Hepimiz tek bir hücre idik bir an...
Bu hücre çoğaldı, büyüdü, gelişti ve bir insan yavrusu olarak dünyaya geldi.
Bir Canlı'nın ilk hücresinin oluşması için iki ayrı yarım hücrenin biraraya gelmesi gerekir. Bu yarım hücrenin biri Anne'den diğeri Baba'dan gelir. Anne'den gelen hücreye yumurta, Baba'dan gelen hücreye tohum diyoruz. Bu hücrelerin tıp dilindeki karşılıkları ise ovum ve spermdir.
Sadece bu iki yarım hücrenin birbirine kavuşması yetmez. Bu kavuşan hücreler birbirini döllemeli ve tam bir hücre haline gelmelidir. Bundan sonra da bu tek hücrenin çoğalmaya başlaması gerekir. Bir yandan da kendine uygun bir yuva bulmalıdır. Bu yuvayı bulamazsa bütün emekler boşa gidecektir.
- Anne yaşar, Baba bakar...
Yumurta ile tohumun birleşmesi Anne bedeninde gerçekleşir. Baba'nın tohum sağlamaktan başka bir katkısı yoktur bu birleşmeye. Tohumu verdikten sonra sadece gözlemcidir Baba. Anne ise her ºeyi bedeninde yaşar, hisseder.
Bir mucize oluºur Anne'nın bedeninde.
Bu mucizenin gerçekleştiği toprakları tanıyalım önce.
.
Mucize kadın bedeninde kasık bölgesinde kemik çatı olarak bilinen bölgede oluşur. Kadının üreme ve cinsel yaşantısı ile ilgili tüm organları leğen kemikleri ya da Pelvis dediğimiz bu kemik yapı içinde yerleşmiştir. Sağlı sollu iki ayrı kemiğin birleşmesinden oluşan bu çatı arkada üçgen şeklinde üçüncü bir kemik ile tamamlanır. Kemik çatının üst kısmı arkada bel hizasına kadar yükselir. Önde ise kasık bölgesinde sonlanır. Kemik çatı normal doğum sırasında Can'ın içinde yolaldığı kısımdır. Doğumun rahat ve güvenilir geçmesinde bu çatının yapısı oldukça önemlidir.
- Uterus; E Bebeğime Eee...
Kemik çatının içinde, orta hatta, şekli ve duruşu sapı aşağı bakan armudu andıran bir organ vardır. Bu organ uterus, rahim veya dölyatağı olarak bilinir. Büyüklüğü kadının yumruğunun yarısı kadardır.
Uterus içinde yassı bir boşluk bulunur. Bu boşluğun üç köşesi ve kapısı vardır. Alt ucu vajina dediğimiz, kadının cinsel ilişkide bulunduğu bölüme, üst köşeleri iki taraflı olarak tüplere açılır.
Uterusun duvarları özel bir kas dokusundan yapılmıştır.
Uterusun kadın vücudunda bilinen tek bir görevi vardır. Oluşan Can'a yataklık yapmak ve doğuma kadar Can'la birlikte büyüyerek onu beslemek. Bunun dışında kadın vücudu için gerekli bir organ değildir. Her adetten adete bir Can bekler kucağında büyütmek için.
Uterusun her iki üst köşesinden yanlara doğru tüpler çıkar.
Tüpler...
Içlerinden kılcal bir yol geçen solucana benzer organlardır. Tüplerin uçları saçaklar biçimindedir. Bu saçaklar hemen yakınındaki yumurtalardan yumurtayı yakalamaya yarar. Tüplerin en önemli görevi kadının yumurtası ile erkeğin tohumunun birbirine kavuşmasını sağlamaktır. Ikinci önemli görevi ise döllenen ve ardından çoğalan ilk hücreleri uterusa ulaştırana dek beslemektir.
- Yumurtalıklar: Hem depo, hem fabrika...
Uterusun her iki üst köşesinin yakınına yerleşmiş ceviz büyüklüğünde organlardır. Rengi ve yapısı taze cevizin içine benzer. Yumurtalıklar kadının en önemli kadınsı organlarıdır.
