Tınaz Titiz
Niçin?
Hemen her hükumet değişiminden sonra bir
kadrolaşma dalgası gelir. Bunun olumsuz -ve olumlu- yanları üzerinde
tartışabilmek için, önce bu olguya yol açan nedenlere
bakılmalıdır.
Kadrolaşma deyimiyle kısaltılan karmaşık olayda
en göze çarpan bileşenler şöyle ortaya çıkıyor:
- Her hükumetin
kendi "adamları" ile çalışacağı geleneği nedeniyle, muhalefetteki
bir siyasi partiye yamanmış bürokratların gitmeden önceki olumsuz
tutumlarından bir an önce kurtulma ihtiyacı,
- Aynı nedenle,
fakat iktidara gelen partiye yamanmış "tekkeyi bekleyen"
bürokratların yükselme talepleri,
- Her çıkar
çevresinin kendi çapındaki truva atlarını kadrolar içinde
sokuşturma çabaları,
- Ahbap, akraba,
eş-dost baskıları,
- Hükumetlerin,
kontrolları altındaki parlak -görünüşlü veya yeterlikli- kişileri
birer stratejik başarı kazanma aracı olarak kullanma ihtiyaçları,
- İdeolojik
nüfuz,
- Hükumet
parti(ler)ine kaynak yaratmada yararlı(!) olacağı öngörülenler
veya onların "adamları",
- Seçimlerdeki
başarısı nedeniyle dediği yapılmak gereken kişilerin "kendi
adamlarını" atama istekleri,
- İşsizlere iş
bulma vaatlerinin az da olsa yerine getirilmesi ihtiyaçları,
- Şantaja muhatap
olmamak için yapılması gereken atama ve/ya değişiklikler,
- "Ayrımcılık"
(bölücülük ya da kibarca diskriminasyon) denilen olgunun en temel
yapı teşleri olan hemşehrilik, okulculuk, mezhepçilik,
- Belirli
fikirleri, reformları, projeleri hayata geçirmek amacıyla, bunlara
muhalefet etmeyecek, aksine, bilgi ve becerisiyle destekleyecek
"bizim adamlarımız"a olan ihtiyaç,
- Kimi
görevlilerin ehliyet ve/ya ahlâki tutumlarındaki yetmezlikler
nedeniyle gereken -ama o ana kadar çeşitli nedenlere
yapıl(a)mayan- değiştirmeler,
- Ehliyeti
nedeniyle atanması gerekenler,
- Herhangi
düzeyde bir yetkiye sahip olmak demek, aslında bir kaynağı kontrol
ediyor demektir. Bu kaynakların kamu yararına kullanımı ise kısmen
yasalarla -çünkü yasalar da bağımsız yapılmaz-, ama büyük ölçüde
kamunun farkındalık düzeyiyle denetlenebilir.
Kamuoyu -çeşitli kurumlarıyla- bu
toplumsal sorumluluk (ahlâk) düzeyinde değilse, hükumet olmak demek
sonsuz bir çıkarlar denizinden kontrolsuz olarak yararlanabilmek
anlamına gelmeye başlar. Toplum da bu denizin farkındadır ve
denizden kabını doldurmak derdindedir. Bunun yolu, ama muhtarlık,
ama milletvekilliği ya da bakanlık, ama bürokratlık olsun, mutlaka
sahilde suya yakın olmaktır. Su kıyısındaki bu büyük curcunanın
nedeni budur.
Bir gönüllü kuruluşa katkıda
bulunabilecek bir üye bulmak sorun iken, siyasi parti kadrolarının
bu denli kalabalık olmasının nedeni budur. Toplum bu ayıbının
farkında olmadan boyuna siyasi dediği kişilere küfretmekte, bizzat
oyunun içinde olduğunu bu yolla gizlemeye çalışmaktadır.
- Ve nihayet: güç
sahibi olmanın, en ortasında seçim galibi lider ve ailesinin yer
aldığı, dışa doğru ilerlendikçe -iç ve dış- diğer talep
odaklarının yer aldığı iç içe çemberler -hattâ küreler- biçiminde
bir sistem demek olduğunun, iktidar kararlarının yalnızca lider
tarafından değil bütün bu sistem tarafından, çoğu zaman liderin
bile farkında olmadan, dağıtık (distributed) alındığını bilmeden, çocuksu
bilmezliklerle beslenen ihtiras sahipliği demek olduğunun farkında
olmayan lider adayları ve onları arkalarından bilinçli ya da
bilinçsizce iten bir toplum geneli.
Şimdi, bu nedenlerin birbirinin içine geçmiş
ve/ya özellikle birbirinin içine geçirilmiş bileşimlerine verilen ad
olarak "kadrolaşma"ya daha net bakıp irdeleyebilmek mümkündür. Bu
kısa tablo, gelmiş geçmiş idarelerimizde kadrolaşma işinin niçin bu
denli yaygın olduğunu göstermektedir.
Sayfa Başı
|