Tınaz Titiz
TV kanallarına sabah bir göz atanlar ilginç bir
gözlemi benimle paylaşacaklardır. Yabancı kaynaklı çizgi filmler
çoğunlukta. Buna karşın çok az kanalda -genellikle TRT- çocuklar
için hazırlandığı yazılı, ama kim için olduğu pek belli olmayan
canlı programlar var.
İki tür çocuk programına
baktığınızda derhal gözünüze çarpan -çarpan değil gözünüzü çıkaran-
bir fark var: Yabancı kaynaklı programlar -istisnasız hepsi-, şu
amaçlardan bir ya da birkaçını gerçekleştirmeyi
amaçlamışlar:
- Öncelikli amaç,
yaratıcılığı geliştirmektir. Güç hatta imkansız denilebilecek
şeylerin göreli olduğu, insanların zorlandıklarında olağanüstü
çareler geliştirebildiği, eğlendirici olaylar içinde
verilmektedir. Gelişmişliğin ana ögesi olan buluşçuluk bu yolla
aşılanmaktadır. Denilebilir ki ana mesaj buluşçuluk'tur.
- Hayvanlar, insanlar,
bitkiler ve cansız dediğimiz nesnelerin hepsinin birlikte bir
bütün olduğu, eko-sistemin ancak bir bütün olarak var olabileceği
kuvvetle işlenmektedir.
- Hayvanların,
öldürülecek değil dost olunacak yaratıklar olduğu mesajı
verilmektedir.
- Tüm öykülerin
hayvanlar çevresinde geçmesi, birbirini anlamanın (empati) ne
denli önemsendiğini gösteriyor.
- Tüm olaylar,
olağandışı bir hızda gelişir. Böylece hızlı karar vermek, hızlı
hareket etmek aksi düşünülemez bir yaşam stili olarak
tanıtılıyor.
- Müzik, çizgi filmlerin
ayrılmaz unsurudur. Çocuk gelişiminin önemli ögesi olan müzik de
bu yapının içinde sunulmaktadır.
- Şaka anlayışı,
yaratıcılıkla başbaşa giden bir olgudur. Çocuk çok çabuk
kavrayabileceği şekilde yüzlerce espri ile karşılaşmaktadır. Ama
sık sık da ince hatta çok ince espriler yeralmakta, çocuğun şaka
anlayışı giderek keskinleştirilmektedir.
Buna karşın yerli yapım
çocuk programlarının belirgin özellikleri şunlardır:
1.
Olaylar,
çocuklarımızın kavrayış düzeylerinin düşük olduğu varsayımıyla, son
derece yavaş tempoludur.
2.
Tipler, çizgiler
yerine gerçek kişilerden oluşmaktadır (çünkü çizgi film yapmak
zordur). Bu nedenle, çizgi tiplerin esnekliği, sürati ve abartıları
gerçekleştirilememektedir.
3.
Esprilerin çoğu
geri zekalılık taklidi biçimindedir (aslında dizilerimizin çoğundaki
ana tema da geri zekalılıktır; niye bu işe bu denli düşkün olduğumuz
tuhaf çağrışımlar yaratıyor)
4.
Buluşçuluk, güç
durumlarda yaratıcı çareler geliştirmek gibi motifler hemen hemen
yok gibidir.
5.
Canlı sevgisi ile
ilgili mesajlar ya yoktur ya da tepki yaratacak ölçüde "talimat"
kokmaktadır.
Bu programlara konu
mankeni olarak çağrılan seçme çocuklar dahi, esas duruşa yakın bir
pozisyonda, her an azarlanma korkusu altında, sevecen görünüşlü
talimatçılarının gözlerine bakmaktadırlar (nitekim bu ileriki
yaşlarda da aynen devam etmektedir).
Bu farklar ister istemez
şunu düşündürüyor: Bu iki tür yönlendirme altında yetişen
çocuklardan acaba nasıl "büyükler" ortaya çıkar?
Merak mı ediyorsunuz? O
halde her akşam TV haberlerini izleyip "büyüklerimiz"i inceleyiniz.
Cevap oradadır!
Sayfa Başı
|