Konu
:Avrupa işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya
cezaları önleme Komitesi (CPT)’nin 10-16 Aralık 2000 ve 10-15
Ocak 2001 tarihlerinde düzenlediği Türkiye ziyareti.
1. Yukarıda belirtilen
ziyaretin hemen akabinde Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami TÜRK ile 16
Ocak 2001 tarihinde oldukça ayrıntılı bir telefon görüşmesi yaptım.
Ziyaret sırasında elde edilen bulguların ışığında, CPT
delegasyonunda endişe uyandıran çeşitli konuları Sayın Bakana
ilettim. Şimdi, bu konuları yazıya dökmek ve bilgilendirilmek
gereğini gördüğüm diğer hususlara ilişkin taleplerimi dile getirmek
istiyorum.
CPT delegasyonunun ön
müşahedeleri konusunda Türk yetkililerinin vereceği cevaplar,
ziyaret raporu yazılırken aynen dikkate alınacaktır.
2. Delegasyon, 19 Aralık
2000 günü sabahın erken saatlerinde başlatılan cezaevi
operasyonlarını yürütmekle sorumlu güvenlik güçlerinin fevkalade zor
ve zaman zaman da hayati tehlike içeren bir görev üstlendiklerinin
bilincindedir. Söz konusu cezaevlerinin birçoğunda güvenlik güçleri
barikatlar ve şiddetli direnişle karşılaşmışlardır; delegasyon, üç
jandarma görevlisinin yaşamını yitirmesinden ve üçünün de
yaralanmasından dolayı büyük üzüntü duymaktadır. Ayrıca,delegasyonun
mahkumlarla yaptığı görüşmelerde, müdahaleler sırasında bazı
mahkumların ölümü ve yaralanmasıyla sonuçlanan esef verici
olayların, güvenlik güçlerinin eylemlerinden değil, kişilerin kendi
kendilerine zarar vermek amaçlı eylemlerinden kaynaklandığı
doğrulanmıştır.
Ancak, ziyaret sırasında
toplanan bilgiler, güvenlik güçlerince uygulanan yöntemlerin
karşılaşılan güçlüklerle her zaman doğru orantılı olmadığına işaret
etmektedir.
Özellikle, İstanbul Ceza ve
Tutukevi (Bayrampaşa)’da kadın mahkumların kaldığı C1koğuşuna
yapılan müdahalenin
şekli konusunda delegasyon ciddi kaygılar taşımaktadır. Bu koğuşta
kalan 27 kadın mahkumun 6’sı ölmüş, diğerlerinin birçoğu da yanmış
ve/veya yaralanmıştır. Delegasyon, hem C1 koğuşunda bulunan kadın
mahkumların bazılarına, hem de o koğuşa yönelik müdahaleye kısmen
tanık olmuş diğer mahkumlarla görüşmüştür. Anlatılanlara göre, C1
koğuşundaki mahkumlar şiddetli direnişte bulunmamış, sadece
kendilerini koğuşlarına kapatmıştır; buna rağmen, kadınlara
saatlerce gaz bombası atıldığı , zaman zaman üzerlerine ateş
açıldığı ve saat 12 sularında güvenlik güçlerinin eylemleri
sonucunda koğuşun üst katında yangın çıktığı iddia edilmektedir.
Yine iddialara göre, güvenlik güçlerine üst kattaki mahkumların
yandığı yolunda derhal uyarıda bulunulmasına ve güvenlik güçlerinin
elinde gerekli malzeme (su hortumu) bulunmasına rağmen, yangını
söndürmek için acil önlem alınmamıştır.
İşkence ve insanlık dışı
veya aşağılayıcı muamele veya cezaların önlenmesine ilişkin Avrupa
Sözleşmesinin 8.maddesi, 5. paragrafı uyarınca Delegasyon, İstanbul
Ceza ve Tutukevi C1 koğuşuna yönelik müdahale sırasında güvenlik
güçlerince kullanılan yöntemler ve söz konusu koğuştaki mahkumların
ölüm ve yaralanma olaylarının kesin nedenleri hakkında ayrıntılı ve
bağımsız bir soruşturmanın derhal başlatılmasını talep etmektedir.
