| J.K Rowling|

| Hayatini Yazdi Harry Potter Oldu |
 

J.K.Rovling'in hayatını bir Türk klişesine uyarlamamız gerekse,şöyle söyleyebilirdik:"Hayatını yazsa Harry Potter olur..." Oldu da nitekim.
31 Temmuz 1966'da İngiltere'de doğan yazarın,hayatını 180 derece değiştiren eserinde,büyücülük melekelerinin farkında olmayan Hogwarts Büyücülük Okulu'ndan gelen davetiye üzerine sıkıcı hayatından uçar adım uzaklaşan bir çocuğun hikayesini anlatması tesadüf değil.Zira bu,çok içeriden bildiği bir his,aşinası olduğu bir hayal...


Rowling de aynen böyle yaptı:Belli bir yaşa kadar hayli çilekeş geçen hayatına jet uçaklarını kıskandıracak bir irtifa kazandırdı;genellikle pop yıldızlarına nasip olan türden bir şöhret,İngiliz Sunday Times'ın ünlü "rich list/zenginler listesi" nde iki yıldır Büyük Britanya Kraliçesi'ne fark atmasını sağlayan,olağanüstü bir servet kazandı.Üstelik,doğal yeteneğiyle,hayatta yapmaktan haz duyduğu yegane işi icra ederek:Yazarak...

SİLİK BİR ÇOCUKTU

J.K.Rowling'in şişe dibi gözlüklü,içene kapanık,çilli mi çilli,her türlü sportif aktivitede başarısız ve silik bir tip olarak geçirdiği çocukluk günleri,kendisinden iki yaş küçük kız kardeşi Di ile birlikte Wye Nehri kıyısındaki kırlıkta keşif gezintilerine çıkıp,bol bol hayal kurmakla geçmiş denilebilir.
Kaleme aldığı ilk hikaye,altı yaşaındayken,Di için yazdığı "Tavşan" isimli bir öykü.İki kardeşin o sıralardaki en büyük arzusu canlı bir tavşan sahibi olmak olduğu için,kardeşinin bir tavşan deliğine düşmesine,oradaki tavşan ailesinin onu çileklerle ağırlamasına dair,umutlu ve esprili bir hikaye...
Rowling ailesinin ,çocukların doğduğu Yate'den Winterbourne'a taşınması,sınıftaki çocukları,kendince zeka kapasitesinin hak ettiği yere oturtan öğretmeni Bayan Morgan'dan fena halde korkan ve yeni okulundan nefret eden J.K. için bir kabus olmuş.
J.K. öğretmen kürsüsünün en sağına ve zekanın en gerisine düşen sıranın en dışarlıklı yerinde oturduğunu belirtmeye ayrıca gerek var mı?Okuldaki ikinci yılında sırası,en iyi arkadaşının yeriyle değiştirilen Rowling,nispeten akıllı bir noktaya terfi etmiş ama bu kez de arkadaşlarının öfke ve kıskançlığının hedefi olmuş.

POTTER ÇOCUKLUK ARKADAŞI

Rowling Potter'ı ta o günlerden tanıyor.Potter,semtindeki pek de kalabalık olmayan arkadaş grubundan,biri kız biri erkek iki kardeşin soyadı.Ömrünün büyük bir bölümü,ismiyle ilgili yapılan acımasız şakaları kaldırmakla geçmiş olan Rowling,(Rowling,İngilizce'de "yuvarlanjan" anlamına gelen Rolling kelimesi ile kafiyeli olduğundan,epey tombul bir çocuk olarak,az acı çekmemiş yani!) bu iki kardeşin soyadına fena halde gıpta edermiş.
İlkokuldan sonra Wyedean Okulu'na devam eden Rowling'in teneffüslerde,kendisi gibi popüler olmayan çocuklardan oluşan arkadaşlarına öyküler anlatması adetten bir durummuş:Tahmin edileceği üzere,kahraman rollerini kendisinin ve arkadaşlarının üstlendiği,gerçek hayatta yapmaya cesaret edemedikleri pek çok şeyi dilde becermelerine olanak tanıyan muzip öyküler...
Yaşı ilerledikçe hafiften sesi soluğu çıkmaya başlayan J.K.Rowling,bu dönemde gözlükleri atıp kontakt lensler kullanmaya başlamış ki,yazara göre bunun en işlevsel faydası,suratına yumruk yemeye dair geliştirmiş olduğu paranoyasının önünü alması olmuş.

SEKRETER OLACAK SON KİŞİ

Ergenlik çağında kendini eni konu yazmaya veren Rowling,bu dönemde yazdığı şeyleri kimselerle paylaşmamış.Anne-babasının tavsiye,hatta baskısıyla Exeter Üniversitesi'nin Fransızca bölümüne girmesini ise,büyük bir hata olarak addediyor:"Onlar,yabancı lisanın,iyi bir sekreterin kariyerinde elzem olduğu fikrinden yola çıkıyorlardı.Oysa,bir türlü organize olmayı beceremeyen bendeniz,bu dünyada sekreterlik yapabilecek son kişiyim."Rowling,uzun toplantılarda,yani not tutması gereken zamanlarda,elindeki kağıtlara kendi hikayelerini çiziktirmeye daldığı için,haliyle sekreterlik hayatı da epey kısa sürmüş.O dönemin yegane avantajının,kendisine hikayelerini kimseler bakmazken tape edebilme imkanı tanıması olduğunu söylüyor.

