M

NECİP FAZIL KISAKÜREK BİOGRAFİSİ

Düşünür, şair ve yazar (D. 26 Mayıs 1905, istanbul- Ö. 25 Mayıs 1983). Maraş’lı bir soydan gelen Necip Fazıl’ın çocukluğu, mahkeme reisliğinden emekli büyük babasının Çemberlitaş’taki konağında geçti. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız kolejleri ile Bahriye Mektebi’nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı. Lisedeki hocaları arasında dönemin ünlülerinden Yahya Kemal, Ahmet Hamdi (Akseki), İbrahim Aşki gibi isimler vardı. İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü bitirdikten (1924) sonra gönderildiği Fransa’da Sorbonne Üniversitesi Felsefe bölümünde okudu (1924-25). Paris’te geçen Bohem günlerinden sonra, Türkiye’ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. (1928-39). Biri Fransız okulu, Robert kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya fakültesi’inde hocalık yaptı (1939-43). Sonraki yıllarında fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olamadı. Şairliğe ilk adımını 17 yaşında iken, annesinin arzusuyla başladı ve ilk şiirleri Yeni Mecmua’da yayımlandı (1922). Yeni Mecmua ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirdikten sonra, Paris dönüşü yayımladığı Örümcek Ağı (1925) ve Kaldırımlar (1928) adlı şiir kitapları onu çok genç yaşta çağdaşı şairlerin en önüne çıkararak edebiyat çevrelerinde büyük bir hayranlık ve heyecan uyandırdı. Henüz otuz yaşına basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi (1932) ile en az öncekiler kadar takdir toplamayı sürdürdü.

‘’Necip Fazıl, belki en büyük Türk şairi değildir fakat, Türk Edebiyatının en kuvvetli şiir kitabı her halde Ben ve Ötesi’dir.’’ (Ziya Osman Saba, 1932). Şöhretinin zirvesinde iken felsefi arayışlarını içinde yeni bir dönemin doğum sancısını hisseden Necip fazıl için 1934 yılı gerçekten de hayatının yeni bir dönemine başlangıç olur. Bohem hayatını en koyu yaşadığı günlerde, Beyoğlu Ağa Camii’nde vaaz vermekte olan Nakşibendi Şeyhi Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz. Necip Fazıl’ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar. Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak gibi piyesleri İstanbul Şehir Tiyatrolarında haftalarca kapalı gişe oynar, büyük ilgi toplar. Bu eserlerden Bir Adam Yaratmak, Türk tiyatrosunun en güçlü oyunlarındandır. Necip Fazıl’ın şairliği ve oyun yazarlığı kadar önemli yönü, çıkardığı dergilerle düşünce hayatımıza kattığı zenginlik ve bu dergilerde çıkan yazılarla sürdürdüğü mücadeledir. İlk altı sayısını Ankara’da, devamını İstanbul’da çıkardığı Ağaç dergisi (1936, 17 sayı) dönemin ünlü edebiyatçılarının toplandığı bir okul olur. İlk sayısını 17 Eylül 1943’de çıkardığı Büyük Doğu dergisi (haftalık: 1943-50, 1954, 1959-67, 1971-78, günlük: 1951-52, aylık: 1969) aralıklarla 14 haziran 1978’e kadar yayımına devam etti. Büyük Doğu’da çıkan yazılarıyla İsmet Paşa ve tek parti (CHP) yönetimine şiddetli bir muhalefet sürdürmesi sonucu hakkında açılan çok sayıda davada yüzlerce yıl hapis istendi, 163. Maddeye aykırı olan bulunan yazıları ve kimi zamanda bulunan bahanelerle (Ahmet Emin Yalman olayı gibi) birkaç yılda bir hapse mahkum oldu. Cinnet Mustatili (yılanlı Kuyudan adıyla da yayımlandı) adlı eserinde hapishane anıları yer alır. Sık sık bakanlar kurulu kararıyla kapatılan ve çeşitli bahanelerle toplatılan Büyük Doğu’nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve çeşitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gazetelerinde yayımlandı. Büyük Doğu’da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi müstear isimler kullandı. 1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde verdiği konferanslarla büyük ilgi topladı.

