FIKRALAR
Birbirinden güzel fıkralar bu sayfada...
Hadi ne duruyorsunuz okuyun...
Enayi Değilim
Arabasını park edip lokantaya giren adam, çıktığında arabasını akordeona
dönmüş bir halde bulur. Cam sileceğinin altında bir kağıt vardır. Kağıdı
açtığında, şu satırlarla karşılaşır :
-Ön vitesle geri vitesi karıştırıp
arabanıza sert bir şekilde çarptım. Arabanızda gördüğünüz gibi çok büyük hasar
var. Olayı gören kimseler de şu an, ben bu satırları yazarken çevremde toplanmış
bulunuyorlar ve bu kağıda adımı ve adresimi yazdığımı sanıyorlar. Ne halin varsa
gör, o kadar enayi değilim!
Aklınızda
Bulunsun
Adamın birini kırmızı ışıkta geçtiği için polis durdurmuş, adamdan ehliyet
ruhsat istemiş. Adam da "Yanımda yok, arkadaşın evinde içiyorduk, sanırım fazla
kaçırdım, biraz sarhoşum orada unutmuş olmam lazım" demiş.. Polis dumur olmuş
tabii.. Kırmızı ışık, alkol, ehliyet ruhsat yok... Gitmiş komiserine durumu
anlatmış... Komiser gelmiş adama ehliyet ruhsat sormuş, adam çıkartıp uzatmış
hemen. Komiser şaşırmış tabiii... Alkolmetreyi çıkarıp üfletmiş, adamda zerre
alkol yok... şaşırmış tabi.. "Yahu memur bana sizin alkollü olduğunuzu ve
ehliyetinizin yanınızda olmadığını söyledi" demiş.
Bizim uyanık dönmüş
komisere.. "Siz ona aldırmayın, pek iyi değil galiba.. Birazdan size kırmızı
ışıkta geçtiğimi filan da söyleyebilir"
HAPİS
Kadın, gece yarısı
yanından kaybolan kocasını bulmak için kalkar.Evde yalnızlık içinde, aşağıdan
bir ses duyar. Aşağı iner ve tekrar dinlemeye başlar, ama kocasını bulamaz.
Biraz daha aramak için aşağı depo'ya iner, orda kocasını dizleri üstüne çökmüş,
duvara dönmüş ağladığını görür.
merakla sorar, "Kocacığım, neyin var, ne
oldu ?" Kocası ,
"Hatırlıyor musun, Baban bizi beraber yakaladığında bir
soru sormuştu, ya evlenirsin yada 20 yıl hapis çekersin."
Kadın şaşırarak
"Eeee ne oldu ?"
Adam, "Bu gün, hapisten çıkacaktım da"
Hep boğa
mı?
İspanya'da tatilini geçiren turist, restoranda tipik bir
İspanyol yemeği yemek istemişti. Listeyi uzun uzun inceledi.Cojano adı dikkatini
çekti.Ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.Parmağını basıp, garsona işaret
etti.Garson bir tabak içerisinde yemeğini getirdi.Nefis bir şeydi ama
içindekinin ne olduğunu çıkaramadı.Bir çeşit etti ama ne?...Garsonu çağırdı ve
sordu...Garson anlattı :
-Bugün boğa güreşlerine gittiniz mi bayım?_
-Evet...
-İşte bu yediğiniz yemek bugün arenada öldürülen boğanın
yumurtalıklarından yapıldı.
Adam ertesi gün gene aynı restorana gitti.Tadı
damağında kalan yemeği
Cojano'yu bir kez daha istedi.Lezzetle yedi.Artık
ahbap oldukları garson
hatır sormaya geldi :
-Nasıl memnun kaldınız mı
bayım?
-Kaldım kalmasına ama bir şey dikkatimi çekti.Dün yediğim Cojano
biraz
daha büyüktü gibi geldi bana.
Garson başını iki yana salladı :
-Her zaman boğa kaybetmez bayım...
NASIL SAVUNMA
AMA??
Bir çift , göl kıyısına tatile gider..
Gölde bazı
bölümlerde balık avlamak yasaktır.Koca, yasak olmayan bölümlerde avlanarak,
kadın da kitap okuyarak günlerini gecirmektedirler.Derken bir gün adam balık
avlamaktan gelir ve öğleden sonra kestirmek üzere odasına cekilir.Kadinin cani
sıkılır ve botla golde bir gezinti yapmaya karar verir. Bu gezinti umdugu gibi
gitmez ve botun hakimitiyetini yitirir. Bot göl üzerinde serbestce dolaşmaya
baslar.
Kadın da yapacak bir sey olmadigi icin çıkarip kitabını okumaya
baslar. Derken devriyeye cikmis olan serif kadini gorur ve yanina yanasir..
"Hanımefendi burada ne yapiyorsunuz?"
"Görmüyor musunuz kitap okuyorum."
"Ama bu bölgede balık avlamak yasaktır."
"Zaten ben de balık
avlamıyorum"
"Ama gerekli butun ekipmana sahipsiniz, sanirim sizi karakola
goturup ceza kesmem gerekiyor."
"Eger boyle bir sey yaparsaniz ben de bana
tecavuz ettiginiz soylerim."
"Size dokunmadim bile..!!"
"Ama gerekli tum
ekipmana sahipsiniz, değil mi?"
POMPA
Adam bogulmus. itfayenin pompasi agzina dayamislar devamli
çekiyorlar.Yosunlar denizanalari falan geliyor. Oradan geçmekte olan ve
pompadan anlayan bir adamcagiz uyarmis
- Poposunu denizden çikarmazsaniz
pompa yanacak!!!
TANRI
Baslangıcta Tanrı dunyayı yarattı ve
dinlendi. Daha sonra erkegi yarattı ve dinlendi. Ve sonra kadını yarattı. O gun
bugundur ne Tanrı, ne de erkek dinlenebildi...
Alkol
Kontrolü
Trafik memurları bir gün, trafik kontrolü yapıyorlarmış.
Karşıdan gelen Temel ile Fadime’yi gören komiser hemen arabayı durdurmuş.
İkisini de emniyet kemeri takılmış görünce,
- Ya beyefendi bu gün yaptığımız
kontrolde tek emniyet kemerini takan çift sizsiniz, bu yüzden size 500 milyon
ödül veriyoruz der. "Ama merak ettik bu parayla ne yapacaksınız. Temel sevinçle
- "Ne yapacağım hemen gidip kendime bir ehliyet alacağum der. Komiser şaşkın
şaşkın
- "Ne ehliyetiniz yok mu der, Fadime olayı toparlamak için, kusura
bakmayın memur bey temel içince ne dediğini bilmez” der. Komiser daha da
şaşkınlıkla
- "Ne bir de içkili misiniz diye haykırır. Arkadan yaşlı adam öne
atılır ve
- "Ben demiş idum çalıntı arabayla yola çıkmayalum başumuza bi iş
gelir diye. Komiser neye uğradığını şaşırmışken, bagajdan atlayan İdruste koşa
koşa gelerek
- "Ne oldi geçtuk mi sınırı"der.
Pijama
Temel Dursun'a misafirliğe gitmiş. Fakat bi
zaman sonra bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlamış. Dursun
- "Temel
bu akşam gitme, çok yağmur yağıyor. Burda kal yarın gidersin.Yoksa çok
ıslanırsın" demiş. Temel kabul etmiş. Bir ara Temel ortalıktan kaybolmuş. Sonra
kapı çalmış. Kapıyı açan Dursun Temel'i sırılsıklam karşısında görünce şaşkın bi
halde sormuş:
- Ula Temel bu ne hal? Temel de
- "Haçan pijamalarımı
almağa cittum" demiş.
