 |
TEMİZ
TOPLUM: GERÇEKTEN İSTİYOR MUYUZ? |
|
Tınaz Titiz
Zaman
zaman ortaya çıkan yolsuzluk olaylarından sonra toplumumuzun çeşitli
kesimleri "temiz toplum" istemlerini dile getirir, birkaç kişi
ortaya çıkarılıp cezalandırılınca da unutur ve yeni yolsuzluğa kadar
temiz toplum rafa kaldırılır.
Bunun
nedeni halkımızın gelgeç gönüllü olması değil, bu tür yolsuzlukları
analiz etmesi gereken politikacı, bürokrat ve bilim adamlarının,
yolsuzlukların magazin yanıyla uğraşmayı yeğlemeleri ya da bu
analizi yapmadıkları veya yapamadıklarıdır. "Yolsuzluk" genel adı
verilen olgulara yol açan nedenler iyi anlaşılmadığı ve onların
üzerine niçin gidilemediği irdelenmediği sürece bunların önlenmesine
imkan yoktur.
Bu
tür bir kapsamlı analiz, kuşkusuz bir tanımla başlamalıdır.
"Yolsuzluk" nedir? Neler yolsuzluktur, yolsuzlukları belirli
spesifikasyonlara sahip, az sayıda "kara insanlar"mı yapar yoksa
"beyaz insanlar"da yolsuzluk yaparlar mı? Bunların sayısı ne
kadardır?
"Yolsuzluk",
en genel kapsamıyla, bir toplumun erdem değerlerine göre genel kabul
görmüş yolların dışındaki yollarla çıkar sağlamaktır denilebilir.
Bu
tanımın yanısıra bir ilkenin de benimsenmesine gerek vardır. O da,
yolsuzluklar arasında yapılabilecek küçük, büyük gibi ayrımların
yapay olduğu, "büyük" denilebilecek yolsuzlukların ancak "küçük"
yolsuzluklardan oluşan bir temel üzerinde ayakta durabileceğidir.
"Küçük" ve "büyük" olarak nitelenebilecek yolsuzluklar arasında bir
sınır çekilmeye kalkışıldığında, sınırın hemen iki tarafındaki
olaylardan birinin yolsuzluklar diğerinin ise erdem küme'sine
girmesi, kabul edilebilir bir haksızlık değildir. Toplumun,
yolsuzlukları küçük, büyük, masum, iblisçe ve bu gibi sınıflara
ayırmasının bir nedeni gündelik yaşamı kolaylaştırmak, bir diğeri
ise kendi davranışlarını sürekli olarak erdem dümeninde tutmak için
gösterdiği özel çabanın sonucudur. Zaten dikkat edilirse, bu
tanımlanan "küçük" ve "büyük", herkes için aynı olmayıp, herkesin
küçük ve büyüğü kendi bireysel "gereksinimlerine göre" (!) ve de
sürekli olarak ayarlanmaktadır.
İşte
sorun bu noktada başlamaktadır. "Temiz toplum"u istediğinden,
içtenliğinden zerre kadar dahi şüphe bulunmayan insanlarımızın büyük
bir bölümü -yukarıdaki tanım ve ilke uyarınca- gırtlağına kadar
küçük ya da büyük yolsuzlukların içine batmış, daha doğrusu yaşamı
yolsuzluklara göre evrime uğramıştır.
Bu
can sıkıcı olguya karşı ileri sürülebilecek olan bir savunma,
kişinin kendince "küçük" olarak nitelediği yolsuzlukların hemen
herkes tarafından yapıldığı ve yine herkes tarafından yapılmazsa söz
konusu kişi tarafından da yapılmayacağıdır. Bu, insanların kendi
kendilerine geliştirdikleri düşük dozlu bir uyuşturucu olup gerçekle
ilgisi yoktur. Herkesin birden hiçbir yolsuzluk yapmaması halinde
yolsuzluktan vazgeçeceği vaadi, ya ahmakça ya da sinsice bir düşünce
biçimidir. Demek ki bir kişi dahi yolsuzluk yapsa onu örnek olarak
gösterip daha büyüklerini yapma iznini kendine verebilmek mümkün
olacaktır.
Evet,
bu resim ürkütücüdür ve can sıkıcıdır. Dışımızda aradığımız
yolsuzlukların ta içimizde bulunduğu, kolay yenilip yutulur bir
lokma değildir.
Atandığı
görev yerini değiştirmek için aracı kullanan, bu aracılığı kabul
eden, bu tür ayrıcalıklar yapıldığını bilip de kulağının üzerine
yatanlardan, bir kuyrukta sırasına rıza göstermeyip bir biçimde öne
geçenlere; başkaları ter döküp ders çalışırken, kolay yoldan kopya
çekip bilgi hırsızlığı yapan öğrencilerden, yapamayacaklarını vaad
edip güven ya da oy hırsızlığı yapan politikacılara; eksik tartı
yapan esnafı, aracını kurallara aykırı süren şoförü, üzerine yazdığı
bileşiminde ilaç yapmayan, ürettiği otomobilin çarpışma testlerini
yapmayıp insanları ölüme mahkum eden ya da atıklarını doğaya
boşaltan sanayicisi, bankasını soyan yöneticisi ve bu gibi irili
ufaklı binlerce yolsuzluk sorumlusu olan bizler eğer gerçekten temiz
toplum istiyorsak, yukarıdaki tanımı ve ilkeyi içimize sindirmek ve
sonra da sessiz sedasız gereklerini yapmak zorundayız.
Sayfa Başı
|
|
 |