Her yumurtalıkta on binlerce yumurta vardır. Ancak her ay, bu onbinlerce yumurtadan sadece bir tanesi, iki adetin ortasına rastlayan günlerde tüplere doğru atılır, yani yumurtlama gerçekleşir. Döllenmiş bir yumurtanın tüplerden uterusa ulaşması 7 gün alır. Her ay uterusun en iç tabakası yani endometrium döllenmiş yumurtanın yerleşmesine uygun hale gelir. Eğer hamilelik olmazsa, bu kalınlaşan tabaka adet kanneması ile dökülür. Diğer bir deyişle adet, uterusun beklediği bebeğe kavuşamaması karşısında döktüğü kanlı gözyaşlarıdır.
.
Bir kadının adetten adete süren yaklaşık bir aylık döneminde yalnızca bir kez hamile kalma şansı vardır. Bu şansda ancak iki adet arasındaki 2-3 günlük dönemde gerçekleşir. Bunun dışındaki günlerde hamilelik şansı yoktur. Çoğu yeni evli çift birkaç ay korunmadıkları halde hamilelik olmayınca telaşa kapılır. Bir ay boyunca 10-15 kez ilişkide bulunurlar ama tesadüfen yumurtlama günlerini pas geçerler. Oysa bir ay boyunca 2-3 günlük yumurtlama dönemlerine denk gelmeyen ilişkilerin hamilelik oluşturma olasılığı yoktur. Üstelik bu günlerdeki ilişkilerde bile hamilelik olasılığı her adet dönemi için %20 den fazla değildir. Bunun nedenleri düşükler bölümünde anlatılmıştır.
- Endometrium; O'nsuz Uterus bir hiçtir...
Uterusun iç boşluğunu kaplayan örtüye endometrium diyoruz. Can uterusun bu kısmına yerleşir. Endometrium adetten adete değişiklik gösterir. Düzenli olarak kalınlaşır ve gelecek yavruyu beslemek ve büyütmek için hazırlanır. Hamilelik olmadığı zaman dökülen endometriumdur aslında.
Endometriumun kalınlaşması ve düzenli olarak adet görülmesi yumurtalıklardan salgılanan östrojen hormonunun etkisiyle olur. Yumurtalıklar düzenli olarak hormon salgılarsa, adetler de düzenli olur.
-Erkek üretir, kadın tüketir...
Bir kadının yumurtalıklarındaki yumurta sayısı doğduğu andan itibaren sabittir. Bir daha yeni yumurta yapılmaz. Yumurtlama var olan yumurtaların gelişerek atılmasıdır.
Erkekde ise tek bir tohum hücresinin yapılması 60 gün süre alır. Yani bir erkeğin tohum gücü 60 gün önceki üretimini yansıtır.
Kadın erkek farklılığı konusunda çarpıcı bir örnek: Bir kadın tüm yaşamı boyunca en fazla 400 tane yumurta kullanabilirken, erkek her boşalmada 300 milyon civarında tohum atıyor.
-Yüzlercesi yola çıkar ama sadece biri yaşar..
Her bir yumurta folikül denen küçük su keseciklerinin içindedir. Bu keseciklerde yumurta hücresinin etrafını üzüm salkımı gibi hücre yumakları sarmıştır. Bu hücre yumakları hem hormon salgılar, hem de yumurtanın beslenmesini sağlar. Her adet kannemasından sonra aynı anda çok sayıda folikül gelişmeye başlar. Bu onlarca folikülden ancak bir kaç tanesi olgunlaşır. Olgunlaşan foliküllerden sadece bir tanesi gelişmesini sürdürür. Bu folikül yaklaşık 2-2.5 cm büyüklüğe kadar ulaşır. Olgun folikül yumurtalığın bir köşesinde minik bir yumru şeklinde farkedilebilir. Olgunlaşmakta olan bir folükülün gelişmesini ultrason ile izlemek mümkündür. Işte yumurtlama günü bu folikül çatlayarak yumurta ve hücre kümesi karın boşluğuna atılır. Folikülün içindeki sıvı da karın boşluğuna dökülür.