Sıra
Temel otobüse binmek
için bilet alacakmış bilet bayisinin önüne gitmiş ve ufak 'n'şeklinde bulunan
pencereden içeriye doğru eğilerek,
- Beyfendi bir otobüs bileti verirmisiniz
demiş.
Gişedeki adam lütfen sıraya geçermisiniz diye seslenmiş temele. Temel
şaşırmış çünkü sırada kimse yokmuş. Temel tekrar gişedeki adama; - Arkadaş bir
bilet istiyorum demiş adam biraz daha sestonunu arttırarak sıraya geçin demiş.
Temel şaşkın bir halde.
- Tekrar yav kardeşim bir bilet verirmisin demiş adam
bu sefer yüksek sesle sıraya geç be kardeşim demiş. O arada temelin beklediği
otobüs gelmiş ama temel hala bileti alamamış.Temel yine; - Etme kardeşim ver
bileti daa otobüs geldi demiş. Adam yav sıraya geç dedik ya deyince artık temel
zivanadan çıkmış ve 'n' şeklindeki pencereden adama sağlam bir yumruk
oturtturmuş. Adam;
- Ne kim vurdu lan bana kim o lan diye başını'n'şeklindeki
camdan dışarıya çıkarıp karşısında temel'i görünce
Temel; - Ben ne bileyum
uşağum baksana sırada bu kadar adam var kim bilur kim vurdu saaa.
T.H.P
Temel sabah uçağı ile parise gidiyor. İşlerini
tamamlayıp akşam uçağı ile istanbula dönmek istemekte...aksilik uçagi kaçırır.
Saat 23.30 de lüks bir otelin yolunu tutar. odasına çıkıp uyur. sabah saat 7'de
resepsiyona gidip hesabını sorar.
Eline bir fatura uzatırlar temel
şaşırır.Ulan bir başımızı koyduk ve kalktik 400 dolar... Olurmu. der. - Ama
efendim hizmetlerimiz var.
Temel faturaya bakar T.K.P 100$
- T.K.P
ne?
- Tenis kortlarını kullanma parası.
Ben kullanmadım ki der temel.
-
Kullansaydınız efendim 6 tane kortumuz var. Der
Resepsiyon memuru yine bakar
H.K.P 150$
- Bu ne?
- Havuzu kullanma parası
- Kullanmadim ki der
temel. Resepsiyon memuru gayet sakin bir şekilde kullansaydiniz 3 tane havuzumuz
var 2 tanesi olimpik.
Temel çok sinirlenir ve hemen bir kalem ister.
Faturanın altına aynen sunu yazar.
T.H.P 500$. Ve resepsiyon memuruna
uzatır.
- Ver bakalım 100$ sizinde bana 500$ borcunuz vardır, der Temel.
Resepsiyon memuru şaşırır.
- T.H.P ne oluyor?
Temeli Halletme
Parası.
Aman efendim olurmu öyle şey estağfurullah. der resepsiyon
memuru.
Kardesim Temel burdaydı Halletseydiniz bütün gece...
Yardım
Temel ıssız dağlarda gezerken
ayağı kayar ve bir uçurumdan asağı düşerken, yamaçtan dışarı doğru büyümüş bir
ağaca zorlukla tutunur. Tek eli ile asılı vaziyette başlar bağırmaya "KİMSE YOK
MİDUUUUR
KİMSE YOK MİDUUUUR!"
Yakınlarda sesini duyacak kimse yoktur.
Temel saatlerce aynı pozisyonda bağırmaya devam eder.
"KIMSE YOK MIDUUUUR !
KIMSE YOK MIDUUUUR!"
Keyfine düşkün olan bu kulunun zor durumunu ve
feryatlarını duyan Tanrı dayanamaz ve ilahi bir ses
duyulur...
"EEEY KULUM TEMEL SEN DE BİLİYORSUN BUGÜNE KADAR BENİM EMİRLERİME PEK
RİAYET ETMEDİN, RAKI İÇTIİN, KUMAR OYNADIN, BAŞKASININ MALINA GÖZ DİKTİN,
ÇAPKINLIK YAPTIN. ANCAAAAK ŞU HALİNE DAYANAMADIM VE SANA BIR SANS DAHA VERMEK
İSTERİM. EĞER İYİ BİR KUL OLMAYA SÖZ VERİRSEN SENİ KURTARACAĞIM!"
Ses
kesilir. Bir sure daha sessiz kalan Temel başlar tekrar bağırmaya:
"BAŞKA
KİMSE YOK MİDUUUUUR!
BAŞKA KİMSE YOK MİDUUR!"
Penguen
Temel ile
dursun Bir gün Sokakta bir penguen bulmuslar ve onu karakola göturmusler komser
onlara bu hayvanı cabuk hayvanat bahcesine göturun demiş. aksama doğru komser
pencereden dısarı bakarken temel İle dursun pengueni ortalarına almıs
gezdiriyorlar.Komser pencereyi acıp demişki
Komser-'Ula usaklar ben size o
hayvanı hayvanat bahjcesine götürün demedim mi
Teme ile Dursun kızgın bi
sekil de
Temel ile Dursun-'tamam da göturdük simdide sinemaya götüreyruz
demişler
Eyaletlerin Hikayesi
Temel ile Idris
cok eskiden bir yolculugacikmislar.Temel'in arkasinda saz, Idris'in sirtinda
azik, Asya'yi gecip, Amerika'ya gelmisler. Burda dolasirken birden etraflarini
kizilderililer sarmis.
Napicaz derken Temel:
-"Ben sazimi cikartip
caligim, bunlar boyle birsey gormemislerdir,"deyip baslamis saz calmaya.
Temel'in saz calisini duyan butun kizilderililer son hizla kacmislar.
Bunun
uzerine Idris:
-"Buraya bir tek saz yetti, buranin adi TekSaz olsun"
demis.
Gene yola koyulmuslar. Bir gun yine kizilderiler etraflarini
sarmislar,
Temel gene ayni taktik saz calmis. Sazi duyan yerliler iyicene
sinirlenip uzerlerine yurumeye baslamislar Temel ile Idrisin.
Bunun uzerine
Idris guzel bir yellenmis. Kokuya dayanamayan kizilderilerin hepsi
vin.
Temel:
-"Buranin adi da Laz VeGaz olsun bari," demis.
Dolasmaya
devam ederlerken gene kizilderililer saldirmislar. Temel baslamissaza, ama sazi
duyan kizilderililer cok sinirlenip almislar sazi, Temelin uygun bir yerine
monte etmisler ve gitmisler. Bunun uzerine Idris:
-"Buranin adi da ArkanSaz
olsun".
Fren sistemi
Bir gün Temel,İtalyan ve Fransız fren testi yapıyorlarmış.İtalyan
Ferrari ile duvara 1cm kala durmuş. İtalyan: Benim arabamda ABS var demiş.
Fransız Audi ile duvara 1mm kala durmuş. Fransız:Benim arabamda ASR var
demiş.
Sonra Temel Doğan ile duvara geçirmiş.Temeli kan revan içinde
arabadan çıkarmışlar. İtalyan ve Fransız:Senin arabanda hangi fren sistemi var
demişler.
Temel:Benim arabada ASD (Anasını Satsan Durmaz)sistemi var demiş.
Temel'e Mercedes
Lazım
Bizim Temel ile Cemal bir gun luks bir otelin lobisinde
harika bir hatun gorurler.Temel der ki, 'Ula Cemal, gidip bi bakayim, bu
kadindan is cikar mi?'
Temel yaklasir kadina, sorar :
- 'Benimle bi
yemek yemek ister misiniz ?'
