.
Can her geçen gün daha fazla oksijene gereksinim duyar. Oksijen vücutta diğer besin maddelerinin aksine depolanamaz. Anında kullanılmak zorundadır. O zaman sürekli daha fazla oksijen almanın yolu yöntemi nedir Can için? Can'ın yapabildiği çok daha fazla kanı plasentaya pompalayıp Anne kanından çok daha fazla oksijen almaya çalışmaktır. Bu nedenlede Can'ın kalp hızı Anne'nın kalp kızından iki kat fazladır. Tabi bu arada Anne kanının da daha fazla miktarda oksijeni plasentaya taşıması gerekir. Böylece Can'ın artan gereksinimi dengelenebilir. Peki herhangi bir nedenle Anne yeteri kadar oksijen göndermezse artan oksijen gereksinimi nasıl karşılanır?
Bazı stratejiler geliştirir Can. Önce daha fazla kan pompalamaya başlar plasentaya. Daha fazla hemoglobin yapar . Ancak Can'ın hemoglobinin belirgin olarak artması için birkaç gün geçmesi gerekir. Bu durumda daha başka mekanizmalar da geliştirir. Bunları daha ileriki bölümlerde inceleyeceğiz.
Enerji gereksinimi için glukozu biriktirebilir Can. Glukoz kalp, karaciğer, ve kaslarda glikojen halinde birikir. Glikojen yüzlerce glikoz molekülünün bir zincir halinde dizilmesi ile oluşur. Günlük gerekenden daha az glukoz olduğunda glikojenden glükoz molekülleri kopar ve kana karışır. Ancak yeterli birikimde olmıyan Can'daki glikojen depoları ancak bir gün idare eder. Peki glikojende biterse ne olacak? O zaman Can ne yazık ki büyük emeklerle inşa ettiği kendi dokularını enerji sağlamak üzere kullanmaya başlar. Neler mi olur o zaman? Daha ileriki bölümlerde göreceğiz neler olduğunu...
Başlangıç
Ana menü
.
Plasenta sadece akciğer ve böbrek işlevi görmez. En önemli işlerinden biri hamileliğin sürdürülmesi ile ilgili birçok hormonu üretmek ve bunları kana vermektir. Plasenta hücrelerinden ve Can'ı saran zarlardan bir çok hormon üretilir. Bu hormonlardan bazıları protein yapısında, bazıları ise yağlardan oluşan steroid yapıdadırlar. Ayrıca plasenta hem Anne hem de Can'da yapılan birçok steroid yapıda hormonun yapısını değiştirerek etkili olur.
En önemli steroid hormonlar, düzenli adet gören bir kadında yumurtalıklardan salgılanan estrojen ve projesteron hormonudur. Bu hormonların hamileliğin sürdürülmesindeki ve doğumdaki rollerini önümüzdeki bölümlerde tartışacağız. Ayrıca hormonların hücrelerin çalışması üzerine de önemli etkileri vardır. Örneğin östrojen uterusa kan akımını arttırarak Can'ın gelişmesine katkıda bulunur. Hamileliğin başından sonuna dek uterusa gelen kan miktarı tam 50 kat artar. Yani plasenta estrojeni arttırarak hem kendi gelişimini hemde Can'ın gelişimini güvence altına alır. Eh yine de plasenta Can'a iyi bakıyor sayılır!
Plasenta başka hiçbir organın salgılamadığı protein hormonlar üretir. Bunlardan en iyi bilineni kısaca HCG olarak bilinen hamilelik hormonudur. HCG özellikle erken dönemlerde hamileliğin sürdürülmesi için gereklidir. Normalde her adet döneminde yumurtlamadan sonra yumurtanın fırlatıldığı kısımda sarı cisimcik denen bir gelişme olur. Bu sarı cisimcik progesteron hormonu salgılar. Hamilelik oluşursa progesteron hormonu yapılmaya devam etmelidir. Plasenta gelişipde bu görevi üstüne alana dek sarı cisimciğin bu işi sürdürmesi için mesaja gereksinimi vardır. Işte bu mesajı ileten HCG dir. Ne kadar hoş bir ilişki. daha Can çok erken dönemlerinde Anne'nın bir organına mesaj göndererek kendi varlığını sürdürmeye çalışıyor. Anne ile doğacak bebeği arasındaki iletişim daha hamileliğin ilk günlerinde başlıyor diyebiliriz.
Ikinci hormon plasental laktojen denilen hormondur. Bu hormon çok bol miktarda salgılanmasına rağmen gerçekte ne işe yaradığı konusunda tam bir görüş birliği yoktur. Büyük olasılıkla Can'ın gelişmesini, büyümesini sağlayan bir hormondur. Ayrıca Anne'nın memelerinin süt verecek şekilde gelişmesinde de katkısı vardır. Yani hem plasentanın, hem Can'ın hem de Anne'nın bazı organlarının büyümesine yarayan bir maddedir plasental laktojen.
Plasenta: Bilgi verici organ...
Plasenta doğum hekimliğinde Can'ın iyi durumda olup olmadığını anlamak için önemli bilgiler veren bir organdır. Plasentanın çalışması ölçülerek Can'ın ne durumda olduğu anlaşılır. Bu amaçla son yıllarda ultrasonda plasentanın görünümünün değerlendirilmesi, plasentaya giden kan akımının ölçülmesi, plasentanın salgıladığı hormonların ölçülmesi gibi birçok inceleme yöntemleri geliştirilmiştir.
Plasenta'nın ağırlığı:Gelişme belirtisi
Gelişme geriliği içinde doğan bebeklerin ileriki yaşamında kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski çok artar. Ayrıca plasenta ağırlıkları kendi ağırlıklarına oranla büyük olan bebekler de aynı risk ile karşı karşıyadır. Bu durum bebeğin Anne karnında oksijen eksikliği çektiğinin en güzel kanıtıdır. Yani aslında plasenta ağırlığı önemli bir ölçüttür. Ama bizde, ne yazıkki, plasentayı saklayıp ağırlığını ölçme alışkanlığı gelişmemiştir.
Anne karnındaki beslenme ne kadar önemli! Bebeklerin gelecekteki yaşam kalitelerini arttırmak için elimizden geleni yapmalıyız.
Beyin insanın gizli silahıdır. Düzenli ve verimli çalışırsa kişinin yaşamı o kadar korunma altında olur. Bu nedenle Can beynini korumak için elinden geleni yapar. Gelişme geriliğinden beynin etkilenmediği durumlara asimetrik gelişme geriliği denmektedir. Beynin gelişmesinin geri kalması Can'ın vücudunun geri kalmasından daha önemli bir sorundur. Beyin korunduğu ölçüde Can'ın dış dünyada yaşamını sürdürme şansı artacaktır.
Bazı durumlarda yaşamın daha ilk dönemlerinde gelişme sınırlanmaya başlayabilir. Bu durumda tüm organlarda birden gelişme geriliği başlar ve Can tamamiyle ve orantılı olarak küçük kalır. Simetrik gelişme geriliği diye adlandırılan bu durum asimetrik olana göre daha üzücü ve kötü sonuçlar doğuracaktır. Çünkü herşeyden önce beyin gelişimi yetersizdir. Bu şekilde doğan bebekler akranlarının gelişme hızını yakalayamazlar. Oysa asimetrik gelişme geriliği ile doğanlar kısa sürede akranlarına yetişirler
Başlangıç
Ana menü