İlk şiiri Albatros Dergisi'nde, galiba 1980'lerin sonlarında, çıkmıştı. Nihayet kitabına kavuştuk. Nihayet diyorum, çünkü geç kalmış bir kitap "Ankara İç Savaşında Üç Hainin Portresi". Geç kalışı yalnızca süre olarak yani yayım tarihi itibarıyla uzunca bir zaman aralığından sonra yayımlanmış olmasından çok, Ahmethan Yılmaz şiirinin hızına yetişememiş olması yüzünden. Bunu Ahmethan Yılmaz'ı yakinen tanıdığımı sandığımdan söylüyorum.
Kitabın yayımının gecikmesi bazan şair için ayak bağı olur. Ahmethan, şiirsel anlamda farklı mecralara yönelme arzusu içindeyken, sırf kitabının gün ışığına çıkmamış olması yüzünden bunu yapamadı diye düşünüyorum. Tabii bu sezgiye dayalı bir düşünce.
İyi ki kitap çıkmış diyorum. Zira kitap, Ahmethan Yılmaz şiirini değerlendirme noktasında bütüncül bir tablo sunuyor ve ben bu sayede bazı yanlışlarımı düzeltme imkanı buldum. Mesela, kendi kafamda Ahmethan Yılmaz şiirini "Albatros dönemi" ve "sonrası" diye iki kategoriye ayırıyordum. İlkinde orijinal söyleyiş, sağlam mısra yapısı ile geleneksel anlayışa daha yakın bir şiir işçiliğinin ön planda olduğunu; ikinci öbekte yeralan şiirlerin ise biraz da teknik arayışların gadrine uğramış, daha yenilikçi, hatta deneysel tarzda ürünler olduğunu düşünüyordum. Böyle bir kategorizasyonun ne kadar hatalı olduğunu şiirleri topluca okuma imkanı bulunca fark edebildim. Ahmethan Yılmaz şiirinde bu anlamda net bir kopuş yokmuş aslında. İlk şiirlerindeki yenilikçi teknik arayışlar son şiirlerindekinden daha az değilmiş meğer. "Somut şiir" türündeki deneysellikleri dışta tutarsanız, "şair hep aynı yol üzerindeymiş" diyebiliyorsunuz. Ben, en azından, öyle dedim.
Ahmethan Yılmaz benim yakın arkadaşım. Birlikte iki şiir dergisi çıkardık: Geniş Zamanlar ve İkişiir. (Gerçi biyografisinde şiir yayımladığı yerler arasında bu iki derginini adı geçmiyor.) Yani arkadaşlığımızın şiirle ilgili bir boyutu da var. Üstelik çok sevdiğim, çok tuttuğum bir şair; zaman zaman eski dergileri karıştırıp okuyorum şiirlerini. Buna rağmen, Ahmethan Yılmaz'ın şiiri hakkında dayanaksız bir yargıya varmış (ve bunu uzunca bir süre korumuş) olmam kolay açıklanabilir bir keyfiyet değil.
İşin benden kaynaklanan ve mahcubiyetini duyduğum bir boyutu var, tamam. Ama bu şiirlerin şimdiye kadar topluca değerlendirilebilir durumda olmamasının da payını kabul etmek gerekir. Dolayısıyla kitabın çıkışı iyi olmuştur. Geç çıkması ise kötü olmuştur.
MODERN BİR ŞİİR
Her ne kadar kendisi, şiirini kaybetme riskine rağmen, postmodernizme -karşılıksız- bir ilgi duyuyor olsa da Ahmethan Yılmaz'ın şiiri modern bir şiir. Çünkü kentli insanın şiiri. Çölden, akarsulardan, kuşlardan, çiçeklerden bahsederken de kentli.
Deneyselliğe yakın duruşu bakımından da modern. (Postmodern sanatın modernden ayrıldığı en önemli noktalardan biri deneyselliği terk etmesi, dışlaması...)
Şiiri sahici kılan, daha doğrusu bir metnin şiir olup olmadığını belirleyen yanı orijinalliğidir. Yani daha önce yazılmış şiirlerden farklı bir dünya getirmesi, farklı bir söyleyiş, farklı bir kelime kadrosu, farklı bir imge grubu getirmesi... velhasıl yeni olmasıdır.
Ahmethan Yılmaz yepyeni bir şiir getirmiştir ve o yüzden sahici ve iyi bir şairdir.
Aynı şekilde modernliğin ölçüsü de kişiselliktir. Bundan öznel bir tecrübenin genel bir söz olarak, yani herkesin kendi öznelliğiyle bir anlam verebileceği genel bir tecrübe olarak sunulmasını anlıyoruz.
"jeeple_safari1999@mailcity.com" başlığını taşıyan harikulade güzel şirinin bir yerinde
"kullandığın kelimelerin
ağır yaraları"
diyor. Ahmethan Yılmaz'ın şiirini açıklayacak daha uygun bir söz bulamıyorum. Kullandığı kelimeler okuyanda gerçekten de ağır yaralar açıyor. Tabii aynı zamanda gerçek şiirin de tanımı bu.
YÜZ AKIMIZ
"Demokrat-O-Federal Şiircilik Ltd." başlıklı yazısında İsmet Özel şöyle söylüyordu:
"(...) gencini yaşlısını ayırmadan söyleyebiliriz ki günümüzde yayın alanın kaplayan şiir asalaktır. Yalnızca başka bir gövdeden beslendiği için değil, aynı zamanda köklerini hayatın içine salmadığı, 'intellect'in baskısı altında ezildiği için böyledir. Şiirdir diye sergilenen metinlerin eskitilmiş anlatım imkânlarının yağmalanması sonucu ortaya çıktığını kim gözden gizleyebilir? Şiirin gürlük döneminde bir çok şairin belirli bağlamlarda kendilerine özgü kıldıkları kelimeler fütursuzca tekrarlanmakta, mısra tekniği sanki birçok şairi özgün kılmamış gibi anonimleştirilmektedir. Bir bakıma verilmiş örnekler üzerine alıştırma yapılıyor gibi. Yenileştirici tekniğiyle göze çarpan şairle karşı karşıya değiliz."
"Yenileştirici tekniğiyle göze çarpan" Ahmethan Yılmaz'ın kendine özgü kıldığı kelimeleri, kendine ait bir mısra tekniği velhasıl kendine ait, özgün bir şiiri var. "Eskitilmiş anlatım imkânlarını yağmalamayı" değil, kendine özgü bir şiir evreni kurmayı hedefleyen ve elhak bu yolda başarısını ispat etmiş bulunan yeni şairler kuşağının yüzakıdır Ahmethan Yılmaz'ın şiiri.