Başta ideolocya örgüsü (1959) olmak üzere düşünce eserleriyle kültür hayatımıza verdiği büyük hizmet, diğer tüm yönlerini bile geride bırakacak üstünlüktedir. 1975 yılında M.T.T.B’de düzenlenen törenle 50. Sanat yılı kutlanan Necip Fazıl, 1980’de Kültür Bakanlığı Büyük ödülü’nü, İman ve İslam Atlası adlı eseriyle fikir dalında Milli Kültür Vakfı Armağanı’nı (1981), Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü’nü (1982) aldı. Türk Edebiyat Vakfı’nca 1980’de verilen beratle Sultan-üş Şuara (Şairlerin Sultanı) ünvanını kazandı.

ŞİİR: Örümcek Ağı (1925), Kaldırımlar (1928), Çile (1962), Şiirlerim (1969), Esselam (1973).

OYUN: Tohum (1935), Bir Adam Yaratmak (oyn. İstanbul Şehir Tiyatroları, 1937, bas. 1938, Yücel çakmaklı tarafından TV filmi olarak çekildi, gösterildi, 1978), Künye (1940), Sabırtaşı (1940), Para (1942), Nam-ı Diğer Parmaksız Salih (1949 sinemaya uyarlandı, 1950), Reis Bey (1964, Mesut Uçakan tarafından sinemaya uyarlandı, İstanbul Sinema Şenliği’nde gösterildi, 1989), Ahşap Konak (1964), Siyah Pelerinli Adam (1964), Ulu Hakan Abdülhamid Han (1965), yunus Emre (1969), Kanlı Sarık (1970), Mukaddes Emanet (1971), İbrahim Edhem (1978), Bütün Eserleri (3 cilt, İbrahim Edhem dışında tüm oyunları, Kültür Bakanlığı Yayınladı 1976). Kumandan ve Sır adlı oyunları Büyük Doğu’da tefrika edildi, tamamlanmadı.

HİKAYE: Birkaç Hikaye Birkaç tahlil (1933), Ruh Burkuntularından Hikayeler (1965), Hikayelerim (1973).

ROMAN: Aynadaki Yalan (1970), Kafa Kağıdı (1983).

SENARYO: Vatan Şairi Namık Kemal (1944), Senaryo Romanları (altı senaryo, 1972, bazıları değişik adlarla sinemaya uyarlandı), Battal Gazi (Büyük Doğu’da tefrika edildi), Yangın Var (filme çekildi, senaryosu yayımlandı).

MONOĞRAFİ: Eseri ve Tesiriyle Namık Kemal (1940), Ulu Hakan Abdülhamid Han (1965), Vatan Haini Değil Büyük Vatan Dostu Vahiddüddin (1968), Benim Gözümde Menderes (1970).

DÜŞÜNCE- İNCELEME: Çerçeve (1940), Maskenizi Yırtıyorum (1953), At’a Senfoni (1958), ideolocya Örgüsü (1959), Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar (1966), Türkiye’nin Manzarası (1968), Binbir Çerçeve 1-V (101 çerçeve başlıklı beş kitap, 1968- 69), Çepeçevre Anadolu ve Gençlik (1969), Çepeçevre Sosyalizm, Komünizm ve İnsanlık (1969), Son Devrin Din Mazlumları (1969), Yeniçeri (1970), Tarihimizde Moskof (1973), Cumhuriyetin 50. Yılında Türkiye’nin Manzarası (1973). İhtilal (1976), Rapor 1-13 (1976-80).