Yumurtalıklardan karın boşluğuna atılan yumurtayı tüplerin ağzındaki sacaklar yakalar. Bu yakalamanın nasıl gerçekleştiği pek bilinemiyor. Ancak büyük olasılıkla foliküldeki hücrelerden salgılannen bazı kimyasal maddeler saçakların hareketini ve yakalama gücünü arttırıyor. Hatta saçakların folikülün olduğu yere doğru yönelmesi ve daha yumurtlama olmadan folikülün etrafını sarması ve yumurtayı karın boşluğuna düşmeden yakalamasında bu kimyasal maddeler önemli rol oynar.
.
Artık saçaklar tarafından yakalannen yumurtanın uzun ve maceralı yolculuğu başlamıştır. Yumurtanın etrafındaki hücrelerin ilk günlerde yumurtanın yaşayabilmesi için önemi büyüktür. Bu besleyici hücreleri yeterli olmayan yumurtaların ömrü oldukça kısadır.
Tüplerin iç yüzeyi bir yumurtanın beslenebilmesine uygun yapıdadır. Birçok girinti ve çıkıntı yumurtanın bu yüzeyle temasını sağlar. Ancak yumurta döllenmezse en fazla 48 saat çoğu kez 24 saat yaşayabilir. Halbuki erkek hücrelerinin yaşam süresi 5 güne kadar uzayabilir. Ilişkiden bir saat sonra spermler yumurtanın bulunduğu tüp bölümüne ulaşırlar. Ancak daha önceki ilişkiden yaşayan spermlerin de yumurtayı dölleme şansı vardır. Bu nedenle ilişki ile yumurtlamanın tam da aynı gün olması gerekmez. Ancak aradaki süre ne kadar kısa ise hamile kalma olasılığı o kadar artar.
- Döllenme bir kumardır...
Spermler yumurtaya doğru yol alırken tüp içinde yumurtanın etrafı hala kendisini koruyan hücrelerle sarılıdır. Bir çok tohum hücresi bu hücre engelini aşamaz. Spermlerin baş kısmından enzim denen eritici sıvı salgılanır. Bu salgılar yumurtanın etrafını saran hücrelerin ayrılmasını ve parçalanmasını sağlar. Artık yumurta çıplak kalmıştır. Işte şimdi rekabet başlayacaktır. Yumurtayı ilk dölleyecek sperm tartışmasız şampiyondur. Ikinci bir sperme yer yoktur çünkü. Yeni bir canlı yaratmak için sadece bir spermin kromozomları yeterlidir. Ikinci bir spermin girmesi bir canlının gelişmesini önler. Iki spermin tek yumurtayı döllediği durumlarda mol (üzüm) hamileliği dediğimiz anormal durum oluşur.
Yeni canlının özelliklerinin belirlenmesinde, kadın daha belirleyicidir. Her şey o ay oluşmuş yumurtaya bağlıdır. Halbuki erkekden gelen özelliklerin belirlenmesi tam bir kumar. Milyonlarca sperm bir yarış içinde yumurtaya varıyor. Her birinde farklı özellikler var. Bunlardan sadece bir tanesi yumurtayı döllüyor. Ve iki hücrenin özelliklerinin toplamı, yeni canlının özelliklerini belirliyor.
- Hamileliğin kimyasal'ı da var..
Yumurtlama olmadan önce folikül östrojen dediğimiz hormonu üretir. Ancak yumurtlamadan hemen sonra beyindeki hipofiz adlı organdan kalkan sinyaller folikülden progesteron denen hormonu salgılatır. Bu hormonun görevi uterus içini hamileliğe hazırlamaktır. Progesteron hormonu yeterli düzeyde salgılanmazsa yumurta döllenmiş olsa bile uterus içine sağlam bir biçimde yerleşemez ve adetle birlikte atılır. Böyle durumlarda bir yumurtanın döllenmiş olduğu ancak kanda HCG adlı hamilelik hormonunun saptanması ile anlaşılır ki bu duruma kimyasal hamilelik denir.
