Galiba, kitabım çıktıktan sonra hiç şiir yayımlamadım. Zaten o zamandan beri yazdığım iki şiir var yalnızca. Onlar da size verdiğim şiirler işte. ("Kaderim Lutuf" ve "Uzak")
Esasen, bir şairin az ya da çok yazması/yayımlaması pek de önemli değil. Biliyorsunuz, "külliyatı" birkaç formalık bir kitabı ancak doldurabilen şairler vardır. Sanat sahasında "kemmiyet mi keyfiyet mi" tartışması açılırsa bu tartışmanın galibinin keyfiyet taraftarları olacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok.
Bunları söylemekteki amacım lafı dolandırmak, "topu taça atmak" değil. Biliyorum, sizin sorduğunuz şey, belirli bir dönemde dergilerde "görünen" bir şairin, kitabının yayımlanmasının ardından uzunca bir süre (yedi sene kadar) "piyasadan" çekilmesinin sebepleri, belki gerekçeleri. Doğrusu, bunun sebeb-ler-ini ben de tam olarak bilemiyorum. Mevcut edebiyat ortamına karşı bir kırgınlığım olduğunu söyleyebilirim. Bu, şiir yayımlamamanın gerekçesi olabilir. Ama, az yazmanın sebebi olabilir mi, bilmiyorum.
Edebiyat ortamına karşı hissettiğim kırgınlığın sebebini soracak olursanız, onu da tam olarak izah edemiyorum. Belki şöyle bir şey söyleyebilirim: Sahici olanla yapmacık olanı ayırt etme kabiliyetine sahip olmayanların söz sahibi olduğu bir edebiyat ortamı var(dı) karşımda. İşler -çoğunlukla- ahbap çavuş ilişkileri düzeniyle yürüyordu. Estetik/edebi kriterler -çoğunlukla- vız geliyor, tırıs gidiyordu. Bu anlayışla mücadele etmeye çalışanlar da yok değildi, ama bu mücadeleden muzaffer çıkmanın imkanı yoktu. Çünkü karşı taraf çok güçlüydü; çünkü arkalarında toplumumuzun genel gidişatı, okur yazar kesiminin genel istikameti vardı.
Doğrusu benim kişiliğim de böylesi bir mücadele için pek uygun değildi. Örneğin, ortalığı kaplamış bulunan bir takım kifayetsiz muhterislerle "dalaşmayı" kendime yakıştıramıyordum.
Kitabımın çıkmasından sonra, edebiyat çevrelerinde takınılan suskunluk beni fazla şaşırtmadı, ama yine de üzdü. Bu da edebiyat ortamına karşı hissettiğimi söylediğim kırgınlığın "öznel" boyutu olsa gerek!
* * * *
Bir şairin şiirle münasebetinin ne olursa olsun bütünüyle kesilmesi diye bir olayı ben pek mümkün görmüyorum. Dolayısıyla, tabii ki şiir okumaya devam ediyorum. Ama okuduklarım artık klasik olanlar. Yani "yeni çıkan kitapları takip etmek" benim için söz konusu değil. Edebiyat dergilerini de özel olarak takip etmiyorum. Bunun için içimde bir istek duymuyorum. Ama edebiyat dergilerine yönelik düşüncelerim eskiden de pek olumlu değildi. Bizdeki edebiyat dergileri ne herhangi bir edebi anlayışı savunan yazılara ve o anlayış çerçevesinde ortaya konulan ürünlere yer veren "küçük dergi" kategorisine giriyor ne de ülkedeki mevcut edebi anlayışların tümüne eşit mesafede durup iyi ürünler yayımlamayı gözeten "büyük dergi" sınıfına... Bazı kuruluşların "prestij için" yayımladığı dergileri saymazsak, bunların çoğu bazı kişilerin veya birlikte oluşları "edebi anlayış" ortaklığıyla ilgisi olmayan bir takım grupçukların heveslerini tatmine yarıyor olmalılar.
Bu arada olan gerçek edebiyata oluyor. İyi paranın kötü parayı kovması gibi, sahte ürünler sahici edebiyatın/şiirin önüne geçiyor.
Toplumda yeni bir arayış filizlenmedikçe ve toplumun seçkinleri arasında taze bir kavrayış belirmedikçe "bu işler böyle gider".
Bütün bunlarla benim az yazmamın bir ilgisi var mı peki?
Kimbilir, belki.