DİN- TASAVVUF: Halkadan Pırıltılar (1948), Çöle İnen Nur (1950), Altın Zincir (1959, Altın Halka (1960), O ki O Yüzden Varız (1961), İlim Beldesinin Kapısı Hazret-i Ali (1964), Hulefa-i Raşidin Menkibelerine Ait Bir Pırıltı Binbir Işık (1965), Peygamber Halkası (1968), Tanrı Kulundan Dinlediklerim (1968), Nur Hamamı (1970), Başbuğ Velilerden 33 (1974), Veliler Ordusundan 333 (1976), Doğru Yolun Sapık Kolları (1978), İman ve İslam Atlası (1981), Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu (1982).

HİTABE KONFERANS: Abdülhak Hamid ve Dolayısıyla (1937), Müdefaa (1946), Her Cephesiyle Komünizma (1961), Türkiye’de Komünizma ve Köy Enstitüleri (1962), İman ve Aksiyon (1964), İki Hitabe (Ayasofya- Mehmetçik, 1966), Müdefaalarım (1969), Hitabe (26 hitabe 1975), Sahte Kahramanlar (3 konferans 1976), Yolumuz, Halimiz, Çaremiz (1977),

ANI: Cinnet Mustatili (1955), Büyük Kapı (1965. O ve Ben adıyla 1974), Hac (1973), Babıali (1975).

ÇEVİRİ- SADELEŞTİRME: Mektubat (İmam-ı Rabbani’den), El Mevahibü’l-ledüniyye (İmam-ı Kastalani’den 1967), Reşahat Aynel Hayat (Safi Mevlana Ali Bin Hüseyn’den 1971), Rabıta-i Şerife (Esseyyid Abdülhakim Arvasi’den 1974), Tasavvuf Bahçeleri (Esseyyid Abdülhakim Arvasi’den 1983). Eserlerinin yeni basımları, ölümünden sonra Büyük Doğu Yayınevi’nce yapılmaktadır.

NECİP FAZIL KISAKÜREK ŞİİRLERİ

zindandan mehmet'e mektup

 

zindan iki hece mehmedim lafta
baba katiliyle baban bir safta
birde geri adam boynunda yafta
     halimi düşünüp yanma mehmedim
     kavuşmakmı belki daha ölmedim

avlu.. bir uzun yol tuğla sdöşeli
kırmızı tuğlalar altı köşeli
bu yol da tutuktur hapse düşeli..
     git ve gel ..yüz adım.. bin yıllık konak
     ne ayak dayanır buna ne tırnak!

bir alemki gökler boru içinde!
akıl olmazların zoru içinde
üstüste sorular soru içinde
     düşünmü konuşmu susmu unutmu
     buradan insanmı çıkar tabutmu?

bir idamlık ali vardı asıldı
kaydını düştüler mühür basıldı
geçti gitti birkaç günlük fasıldı
     ondan kalan boynu bükük ve sefil
    bahçeye diktiği üç beş karanfil

müdür bey dert dinler bu gün maruzat
çatık kaş hükümet dedikleri zat
beni allah tutmuşkim eder azat
     anlamaz yazısız ,pulsuz,dilekçem
     anlamaz ruhuma geçti bilekçem!

saat beş dedimi yırtıcı bir zil
sayım var maltada hizaya dizil
tek yekün içinde yazıl ve çizil
     insanlar zindanda birer kemmiyyet
urbalarla kemik mintanlarla et...

somurtuşki bıçak naraki tokat
zift dolu gözlerde karanlık kat kat..
yalnız seccademin yününde şefkat;
   beni kimsecikler okşamaz madem
     öp beni alnımdan sen öp seccadem

çaycı,getir ilaç kokulu çaydan!
dakika düşelim senelik paydan
zindanda dakika farksızdır aydan
      karıştır çayını zaman erisin;
köpük köpük duman duman erisin!

peykeler duvara mıhlı peykeler:
duvarda başlardan yağlı lekeler,
gömülmüş duvara baş baş gölgeler...
     duvar katil duvar, yolumu biçtin
     kanla dolu sünger ....beynimi içtin...

