Uygurlar ve Mu Uygarlığı
Son zamanlarda, İngiliz
araştırmacı James Churchward 'ın Kayıp Kıta – Mu ve Mu Uygarlığı
hakkındaki bilimsel araştırmaları 70 sene aradan sonra tekrar kamuoyunun
dikkatini çekmektedir.
James
Churchward'ın bu husustaki kaynakları, onun 1980'li yıllarda Hindistan ve Tibet'
te görevde bulunduğu sıralarda bir tapınağın baş rahibi Rişi tarafından takdim
edilen " Naakal Tabletleri " ile Amerikalı Jeolog William Niven' in 1921 - 1923
yılları arasında Meksika' da ortaya çıkardığı 2600 tane taş tabletler üzerinde
yapılan deşifre çalışmalarına
dayanmaktadır.
James Churchward,
edindiği bilgiler sonucunda, The Children of Mu, The Lost Continent of Mu,
The Sacret Symbols of Mu, Cosmic Forces of Mu, Books of The Golden Age
adlarında beş eser yazmıştır. Bu değerli eserler 1926, 1931, 1933, 1959, 1960,
1968, 1987, 1988, 1991, 1992, 1994, 1995, 1998 ve 2001 senelerinde değişik
yayınevleri tarafından
yayınlanmıştır.
James Churchward'
a göre, Uygurlar 70.000 yıllık Mu Uygarlığının temel insanlarıdır. Onların
Avrupa'da bıraktıkları tarihi izler, etnologların insanın ilk olarak Asya' da
ortaya çıktığı şeklindeki teorilerine ipucu temin etmektedir. ( 1
)
Tibet Manastırında saklanan
Naakal yazmalarının birinde diyor ki
:
" 70.000 sene evvel,
Naakaller, Ana Diyar Mu 'nun ilhama dayalı kutsal yazmalarının kopyalarını
Uygur başkentine götürdüler. Buradan süratle hareket ederek içeri bölgelere
yayıldılar. İlk yayılmaları, düz, sulak bir ovaya ( Gobi ) doğru oldu " ( 2
)
Uygurlar, Mu 'dan sonra,
dünyada bilinen en büyük, en önemli, en güçlü koloni imparatorluğunu meydana
getirmiş ve ilk kolonileşmelerini 70.000 sene evvel Burma topraklarında
gerçekleştirerek, Ana Diyar Mu 'nun hiyeratik yazılarıyla ifade edilmiş kutsal
metinlerindeki din ve bilimlerini kolonilere taşımış kadimi bir topluluktur. ( 3
)
İngiliz araştırmacı James Churchward 'ın elli yıllık
incelemeleri neticesinde gün ışığına çıkardığı deliller, çoktan belirlenmiş
birçok tarihi bilgileri değişime zorlamaktadır. Oysa ki, Uygurlar hususundaki,
kimsenin tahmin bile edemediği ihtimaller, günümüzde unutulmaya ve yokolmaya yüz
tutmakta olan, dünyanın en kadimi milletini yeniden kimlik gururuna
kavuşturmakta ve ilham kaynağı temin etmektedir.
Türklüğün
asil yapısı hususunda kimsenin hatırlayamadığı hatta mevcudiyetini bile
benimsemediği ihtimalleri düşünen Gazi Mustafa Kemal Atatürk, James Churchward
'ın araştırma eserlerini Türkçeye çevirtip inceletmiştir. Ne yazık ki bu değerli
eserler bir türlü yayınlanamamış, Atatürk'ün vefatından sonra da konu bir daha
açılmamıştır. ( 4 ) Böylece, Uygur tarihçileri de konudan haberdar olamamış ve
halkına da duyuramamıştır.
Kayıp Kıta – Mu ve Mu Uygarlığı
James Churchward 'a göre, Mu ūlkesi, Pasifik Okyanusu 'nda Amerika ile Asya
arasında yer almış būyūk bir kıtadır. Merkezi, Ekvator 'un biraz güneyine düşer.
