.
. .

SAĞLIK HİZMETLERİNDE DENETİM

.
.
  • Ana menü
    Yeterli sağlık hizmeti alabilmenin koşullarını tartışmaya devam ediyoruz. Daha önceki yazılarımda özel sigorta sisteminin yaygınlaşmasının Ülkemizdeki sağlık sorunlarının çözümünde önemli görevleri olacağını belirtmiştim.
    Bu yazımda önemli sorunlardan ve eksikliklerden biri olan denetim sorunundan bahsetmek istiyorum. Denetim sorunu aslında sadece sağlık sektörünün sorunu değil. Siyasetten eğitime kadar tüm çalışan kesimlerde denetim eksikliği kalitenin artmamasında etken.
    Ama bu denetim eksikliği sağlık kesiminde üst düzeyde. Hemen hiçbir kuruluş yok sağlık hizmetinin kalitesini denetleyen. Devlet ve Sigorta hastaneleri kendi halinde. Bir başhekim ancak siyasi eğilimlerine göre değişmekte. Başarılı olmuş olmamış, hastaneye bir hizmeti olmuş olmamış hiç bir önemi yok. İyi başhekim hiçbir iş yapmıyan başhekimdir.Gelene gidene etek öpen başhekimdir. Yukarı kademelerden birşeyler isteyen başhekim makbul bir başhekim değildir.
    Neden zaten idareciler canlarını sıksınlarki. İş yapsanda aynı maaşı alıyorsun yapmasanda. Kimse sana kardeşim ne yapıyorsun ya da ne yapmıyorsun diye sormuyor.
    Gelelim sağlık hizmeti veren doktorlara. Bir doktor 6 sene tıp fakültesinde okuyor, mezun oluyor. Bir de 4 sene ihtisas eğitimi yapıyor. Ondan sonra hasta ile başbaşa kalıyor. Hastaya iyi hizmet vermesi, gerçekten dertlerine eğilmesi vicdanına kalmış. Her şey hekimin vicdanı ile hastanın uyanıklığı arasındaki dengeye bağlı. Hekim hastayı para kazanacak bir meta olarakda görebilir öncelikle. Hasta da çoğu zaman bu olayın farkındadır ama öte yandanda çaresizdir. Tamam para alınacaktır mutlaka. Ama gerçekten hastanın derdine çare olunacakmıdır? Bir terslik olduğu zaman hasta hakkını arayabilecek kaybolan maddi ve manevi zararlarını karşılayabilecek midir?
    Bizde çok zor. Tüm kanunlar hekimden yanadır. Açılan davaların hekimin aleyhine sonuçlanması son derece nadirdir. Genelde bilirkişiler doktor olduğundan hekimi mazur gösterici yönde görüş bildirirler. Öte yandan davalar uzun sürer ve davayı açan tarafından oldukça mali külfet getirir. Hekim aleyhine sonuçlanan davalarda caydırıcılıktan çok uzaktır. Çok komik tazminatlar söz konusudur. Eğer hata bir devlet hastanesinde olmuşssa davada muhatap hastane yani Devlettir. O zaman zaten birşey alabilmek son derece güçtür.
    Yurt dışında, özellikle Amerika Birleşik devletlerinde sadece Tıp işleri ile uğraşan Hukuk büroları vardır. Tıbbı hekimlerden bile daha iyi izlerler. Siz bir hastaneden çıktınız diyelim. Genelde memnunda olabilirsiniz. Ama avukat hemen yanınıza yaklaşır.
    -Hastaneden memnunmusunuz?
    -Evet. Genelde memnunum?
    -Ne yapıldı size?
    -İşte ameliyat oldum.
    -Peki ameliyat öncesi şu şu tetkikler yapılıp size bilgi verildi mi?
    -Hayır.
    -Gördünüz mü. Mazallah başınıza neler gelebilirdi. Size eksik hizmet verilmiş. Gelin dava açalım. Şu kadar tazminat alırız.
    Böyle sürer gider diyalog. Tabi bu işin biraz abartılı şekli. Ama bizdeki de tam abartılı şekli. Açıkça yanlış yapılan herşey yapanın yanına kar kalıyor. Hastalar kaybettiği ve bulamadığı sağlığı yanında paradan da oluyor.
    Kanunlarımız çok eski. Hiç çağdaş değil. 1930 lardan kalan kanunlar geçerli sağlık alanında. Halbuki tıp her sene değişiyor.
    Tabi bu konuda görev öncelikle vatandaşa düşüyor. Ne yapıp yapıp hakkını aramaya çalışmalı. Başkaları içinde örnek olacaktır bu tip davranışlar. Medya'da genelde olaylara sansasyonel yaklaşıyor. İşin perde arkasını pek araştırmıyor. Olay o an için kullanılacak bir maldır medya için. Soğuduktan sonra önemi yoktur onun için.
    Bu nedenle siyasilerede önemli görevler düşüyor. Kanunları değiştirmek onların yetkisinde. Ama onlara karşı sivil kurumların baskısı olması gerekir.
    En büyük baskı unsuru olması gereken Tabip Odası genelde kendisi daha çok siyaset yapmaya çalışıyor. Hekimleri korumaya çalışıyor . Halbuki önemli görevlerindende biri vatandaşı korumaktır. İşin o yönü genelde gözardı ediliyor.
    Herşey yine gelip özelleştirmeya dayanıyor. Özel sektör kendi denetimini yapmak zorunda.Amacı daha iyi hizmet vermek olan bir hastane yetersiz hekimlerle çalışmak istemez. İyi hekimlerle çalışmak ister. Bu durumda hekimlerde kendini geliştirmek ve daha az hata yapmak için gayret gösterir.
    Amaç hastanın memnuniyetidir. Hasta her zaman karşısındaki hekimin ya da sağlık mensubunun "hata yaparsam başım derde girer" korkusunu hissetiğini bilir. Daha rahat ve güvenli hisseder kendini hekim karşısında.
    Sadece denetlenecek olan hekimler değil tabiki. Yanlış tetkik yapan laboratuvarda denetlenmeli, yanlış ilaç veren eczenede denetlenmeli. Hatta bozuk yada eksik ilaç yapan fabrikada denetlenmeli. Tüm bunlar güzel duygular, hoş düşünceler diye düşünüyoruz genelde. Ama istediğin kadar söyle. Böyle gelmiş, böyle gider.
    Olmasın. Böyle gelip böyle gitmesin. Hakkınıza sahip çıkın. Herkes tek tek hakkına sahip çıkarsa olay çözüm yoluna girer. Hak aranmadan alınmaz. Sağlığınız en önemli varlığınızdır. Sağlığınız kaybettikten sonra tüm dünyanın mallarına sahip olsanız ne çıkar.
    Bu nedenle tekrar diyorum ki herkes sağlık konusunda hakkını arasın.
    Ana menü