- Ilk hücre bilgiyi depolar..
Kuşaktan kuşağa aktarılan özellikler genetik bilgi dediğimiz ve ilk hücrenin oluşumu ile belirlenen kalıtım sayesindedir. Her hücrenin içinde çekirdek, her çekirdeğin içinde kromozom denilen çubuklar bulunur. Bu çubukların üzerinde bir inci gerdanlık gibi sıralanmış genler bulunur. Bu genler ilk hücrenin nasıl gelişeceğini, hangi özellikler taşıyacağını belirler. Can'ın cinsiyetinden tutunda ileriki yaşamında kanser olup olmıyacağına dek tüm veriler bu ilk hücrenin oluşumu ile belirlenmiştir. Bir tek sperm bu olayı belirlemiştir. Saniyenin binde biri bir zaman farkıyla , diğerlerinden önce davranıp dölleyen bir sperm kendinden sonra gelecek bir spermden çok farklı özelliklerde bir bebeğin ve canlının oluşumunu belirlemiştir. Ama bazı temel özellikler her spermde aynıdır.
Her spermde ve yumurtada 23 kromozom vardır. Bu sayede insan vücüdünda kromozom sayısı sabittir ve hep 46 kalır. Insan hücresinin normal kromozom sayısı spermlerde ve yumurtada yarıya inmiştir. Böylece bunlar birleşince oluşan hücre, yani yeni canlının ilk hücresinin kromozom sayısı yine 46 olur.
.
Hücre insan vücudunun ve canlıların temel yapı taşıdır. Tek hücreli canlılar da mevcuttur. Örneğin mikroplar.Bir canlı tek tek hücrelerin bileşiminden oluşur. Her organın hücresi temelde aynı yapıya sahiptir, ancak farklı işlevler görür.
- Duttan Can'a...
Ilk oluşan hücreye tıp dilinde zigot denir. 12 saat içinde zigot bölünerek iki hücre haline gelir. Her 12 saatte bir iki kat çoğalarak gelişmeye başlıyan Can bir top yumağı biçiminde tüp içinde uterusa doğru ilerler. Tüp içindeki ilerlemesi küçük kılcıklar ve tüpün hareketleri sayesinde olur. Eğer tüp içinde daha önceden geçirilmiş iltihaplar bu ilerlemeyi engellerse, ya hücreler uterusa ulaşamadan fazlaca çoğalır ve beslenemeyerek ölür, ya da tüp içinde uygun bir yer bulursa yerleşir ve çoğalmasını sürdürür. Bu durumda dış hamilelik dediğimiz tehlikeli durum oluşur.
- Can'ın ilk günleri..
Ilk hücreden itibaren oluşan yeni canlı'ya Can diyoruz bu kitap boyunca. Can doğduğu andan itibaren bebek oluyor.
Top şeklinde çoğalan ilk canlı hücreleri bir duta benzediğinden latincede bu anlama gelen morula kelimesi ile anılır. Döllenmeden 3-4 gün sonra morulanın içinde sıvı dolu bir kese oluşur. Bu haline blastokist denir. Uterusa ulaştığında artık bu evrededir.
Blastokistin içinin ve dışını oluşturan hücreler birbirinden farklıdır.
Içerdeki hücrelerden Can oluşurken, dış hücreler de Can'ın yaşaması için uterusa tutunmaya çalışır. Plasentayı oluşturan bu hücreler aynı zamanda hemen hamilelik hormonları dediğimiz maddeleri salgılamaya başlar. Daha beklenen adet günü gelmeden önce bu olaylar olup bitmiştir. Döllenmenin ikinci haftası dolduğunda Can uterus içine tutunmuş ve gelişmesini hızla sürdürmeye başlamıştır.
Bundan Sonra hücrelerin içinde kodlanmış olan bilgiler artık Can'ın gelişmesini yönlendirecektir. Hücreler çoğaldıkça gruplaşarak, farklılaşarak değişik organları yapacaklardır.