Temel bölgeleri, bugün hala su yüzünde gözükmektedir. Büyüklüğü yaklaşık doğudan
batıya 6.000 mil, kuzeyden güneye 3.000 mil civarındadır. Pasifik Okyanusu
üzerinde tek ve grup halinde dağılan kayalı adaların hepsi, bir zamanlar, Mu
kıtasının bir parçası idi. Tahminen 12.000 yıl önce ceryan eden şiddetli deprem
felaketi, onun batmasına neden olmuştur. Ateş hortumu gibi yanarak Pasifik' in
sularına gömülen bu kıta, büyük bir uygarlığın ve 60 milyon insanın sualtı
mezarlığına dönüşmüştür. ( 5 )
Mu
Uygarlığının
kolonileştirdiği ve daha sonra bağımsızlaştırarak birer imparatorluğa
dönüştürdüğü en önemli iki devlet Atlantis ve Uygur İmparatorluğudur.
Günümüzde antik Mısır, Yunan, Çin, Hint ve Maya uygarlıkları diye bilinen
uygarlıkların kökeninde Mu uygarlığı yatmaktadır. ( 6 )
Mısırlı rahip tarihçi Manetho' nun papirüs
yazmalarının birinde " Atlantis bilgeliğinin 13.900 yıl hüküm sürdüğü "
anlatılmıştır.
Atlantis 11.500 yıl
evvel sular altında kalmıştır. Buna 13.900 yıl eklenirse, ilk Atlantis kralının
25.400 yıl evvel hüküm sürdüğü ortaya çıkıyor. İlk Mayax kralı 34.000 yıl
öncesine aittir. Arada 8600 yıllık
bir fark vardır. İlk Mu İmparatoru ile ilk Mayax kralı arasında da aynı zamanın
geçtiği kabul edildiğinde, Mu' nun 50.000 yıl veya daha evvellerde ihtişamın
zirvesinde olduğu tahmin edilebilir. ( 7 )
William Niven' in 684 Nolu Meksika tabletinin üzerindeki hiyeratik yazıların
deşifre çalışmalarından, bu kıta 'ın ismi, hiyeratik olarak - Mu, coğrafi olarak
- Batı Diyarları olduğu anlaşılmaktadır. <
Niven 'in Meksika Hacienda Leon' da bulduğu bu taş tablet bir bakışta insan
yüzüne benzemektedir. Başın dış hatları tabletin kenarına kadar çekilmiştir.
İçindeki işaretler, parça halinde yorumlandığında :
1 . Burun ve
uzatılmış iki kareden oluşan iki göz
2. Mu
alfebesindeki hiyeratik M harfinin uzatılmış kare şeklindeki göz
ifadesi
3. Birbirinin içine sokulan genişletilmiş iki
kare yani iki M harfinden oluşan bir ağız. Dolayısıyla bir ağıza iki anlam yüklenmektedir. Yani M
harfinin biri Mu 'yu, diğeri ise Ana 'yı işaret
etmektedir.
4. Çene bir dört
kenarlı kareden oluşturulmuştur. Kare, yeryüzünün ilk ve orjinal işaretidir.
Böylece geniş diyarlar resmedilmektedir.
İki göz ile bir ağız üç tane M harfini oluşturur. Üç sayısı, Mu 'nun işaretidir.