Bu talep üzerine yapılan işlemler hakkında CPT üç ay içinde
bilgilendirilmelidir.
19 Aralık 2000 tarihi
itibarıyla cezaevlerine yönelik yürütülen tüm müdahaleler hakkında
da benzer nitelikte soruşturmaların açılması şayanı tercihtir.
1.
Türk yetkili makamları, cezaevlerine yapılan müdahaleler
sırasında ölen mahkumlara ait
otopsi bilgilerini kısmen bize iletmiştir. Delegasyon, tüm ilgili
kişilere ait nihai otopsi raporlarının en kısa zamanda CPT’ye
iletileceğini ümit etmektedir.
Delegasyon ayrıca,
cezaevlerine yapılan müdahaleler sırasında mahkumları etkisiz hale
getirmek için kullanılan değişik tipteki tüm gereçlerin (gaz bombası
v.s.) ve güvenlik güçlerince kullanılan diğer mühimmatın ayrıntılı
tarifini içeren bilgilerin CPT’ye iletilmesini talep
etmektedir.
Hatırlanacağı üzere, 10
Ocak 2001 tarihinde Ankara’da yetkililer ile yapılan toplantıda,
cezaevlerine düzenlenen müdahaleler ile ilgili olarak Türk
makamlarınca gerçekleştirilen video kayıtlarının birer kopyasının
CPT’ye iletilmesi konusunda mutabık kalınmıştı. Delegasyon, bu
mutabakat gereğinin en kısa zamanda yerine getirileceğini
ummaktadır.
Buna ilaveten, delegasyon
İstanbul Cerrahpaşa Hastanesinde görüştüğü ve ağır yanık vakası olan
üç kadın mahkuma (...
), özellikle yürüme
egzersizleri içeren bir aktif hareket programı uygulanmaya
başlandığının
doğrulanmasını da beklemektedir. Delegasyon, böyle bir aktif
hareket programının benzer durumdaki tüm diğer mahkumlara da
uygulandığını ummaktadır.
2.
Delegasyon, cezaevlerine düzenlenen müdahaleden hemen sonra
başka yerlere nakledilen çok sayıda mahkum ile ayrı ayrı ve özel
olarak görüşmüştür. Bu mahkumların birçoğu, cezaevine yapılan müdahale
sırasında ve/veya nakledildikleri cezaevlerine girişlerinde fiziksel
kötü muameleye tabi tutulduklarını iddia etmişlerdir.
Müdahale edilen
cezaevlerindeki mahkumların koğuşlarından çıkarıldıktan sonra
jandarma görevlilerince dövüldüğüne dair çok sayıda ve birbiriyle
tutarlı iddia ileri sürülmüştür. Bazı iddialar da, Bursa Özel Tip
Cezaevi örneğinde olduğu gibi, zaman zaman cezaevi personelinin de
bu gibi dayak olaylarına katıldığı yolundadır. F-tipi cezaevlerine
girişte dayak ve tacizkar veya aşağılayıcı arama tekniklerinin yine
öncelikle jandarma görevlileri, ama zaman zaman da cezaevi personeli
tarafından uygulandığı yolunda da çok sayıda ve birbiriyle tutarlı
iddia ileri sürülmüştür; ayrıca, bazı kurumlarda (örneğin Edirne ve
Kocaeli F-tipi cezaevlerinde) giriş işlemleri sırasında mahkumların
saç, bıyık ve sakallarının zorla traş edildiğine dair duyumlar
alınmıştır. Bunların yanı sıra, mahkumların naklediliş tarzı ve
özellikle de yolculuk sırasında çok sıkı kelepçelenmiş oldukları
yolunda sayısız şikayet alınmıştır.
Bazı vakalarda Delegasyon,
mahkumlara kontrol altına alınmalarını müteakip dayak atıldığı
iddiaları ile tutarlı olan tıbbi kanıtlar, F-tipi cezaevlerindeki
(özellikle Sincan ve Kocaeli F-tipi cezaevleri) doktor kayıtlarından
ve/veya Delegasyonun doktor üyeleri tarafından mahkumlar üzerinde
yapılan tıbbi muayeneler yoluyla elde etmiştir. Ayrıca, müdahaleden
bu yana birkaç hafta geçmiş olmasına rağmen, mahkumların birçoğunun
bileğinde aşırı derecede sıkı kelepçelenme iddiaları ile tamamen
örtüşen izlere rastlanmıştır.