- 'Bahse girerim su kapidaki Mercedes sizin
degil'
- 'Degildir'
- 'Soyle iyi durumda bir banka hesabiniz da yoktur
sanirim'
- 'Yoktur'
- 'Karadeniz kiyilarinda soyle iki katli bir ciftlik
eviniz de yoktur heralde'
- 'Yoktur'
- 'Hadi o zaman cek arabani!'
Temel boynu bukuk doner Cemal'in yanina :
- 'Ula Cemal, benim Limuzini
sana versem Mersedesini bana verirsin?'
- 'Veririm Temel'im'
- 'Bi
telefon etsem kendi bankamda bana hesap acarlar mi ?'
- 'Acarlar Temel'im'
- 'Tamam o da kolay da, heralde bizim peder ucuncu kati yikmama izin vermez'
Burasi Amerika
Temel Dallas'daki kuzeni
Dursun'u görmeye gitmis. Dursun Temel'i havaalaninda karsilamis. Beraberce
disari çikmislar. Temel bir bakmis 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da
büyük bu,da!"
Dursun hafifçe gülmüs. "Temelim burası Amerika! Bura da
herbirsey büyük!"
Yola çikmislar, Dursun'un çiftliğinin kapisindan içeri
girmisler. Git git bir türlü eve varmiyorlar. Temel saskinlik içinde: "Uyy, amma
da büyük çiftlik daaa!"
Dursun gene hafifçe gülmüs. "Temelim burasy Amerika!
Burada herbirsey büyük!"
Neyse, aksam olmus, yemek salonuna geçmisler.
Salonun ortasinda kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel
Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye baaarmis. "ammabüyük masa, da!"
Dursun'un sesi gelmis "Temelim burasi Amerika! Bura da herbirsey büyük!"
Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmis. Dursun:
"Temelim, alt
kata in, soldan üçüncü kapi" diye tarif etmis. Temel alt kata inmis ama sol
yerine sagdan üçüncü kapiya girmis. Orasi evin havuzunun oldugu yermis.Heryer
karanlik oldugu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düsmüs. Can
havliyle bağırmaya baslamis:
"Sifonu çekmeyiiin!!Sifonu çekmeyiiin!"
Aynı yerde
Temel uzun zamandir görmedigi
arkadasi Cemal'le Istanbul'da
karsilasinca :
- Usak nasilsun pakayum?
- Iyiyum...
- Çocuklarin nasildur?
- Onlar da iyidur.
- Peki
karin nasildur?
Temel böyle sorunca Cemal'in birden yüzü degisir...Temel
arkadasinin karisinin geçen yil öldügünü hatirlayip hemen söyle der:
-
Yani hala ayni mezarda mi yatiyii?
Karadenizli Bir Babadan Ogluna Mektup
Uy
sevgili usagum!
Allah'in selami tabiidur. Mektubu cok yavas yazayrum,
cunkim bilirum ki,
cabuk okuyamazsun.. Benden yana sual
edersen,
Allahuma pin sukur iyiyum, yeni pir is puldum.. Emrimde yuze
yakin adam var,
hepsi de sessuz sedasuz, kendi
hallerinde. Ne is puldugumu soraysan
soyleyecegum patlama, mezarluk
pekcisi oldum..
Bacin Emine bir usak
doguracak, daha erkek midur, kiz midur, pelli
degil. Hacan o yuzden saga
dayi mi oldin, teyze mi oldin soyleyemeyrum..
Temel emicen de tukkan actu, o
da otuza aldigini yirmipese verir, surumden kazaniyormus oyle dedi..
Bizim
koye findukcularin Temel'i muhtar sectuk, akillu usak da. Gecen
gun hepimizu
zelzeleye karsi asi etturdu. Temel akilludur, hemde durusttur.. Gecenlerde bir
taksinin soforu koye varmis, muhtari arayu, meger yolda pir tavuk ezmus sahibini
soraymus.. Muhtar Temel tavuga pakmis, hapu bizden degildur, pizum koyde yassu
tavuk yoktur, demis..
Senin kucugun Memet cok akullu bir usak cikti. Gecen
gun tepeye varmis,
elinde bir ip sallayup duriy.. Anan, uy usagim ne edeysun
orada demis.. O da heva turumuna bakayrum demis. Cektum oni aksam karsuma, anlat
bakayum su hava turumu isinu dedim. Anlatti, meger ip sallanunca havanin
ruzgarli oldugunu, ip islaninca da yagmur yagdigunu anlaymis..
Cok akillu
usak vesselam. Sen o yasta boyle akillu degildun!
Yaa iste boyle usagum..
Memlecetten saga pol pol havadis.. Yeni havadis olursa yine yazayrum.. Baki
Hudaya emanet ol.
Baban
Not: Mektupa para koyacaktum, ama gec akluma
geldu, zarfu kapatmisum
Prova
Temel iş için gittiği bir şehirde birkaç günlüğüne bir otele
yerleşmiş.
Akşam yatma vakti yatağa girdiğinde yan otel odalarının birinde
büyük
bir gürültü. Temel rahatsız olduğundan uyku tutmayınca gidip uyarmak
istemiş. Kapıyı çalıp, durumu anlatınca kapıyı açan;
- Kusura bakmayın
biz müzisyeniz yarın bir konserimiz var da prova
yapıyoruz.
Anlayışla
karşılamış Temel, ve geri dönmüş. Ertesi gün yine aynı gürültü
ve yine
uykusuzluk. Tekrar gitmiş ve kapıyı çaldığında yine aynı cevapla
karşılaşmış
ve yine anlayışla karşılaşmış.
Bu durumlar birkaç gün bu şekilde sürmüş. Bir
gün akşam müzisyenlerden
gürültüye devam ama kapıyı çalan yok. Merak
etmişler;
-Bu Temel'e bir şey oldu galiba
Kapısını çalmışlar Temel'in
ama kapıyı açan yok. Bir yolunu bulup içeri
girmişler. Yatak odasından
Temel'in tuhaf sesleri geliyor. Yavaşça
yaklaşmışlar Temel yatağın üzerinde
mastürbasyon vaziyetlerinde. Biri
dayanamamış sormuş:
-Arkadaş bu ne
vaziyet?
Temel de;
-Bugün prova yapiyrum, haçan yarin hepinizun
anasini....
Süzme
Temelin 8 tane cocugu varmis ama hepsi de
birbirinden salak,
gerizekaliymis. Temel ve karisi Fadime doktora
gitmisler.Durumu
anlatmislar. Böyle böyle biz artik cocuk istemiyoruz
demisler. Doktor
bunlara 1-2 kutu prezervatif vermis. Nasil kullanilacagini
falan anlatmis
yollamis. Neyse bunlar kullana kullana bir gün
prezervatifleri kalmamis
Temel kara kara düsünmeye baslamis . Ne yapsak ne
etsek diye Fadime "Dur ben sana dantelden örüvereyim demis" Olcüyü falan almis
1-2 gün icinde örmüs. aradan 9 ay gecmis Temel ile Fadimenin 1 cocuklari daha
olmus. Zamanla cocuk büyümüs, 9-10 yaslarina gelmis. Ama nasi bi cocuk zeki mi
zeki, firlama mi firlama . Önceki 8 ine hiç benzemiyo. Tum sinavlarda birinci,
sporda tum sehrin en iyisi, Köyün en zeki,atilgan cocugu olmus.
Bir gün
Temel kahvede otururken sormuslar :
" Ya Temel senin 9 cocugun 8'i deli mi
deli bu sonuncusu nasi oluyor da
bu kadar akilli oldu?" Temel gerine gerine
cevap vermis :
" Suzme o, suzme."