Bu belki üç tane M harfinin her birini Mu demenin sıfatını vurgulamak veya her
iki Mu 'nun sayısal işaretinden dolayı üç parçadan oluşan bu zemini "Batı
Diyarları" diye adlandırmak içn kullanılmış olabilir. O halde taş tabletin
yüzündeki işaretler : " Mu - Ana Diyar, Mu - Batı Diyarları " demektir. ( 8
)
İngiltere British Museum 'da
saklanmakta olan en eski Maya kitabı Troano El yazması, Yucatan 'da (Amerika
'da) kaleme alındığı için, Batı Diyarları da Amerika 'nın batısına düşmüş,
sonuçta öyle adlandırılmıştır. ( 9
)
Yucatan Mayalarının inançlarına
göre, Batı, "karanlık bölge, ecdat ruhlarının içine doğduğu yer" olarak
değerlendirilmiştir. ( 10 )
" Batı
Diyarları " deyimi, Çin kaynaklarında ilk defa " - Hanshu" ( M.Ö.202 – 220
yıllarındaki Han Sülalesi 'ne ait Han-name ) 'da "
– Xiyu" olarak
kayıda geçmiştir. Han Sülalesi
devrinde, Yumenguan ( Kaşkuvuk ) 'ın batısında şimdiki "
-
Xinjiang" ( yani "Yeni Hudut" olarak bilinen bu Uygur yerleşim bölgeleri ) ve
Orta Asya için kullanılmıştır. ( 11
)
Bazı kaynaklarda, dar anlamda Tanrı, Pamir, Koyinlon ve
Karakurum Dağları arasındaki Tarım Ovası için; geniş anlamda ise Tanrı
Dağlarının güney - kuzey tarafları ve Altay Dağlarından Hazar ve Karadeniz
civarlarına kadar uzanan bölgeleri, Iran Tepeleri, Batı Asya, Yakın Doğu
ülkeleri, Doğu Avrupa, Kuzey Afrika hatta, Himalaya Dağları 'nın
güneybatısındaki Hindistan ve Pakistan' ı kapsayan geniş coğrafi bölgeler için
kullanılmıştır.
Gök Türk Hanedanlığı zamanında ( M.S.552 -
746 ) " Kuriğar" olarak bilinen "Batı Diyarları" aşağı yukarı aynı bölgeleri
kapsamıştır. ( 12 )
XIX asrın sonlarında gittikce ortadan kalkmış
olan bu deyim, son zamanlarda, " - Xinjiang" yani "Yeni Hudut" olarak bilinen Uygur yerleşim
bölgelerinde, "
" yani "Batı
Diyarlarını İyice Açalım" sloganı altında tekrar gündeme
gelmektedir.
Acaba
Uygurların James Churchward tarafından "Batı Diyarları" Uygarlığının temel
insanları olarak seçilmesi bir tesadüf mü ? Halbuki, Uygur kayıtları, yalnız
içerdikleri işaretlerden dolayı, "Batı Diyarları" nın insanlığın Ana Diyarı
olduğunu kanıtlamaya ve bundan kuşku duyanları ikna etmeye kafidir. ( 13 )
Mu'nun Çocukları - Uygurlar
Amerikalı arkeolog
William Nevin tarafından Nevada eyaletindeki kayalıklarda, üzerine
kazınmış olarak yapılan birçok işaretler bulunmuş ve çoğunlukla
Naga, Uygur
karışımı hiyeratik yazılar olduğu düşünülmüştür.
Bunların bazıları dağların
yükselmesinden önce yani, Mu 'nun batma tarihi olan 12.000 yıl
öncesine denk
gelmektedir. Bazıları ise dağların
yükselmesinden sonra yazılmıştır. ( 14
)
Nevada koleksiyonunda yer
alan Uygur işaretlerini şöyle sıralamak mümkündür.
No. 12 Uygur – Mayalarının dini işaretidir. (
15 )
No. 15 Ana Diyar Mu 'nun alfabesiyle aynen, H
harfini ifade eden Uygur işaretidir. ( 16
)
No. 22 Güneşin ışık menzilinden çıktığını ifade eden
Uygur işaretidir.
No.
23 "Mehen" yani "insan" anlamını
ifade eden Uygur işaretidir.
(Uygurca Mu harfı )
James
Churchward, Meksika 'nın Xochicalco pramiti üzerindeki, yeryüzünde ilk çiftin
yaratılmasıyla ilgili birçok kabartma yazıları sıralayarak, Uygur dilindeki Mu
harfının evrimini şöyle izah etmektedir.