3.
Mahkumların birçoğu, cezaevlerine düzenlenen müdahale ve/veya
diğer cezaevlerine nakilleri ve girişleri sırasında maruz kaldıkları
muameleden dolayı resmi şikayet dilekçesi vermiştir. Delegasyon,
ilgili savcıların bu şikayetler hakkında ivedi ve ayrıntılı bir
araştırma başlattığı inancındadır. Gerektiğinde, ilgili
mahkumların gecikmeden bir adli tıp doktoru tarafından muayene
edilmeleri sağlanmalı ve ifadeleri alınmalıdır. Daha önce söz edilen
10 Ocak 2001 Ankara toplantısında, Türk yetkili makamları Cumhuriyet
savcılarınca Aralık 2000’de yapılan cezaevi müdahaleleri ve bunu
müteakip mahkumların nakilleri hakkında başlatılan soruşturmalara
ilişkin bir bilgi notunu en kısa zamanda temin edeceklerini
belirtmişlerdi. Delegasyon, böyle bir bilgi notunun en kısa zamanda
CPT’ye ulaştırılmasını beklemektedir.
Delegasyon ayrıca, cezaevi
müdahaleleri ve daha sonra mahkumların nakillerine ilişkin olayları
incelemek üzere Adalet Bakanı tarafından atanan üç müfettişin
yaptığı soruşturma sonuçlarının da CPT’ye iletileceğini ummaktadır.
4.
Edirne, Kocaeli ve Sincan F-tipi cezaevlerindeki tutukluluk
koşulları konusunda, delegasyon bu kurumların alelacele ve planlanan
tarihten aylar önce hizmete açılması nedeniyle yaşanan güçlükleri
anlayışla karşılamaktadır. Bu zor koşullara bu kadar iyi uyum
sağladıkları için cezaevi yetkilileri ve personeli takdir
edilmelidir. Isıtma/sıcak su sistemlerine ilişkin, ilk günlerde
yaşanan bazı sorunlar dışında, her üç cezaevindeki maddi koşullar
genelde tatminkardır. Ayrıca, mahkumlara hücreleri ve yaşama
ünitelerinin yanındaki havalandırma alanlarına gün boyu çıkış izni
verildiğini delegasyon memnunlukla müşahede etmiştir. Ancak, ziyaret
sırasında mahkumlar için bir aktivite programı henüz uygulamaya
konulmamıştı.
Delegasyon, mevcut
koşullarda her üç cezaevinde de aktiviteleri bir anda başlatıp
yürütmenin kolay olmadığının bilincindedir. Gerekli personelin
tamamı istihdam edilip eğitime tabi tutulmamıştır ve ortak aktivite
alanlarının birçoğu gerekli teçhizattan yoksundur. Bunun yanı sıra,
bu cezaevlerindeki mahkumlardan çoğunun hala açlık grevinde olması
uygulamayı güçleştiren bir faktördür. Ancak, halen uygulanmakta olan
fiili tecrit sistemi kabul edilemez ve hemen sona erdirilmelidir.
CPT’nin Temmuz 2000
ziyaretine ilişkin raporunda da altı çizildiği gibi, mahkumlar için
daha küçük yaşam ünitelerine geçilmesi, asla genel bir küçük grup
izolasyon sistemini beraberinde getirmemelidir (CPT (2000)45 sayılı
belge, 14. paragraf).
F-tipi cezaevlerinin her
üçünde de mahkumların önemli bölümü açlık grevinde değildir ve bu
mahkumlar için hücre ve yaşam üniteleri dışında birtakım aktiviteler
hemen sağlanmalıdır. Örneğin, Sincan F-tipi cezaevindeki o muhteşem
jimnastik salonu kullanıma hazırdır ve Edirne ile Kocaeli
cezaevlerinin jimnastik salonlarının da kullanıma hazır hale
getirilmesi için birkaç küçük çaba yeterli olacaktır. Bu
tesislerdeki spor aktivitelerinin örgütlenmesi için az sayıda
personel yeterli olacaktır. Bu yönde atılacak bir adım, yetkililerin
F-tipi cezaevlerinde aktivite programları uygulamak konusundaki
niyetini kanıtlayacaktır.
