Tınaz Titiz
Kirli
işlerin, yapanlara bir çıkar sağladığı doğrudur. Ama, bu çıkarın ne
kadar süre ve/ya toplumun ne kadarlık bir bölümü için geçerli
olduğuna dikkat edilirse, bir kişi ya da gruba çıkar sağlayan bir
kirliliğin, toplumun bütününe zarar verdiği ya da bir süre için
sağlanan çıkarın sürekli olamadığı görülecektir.
Bu
gerçeğe karşın insanların kirli tutum ve davranışlara bu denli
eğilimli olmalarının nedeni, toplumun bütünü ya da uzun vade yerine
yalnızca kendini (veya küçük bir grubu) ve kısa vadeyi tercih
edebilmesinden kaynaklanmaktadır.
Toplum
çıkarlarını zedelemek pahasına kendine çıkar sağlamak, ancak
çıkarlarını -gerçek anlamda çıkar- gözetmesini bilmeyen toplumlarda
mümkün olabilmektedir. Bu tür toplumlarda akıl değil bir çeşit orman
kanunu egemenliği geçerlidir ve er ya da geç akıl egemenliği
altındaki toplumlar tarafından topluca yutulmaktadırlar.
Toplu
çıkarlarını gözetmesini bilen, akılcılığı rehber edinmiş toplumlarda
ise böyle bir çıkar çatışması'na (conflict of interest) izin
verilmez. Çünkü oralarda kısa vadeli çıkarların uzun vadeli
çıkarlara tercih edilmesinin akılcılıkla bağdaşmadığı öğrenilmiştir.
Buna
göre kirliliği, akılcılıktan uzaklaşma, temizliği de akılcılık
olarak tanımlamak mümkündür. Temiz Toplum ise, akılcılığı egemen
kılabilmiş toplum demektir.
Pekiyi,
toplumumuzu bu denli olumsuz etkileyen, onu maddi ve manevi olarak
yozlaştıran kirliliklere yol açan akıldışılık nere(ler)den
kaynaklanmaktadır?
Sorunların
büyük bir çoğunluğunun değişmez nedeni olan “dün de öyle olduğu
için”, toplumumuzun akıldışı yaşam biçiminin bir nedenidir. Birey ve
toplum davranışları da aynen mekanik sistemlerde olduğu gibi
eylemsizlik (inertia) yani eski konumunu koruma içgüdüsüne
sahiptir. Birşeyleri dün nasıl yapıyorsak -eğer güçlü bir
değiştirici etki yoksa- bugün de aynı biçimde yaparız.
Toplumumuz
dün akıl yerine akıldışılığın etkisindeydi. Bugün, değişmesi için
bir etken yoktur, dolayısıyla yine akıldışılık egemendir.
Bir
diğer neden, okul-aile-toplum üçlüsünce bireylere kazandırılan
formasyonun, akılcılığı değil akıldışılığı yaratmakta oluşudur.
Ancak bu üçlüden en etkin durumda olan okul'un, ilk ve orta
öğretimde benimsemiş olduğu felsefe akıl yoluyla oluşturulmuş
olmayıp, her dönemde ayrı fakat hepsi de yetersiz görüşteki siyasi
kadroların egemenlik savaşı verdiği Milli Eğitim Bakanlığınca
çizilir.
Yüksek
öğretimde ise artık iş işten geçmiş, temel formasyonunu akıldışı bir
müfredatla almış olan öğrenciler, akıldışı ön eğitimli öğretmenler
tarafından yine akıldışı bir müfredata zorlanırlar.
Bireylerin
formasyonlarını oluşturan üçlünün aile ayağı ise, bebeklikten
itibaren yaratıcılığı törpüleyen, aklısıra çocuğu tehlikelerden
koruyan ve kişiliğini geliştirmesine en büyük yardımcı olabilecek
olan oyun'u aşağılayıp mümkün olan hallerde de yasaklayan bir tutum
içindedir.
Okul
ve ailenin bu tutumu, ancak başkalarını taklid edebilen, kişiliği
baskılanmış, daima korunma bekleyen (toplulumuzun hemen her
kesiminin histerik korunma taleplerinin kaynağı budur),
girişimciliği narkoz altında bir üçüncü ayak yani toplum yaratmış, o
da ilk iki ayağı destekleyen kurumlar oluşturmuştur.
Bu
yapıdaki bir toplum, kendini yüceltebilecek sistemleri kuramamış ve
halen de kuramamakta, önüne çıkan ya da çıkarılan sorunları
kurcalama yoluyla çözmeye çalışmakta ve çözemeyip yüzüne gözüne
bulaştırmaktadır.
Doğal
yaradılışı nedeniyle tehlikelerden sakınmak isteyen, tutunacak bir
dal arayan bireyler ve onlardan oluşan toplum ise sürekli kurtarıcı
arayışında, baba'lar, ana'lar ve bacı'ların eline düşmektedir.
Akıldışılık,
tanımı gereği büyük bir vakum yaratmıştır. Uzaydaki karadelik'lere
benzer biçimdeki bu akılcılık vakumu, çevresinde her ne varsa
yutmakta ve yutmagücü daha da artmaktadır.
Bu
karadelik içinde birşey hariç herşeye yer vardır: o da,
akılcılık'tır !
Şimdi
bir kısım insanın “Refah geliyor!” yaygarası, sorunun kaynağının
hala anlaşılmamış olduğunu gösteriyor.
Gerçek
tehlike, bu karadelik içinde örgütlenen etnik veya köktenci akımlar
değil, akılcılığın gerçek anlamını kavrayamamış, dini de bütünüyle
akıldışılık vakumuna itmiş olan, kravatlı, okumuş, çağdaş görünümlü
ama kafasının içi gerçek örümcek ağlarıyla kaplı aydın
bozuntularıdır.
Temiz
Toplum ancak bu acı gerçeğe korkmadan bakabildiğimiz gün yapılanmaya
başlayabilir. Yoksa, evrenin büyük gücü, minicik Dünya'nın minicik
bir coğrafyasında oluşmuş bulunan bu akıldışılığı, onu yok ederek
temizleyecektir.
İlahi
gücün kirliliğe yani akıldışılığa tahammülü yoktur, olamaz.
Sayfa Başı
|