| Harry Potter and The Philosopher's stone| |
Hemen şunu belirtmeliyim;
kitabı hiç okumadım ama oyundan Harry Potter'ın konusunu anladım biraz.
Yaşadığımız dünyada savaşlardan, krizlerden unutulan hayalgücümüzü yeniden
canladıran bir romanmış herhalde. Oyun benim hayal kurma yeteneğimi yeniden
kazandırdı. Yapabildiği sadece bu değil. Artık süpürgeyle uçmak,
sandalyeleri uçurmak istiyorum. Hatta abartıp klavyedeki tuşlara basmadan bu
yazıyı yazmak istiyorum. Hatta ve hatta aklımdan geçen şeyin yanımda
olmasını istiyorum. Bu ne mi? Yazının sonunda söyleyeceğim. Şimdi geçelim
büyülü Dünya'ya... Burada herhalde oyunun konusunu yazmayacağım. Gidin Harry Potter serisinin ilk kitabını alın ve okuyun. Benim başımı Warner Bros ve kitabın yayıncılarıyla belaya sokmayın :) Evet gerçekten konusunu yazmayacağım çünkü oyun tam bu konu üzerine kurulmuş. Ve konusunu anlatırsam oyunu almanıza bile gerek kalmaz. Oyun konuyla o kadar bağlantılı bir şekilde gelişiyor ki atladığınız bölümlerin farkına bile varmıyorsunuz. Ara demolar ise bu konuyu destekliyor ve sizi sihirli Harry Potter dünyasına davet ediyor. Zaten oyunun en büyük artısı da bu; Sıkı Senaryosu! Bu konu içerisindeki bir taşı yerinden oynatmanız oyunun bitmesi demek. Yani her şey birbiriyle bağlantılı. Mesela güzel Hermione ile karşılaşıp tanışmazsanız oyunun konusu kilitlendi demek. Evet gerçekten iyi bir hikaye sizleri bekliyor. Harry Potter and The Philosopher's Stone yaklaşık 25 bölümden oluşuyor. Oyunun çoğu yeni büyüler öğrenmekle daha doğrusu büyü yapmayı öğrenmekle geçiyor. Hogwarts denilen bir yerde büyücülük eğitiminizi tamamlamanız lazım. Bu da oyunun yarısı demek. İşte masa, sandalyeleri uçurmayı, süpürgeyle uçmayı falan filan öğreniyorsunuz. Bunları öğrenirken genelde belli bir şablon izlenmiş: Birşeyleri, belli bir sürede ya da belli bir kural çerçevesinde biryerlere götür, topla ya da yok et gibisinden şeyler. Biraz kolayca adventure denilebilir. Oyunun tamamı bu şekilde saçma sapan bulmacalarla dolu. İşte oyunun notunu en çok kıran şey bu oldu. Ama yapımcıları pek suçlamamak lazım çünkü çocuksu bir romanın üzerine yapılabilecek en iyi oyunu yapmışlar. Ne bileyim, yok Alehomoro (sanırım adı buydu) büyüsünü yap kilitli sandıkları aç, yok süpürgeyle herifin biriyle maç yap! Evet süpürge maçı... Ne kadar saçma gelirse gelsin ben bayıldım bu süpürge maçlarına. Nasıl mı yapılıyor? Böyle hayali bir stadyum var. Uzun sütunlara yapılan oturma yerleri sayesinde seyirciler sizi izliyor. Uçan bir altın kelebek arkasından büyük halkalar çıkarıyor. Siz ve rakibiniz süpürge ile uçarak o halkaların içinden geçmeye çalışacaksınız. En çok halka içinden geçen maçı kazanır. Oyun bu ve bunun gibi şeylerle dolu. Bir örnek daha vereyim; bir bölümde bankadayız. Bu banka içinden altın toplamamız gerekiyor. Altınlar da kilitli kapıların içinde (o kapıların içinde de başka bir macera var). Bu kapıları açmanın tek yolu aşırı kaygan ve parlak bir zemin üzerine dağıtılmış kağıtları belli bir süre içinde toplamak. İşte hızlı giderken köşeyi dönemiyorsunuz ayağınız kayıyor, frenleyemiyorsunuz falan filan. Kağıtları topluyorsunuz kapıyı açtırıyorsunuz... al bu sefer de