Kuşkusuz, her üç cezaevinde
de tüm sosyal aktivite alanlarının tam kapasitede kullanılabilmesi
için gerekli adımlar ilk fırsatta atılmalıdır. Kütüphane ve
atölyelerin materyal ve personel donanımı tamamlanmalı ve eğitim,
meslek eğitimi ve iş aktiviteleri başlatılmalıdır. Aynı zamanda,
1991 tarihli Terörle Mücadele Yasasının 16. maddesini değiştiren ve
bu yasa kapsamına giren mahkumların diğer mahkumlarla beraber
aktivitelere katılmalarını (ve aileleri ile açık görüş
yapabilmelerini) resmen hükme bağlayan Yasa Tasarısının
onaylanmasına birinci derecede öncelik
verilmelidir
Sözleşmenin 8. maddesinin,
5. paragrafı uyarınca, delegasyon Edirne, Kocaeli ve Sincan F-tipi
cezaevlerinde tutulan mahkumların kaldıkları hücre/yaşam üniteleri
dışında yararlanabilecekleri bir aktivite programının geliştirilmesi
için gerekli adımların atılması için Türk yetkili makamlarına
çağrıda bulunmaktadır. Bu müşahedeye ilişkin girişimler
konusunda CPT üç ay içinde bilgilendirilmelidir.
5.
Her üç F-tipi cezaevindeki personel-mahkum ilişkilerine
gelince, günde iki kez yapılan sayımın, üç mahkumun birarada
tutulduğu iki katlı yaşam ünitelerinde önemli bir sürtüşme kaynağı
olduğu –ve bir bakıma halen olmaya devam ettiği- açıkça
görülmektedir. Sayım amacıyla mahkumların zorla alt kata
indirildikleri ve bu sırada kötü muamele gördükleri yolunda birçok
iddia ileri sürülmüştür.
Delegasyon, mahkumların
sayım için alt katta hazır bulunmaları kuralının gerisinde yatan
mantığı anlayışla
karşılamaktadır, zira bu sayede prosedür çok daha çabuk
tamamlanabilir. Yine de, bu kural açlık grevindeki mahkumlar için
çok katı bir şekilde uygulanmamalıdır, çünkü onların fiziksel durumu
aşağı inmelerini zorlaştırabilir; bu kuralın uygulanması sırasında,
mahkumların esas duruşa geçmelerini istemek gibi aşağılayıcı
önlemlere başvurulmamalıdır.
Delegasyon, personelin
gerekli kişisel iletişim becerilerini sergilemesi ve özellikle de
yukarıda değinilen kuralın gerisinde yatan nedenleri açıklaması
durumunda, mahkumların büyük çoğunluğunun kendi özgür iradeleriyle
bu kurala uyacağı inancındadır. Eğer istisnai olarak bir mahkumun
sayım amacıyla aşağı kata indirilmesinde zor kullanmak gerekirse,
genel kabul görmüş kontrol ve zaptetme tekniklerinin kullanılması
uygun olacaktır; kuşkusuz, fiziksel saldırı bu teknikler arasında
yer almamaktadır.
6.
Delegasyon, yukarıda 6. paragrafta belirtilen Yasa tasarısı
gibi, F-tipi cezaevlerinin hizmete açılışına paralel olarak
yürürlüğe girmesi planlanan (cezaevleri izleme kurulları ve denetçi
yargıçların ihdas edilmesi hakkında) diğer iki Yasa tasarısının da
en kısa zamanda onaylanacağını ummaktadır.
Bu bağlamda, yeni kurulacak
cezaevleri izleme kurullarının cezaevlerinde çıkan olayları
bastırmak için güvenlik güçlerinin müdahale etmesi gereken
durumlarda “mahallinde” bağımsız gözlemci rolünü de
üstlenebilecekleri fikrine karşı sergilenen olumlu yaklaşımdan
delegasyon memnunluk duymuştur. CPT’nin defalarca vurguladığı gibi,
gözlemlerde bulunmak ve daha sonra da müdahalenin yapılış tarzı
hakkında rapor hazırlamakla görevli böyle bir yetkili kurulun
mevcudiyeti, hem mahkumlara karşı kötü muamele uygulama eğilimindeki
kişiler üzerinde caydırıcı etki yaratacak, hem de her türlü kötü
muamele yapıldığı iddiasının araştırılmasını büyük ölçüde
kolaylaştırarak, suç isnadının doğru olarak yapılmasını
sağlayacaktır. Cumhuriyet savcılarının müdahaleleri “uzaktan”
izlemeleri şeklindeki mevcut sistem yeterli
değildir.