TRENDE AKLINA GELDİ

Sekreterlik hayatı bitince,İngilizce öğretmeni olarak yurt dışın,Portekiz'e giden Rowling eğitimci olmayı mesai saatlerinin kendisine edebi çalışmalarına imkan tanıması açısından seçmiş.Yazdığı ve çok kötü bulduğu için kimselere göstermeden gömdüğü ilk iki romanının ardından -ki yetişkinlere hitap eden eserler- günümüzde çağdaş bir efsane olarak tarihe geçmiş bulunanHarry Potter'ı yazmaya karar verdiği o uzun tren yolculuğu gelmiş.Hikaye tüm dünyanın malumu;Manchester'dan Lonra'ya uzun bir tren yolculuğu sırasında Rowling'in zihnine,Harry POtter karekteri düşmüş.Fikrini hemen uygulamaya sokan yazarın daha o günden yedi kitaplık bi seri olarak planladığı roman dizisini kaleme alması tam beş yıl sürmüş."Basit bir temaydı esasında.İyiyle kötünün mücadelesi.Bana bazen çocukları mı yetişkinleri mi düşünerek y azdığımı soruyorlar.Hiçbiri...Ben sadece kendim için yazıyorum.Kitaplarda yer alan da tamamen bana hitap eden bir espri anlayışı.Seriye yetişkinlerin de ilgi göstermesini belki de en iyi bu açıklar." Rowling'in bugün dokuz yaşında olan kızının doğmasına vesile olan evliliğinden bahsettiğini duymak neredeyse imkansız.Sanırsınız ki çocuk silindir şapkadan çıkmış yada nasıl demeli,periler getirmiş.Fakat Harry Potter'ı yazdığı kafelerde,masasının yanına yerleştirdiği pusette uyuta uyuta büyüttüğü kızının hayatının en değerli varlığı olduğunu sık sık ifade ediyor.
Charles Dickens'dan beri J.K.Rowling gibi,kitapçıkların önünde bir gün ucu bucağı gelmeyen kuyrukların oluşmasını sağlayan bir yazar gelmiş değil.Rowling,promosyon gereği olarak okuma günlerine katıldığında,ortaya enteresan bir tablo çıkıyor.Zira normalde yayınevi kafelerinde,okul yada kitapçılarda 30-40 dinleyici karşısında düzenlenen bu faaliyet söz konusu yazar o olunca,16 bin kişinin doldurduğu stadyumlara taşınan,dev ekrandan yansıtılan,devasa bir organizasyona dönüşüyor.

ŞÖHRET BIKKINI

Rowling,bütün bu seriven boyunca en mutlu olduğu anın kitabın basılacağını öğrendiği an olduğunu,şimdiye dek mazhar olduğu en şahane komplimanın da Edinburgh'daki bir imza gününde yanna yaklaşan küçük bir kızdan geldiğini söylüyor."Bana;"Burası neden bu kadar kalabalık?" diye terslendi," diye anlatıyor o günü; "Kızgındı,çünkü Harry Potter'ın onun kitabı olduğunu iddia ediyordu.Ben de en sevdiğim kitaplar hakkında tam da böyle hissederim."
Edinburg sokaklarında hala rahat rahat dolaşabildiği için kendisini mutlu ve şanslı addediyor fenomen yazar:"Buranın insanları ya gerçekten 'serin' tabiatlı şahsiyetler yada beni gerçekten fark etmiyorlar.
Ne olursa olsun,yazılarını kafelerde yazmaktan hoşlanan biri olarak bu imkanı kaybetmek istemem."Ancak bu acayip şöhretten hafif tertip sıkıldığını belirtmeden de geçemiyor."İlk iki sene,başıma gelenleri idrak etmeye çalışmakla geçti.Epey zorlandım.Şimdilerdeyse,bütün bu patırtının günün birinde biteceği düşüncesiyle avunmaya çalışıyorum."

Bu arada,J.K.Rowling'in bugün gerçekten de kocaman,tombul,siyah bir tavşanı var.Ne zaman kucağına almaya kalksa,elini tırmıklıyormuş.Hayattan öykü çıkarmak konusunda üsütün yetenekli ağır bir işçi olduğu halde,her zamanki nüktedan üslubuyla şöyle diyor naçizane:
"Galiba bazı şeylerin insanın hayalinde olması yaşaması,herşeye rağmen daha sağlıklı!"
KAYNAK:11 Mayıs Pazar Hürriyet Pazar