|
. |
Ana menü
İstenmeden oluşmuş bir candan kurtulmak. Ben böyle tanımlıyorum küretajı. Trajik bir seçimdir küretaj kadın için. İçinde oluşmaya başlayan yeni bircanı hemen hissetmeye başlamıştır çünkü. Değişik hislerle ben oradayım, içindeyim der bir can.
***
Ama ben seni istemiyordum ki? Ben sadece seks yapmak istiyordum, ya da ben seks yapmak da istemiyordum ama o baban olacak adam hiç rahat durmuyor ki? Korunmak onun derdi değil. Çileyi çeken benim. Gebe kalma korkusundan zaten bir şey anlamıyorum yaptığımız işten. Korku ile, heyecanla bekliyorum adet günümü? Biraz gecikirse yeniden başlıyorum hesaba. Bir hata mı yaptım hesaplarda diye.
Sonra idrar testi ve gebelik. Nasıl söylersin şimdi bunu adama? Bağırıp çağıracak, beni suçlayacak.
-Bir türlü öğrenemedin kadın şu korunmayı. Neyse bunu da doğur bakalım...
***
Ama kadın istemiyor. Hamileliğin, doğumun, bebek büyütmenin çilesini o yaşıyor çünkü.
Aldırmak istiyor bebeği, bir cana kıyacağını bilsede. Yasalarımız ancak erkek isterse yasal küretaja izin veriyor. Kadının kendi başına karar verme hakkı yok. İnsan hakları çağında bu ne bağımlılık? Bir kişi kendi bedenine yapılacak bir müdahale için nasıl başkasının izinine muhtaç olabilir?
Kadın hakları açısından, insan hakları açısından bakıldığında bir kadının bir bebeği doğurup doğurmama hakkı olması gerekiyor. Bir kişi nasıl zorla kendi bedeninin yıpranmasına, doğumun risklerine, ya da istemediği bir canlının ömür boyu bakımına zorlanabilir?
Yaşamın gerçeğini nasıl yasalarla zorlayabilirsiniz?..
***
Yine yasada saçma bir sınırlama daha var. 10 haftalığa kadar olan gebeliklere küretaj yapılabiliyor. Daha büyük olursa yasak. Nasıl oluyorsa 10 haftadaki can değil de 11 haftalık olunca mı canlı oluyor?.. Ya anlamlı bir sınıra kadar izin verilmeli ya da hiç verilmemeli. Çünkü zaten aile istedikten sonra karındaki bebek ne büyüklükte olursa olsun küretajı yaptırıyor. Hiç olmazsa bunu daha rahat ve huzurlu yaptırma olanağını sağlamalıyız.
***
Öteki kutupta neler oluyor? Yani küretajın yapılmaması gerektiğini düşünenler tarafında. Öncelikle fetal haklar denen bir kavram son yıllarda. Yani anne karnındaki bebeğin yaşam hakkı. Nasıl insan hakları varsa, kadın hakları varsa anne karnındaki bebeğinde bazı hakları olması gerekir. Nasıl devlet insan yaşamını en önemli varlık sayıp bu yaşama karşı her türlü saldırıyı yasalarla koruyorsa, anne karnındaki bebeğin yaşamını da korumalıdır deniyor. Mantıken haklı bir savunma. Ellemezseniz, biraz iyi bakarsanız, büyük olasılıkla 8 ay sonra tatlı bir varlık yeryüzüne gelecek. Böyle bir varlığın oluşmasını engellemeye hakkımız var mı? Yok ama... Nasıl bakılacak, nasıl beslenecek, eğitimi garanti mi?, Kaliteli bir yaşantı onu bekliyor mu?
Bunları düşünmemiz gerekiyor mu? Gerekmiyor mu?
***
Küretajı uygulayan hekim açısından da olay karışık. Hekim nasıl davranmalı?
Hekim açısından küretaj hayatın bir gerçeğidir. Tıp da bir bebeği doğduğu zaman yaşatacak kadar büyük değilse gerektiğinde sonlandırma kararı verilebilmektedir. Bu sınırda günümüzde 26-28 hafta civarıdır. Yani 6-6.5 aylığa kadar.
Bence küretajın moralitesi yasalaştırlamaz. daima trajik bir seçimdir, ve bundan sonrada olmaya devam edecektir.
Verilecek karar tıbbın bir çok konusunda olduğu gibi en az kötü alternatifin seçilmesidir. Şayet küretaj acı çekeni iyileştirmek, hastanın, ailenin ve toplumun üzerinden bir yükü azaltmak için yapılıyorsa ahlaken kabul edilebilir.
***
Bizim sorumluluğumuz bireylerin kararlarına saygı göstermek, hastanın kendi hayatını sürdürme de kendileri için en az müşkül olan durumu seçeceklerini kabul ederek yardım etmektir. Eğer bu seçim gebeliğin bitirilmesi yönünde ise bunu mümkün olan en erken zamanda, emniyetle, sefkatle ve kurban edilen yaşamın farkında olarak yapmalıyız...
Ana menü
|
|