Hiç kuşkusuz, CPT mahkumlar
için daha küçük yaşam ünitelerinin Türk cezaevi sisteminde
yaygınlaşmasına paralel olarak, cezaevi olaylarına müdahale etmek
üzere jandarma gibi güvenlik güçlerine başvurulmasını gerektiren
durumların da giderek azalacağı umudunu taşımaktadır.
7.
Delegasyon bu fırsattan yararlanarak, cezaevleri ve
mahkumların nakillerine ilişkin olarak jandarmanın halen üstlenmiş
olduğu rolün uzun vadede kaldırılmasının şayanı tercih olduğuna dair
daha önceden belirttiği görüşünü (bkz. CPT’nin Temmuz 2000
ziyaretine ilişkin raporun 50. paragrafı, CPT (2000) 45 sayılı
rapor) bir kez daha vurgulamak istemektedir. Ayrıca, artık hizmete
açılmış olan F-tipi cezaevleri ve küçük yaşam ünitelerine geçilen
diğer ceza ve tutukevlerinde yapılacak aramalarda jandarma
görevlilerine başvurulması uygulamasından kısa vadede
vazgeçilmelidir. Her ünitede kalan mahkum sayısının kısıtlı olduğu
dikkate alınırsa, arama yapmak gibi hassas bir görev, eğitilmiş
cezaevi görevlilerinden oluşan ekipler tarafından güvenlik içinde
yerine getirilebilir.
8.
Delegasyon, ziyaret ettiği cezaevleri ve hastanelerde açlık
grevindeki kişilere yönelik uygulamayı genelde etkileyici bulmuştur.
Ayrıca, Adalet Bakanlığı’nın açlık grevindeki kişilerin isteği
doğrultusunda, başka bir doktor tarafından muayene edilmelerine izin
verilmesi kararını olumlu karşılamakta ve bu karara yerel düzeyde de
harfiyen uyulduğunu ummaktadır. Delegasyon, yetkililer ile 10 Ocak 2001
tarihinde Ankara’da yapılan toplantıda, Sağlık Bakanlığı tarafından
kısa bir süre önce yayınlanan Genelge ile doktorlara açlık
grevindeki kişilere yönelik bakımın doktor/hasta ilişkisine
dayandırılması gerektiğinin hatırlatılmasını memnunlukla
kaydetmiştir ve bu Genelge’nin bir kopyasının kendisine iletilmesini
rica etmektedir.
Açlık grevinde bulunan
kişilerin istekleri dışında suni olarak beslenmesi gibi hassas bir
konuda ise, Delegasyon Türkiye’de bu konuda benimsenen değişik
görüşleri not etmiştir. Delegasyon, şu an için bu konudaki
pozisyonunu saklı tutmak istemektedir. Her koşulda, Delegasyon açlık
grevinde bulunan hiçbir mahkumun şu ana kadar isteği dışında suni
olarak beslenmesi için karar alınmasını gerektirecek aşamaya henüz
gelmediğinin bilincindedir.
9.
Ziyaretin ikinci bölümünde, Delegasyon açlık grevlerini sona
erdirmek için muhtemel olanakları araştırmaya devam etmiştir. Bu
bağlamda, Edirne F-tipi cezaevinde açlık grevine katılan başlıca
mahkum gruplarının temsilcileri ile bire bir görüşmelerde
bulunulmuştur. Delegasyon, mahkumların bir tecrit sistemine tabi
tutulmamaları koşuluyla ve kendilerine hücreleri ve yaşam üniteleri
dışındaki sosyal alanlarda yeterli bir aktivite programı sağlanması
halinde, F-tipi cezaevlerindeki tutukluluk koşullarının Avrupa
standartlarına uygun olacağı yolundaki CPT görüşünü söz konusu
temsilcilerin her birine açıkça anlatmıştır. Kendilerine ayrıca, bu
gibi programların gerçekten uygulamaya konulduğundan (ve daha genel
olarak mahkumların doğru muameleye tabi tutulduğundan) emin olmak
için, CPT’nin F-tipi cezaevlerindeki durumu yakından izlemeye
kararlı olduğu da belirtilmiştir. Ayrıca, açlık grevleri devam
ettiği takdirde, bu gibi aktivitelerin geliştirilmesinin kolay
olmayacağı da vurgulanmıştır.
