakıp kendisi lüks içinde yaşadığı öne sürülerek halkın katılımıyla Şahın devrilmesinden sonra 27 yıllık bir şeriat yönetiminin ve hatırı sayılır petrol ve doğalgaz kaynaklarının kullanımı şimdi halk lehine mi çevrilmişti, genel refah seviyesi ne durumdaydı?

Dışardan izleyen bir çift yabancı gözün genel olarak gördükleri şunlar: Onca Petrol gelirlerine rağmen halkın büyük bir kesiminin gelir durumu çok düşük, köyler daha da perişan..

Photobucket - Video and Image Hosting

Ortalarda gezen eli sopalı kimse yok ama Devrim, kadınları kapatıp kıravatı kaldırmak için yapılmış gibi bir görüntü var ortada. Büyük şeytan denilen ABD, dolarıyla kolasıyla sigarasıyla gizlide olsa viskisiyle erkek giyim ve saç şekliyle orada. Belediyelerin para hortumladığı söylentileri orada da var.. Halk yine eskiden olduğu gibi fakir, petrol paraları 8 yıllık Irak savaşında silah tacirlerine akmış, şimdi de atom bombasına akıyor.. Yazık..

TV’lerde genelde dini programlar, seçme çocukların toplu olarak katıldığı naklen namaz yayınları.
Sabah öğle ve akşam olmaküzere üç vakit namaz kılıyorlar ve kısa sürüyor.Kasaba gibi yerlerde sadece tek cami var. Minareleri bize göre kısa.
Uydu anten yasak, kimileri bir örtü ile gizliyormuş ama yine de “muhbir vatandaşlar” boş durmayıp ihbar ediyorlarmış. Eğlence vs.gibi yerler yok tabiî ki.

Bayanların tamamına yakını kara çarşaflı az bir kısmı da renkli pardesü, renkli başörtüsü kullanıyor. Türban diye bir saç örtme şekli yok. Özellikle genç kızların % 90’ından fazlası saçlarının ön tarafından 3-5 santimlik kısmını gösteriyorlar. Kimi ayak bileğinden birkaç santim gösteriyor, kimi üstüne siyah şal alıp alta kot pantolon giyiyor. Bir şekilde sistemi zorluyorlar. Kadınlar rahatça geziyorlar ama özellikle genç erkeklerin durumu çok zor. Şöyle ki: Akşamları kaldırım kenarlarına sıralanıyorlar ama geçen kızlarla değil konuşabilmek, bakamıyorlar bile gariplerim..

Onların bu halini görünce şehirlerde, meydanlarda fotoğraf çekmeye cüret edemedim çünkü her kareye çarşaflı kadınlar da giriyor ister istemez..Mazallah adamı Kadı karşısına dikerler. Tr.de dinlediğim bir anlatıma göre İran’da suç işleyip mahkemeye düşünce Kadı, masasındaki yan yana duran kara kaplı iki kitabı gösterip soruyormuş: “Söyle bakalım hangisine göre yargılanmak istersin?” Eğer kitabı şaşırırsan Kadı da sana kitabını şaşırtıyormuş dediler, anlatanların yalancısıyım yani..
Herşeye rağmen araştırmacı yazarınız sizler için kendisini tehlikelere gark ederek çektiği bu kareyi iftiharla sunar
Çalışmanın adı var: "Kadının adı yok"

Photobucket - Video and Image Hosting

(Yine de, bir söğüt gölgesinde mola verdiğimde yakındaki toprak yolda çarşaflı kızın eski bir motorun peşinden koştuğunu görünce önce ilgilenmedim ama bana yaklaştığında sürenin de çarşaflı bir kız olduğunu görünce ister istemez elim fot. Makinasına gitti ama bir anda kadı hikayesi aklıma geldi ve caydım.. Oysa 15 mt. öteden geçerken, o sıcakta tam kuşamlı ve kutsal bir ruh gibi motorun yanında dikilip sigara içmekte olan bana birkaç saniyeliğine öyle gurur dolu bir bakış fırlattı ki çekebilsem müthiş bir şey olacaktı. NG dergisinin kapağında yer alıp dünyayı kendine hayran bırakan o Afgan kızının bakışı bunun yanında çok anlamsız kalırdı..)

Kimi genç erkeklerin giyimleri ise sistemi daha çok zorluyor. Üzerlerinde rock veya başka İngilizce mesajlar yazan renkli tişortları, bol cepli pantolonları, kimileri omuzlarına kadar uzatıp at kuyruğu yaptıkları ya da fönlettirdikleri saçlarını dalgalandırarak, kimileri keçi sakal dediğimiz tipteki sakallarıyla kimsenin kötü nazarlarına maruz kalmadan rahatça gezebiliyorlar.

Dünya ile tek bağlantıları internet, “Türkiye azad (hür)” diyerek bize gıpta ediyorlar. Antalya diyorlar, başka bir şey demiyorlar.. Sibel Can vs. favorileri. Kimi zaman sizden bir Tatlıses türküsü söylemenizi talep ediyorlar. Bilseydim hazırlanırdım, şöyle bir “yarim cum’eaa namazından geelir” türküsü iyi bir jest olurdu..


DEVAM EDECEK..





Sayfa BaşıSayfa Başı
 

©2002-2006 Her Telden