.
. .

HAYATI ISKALAMAMAK

.
.
  • Ana menü
    Bir Hint atasözü "Kadının en büyük hakkı çok vermek, az almak" diyor. Anlayana çok şey söyler bu söz. Çağdaş yaşam kadını hayli değiştirdi. Kuşkusuz elbet bunların da değeri var ama değişen koşullarla çok içten yaptıkları görevleri de unuttu kadınlar.
    Sadeliğe dönmesi, beklenen yardımı esirgememesi, gören bir göz, paylaşan bir kalp, avutan bir söz olması gerekir. Bunlar diplomayla öğrenilemez. ama gerçek değeri burada kadınların. Bir emeğin özverinin güzelliğini, değerini, yaşamını bir amaca adayabilir ancak; Soylu ve Tanrısal bir işlev bu. Kişinin özünü aşarak, üstünlük eğilimini yenerek hırsını dindirerek gerçekleştirdiği bir eylem. Çağdaş insan böyle doğar.
    Kimi insanlar güzel şeyler duyar ama duygularını anlatmayı bilmezler. İçten paylaşan, beğenen, teşekkür eden bir sözcük söylemezler. Sessizliğe gömülür ya da yalnız hoşlanmadıklarını söylerler. Bu insanlar yaşama sevinci duyamazlar ölünceye dek.
    Carle "İnsan mutluluğu sormaz, aramaz. Sorumluluğunu bilir, yaşamını ruhsal yapısını düzenlerse mutlu olur" diyor.
    Kişisel mutluluğun yanlış tek yanlı yorumu toplum yaşamını da kötü etkiler. Mutluluk ortak bir olay. Hiçkimse köşesine çekilerek mutlu olamaz. Kuşkusuz köşeye çekilmeyi gerektiren durumlar da var. Ama mutluluğun bencilliği hoş görülemez. Ancak her halükârda kişiliğini yitirmeyen her zaman sevecen ve neşeli olabilen bir kişi toprağı güle dönüştürmeyi başarmış sayılır.
    Çoğu kişi kalbi iyilikle dolu olsa da dışarıya aktaramaz bu iyiliği. İnsanlarla ilişkilerinde yararlanmaz bu iyilikten. Olgunlukla iyi yanlarını dışa vuramaz. İçeriği biçime, içtenliği söze, eyleme dönüştürmeyi başaramaz.
    İyiliğe, güzelliğe doğruluğa sonsuz bir özlem yalancılığa, yapmacığa sonsuz bir nefret duyar. Doğalarına ters eylemlerde tepki gösterir, sinirlenirler. Onlarla geçinmek kolay değildir: Ama şunu söyleyebiliriz bu insanlara:
    Topraktan var olmuş insanlarız biz. Bu geçici vücut geçici bir süre için Allah'ın büyüklüğünü taşımakla görevli. Çevremizdeki insanlar belli bir olgunluğa erişmemiş olabilir. Ama onlarla ilişkiden geri kalmamalıyız.
    İnsanları tanımaktan hiç zarar gelmez. Aksine iyilerle kötülerin buluşması yararlı bir olay. Bunun yapılmaması kötülere destek olmak demektir. Kötülere erdemi göstermeli iyiliğe yöneltmeliyiz. Yalnız yaşadığımız anı düşünmemeliyiz. Hiçbir zaman tekyanlı olmamalı, sözümüzü, davranışlarımız aklımızla da onaylamalıyız.
    Bu birlikteliği kuramazsak insan ilişkileri çok yüzeysel kalır.
    "Düşmanlarını sev" diye bir söz var, gerçekleştirmesi hayli güç ama gereklidir. Başarmak için serinkanlı, yansız düşünmeliyiz. Sevgi nasılsa oluşur sonra.
    Nasıl ki, vücut zorlanınca derin bir soluk alma sorumluluğu var. İnsan ilişkilerinde de davranış ve sözlerimize içten bir solukla yön vermeliyiz. "Dünya Cenneti" birbirimizi anlayarak barış içinde yaşayarak kurulur.
    Barışı da birbirimi anlayacak biçimde düşünerek hissederek yaşayabiliriz. Yakınlarınızı da özünüz gibi tanımaya çalışın. Başkalarını da inceleyin, ölçün biçin. Gerçek yaşamda körlük içinde değil uyanıklık içinde yaşayın. Aydınlıkta yaşayın, herşeyi görün. İnanın daha başarılı, daha mutlu olursunuz.
    Ana menü