Delegasyon, bu mahkumlardan
ikisinin konulara açık fikirlilikle yaklaşmaya hazır olduğunu
gözlemlediği için,
kendilerine baş başa görüşebilmeleri için gerekli iznin
verilmesini önermiştir. Delegasyon, bu öneriyi kabul eden Sn. Adalet
Bakanı’na müteşekkirdir. Söz konusu görüşme derhal somut sonuçlar
doğurmamış olmakla birlikte, delegasyon bunun doğru yönde atılmış
bir adım olduğu inancındadır. Böylesi girişimlerin olayları çözüme
kavuşturacağı ihtimalinin belirmesi halinde, delegasyon Sayın
Bakanın aynı
mahkumların yeniden görüşebilmeleri için gerekli izni vermekten
kaçınmayacağı inancındadır.
10.
Bugünkü duruma derhal bir çözüm bulunması pek mümkün
görülmemektedir. Açlık
grevlerinin sona erdirilebilmesi için uzun bir uyum, izahat
ve güven arttırıcı önlemler sürecinin uygulanması gerekecektir. Bu
sürecin bazı kilit unsurları esasen saptanmış durumdadır : F-tipi cezaevlerinde tutuklu
bulunan mahkumlar için sosyal aktivite programlarının geliştirilmesi
hususunda kararlı ve gözle görülür çaba sarf edilmesi; bu gibi
aktivitelerin uygulanmasının bağımsız olarak denetlenmesi (ve bu
denetleme sonuçlarının gecikmeden yayınlanması); 6 ve 8.
paragraflarda değinilen üç Yasa tasarısının derhal onaylanması;
Aralık 2000’de gerçekleşen cezaevi müdahaleleri ve bunu takip eden nakiller
sırasında kötü muamele uygulandığına ilişkin tüm iddiaların
titizlikle incelenmesi ve gerektiğinde Devlet görevlilerinin
yargılanması. Tüm bu önlemler aynı anda alınmalıdır.
Delegasyon, Türk yetkili
makamlarının hem F-tipi
cezaevlerinin yönetimi, hem de cezaevi sisteminin tümü üzerinde bir
“toplumsal mutabakat” sağlanmasında kararlı olduklarını tekrar
tekrar teyid etmelerinin hayati önem taşıdığı inancındadır ve Sayın
Adalet Bakanı tarafından bu doğrultuda yapılmış olan son basın
açıklamalarını olumlu bulmaktadır. Mahkumların F-tipi cezaevlerinde
can güvenliklerinin garanti altında olduğu yolunda ikna edilmeleri
amacıyla adımlar atılması da gereklidir; bu çerçevede, bir yandan
yeni oluşturulacak cezaevleri izleme kurullarına etkin rol
verileceğine dair niyet beyanında bulunulması, diğer yandan da
jandarmanın cezaevleri ve mahkum nakilleri konusunda halen
üstlendiği rolün yeniden değerlendirileceğine dair işaretler
verilmesi yararlı olabilir.
CPT Türkiye’ deki açlık
grevlerini yakından izlemeye devam edecektir ve bu konuda Türk yetkili
makamları ile sürdürdüğü diyalogu muhafaza etmek arzusundadır.
Komitenin ortak bir çözüm bulunmasına yönelik her türlü çabaya
katkıda bulunmaya hazır olduğunu bir kez daha teyit ederim.
Saygılarımla, Silvia
CASALE
Sözleşmenin 11. maddesi, 3.
paragrafı uyarınca, mahkumların isimleri ön müşahedelerinin
yayımlanmış metninden çıkarılmıştır.