Tecavüz
Kadinin birinin arabasi otobanin ortasinda bozulmus. Kadin arabasini
kenara çekmis ve yardim bulabilmek amaciyla otobanin kenarinda yürümeye
baslamis. Bu sirada yanina yaklasan kötü niyetli bir adam kadina tecavüz etmeye
kalkmis. Kadin kendini korumak için çantasina uzanmis ve eline aldigi biçak ile
adamin cinsel uzvunu hizla kesmis. Kadin kestigi bu
parçayi hizla uzaklara
firlatarak oradan kaçmis. Tam bu sirada Idris ile
Temel otoyolda
otomobilleri ile yol almaktadirlar. Adamin seyi gelir ve
bizimkilerin camina
çarparak seker. Bunun üzerine Temel Idris'e dönerek : Uy ula idris sinekteki
mala bak usagum ...
Temel ve Çoban
Bir gün dagda
gariban bir çoban zengin agasinin yüzlerce koyununu
otlatirken yanina birisi
yaklasmis. Temel:
- Hey hemserim kolay gelsin. Sana burda kaç koyun oldugunu
söylersem
banabir koyun verirmisin. Gariban çoban biraz düsünmüs ve aklindan
"Ulan ben bile burada kaç koyunoldugunu bazen sasiriyorum bu adam nerden
bilecek demis" ve Çoban:
- Tamam bilirsen al bir tane koyunu götür. Temel:
- Tam 548 koyun var. Çoban:
- Hemsehrim dogru bildin. Bir koyunu al
götür.Tabi o adam gitmis
koyunlarin arasina dalmis ve en irisini sirtlamis
götürürken çoban
seslenmis.Çoban:
- Hey...! dur bakalim bende senin
nereli oldugunu bilirsem koyunu geri
birakacak misin. Temel kabul edince
coban:
- Sen Trabzon'lusun.
- Peki nereden anladin?
- 548 tane koyun
içinden davar köpegini sirtlayip götüren Trabzonludan
baskasi olmaz da
ondan.
Temel'in icadı
Temel 1 sene çalismis bir
alet yapmis.Alet bir karis sopa ucundada bir jilet ve bir peynir.bunu Ankara'ya
götürmüs tescilletmek için.Demisler bu ne Temel anlatmis fare kapani.Fare
sopanin üstünden gelecek peyniri yerken boynu kesilecek demis.Herkes demiski
kesmenin olabilmesi için hareket lazim demisler ve Temel gitmis.1sene sonra
gelmis ayni alet ucunda peynir yok bu nasil çalisir demisler. Fare gelecek
peyniri göremeyecek nerden benim peynirim deyip kafasini sallarken boynu
kesilecek demis.
Kim tanıyacak
Temel
birgün denize gider,soyunur elbiseleri sahilde birakir.
Çirilçiplak girer
denize epey yüzdükten sonra döner gelir sahile bakar
elbiseler yok.Çaresiz
bir eli önde bir eli arkada adem gibi eve gider.
Yolda yasli bid adam
Temel' i görür ve sorar; Usagim bu ne hal? - Temel durumu
anlatir.
Yasli adam ula
salak usagim yüzünü kapat, oni kim taniyacak der...
Temel Uçakta
Temel uçakla
Trabzona gidecekmis.Oturmus bir yere rasgele... Asil yer
sahibi gelmis;
Yer sahibi: Beyfendi burasi benim yerim kalkarmisiniz?
Temel: Hayir
Yer sahibi : Beyfendi burasi benim yerim kalkin
Temel: Hayir
Yer
sahibi gider hostese basvurur.
Hostes: Beyefendi burasi sizin yeriniz degil
kalkarmisiniz lütfen
Temel: Kalkmam
Hostes çare bulamayinca kaptana
basvurur.
Kaptan, Temel'in kulagina bisey fisildar ve Temel gecer arka
tarafa oturur.
Herkes hayret etmis biz bu kadar ugrastik kalkmadi acaba
Kaptan nasil kaldirdi bunu.Dayanamayıp sormuslar kaptana:
Kaptan: Dedim ki
Burasi Trabzon'a Gitmez
Tek Asker
Manevra
varmış.Temel elde tüfek yerde yatıyormuş.Komutan gelip sormuş :
-Düşman
önden gelirse ne yaparsın Temel?
Temel cevaplamış.Şu yandan, bu yandan,
arkadan gelirse, diye tekrar sormuş komutan.Temel bunları da cevaplamış.
Komutan en sonunda :
-Ya düşman tepeden gelirse,deyince.
Temel
dayanamamış ve :
-Habu memleketin tek askeru ben miyum komitanum daa!
Otelci Temel
Otelci Temel'in kapisini bir gece
bir ispanyol asilzedesi çalmis.
* Odaniz var mi?
* Kimsunuz? -
*
Jose de Santana de Monte Cristo de Santa Cruzo.
* Haa, pu katar usagu alacak
yerum yok!
Sahte dolar
Marketin birine bir turist gelmis
bir seyler almis, sonra türk parasi
çikaramamis dolar uzatmis kasadaki
adama.
Adam para sahte mi degil mi diye kuskuya düsmüs. Paranin orasina
burasina
bakmis.Evirmis çevirmis anlayamamis sahte olup olmadigini.
Bakmis böyle olmayacak parayi sirada bekleyen Temel'e uzatmis.
'Bir de
sen bak hele' demis.
Temel paranin bir altina bir üstüne bakmis sonra
masanin üstüne atmis
ve 'bu para sahte' demis.
Herkes sasirmis, nasil
anladin bu kadar çabuk demisler.
Temel de: 'Bunun üstünde Atatürk resmi yok'
demis.
Su derin mi?
Temel, dere kenarinda
oturuyormus.
Oradan jeeple geçmekte olan bir adam suyun derin olup
olmadigini sormus.
Temel: - Derin degildir geçebilirsin demis. Adamda
Temel'e güvenerek
suya jeepiyle girmis.
Jeep bir anda sulara gömülmüs.
Kan ter içinde sudan çikan adam Temel'in
yakasina yapismis:
-Hani derin
degildi ulan.
Temel : - Abi vallahi benim suçum yok,demin bir ördek
geçiyordu su
beline geliyordu.
Paraşüt
Temel ile Dursun parasüt kursuna yazilir ve hafta sonlari egitim
görmektedirler.Aradan aylar geçer ve egitim tamamlanir.
Yapilacak bir
gösteri için prova yapmaktadirlar.Uçaktan atlarlar lakin
Dursunun parasütü
açilmaz,
Temel sorar "Dursun, parasütün açilmadi ne düsünüyorsun?".
Dursun : "Önemli degil ya demis,gerçek degil ki prova yapiyoruz.".
İbne mi ?- Entel
mi?
Temel'e sormuslar:
-Ibne mi
olmak istersin entel mi?. Bizimki dusunmus ve
-İbne demis..! herkes
sasirmis..demisler
-Niye boyle dedin? Temel cevap vermiş:
-O kadar
kitabı kafama sokacagıma..
Avcı Temel
Dort kisilik
avci grubu, tecrubeli avci Temel'in onderliginde ormanda
ilerlemekte.Karsilarina kucuk bir delik cikar.Temel:
`Yatin yere,tavsan
deligi !'
Butun avcilar yere yatarlar. Gercekten bir muddet sonra delikten
tavsan
cikar. Avcilar hemen vururlar.Tekrar yurumeye baslarlar.Bir sure
sonra
buyukce bir delik cikar karsilarina. Temel :
'Yatin yere, tilki
deligi!' Yatarlar.
