Şiirlerinde İstanbul'a yer veren ilk şair Yahya Kemal değildir kuşkusuz; ama İstanbul'la özdeşleşen ilk ve belki de tek şairimiz odur. Fetih günlerinden başlayarak yaşadığı güne kadar İstanbul, tarihinden mevsimlerine, Boğaziçi'nden yoksul semtlerine, camilerinden sokaklarına kadar adeta bir canlı varlık gibi bütün güzellikleriyle Yahya Kemal'in şiirlerinde yer bulur.
Yahya Kemal'in İstanbul'da gezmediği -ve sevmediği- hiçbir köşe yoktur neredeyse. En çok bilenen şiirlerinden birinde
"Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer" diyerek bunu ifade ediyor zaten.
Yahya Kemal İstanbul gezintilerinde genellikle yalnız değildir, yanında çoğunlukla genç hayranları ve dostları olur. Derin bir tarih bilgisi olan ve sohbetiyle çevresindekileri büyüleyen Yahya Kemal'le birlikte yapılan gezintiler doyumsuz bir şölene dönüşür.
Yakın arkadaşı ve öğrencisi Ahmet Hamdi Tanpınar anlatıyor:
"Tanıyanlar bilir ki Yahya Kemal ile beraber olmak, onu dinlemek bir lezzettir. Fakat onunla İstanbul içinde dolaşmak bu kelimenin hudutlarını aşan büyülü bir şey olur. Çünkü bu büyük şairin mucizeli taraflarından biri de bu şehrin dehasını duymuş olmasıdır. Adını İstanbul'a bağlamış hiçbir sanat adamı, onun kadar İstanbul'u tarihi ve talihiyle benimsememiştir. Denebilir ki o, bu şehri ve onun zamanlarını şahsi bir macera gibi yaşamıştır. Bu gezintilerde büyük bir canlandırma kuvvetinin derinleştirdiği, adeta bir ruh haleti şekline soktuğu sağlam ve geniş tarih bilgisi size her an başka bir devrin zevk ve hayat ufkunu açar."
Yahya Kemal'in Türk tarihinde en fazla önemsediği iki olaydan biri olan -diğeri Malazgirt- İstanbul'un fethi, gezintilerinde de başlıca çekim alanıdır. Fatih ve askerlerinin İstanbul'a girdikleri yeri, geçtikleri yolu adım adım, karış karış inceleyen şair bu gezintilerinde fethi adeta yeniden yaşar.
Yahya Kemal'in İstanbul gezintilerinin başlangıcı da İstanbul'un işgal altında olduğu karanlık Mütareke günlerinde içine doğan fethi hissetme ve yeniden yaşama arzusudur.
Bu amaçla İstanbul'u gezmeye başlar.
İhtiyar Ak Şemseddin'in kocamış bir kartal gibi kollarını açarak top gürültüsüne karışmış bir sesle "Ya Müfettiha'l-ebvab" diye bağırdığı tepelerden surlara bakar. İhtiyar Karaca Bey'in Rumeli askerlerini yıldırım gibi boşaltarak kırdığı Edirnekapı ve Tekfur Sarayı burçlarının üstünde oturur. Zağanos Paşa'nın elli yedi gün Türk hamlesiyle yıkmaya çalıştığı Eğrikapı ve Haliç kulelerini gezinir. Yedikule'den Eyüb'e kadar Türk ordularının bir sel gibi taştığı uzun yolda yürür. Topkapı'dan Edirnekapı'ya kadar giden büyük surun orta kapısından şehre girer.
"Mayısın yirmidokuzuncu gününü sabahtan; güneş batıncaya kadar, Topkapı'dan Eğrikapı'ya surların dibinde gezine gezine geçirdim.
[...]
Üç senedir vakit buldukça bazan yalnız başıma, bazan Darülfünun'dan birkaç gencin refaketiyle Topkapı Tramvayına bindim. Sur haricine çıktıktan sonra Marmara'dan Haliç'e kadar kule kule, diş diş göz alabildiğine giden surun yanından yürüdüm, yekpare düşmüş duvar kitlelerinin üstünde dinlendim, ayaklarımı sarkıtarak burçların üstünde oturdum, Fatih'in topları ve ordularıyle geldiği Edirne yollarını seyrettim."
Bir başka 29 Mayıs'ta da "Şehzadebaşı'nda 18 Seğmenler mezarlığı önünden geçerek Beşinci Askeri kapının yeri olan Sulukule'ye kadar" gitmiş, daha sonra Fatih'in İstanbul'a girdiği yerden İstanbul'a girerek yaya olarak Fatih'in 29 Mayıs günündeki güzergahını izleyerek Ayasofya'ya kadar yürümüştür.
Bir yazısında da Rumeli Hisarı'nda, Zağanos Paşa Kulesi'ne giden yokuşun üzerinde Hisar'dan Şehitlik'e kadar gezinmesini anlatır. "Bu defa Hisar'da, bir kulede bir kitabe görmek arzusuyla" gezmektedir. Hisar'ın Bebek tarafındaki kulesinin kapısında bulunan ve Zağanos Paşa adına dikilmiş olan kitabeyi bulmak büyük bir heyecan uyandırır şairde. Yazıya uzun uzun bakar. Bu kitabe İstanbul toprağında dikilmiş olan ilk kitabedir.
Şehitlik'e varınca "İstanbul için ilk ölen Türklerin mezarlığında onların büyük ruhlarının havası"nı hisseder. Bu şehitlerin çoğunun mezar taşları hâk ile yeksan olmuştur. Yalnız Bektaşi Dergahı'nın tam önünde bulunan küçük bir mezar taşı vardır. "Taşa elimle dokundum, sallanıyordu" diye anlatır. Bizim için onca önemli olan bu mezar taşlarının çok yakında tümden yok olacağını düşünerek hayıflanır; bu mezar taşları dursalar "onların yerine bizim gibi faniler fenâyâb olsalar" der.
Fetihte Rumeli Hisarı kadar Anadolu Hisarı'nın da rolünü önemseyen Yahya Kemal'in sıkça gittiği yerlerin arasında Anadolu Hisarı da vardır.
"Anadolu Hisarı'nda bir gün geçiren insan Türk rûhunu derinden derine öğrenir"
Sıkça ziyaret ettiği mekanlardan biri de Topkapı Sarayı'dır.
DİPNOTLAR
Yahya Kemal, “Bir Başka Tepeden”, Kendi Gök Kubbemiz, Yahya Kemal Enstitüsü Yayınları, 1987, sh. 21
Ahmet Hamdi Tanpınar, “Kenar Semtlerde Bir Gezinti”, Yaşadığım Gibi, Dergah Yayınları, 1996, sh. 210
Yahya Kemal, “Ezan ve Kur’an”, Aziz İstanbul, Yahya Kemal Enstitüsü Yayınları, 1974, sh. 119
Yahya Kemal, “İstanbul Surlarında”, a.g.e., sh. 81
Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, Yahya Kemal’in Dünyası, Tercüman Tarih ve Kültür yayınları, 1980, sh. 115
Yahya Kemal, “Hisar’dan Şehitlik’e”, a.g.e., sh. 83
Yahya Kemal, “Gezinti”, a.g.e. sh. 105