sükut...kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
tek nokta seçemez dünyada nazar.
yerindemi acep ölü ve mezar?
     yeryüzü boşaldı habersizmiyiz
güneşe göç varda kalan bizmiyiz?

ses demir su demir ve ekmek demir...
istersen demirde muhali kemir
ne gelir ki elden kader bu emir...
     garip pencerecik küçük daracık;
     dünyaya kapalı allaha açık.

dua dua eller karıncalanmış
yıldızlar avuçta gök parçalanmış
gözyaşı bir tarla hep yoncalanmış
     bir soluk bir tütsü bir uçan buğu
     iplikki incecik örer boşluğu.

ana rahmi zahir şu bizim koğuş
karanlığında nur yeniden doğuş
sesler duymaktayım davran ve boğuş
     sen bir devsin,yükü ağırdırdevin
     kalk ayağa dimdik doğrul ve sevin!

mehmedim sevinin başlar yüksekte!
ölsekte sevinin eve dönsekte
sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
     yarın elbet bizim elbet bizimdir!
     gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir!

 

çile

 

gaiblerden bir ses geldi bu adam
gezdirsin boşluğu ense kökünde
ve uçtu tepemden birden bire dam
gök devrildi künde üstüne künde

pencereye koştum kızıl kıyamet
dediklerin çıktı ihtiyar bacı
sonsuzluk elinde bir mavi tülbent
ok çekti üstüme yukardan avcı

ateşten zehrini tattım bu okun
bir anda kül etti can elmasımı
sanki burnum deydi burnuna yokun
kustum öz ağzımdan kafatasımı

bir bardak su gibi çalkaçandı dünya
söndü istikamet yıkıldı boşluk
al sana hakikat al sana rüya
işte akıllılık işte sarhoşluk

ensemin örsünde bir demir balyoz
kapandım yatağa son çare diye
bir kanlı şafakta bana çil horoz
yepyeni bir dünya etti hediye

bu nasıl bir dünya hikayesi zor
mekanı bir satıh zamanı vehim
bütünü bir kainat muşamba dekor
bütün bir insanlık yalana teslim

nesin sen hakikat olsanda çekil
yetiş körlük yetiş takma gözde cam
otursun yerine bende her şekil
vatanım segilim dostum ve hocam

niçin küçülüyor eşya uzakta ?
gözsüz görüyorum rüyada nasıl
zamanın raksı ne bir yuvarlakta
sonum varmış onu öğrensem ası

bir fikir ki sıcak yarada kezzap
bir fikirki beyin zarında sülük
selam selam sana haşmetli azap
yandıkça gelişen tılsımlı kütük

yalvardım gösterin bilmeceme yol
ey yedinci kat gök esrarını aç
annemin duası düş te perde ol
bir asa kes bana ihtiyar ağaç

uyku kaatillerin bile çeşmesi
yorgan allahsıza kadar sığınak
teselli pınarı sabır memesi
size şerbet bana kum dolu çanak

bumu rüyalarda içtiğim cinnet
sırrını ararken patlayyan gülle
yeşil asmalarda depreniş şehvet
kerınca sarayı kupkuru kelle

lugat bir isim ver bana halimden
herkesin bildiği dilden bir isim
eski esvaplarım tutun elimden
aynalar söyleyin bana ben kimim

söyleyin söyleyin ben miyim yoksa
arzı boynuzunda taşıyan öküz?
bela mimarının seçtiği arsa
hayattan muhacir eşyadan öksüz

benki toz kanatlı bir kelebeğim
minicik gövdeme yüklü kafdağı
bir zerreciğimki arşa gebeyim
dev sancılarımın budur kaynağı

diz çök ey zorlu nefs önümde diz çök
heybem hayat dolu deste ve yumak
sen bütün dalların birleştiği kök
biricik meselem sonsuza varmak......

 

Geri | Yukari