 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
 |
|
 |
|
|
|
KEYKS ILE HALKYONE |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Thessalia Krali Keyks, Lukifer'in ogluydu; babasinin bütün piriltisi onun yüzünde isirdi. Karisi Halkyone de soylu bir aileden geliyordu. Rüzgarlar Krali Aiolos'un kiziydi. Kari-koca birbirlerini öyle severler, öyle severlerdi ki, bir gün olsun ayrilmazlardi. |
|
|
|
Ama kader bu. Keyks ile Halkyone için de ayrilik saati geldi çatti. Kendisini tedirgin eden birkaç meseleden ötürü, Keyks denizasiri bir tapinaga gidip akil danismak istedi. Bu düsüncesini karisina açtigi zaman, yüzü sapsari kesildi. Halkyone'nin. Firtina, rüzgarlari bilirdi. Denizdekilere o firtinalarin ne oyunlar oynadigini kendi gözleriyle görmüstü. Daha küçücük bir çocukken, babasinin sarayinda oturur, kasirgalarin toplanisini bulutlarin bir araya gelerek denizlerin üstüne yayilislarini, kizil simseklerin, yildirimlarin ölümlülere korkular salisini seyrederdi. Kocasina: "Kiyiya indigim zamanlar hep görürdüm," dedi. "Denizde batan gemilerin parçalari kayalara vururdu. N'olursun gitme. Gitmek zorundaysan, yalvariyorum sana benide götür. Gemin batarsa ben de seninle bogulayim" |
|
|
Bu sözler keyks'in yüregine isledi. Karisindan ayrilmaya onun da gönlü razi olmuyordu ama, mutlaka gidip tapinaga akil danismaliydi. Yolculugun karisi için tehlikeli olabilcegini düsündü, onu götürmedi. Zavalli Halkyone, gemi gözden kayboluncaya kadar kocasinin ardindan el salladi. |
|
|
|
O gece korkunç bir firtina patladi denizde. Bütün kasirgalar bir araya gelmisti sanki.Dalgalar, daglar boyu yükseliyordu. Yagmur öyle çok, öyle hizli yagiyordu ki, insan gökyüzü yere iniyor, yer de gökyüzüne çikiyor sanirdi. Gemideki bütün ölümlüler üzüntü ve telas içindeydi. Içlerinde yalniz biri neseliydi; o da Halkyone'yi yanina almadigi için sevinen Keyks'di Gemi batis da kendisi dalgalari gömülürken bile Thessalia krali, karisinin adini mirildaniyordu. |
|
|
|
Bu arada Halkyone günleri saymaktayi: Bir elbise yapiyordu kendine. Kocasi dönünce o elbiseyi giyecek, Keyks'e güzel görünecekti. Her gün de tanrilara, en çok Iuno'ya yakariyordu. Tariçalar tanriçasi Iuno, bosuna edilen bu yakarislar yüzünden üzüldü. Habercisi Iris'i, Uyku tanrisina yollamak için yanina çagirdi, "Gidip Somnos'a söyle," dedi, "Halkyone'ye bir rüya gönderip Keyks'in öldügünü bildirsin." |
|
Uyku tanrisi Somnos, istedigi ölümlünün kiligina girebilen oglu Morpheos'u görevlendirdi.Morpheos, Keyk'in biçimine alarak uyumakta olan Halkyone'nin basucuna gitti, sessizce,"Bak" dedi,"Ben geldim, ben..Beni tanidin mi, yoksa ölüm, yüzümü de degistirmis mi? Ben öldüm, Halkyone. Deniz dibine giderken senin adin vardi dudaklarimda. Sen de benim için birkaç damla gözyasi dök. Ölüler ülkesine giderken arkamdan aglayan biri olsun." |
|
|
"Bekle beni; ben de seninle geliyorum," diye bagirarak uyandi Halkyone. Kocasinin öldügünü anlamisti artik."Ben de yasaman," dedi, "onun gövdesi dalgalarda savrulurken ben nasil yasarim"? |
|
|
|
Sabah olur olmaz kiyiya kostu. Denize bakti, bakti. Birdenbire uzakta, dalgalarin üstünde bir gövde gördü. Sular kiyiya atti gövdeyi. Halkyone, kocasini tanidi. Onunla birlikte sulara gömülmek için kayalardan asagiya, denize firlatti kendini kanat oluvermisti kollari, bütün gövdesini tüyler kaplamisti. Tanrilar, Halkyone'yi kus yapmislardi. Dogrusu istenirse, iyi kisilerdi su tanrilar. Ayni anda Keyks'i kus yapmislardi. Kari-koca birlikte uçmaya basladilar. Hala da uçtuklari ya da dalgalarin üstüne oturup dinlendikleri görülür. |
|
|
Her kis, yedi gün için deniz durgunlasir, dalgalar kipirdamaz olur. Bu günlerde Halkyone, sularin üstünde kuluçkaya yatmistir çünkü. Yedi günün sonunda yavrulari yumurtadan çikar, firtinalar yeniden denize saldirir. Bu durgun günlere Halkyone Günleri denilir. |
|
|
|
denizin üzerine iyi bakin belki Halkyone'yi sizde görürsünüz |
|
|
|
 |
|