Biraz sonra tilki cikar.Onu da vururlar.Tekrar yola
duserler.Bu defa daha
buyuk bir delik cikar. Temel :
`Yatin yere, ayi
ini !'Yere yatarlar ve cikan ayiyi vururlar.İyice keyiflenen avcilar yurumeye
devam ederler. Kisa bir zaman sonra kocaman bir deligin basinda dururlar.
Acemiler hep birden Temel'e bakar.Temel :
'Usaklar ne cikacagini
bilmiyorum.Ama yatin yere,ne cikarsa bahtimiza!' . . .
Ertesi gun
gazetelerde :`Dort avci tren altinda can verdi...'
Sinyal
Temel'e bak bakalım arabanın sinyalleri
çalışıyor mu, demişler.
- Çalisayi,
Çalismayi,
Çalisayi,
Çalismayi....
Tramplen
Temel :
- Yüzme havuzuna cittim, peni attilar
demiş. Nedeni
sorulunca:
- Havuza işedum, demiş.
- Amaan herkes işiyor, seni niye
kovdular, denince Temel şöyle cevap vermiş:
- Tramplenden işedum.
Maske
Temel bir maskeli balonun
yarışmasında kompozisyonuyla birinci gelmiş. Çırılçıplak, kafasında gaz maskesi,
elinde bir demet çiçek ve orasında sallanan bir prezervatif. Jüriye göre:
Çıplaklık fakirliği; Gaz maskesi hava kirliliğini;
Prezervatif de bedensel
kirliliği simgeliyormuş. Bir demet Çiçek ise doğayı simgeliyormuş.
Hayır diye
itiraz etmiş Temel.
- Punu temek istemistum. Kaput kullanmak, çiçeği gaz
maskesiyle koklamaya
penzer.
Fındık
Temel 'in üç oğlu varmış. Onlara findik
getirmiş.
- Yiyin finduklari da pipiniz buyusun, demiş.
- Temel, piraz
da sen ye, demiş karisi Fadime.
Hasan
İri yarı bir
adam kahveye girmiş.
- Hasan cimdur?
- Penum, demiş adamın biri.
Adam bu adamı bir güzel pataklamiş ve yüzünü gözünü kan içinde bırakmış.
Sonrada çekip gitmiş. Adam gittikten sonra dayak yiyen adam başlamış
gülmeye. Kahvedekiler şaşırmış ve hemen sormuşlar:
- Ya o kadar dayak yedin,
yüzün gözün kan içinde. Ne diye durmuş gülüyorsun
simdi.
- Penum adim
Hasan teğul Temel, nasıl kandurdum o enayi adamı ama....
Mazeret
Temel askerliğini yapıyormuş. Bölükte
kırk ere izin vermişler. Geç kalırlarsa
çadır hapsi var, ancak iyi bir
mazeretleri olursa affedilecekler. Kırk kişiden otuz dokuzu da geç kalmış, hep
ayni mazeret:
- Atla istasyona celeydum. At catladi, tren kaçtı, geç kaldum.
Derken Temel'e sıra gelmiş.
- Senin de mi atin
çatladı, diye sormuşlar.
- Hayır, demiş. Yoldaki otuz dokuz at leşini
geçemedum.
Kibrit
Temel yolda yürürken bir kutu kibrit
bulmuş. Bakmyş içinde tam dört tane
kibrit var. İlk üç kibrit yanmamış.
Dördüncüsü yanmış. Hah bu iyi deyip,
kibriti saklamış.
Önlem almak
Cemal ile Temel askerde beraber nöbet tutarlarken, komutanları bir bakmış
Cemalin elinde bir mektup, okuyor.
- N'apıyorsunuz, demiş.
Temel:
- Sevculumden mektup celdi. Okuma yazma ppilmem, Cemal okuyo pağa.
- Peki Cemal'in kulaklarındaki pamuk ne?<
Temel:
- Mektubu tuymasin diye....
FIKRA
Temel yıllarca çalıştıktan sonra kendi işini kurup başarılı
bir işadamı olmuş. bir iş gezisi için Mısır'a gittiğinde,
işlerini bitirdikten sonra turistik takılmaya karar vermiş.
Yolun kenarında deve kiralayan bir adam görmüş. Kendi
kendine "Buraya kadar gelmişken deveye binmeden gitmek olmaz"
demiş ve bir deve kiralamış.
"Hemşehrim, bu hayvan nasıl gider, ne deyince durur?" diye adama
sormuş. Adam da "Oh deyince gider, Oh oh oh dersen hızlı gider,
amin dersen durur" demiş.
Temel binmiş deveye, "oh" demiş, gerçekten de deve yürümeye
başlamış. Temel' in hoşuna gitmiş. "Oh oh oh" demiş. Deve
hızlanmış. Temel iyice keyiflenmiş. "Oh oh oh oh oh oh oh"
diye diye deveyi iyice hızlandırmış. Temel Mısır'ın güzelliklerini
seyre dalmış. Bir anda ileride bir uçurum olduğunu fark etmiş. Deve
son hız uçuruma doğru koşturmakta. "Ulan, ne deyince duruyordu bu
hayvan?" diye kendi kendine düşünmüş. aklın gelen şeyleri teker
teker söylemiş ama nafile:( Deve bir türlü durmamış. En sonunda
Temel bildiği bütün duaları etmiş ve "Amin" demiş. Deve, uçurumdan
düşmelerine ramak kala zıpkın gibi durmuş. Temel de bunun
üzerine deriiiin bir "Oh" çekmiş...
FIKRA
Deniz aşırı bir ülkede askerliğini yapmakta olan John bir
gün sevgilisinden bir mektup alır. Sevgilisi artık ondan
ayrılmak istediğini bildirmekte ve fotoğrafını geri
göndermesini istemektedir.
John çok kızar. Arkadaşlarından, eski kız arkadaşlarının
fotoğraflarını toplar. Hepsini bir araya koyup paket yapar
ve sevgilisine gönderir. Pakete bir de not iliştirir;
"Kusura bakma, Hangisi olduğunu çıkaramadım. Lütfen kendi
fotoğrafını al ve diğerlerini geri gönder!!!" :))))
FIKRA
Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve
etrafındaki
güzelliklere bakıyormuş.
"Evrim ne güzellikler yaratıyor!" diye düşünüp mest
oluyormuş.
Aniden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya
başlamış. Adam, bütün gücüyle kaçıyormuş ama arkasına her
baktığında ayının daha da yaklaşmış olduğunu görüyormuş.
Dakikalarca süren bir kaçıştan sonra adamın ayağı yerdeki
dala takılmış ve düşmüş. Ayı, adamın üzerine atlamış,
pençesini kaldırmış, tam vurmaya hazırlanırken adam
"TANRIM" diye bağırmış.
Bir anda zaman durmuş, ayı donmuş, orandaki nehir bile akmaz
olmuş. Bir anda orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık huzmesi
adamın üzerine parlamış. Çok derinden gelen ilahi bir ses
adama:
"Yıllarca bana inanmadım, yaratılışı kozmik bir kazaya
bağladın, sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? Seni
sevgili bir kulum mu saymalıyım?", demiş.
Adam utanç içerisinde:
"Biliyorum, bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem
haksızlık, ama belki AYI' yı dindar yapabilirsiniz.", demiş.
Ses:
"Peki", diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş. Nehir tekrar
akmaya başlamış. Her şey eski haline dönmüş. Ayı pençesini
indirmiş, iki pençesini de göğe doğru çevirmiş, ve konuşmaya
başlamış:
"Tanrım, senin rızkınla orucumu açıyorum, hamd olsun verdiğin
nimetlere"
FIKRA
Olay bir mahkeme salonunda cereyan ediyor...
