Tınaz Titiz
Gazetelerde
sık sık Türkiye'deki işçilik ücretlerinin düşük olduğuna ilişkin
haberler yer alır. Geçtiğimiz haftalarda bir haber, OECD
ortalamalarına göre çok düşük işçiliğimizden bahsediyordu. Bu haber
hem doğru hem yanlıştır. Ancak bundan evvel iki farklı kavramı
açıklığa kavuşturmak gerekir. Şöyle ki;
“İşçi
Ücreti” bir kişiye ödenen ücreti; “işçilik maliyeti” ise, işçi
ücretinin verimlilikle normalize edilmiş miktarını gösterir.
Saat
ücreti $2.00 olan bir Japon işçisi belirli bir üründen 1 saattte 10
adet üretiyorsa:
işçi
ücreti = 2.00 $/saat işçilik maliyeti = 0.20 $/adet
demektir.
Türkiye'de ise saat ücreti örneğin $1.00 olan bir işçimiz aynı
üründen saattte 4 adet üretebiliyorsa:
işçi
ücreti = 1.00 $/saat işçilik maliyeti = 0.25 $/adet
olur.
Böylece, Türkiye'mizde işçi ücreti daha düşük, ama işçilik maliyeti
daha yüksek olur.
OECD
içindeki en düşük işçi ücretlerinin ve de en yüksek işçilik
maliyetlerinin nasıl olup da Türkiye'mizde bulunduğu kolayca
anlaşılır.
Ancak
dikkat edilmesi gereken bir ince nokta vardır: “İşçilik” sözcüğü her
ne kadar hemen “işçi”yi çağrıştırıyorsa da, işçiliğin yüksek
oluşunun nedeni genellikle sadece işçi değil, onu çevreleyen sistem
(yönetim, sendikacılık anlayışı, teknoloji üretimi vbg) dir.
Nitekim
yabancı ülkelerde daha iyi yönetilen, daha çağdaş sendikacılık
anlayışına sahip sendikalara dahil işçilerimiz daha yüksek işçi
ücretlerine rağmen, daha düşük işçilik maliyetlerine konu
olabilmektedirler.
İşçi
ücretlerimiz, işçilerimizin verimlilikleri ve yönetim
becerilerimizin kalitesi düşük, işçilik maliyetlerimiz ise
yüksektir. Rekabet gücümüzü düşüren faktörlerden birisi de budur.
Kavramları
yerli yerinde kullanıp, kafaları karıştırmamalıyız.
Sayfa Başı
|