 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
 |
|
|
 |
|
|
|
PYGMALION lLE GALATEIA |
|
|
|
|
Kypros'lu heykelci olan Pygmalion, kadinlardan nefret ederdi. And içmisti; ömrü boyunca evlenmeyecekti. Sanati yetiyordu kendisine. |
|
|
Günlerden birinde, bir kadin heykeli yapmaya karar verdi. Artik bilinçaltinin itmesiyle mi verdi bu karari, yoksa insanlara kusursuz bir kadinin nasil olmasi gerektigini mi göstermek istedi, orasi bilinmiyor. Ugrasti, didindi, o zamana kadar yapilmis en güzel kadin heykelini yapti. Yaptigiyla yetinmedi, kerelerce düzeltti heykelini, usta parmaklariyla yeniden biçimlendirdi. Sonunda da o fildisi parçasina tutuluverdi. Hani insanda da o heykeli ilk görüste canli bir kadin sanirdi; Hem öyle bir kadin ki, güzellikte esi benzeri yok... |
|
|
|
Bir süre, çocuklar oyuncaklariyla nasil oynarsa, Pygmalion da heykeliyle öyle oynadi. Ona çesit çesit elbiseler giydirdi, küçük kuslar piril piril çiçekler armagan etti. Gece olunca yatagina yatirdi onu, öptü kokladi. Düslerinde hep onun canlandigini gördü. Ama sonunda cansiz bir seyi sevdigini, o aci gerçegi anlayiverdi. |
|
|
Ask tanricasi bütün bunlari görüyor, bu yepyeni ask çesidiyle yakindan ilgileniyordu. Mutsuz delikanliya yardim etmeye karar verdi. |
|
|
|
Venus bayrami gelmisti. Halk, Ask tanriçasi için kurbanlar kesiyor, her yerde senlikler yapiyordu. Pygmalion da Ask tanriçasinin tapinagina giderek yakardi ona; karsisina, yaptigi heykele benzeyen bir kiz çikarmasini diledi. Sonra evine dönüp fildisi sevgilisinin karsisina geçti. Uzun uzun bakti heykele, egilip o cansiz dudaklarindan öptü onu. |
|
|
|
Ansizin irkilerek geri çekildi Pygmalion. Öptügü dudaklar her zamanki gibi soguk degildi, ilikti. Bir daha öptü; o ilik dudaklarin gittikçe isindigini, yumusadigini duydu. Büyük bir sevinçle sarildi heykele; Venus, bu büyük aski karsiliksiz birakmamis, sevgilsini canlandirmisti. |
|
|
|
 |
|