Önemli bir davada tanıklık etmek üzere yaşlıca bir teyzeyi
çağırırlar.Kadın yerine oturur ve davalının avukatı kadına
yaklaşır...
"Bayan Jones, beni tanıyor musunuz?"
Yaşlı teyze cevap verir,
"Evet Bay Williams, sizi çocukluğunuzdan beri tanıyorum. Siz
taaa o zamanlar bile aileniz için tam bir baş belasıydınız.
Şimdi de sürekli yalan söylüyorsunuz, karınızı komşunuzla
aldatıyorsunuz, en yakınım dediğiniz insanların arkasından
dedikodu yapıyorsunuz. 2 dolar fazla kazanmak için,
herkesi satarsınız."
Davalının avukatı başta olmak üzere bütün salon şok olur.
Avukat ne yapacağını bilemez bir halde tekrar sorar.
"Peki bayan Jones, ya karşı tarafın avukatını tanıyor musunuz?"
Kadın cevap veriri:
"Elbette tanıyorum, çocukluğunda ona dadılık yapmıştım. Tembel,
ödlek ve alkolik adamın tekidir. Etrafında bir tek dostu yoktur
ve herkes onun geceleri hala altına kaçırdığını söylüyor."
Yine herkes şoktadır. Bütün salonu bir uğultu kaplar. Hakim
kürsüye tak tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafın
avukatını kürsüye çağırır. Kürsüye iyice yaklaşmalarını işaret
eder ve kulaklarına fısıldar,
"Eğer bu kadına beni tanıyıp tanımadığını sorarsanız ikiniz de
yandınız"
FIKRA
Cemal ile Temel askerde beraber nöbet tutarlarken komutanları
bir bakmış Cemal' in elinde bir mektup, yüksek sesle okuyor,
"Ne yapıyorsunuz?" diye sormuş
"Sevculumden mektup celdi. Okuma yazma pilmem, Cemal okuyo
pağa" diye yanıtlamış Temel.
"Peki bu Cemal' in kulaklarındaki pamuk ne?"
"Mektupu tuymasın diye komutanum"
FIKRA
Çocuklar oturmuş birbirlerine babalarının ne kadar "hızlı"
olduğunu anlatıyorlarmış.
Biri demiş ki: "Benim babam ok attıktan sonra koşup hedefe
oktan önce varıyor"
"O da birşey mi?", demiş ikinci cocuk ,"Benim babam tabancasını
ateşiliyor ve hedefe kurşundan önce yetişiyor"
"O da birşey mi?", demiş üçüncü çocuk, "Benim babam devlet
hastanesinde doktor, mesai 5'de bitiyor, babam daha 3:30
olmadan evde"
FIKRA
Çocuk, dedesine sormuş,
-Dede, ninemle kaç yıldır evlisiniz?
-40 yıldır evlat
-Peki ama dede, ben sizin kavga yaptığınıızı hiç görmedim.
Bunun sırrı nedir?
-Otur anlatayım evlat. Bu biraz uzunca biir hikaye. Evlat,
biz ninenle evlendiğimizde, elde avuçta bir şey yoktu,
kimsem de yoktu. Nineni, bizimkinden oldukça uzak bir köyden
aldım. Nikahımız kıyıldı. Benim at arabasına, nenenin 3-5
eşyasını attık ve bizim köyün yolunu tuttuk. Yolda benim atın
ayağı sürçtü ve tökezledi. Ben, "Bu biiir" dedim. Devam ederken
bir daha tökezledi, ben, "Bu ikiiii" dedim. Köye daha epey
yolumuz vardı, bizim atın ayağı bir daha tökezleyince "Bu üüüüç"
dedim ve çektim belimden pitonu, atı orada vurdum. Ben atı
vurunca, ninen başladı söylenmeye, "Biz nasıl gidecegiz şimdi,
niye durup dururken atı vurdun, sende hiç akıl yok mu, bu
eşyaları nasıl götüreceğiz" diye... Ben de döndüm ninene
"Bu biiir" dedim. O gün bugündür gül gibi geçinip gidiyoruz işte
evlat.
FIKRA
Temel, emeklilik günlerini, dağ başındaki evinde
geçiriyormuş. en büyük zevki de gazete okumak. Ancak gazete
alabileceği tek yer, dağın eteğindeki bakkal.
Temel' e zor geliyor bu kadar yolu gidip gelmek. Her sabah
Fadime'yi gönderiyor günlük gazeteyi alsın diye.
Bir gün Fadime'nin canı sıkılıyor, kim alacak her gün her
gün bu gazeteleri diyor ve aynı gazeteden 7 tane alıyor.
bir hafta rahatım diyor kendi kendine.
Nitekim Temel ne zaman gazete istese, aldığı gazetelerden
birini uzatıyor. 4. gün Temel Fadime'yi yanına çağırıyor.
Fadime ürküyor biraz, acaba fark etti mi diye?
Temel konuşuyor,
"Fadime, dünyada ne salak insanlar var, 4 gündür aynı adam,
aynı yerdeki ağaca arabasını çarpıyor."
FIKRA
Bu fıkrada Temel makinist oluyor.
Her zaman ki olağan seferlerinden birini yaparken, az ileride
rayların üzerinde oynayan bir çocuk dikkatini çekiyor.
Başlıyor korna çalmaya. Ancak nafile, çocuk tınmıyor bile.
Çok yakında da bir pazar yeri, tıklım tıklım. 400 kişi
alışveriş için pazaryerini doldurmuş. Temel düşünüyor, treni
raydan çıkarsam 400 kişi ölecek. Çocuğa çarpsam bir tek
çocuk ölecek. Yolculara danışmakta fayda var diyor kendince.
Gidiyor vagonlara teker teker, yolculara durumu anlatıyor.
Tüm yolcular görüş birliği içinde çocuğa çarpma kararını
destekliyorlar.
Ertesi gün gazetelerde manşet:
"Facia! Tren kazası, 401 ölü"
Temel' i mahkemeye çıkarıyorlar, hakim soruyor.
"Anlat bakalım nasıl oldu?"
Temel yanıtlıyor,
"Her şey çocuğun raylardan çıkıp pazar yerine doğru koşmasıyla
başladı hakim bey..."
FIKRA
Temel papağan almış. Bir hafta sonra papağanın eski
sahibine
bir şikayet mektubu yazmış.
-Kusursuz diye aldiğum papağan kusurlu çiikmuştur...
Papağanın eski sahibi mektubu okuyunca meraklanmış, hemen
Temel' e telefon etmiş.
-Papağanın ne kusuru var
-Pa pa pa papağaninuz, bi bi bir bir biraaz ke ke ke kekeleyur.
FIKRA
Temel' in kızı evlilik hazırlığı içerisinde, babasına
soruyor,
-Babacuğum, evliluk hakkındaki görüşlerinn nelerdur?
-Git annene sor, o penden çok daha iyi piir evliluk yaptu.
FIKRA
Dört samimi arkadaş, felekten bir gece çalmışlar, hep
birlikte aynı arabada eve dönüyorlar. Trafik terörü bunların
canını alıyor.
Öbür tarafta Azrail'in huzuruna çıkıyorlar, soruyor,
"Türk Cehennemi'ne mi, Avrupa Cehennemi'ne mi gitmek istersiniz?"
"Fark nedir?" diye sorar bizimkiler.
Yanıt nettir. "Avrupa Cehennemi'nde her gün 1 kepçe, Türk
Cehennemi'nde her gün bir kova pislik yersiniz."
"Biz Türk doğduk, Türk öldük, tabii ki Türk Cehennemi'ne
gideceğiz" der bizimkiler, uyanık geçinen biri dışındakiler.