çılgın trene benzeyen bir aletle başınız belada! Sağ sol yapıp altınları toplamamız gerekiyor. Banka bitiyor bu sefer altınları verip tüy almamız gerek. Tüy almak için ortadaki kuşa fıstık vermek lazım. O kuşun etrafında da başka kuşlar uçuyor ve sen hedefe fıstığı götüremeden öbür AÇ'lar kapıyor. Onu doyurup tüy alıyorsun yine başka bir macera sizi bekliyor. Hep böyle. Ben oyunu daha çok PlayStation'da oynadım. PC'de sadece grafikleri görecek kadar oynadım. Bilmiyorum PC versiyonunda var mıydı, ama PlayStation versiyonunda bazı çalılıkları yakmak için belirli ve sürekli değişen tuşlara basmak gerekiyordu. İşte üçgen, kare falan. Bu olay beni fitil etti arkadaşlar. Bilmem sizi nasıl etkiledi. Genelde oyunda büyüleri birilerini öldürmek için değil de onları kısa süreliğine etkisiz hale getirmek ya da bulmacaları çözmek için kullanıyorsunuz. Ee ne de olsa çocuk oyunu! Çocuklar için herşey var oyunda. Kibarca gaz çıkarıp sizi yakan kaplumbağalardan, arkanızdan çılgınca koşan, heryeri yakıp yıkan devlere kadar herşey var. Süpürge uçuşlarında ustalaşmak için Quidditch denilen bir menü de oyuna eklenmiş. Oyun içinde kurbağalar size güç veriyor bunu unutmayın. Çünkü oyunun yarısına kadar ben onları öldürmüştüm. Gerçi onlara ihtiyacım yok! Zaten gücüm gitmiyor ki :) Kontrollere alışmak diye bir şey yok zaten çok kolay. Tek sorun bazen kamera açılarının işkenceye dönüşmesi o kadar. Bu da pek sık olmuyor. Ama değişik kamera açıları oyuna çok şey katmış. Grafiklere gelirsek? Şok olmayacaksanız söylüyorum oyun UNREAL TOURNAMENT grafik motorunu kullanıyor (PC sürümü). İnanılmaz değil mi? Electronic Arts'ta paranın ne kadar çok olduğunun bir kanıtı bu. Unreal motoruna abone oldu adamlar. Hatırlayacağız üzere Clive Barker's Undying de aynı grafik motorunu kullanıyordu. Ama böyle bir oyuna böyle bir motor yazık valla. Ayrıca makinenizi de acayip kasıyor söyleyeyim. Harry Potter deyip geçmeyin, çözünürlüğü de 1024*768 falan yapayım demeyin, hayal kırıklığına uğrarsınız sonunda. Oyundaki iç mekanlar mükemmel dizayn edilmiş. Çarpıcı göz alan renkler kullanılmış genelde. Öyle loş bir hava yok. Cıvıl cıvıl herşey. Ama dış mekanlar pek iyi değil. Ağaçları falan iyi yapamamışlar. Oyunun müzikleri ise idare eder derecede ama seslendirmeler müthiş olmuş. Karakter animasyonları da fena değil. Kısaca Harry Potter fırtınasından bu sefer de Electronic Arts para kazanmanın yolunu bulmuş. Bu romana yapılabilecek en iyi oyun böyle olurdu sanırım. Bizim gibi vahşete alışmış, First person Shooter'cı heriflere bu oyun yaramaz söyleyeyim. Ama eğlenmenizi ve stres atmanızı sağlayabilir. Çaktırmadan küçük kardeşinize aldırabilirsiniz bu oyunu :) Küçük oyuncular için ise bulunmaz hint kumaşı. Hiç kaçırmayın minik PC'ciler. Bu macera sizin için! Ve Electronic Arts'ın cebi için! Yazının başında söylediğim yanımda olmasını istediğim şey Micheal Jackson! Şaşırdınız değil mi? Fanatik hayranıyımdır da söylemesi ayıp. Son albümü de mükemmel olmuş. Ayrıca şu sıralar MJ için bir site hazırlıyorum. Haberini alırsınız nasıl olsa. Bol oyunlu büyülü günler dileğiyle. "You rock my world MJ!!!" Kaynak: Mehmet Türkoğlu (23.01.2002) www.trgamer.com |