Bizimkilerin üçü Türk Cehennemi'ne, biri de Avrupa Cehennemi'ne
gönderilir. Aradan epey zaman geçer. Avrupa Cehennemi' ndeki eleman
her gün 1 kepçe insan pisliği yemekten bıkmıştır. Arkadaşlarını
ziyaret edip biraz moral bulmak ister. Türk Cehennemi'ne
gittiğinde, bizimkiler şen şakrak, gülerek karşılar onu.
Dayanamaz, sorar,
-Ben bir kepçesini hazmedemiyorken, siz hher gün bir kova yiyip
nasıl bu kadar neşeli olursunuz?
"Oğlum" derler "burası Türk Cehennemi, bir gün bok olur, kova
olmaz, bir gün kova olur bok olmaz. 3 aydır bi bok yediğimiz yok"
FIKRA
- Heeeey dostum iyi haberlerini aldım, evlenmişsin!
- Evet, bu dördüncü oldu.
- Önceki üçüne ne oldu peki?
- Üçü de öldü.
- Yapma yaaa, çok üzüldüm. Nasıl oldu pekki?
- İlk karım yediği mantarlardan zehirleneerek öldü.
- Bu çok kötü. Peki ya ikincisi?
- O da mantar zehirlenmesinden gitti.
>
- Tanrım, ne kaderin varmış senin. Ya üçüüncüsü? Yoksa o da mı...?
- Hayır, hayır, o boynu kırılarak öldü.
- Hayır, mantarlarını yemedi.
FIKRA
Uzaya düzenlenen bir gezi için 3 kişi seçilmiş, birisi
İngiliz, birisi Fransız ve sonuncusu da Temel...
Görevli, bu yolculuğun çok uzun süreceğini ve yanlarına
dünyada sahip oldukları tek bir şey alabileceklerini söylemiş.
İngiliz, "Ben kumarbazım, kağıtlarım olmadan yaşayamam"
demiş ve yanına bir deste iskambil kağıdı almış.
Fransız, "Ben eşim olmadan yaşayamam demiş" ve eşini yanında
götürmüş.
Temel, "Ben sigara tiryakisiyim, yanıma 5 karton Birinci alayım"
demiş ve sigaralarını yanına almış.
Füze gönderilmiş.
Aradan 3 yıl geçmiş. Bu önemli gezi sonuçlanmış.
Kahramanlarımızın içinde bulunduğu uzay gemisi dünyaya dönmüş.
Uzay üssü tıklım tıklım, binlerce insan roketin inişini
bekliyor. İnsanlık tarihi açısından önemli bir organizasyon...
Önce İngiliz iniyor. Kağıtlarla öyle bir numara yapıyor ki,
herkes büyüleniyor.
Ardından Fransız ve eşi iniyor. Kucaklarında bebekleri.
Son olarak Temel ortaya çıkıyor. Koşarak kalabalığa karışıyor.
Ağzında sigara, bağırıyor,
"Çabuk bana ateş verin, çabuk bana ateş verin..."
FIKRA
Ülkenin yaşını başını almış ve en zengin işadamlarından
biriyle yapılan röportajdır:
Genç gazeteci çocuk soruyor,
"Efendim, bugünlere nasıl geldiğinizi, bu inanılmaz servetin
öyküsünü bizimle paylaşmak ister misiniz?"
Ve cevap geliyor,
"1928 yılıydı. 1. dünya savaşının acıları yeni yeni
sarılıyordu. Elimdeki birkaç sentten başka hiç bir şeyim
yoktu. Elimdeki 5 sent ancak 1 elma almama yetiyordu, ve
ben 1 tek elma aldım. Sabahtan akşama kadar elmayı sildim,
pırıl pırıl oldu. O elmayı gün sonunda tam 10 sente sattım.
Sabahı zor etmiştim. Ertesi sabah, elimdeki 10 sentimle 2
elma aldım. Sabahtan akşama kadar o 2 elmanın her tarafını
sildim, bir güzel parlattım. ve gün sonunda ikisini, toplam
20 sente sattım. Bu sistemle ay sonuna kadar devam ettim. 1
ay içerisinde tam 1.37 dolar kazanmıştım. Ertesi ayın ilk
haftası karımın amcası öldü ve bize 5 milyon dolar miras
bıraktı....."
FIKRA
Temel ismini değiştirmek için mahkemeye başvurmuş.
Hakim sormuş:
Ne var oğlum? İsmini niye değiştirmek istiyorsun? Hem
senin ismin ne bakalım?
Temel cevap vermiş:
Adım Temel Kırç. Soyadım hep yanlış telafuz ediliy
haçim bey. O yüzden değiştirmek isteyrum.
Hakim:
Tamam evladım. Değişiklik talebinde haklısın. Yeni adın ne
olsun?
Temel:
Temel Gört olsun haçim bey...
FIKRA
Turist kafilesi Karadeniz'e gelmiş, turistik bir yere
gidecekler ama yolu bir türlü bulamıyorlar. Kafile başkanı,
kahvede oturmakta olan Temel' e gelmiş ve İngilizce yolu
sormuş. Tabii Temel anlamamış. Bunun üzerine Fransızca
denemiş. Temel' de yine ses yok. Almanca, İtalyanca,
İspanyolca ve Rusça da denemiş ama Temel yine anlamayınca
bırakıp gitmiş. Bunu gören Dursun, Temel' e "Yahu bak insan
yabancı dil bilmeyince derdini anlatamıyor" demiş.
Temel bu lafın altında kalır mı? Hemen cevabı patlatmış:
"N'olmuş yani, O adam 6 dil bildiği halde anlatamadı"!!!
FIKRA
Her milletten öğrencilere ödev vermişler, filler üzerine
yazın diye...
Bakalım kimler ne yazmış?
Fransızlar: Fillerde cinsel yaşam.
Çinliler: Fil pişirmenin bin yolu.
Etiyopyalılar: Bir fille bin kişi nasıl doyar?
İngilizler: Safaride fil avlama teknikleri.
Almanlar: Filler ve fillerin Alman Dil ve Kültürü'ne etkileri.
İranlılar: Filler çarşafa nasıl sokulur?
Amerikalılar: Daha büyük ve görkemli fil nasıl yetiştirilir?
Japonlar: Daha küçük ve daha ucuz fil nasıl yetiştirilir?
Yahudiler: filler en pahalı, en karlı nasıl satılır?
Brezilyalılar: Fillerle karnavalda samba yapma metotları.
Türkler: Ne olacak bu fillerin hali?
FIKRA
Bir süper markette, müşterilerden biri, satıcıyla
tartışmaktadır. Müşteri, yarım kivi almak konusunda
ısrarlıdır. Tezgahtar bunun mümkün olmadığını defalarca
söylemiş olmasına rağmen, müşteri inatla yarım kivi
istemektedir. Tezgahtar kibar bir şekilde bu konuyu müdürle
görüşmesi gerektiğini söyler ve müdürün odasına girer.
"Efendim, gerzeğin biri yarım kivi almak istiyor" der,
ve bunu der demez bir de bakar ki az önce tartıştığı müşteri
tam arkasında:(
Hiç duraksamadan sözüne devam eder, "Bu beyefendi de diğer
yarısını almak istiyor"
Müdür, "tamam, bir mesele yok o zaman", der.
Bir kaç dakika sonra müdür, tezgahtarı yanına çağırtır,
"afferim, sen çok zeki birisin, düştüğün kötü durumdan
kıvrak zekanla kurtulmayı becerdin. Tebrik ederim, nerelisin
sen?" der.
Tezgahtar: Yeni Zelandalıyım efendim
Müdür: Yaaa, Amerika'ya niye geldin?
Tezgahtar: Yeni Zelanda cazip bir yer değil. Orada insanlar
ya hayat kadınıdır, ya da ragbi oyuncusudur.
Müdür: Benim karım da Yeni Zelandalı.
Tezgahtar: Karınız hangi takımda oynuyor efendim?
FIKRA
Adam ölüm döşeğinde son nefesini vermek üzereymiş. Karısı
yatağının başucunda oturmuş dua ederken adam "karıcığım"
diye fısıldamış. "Görüyorsun artık ölüme yaklaşıyorum,
öteki tarafa gitmeden önce, senden son bir şey istesem
yapar mısın?"
Karısı gözyaşları içinde ona eğilmiş, "Elbette yaparım
hayatım" demiş "Nedir istediğin?"
"Ben öldükten sonra şu bizim Joe ile evlenmeni istiyorum"
Karısı şaşırmış. "Ama hayatım, sen ondan nefret etmiyor
muydun?"
Adam son nefesini vermeden önce var gücüyle haykırmış:
"EDİYORUUUUUUM
FIKRA
Fıkra bu ya, Fadime Golf' e merak sarmış. Kaybolan topunu
aramak için ormanın derinliklerine doğru ilerlerken yolda
tuzağa düşmüş bir kurbağa görmüş.
Kurbağa konuşmuş:
-"Bayan, beni bu tuzaktan kurtarırsaanız; 3 dileğinizi hemen
yerine getireceğim ."
Bunu duyan Fadime kurbağayı kurtarıp avucunun içine aldı.
"Az kalsın hatırlatmayı unutuyordum." dedi kurbağa. "Dilediğiniz
şey ne olursa olsun; kocan Temel bunun 10 kat fazlasına sahip
olacak"
Fadime
"Önce, dünyanun en güzel kadinu olmak isteyrum" dedi.
Kurbağa Fadime'yi uyardı:
"Unutma ki; Temel de dünyanın en yakışıklısı olacak"
-"Olsun. En güzel kaduni da ben olaccağuma göre yine benümle
evlenecektir." dedi ve devam etti. "İkinci olarak da dünyanun
en zengun kadinu olmak isteyrum".
Kurbağa iyice sapıttı.
"Temel' in de senden 10 kat daha zengin olmasına razısın
demek ki" dedi.
-"Evet, o penum kocam. Mallarımuzu vve paramizu ortak olarak
paylaşacağuz."
Sıra üçüncü ve son dileğe gelmişti. Hiç düşünmeden atıldı
Fadime
-"Şimdi de hafüf bir kalp krizu geçiirmek isteyrum !"
FIKRA
Temel Dursun' a diyor ki,
-Ula Tursun daa, elimde kaç ceviz olduğunnu pilursen ikisini
de sana vereceğum,
Dursun yanıt veriyor
-3
FIKRA
Dünyanın gelişmiş ülkeleri bir araya gelmişler. Bir gün,
en son teknolojilerle üretilmiş bir bilgisayara bütün
ülkelerle ilgili verileri yüklemişler ve sormuşlar:
"Dünyanın sahibi kim olacak?"
Bilgisayar uzun süre bilgileri değerlendirmiş ve büyük an
gelmiş. Nefesler tutulmuş. Bilgisayar, sonucu yazıcıya
göndermiş. Hakem heyeti sonucu ilan etmiş.
"Türkiye"
Herkes şaşırmış. Mutlaka bir yanlışlık olmuştur düşüncesiyle
aynı soruyu bir kez daha sormuşlar Bilgisayar uzun süre
çalıştıktan sonucu yazıcıya göndermiş.
"Türkiye"
Tüm dünya şoka girmiş. Birisinin aklına "niye?" diye sormak
gelmiş. Herkes bu fikri beğenmiş ve bilgisayara sormuşlar.
"Niye?"
Bilgisayar sonucu yazıcıya hiç düşünmeden göndermiş.
"Herkes bir gün uzaya çıkacak ve dünya Türklere kalacak"
FIKRA
Çapkın delikanlı, genç kızı akşam yemeğine götürmüş. Yemekten
sonra da evine davet etmiş. Delikanlının niyetini anlayan
genç kız itiraz etmiş.
-Evlenmeden katiyen olmaz.
Delikanlı cebinden kartvizitini çıkarıp vermiş:
-O zaman evlendikten sonra beni ara. p;
FIKRA
Olay, Saddam Hüseyin'le Bill Clinton arasında cereyan ediyor.
Saddam, Clinton'ı arayıp,
"Ülkelerimiz arasında barış ve dostluk adına yepyeni bir
sayfa açalım", diyor ve müthiş ikili, Bağdat'ta bir araya
geliyorlar.
Clinton, Saddam'ın karşısına oturuyor. Yalnız, Saddam'ın
koltuğundaki üç düğme dikkatini çekiyor. buna hiç bir anlam
veremiyor.
Konuşmaya başlıyorlar. Saddam, aniden düğmelerden birine
basıyor. Yerden, bir boks eldiveni çıkıyor. Clinton ne
olduğunu anlayamadan suratının ortasına GÜÜÜÜÜÜÜM diye
yumruğu yiyor.
Saddam gülmeye başlıyor. Clinton sersemlemiş bir şekilde,
hiç bozuntuya vermeden devam ediyor. Aradan bir kaç dakika
geçmeden Saddam 2. düğmeye basıyor ve bu kez, yerden kocaman
bir ayak çıkıyor ve Clinton ne olduğunu anlamadan poposunda
PAAAAT diye şimşekler çakıveriyor.
Clinton, her şeye rağmen, barışı konuşuyoruz diye düşünerekten
toparlanıyor ve konuşmasına devam ediyor. Aradan 5 dakika
geçmeden Saddam 3. ve son düğmeye basıyor. Yerden daha da
kocaman bir ayak çıkıyor ve Clinton'ın bacak arasına KÜÜÜÜÜT
diye bir tekme indiriyor.
Clinton'ın sabrı taşıyor ve,
"Benim Beyaz Saraya'a dönme vaktim geldi" diyor ve ayrılıyor.
Saddam'ın keyfine diyecek yok. Yerlere yatıyor gülmekten:)
2 hafta sonra bu kez Saddam'ın telefonu çalıyor. Arayan
Clinton. "Gel" diyor Saddam'a, "Barış görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edelim."
Saddam teklifi kabul ediyor ve Washington'a uçuyor. Beyazsaray'da
karşı karşıya oturuyorlar. Saddam, Clinton'ın koltuğunda 3
tane düğmeye takılıp kalıyoooor... Bakalım ne zaman beni
pataklamaya başlayacak diye bekliyor.
Konuşmaya başlıyorlar, bir süre sonra Clinton 1. düğmeye
basıyor. Saddam irkiliyor, ama hiç bir şey olmuyor?????
Saddam şaşkın, Clinton gülümsüyor. konuşmaya devam ediyorlar.
Bir kaç dakika sonra Clinton 2. düğmye de basıyor, Saddam
korkuyla gözlerini kapatıyor, ama yine hiç bir şey olmuyor.
Clinton kahkahayı basıyor. Saddam iyice afallıyor ama konuşmayı
sürdürüyor.
10 dk. sonra Clinton 3. düğmeye de basıyor. Saddam
bu kez koltuktan fırlıyor. ama yine hiç bir şey olduğu yok.
Clinton'ın gülmekten gözlerinden yaşlar geliyor. Saddam
çok sinirleniyor.
"Bu kadarı yeter, ben Bağdat'a dönsem iyi olacak" diyor ve
kapıya yöneliyor. gülmekten yerlerde yuvarlanmakta olan Clinton
ona sesleniyor,
Bağdat?, HANGİ Bağdat ???