İlk sıra : Uygurların bir, iki ve üç sayılarını ifade etmek için kullandığı
çizgilerdir. Bu çizgiler dikey olarak da kullanılmıştır. ( 17
)
Görülüyor ki, on rakamının
şekilleri veya kabartma yazıları (glifleri) Hint kökenli değil, Ana Diyar – Mu
kökenlidir. Bu rakamlar orada "temel sayılar" olarak bilinse de, aynı zamanda "
İnsanın tek bir tanrıdan yaratılışı" olarak aktarılan gizli anlam da taşır. ( 18
)
İkinci sıra : İkili ilke dahil edilen insanı anlatan bir Uygur
glifidir. İki cinse ayrılmadan önceki insan : bu şekilde
ifade edilmiştir.
Rus arkeolog Р. К. 18 – 20.000 yıl önceki Uygur başkenti Karahoca ( Yarkoto )
harabelerinden, ilk insanın ikili ilkeyle yaratıldığını ifade eden bir resim
bulmuştur. Çin kaynaklarına göre bu resim, 19.000 yıl öncesine aittir.
Muhtemelen bu husustaki en eski kayıttır. ( 19 )
Kadimi Uygurların ilk insanın ikili ilkeyle yaratıldığı hususundaki anlayışları,
Kuran'ı Kerim ve Tevratı Şerif 'de de kabul edilmiştir.
Kuran' ı Kerim' in Nisa
Süresi' nin 1. Ayet' inde diyor ki
:
Ey İnsanlar ! O Rabbinize karşı gelmekten
sakının ki sizi bir tek nefisten ( ilk babanız Adem' den ) yarattı, ondan ( da
yine onun ) eşini ( ilk ana' nız Havva' yı ) yarattı ve bu ikisinden bir çok
erkekler ve kadınlar
türetti…
Tevratı Şerif 'in
Tekvin Süresi 2. Bap 21, 22 ve 23 ayetlerinde diyor ki
:
Ve Rab Allah adamın üzerine derin
uyku getirdi, ve o uyudu; ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı, ve yerini
etle kapadı; ve Rab Allah adamdan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı, ve
onu adama getirdi. Ve Adam dedi : Şimdi bu benim kemiklerimden kemik ve etimden
ettir; buna Nisa denilecek, çünkü o insandan
alındı...
Tevratı Şerif ' de " Eden Bahçesi " diye
adlandırılmış efsaneler, aslında Yucatanlı Mayalar, Mısırlılar, Hindular,
Chaldeanlar ve Uygurlar tarafından yazılıp, sonradan İsraillilerce kopyalanan,
Ana Diyar 'ın yıkılışıyla ilgili hikayelerdir. ( 20
)
Üçüncü sıra : şekli,
fakat erkek cinsi ilkesi dahil edilen insanı anlatmaktadır. Cinsiyet vurgulamayı gerektirmeyen durumlarda
sadece Uygurca Mu harfı olan
şekli
kullanılmıştır.
Uygur dilindeki Mu harfinin evrimi
1. Nagaca Mu
2. Uygurca Mu
3. Sağ bacağının uzatılmasıyla oluşan ikinci değişiklik
4. Çinlilerin
eline geçtiği son şekil. ( 21 )
Not :
2. Söz konusu
eski Uygur yazıları Çin ve Rus kaynaklarında biraz farklı yorumlandığı için
Tursun Rahimov 'un Rusca – Uygurca Lugat 'ına eklenen Eski Uygur Alfebesi
de ayrıca verilrmiştir.
(Çin dilindeki "insan" anlamı taşıyan " - ren " ve "
- min " yazıları, Uygur dilindeki Mu harfinin sol sağ
bacaklarının birleştirelerek uçlanmasıyla "
- ren " olarak, "Mehen" anlamının ses tercümesiyle
"
- min "
olarak şekillenmiş olabilir. Zaten, "insan" ın iki cinse ayrılmadan önceki ifade
şekli
da, Çincedeki "
- min " 'nin şekline çok benzemektedir. O halde, İnglizcedeki
"Man" , Çincedeki "
- min " kelimelerinin
hepsi eski Uygurcadaki bu "Mehen" 'den kaynaklanmış olabilir.
)
Çin dilindeki " çatallaşan
şeyler " anlamı taşıyan "
- ya " yazısı da aslında
eski Uygur dilinde "dağ" anlamı taşıyan, serbest tarzla "yükseldi" diye okunan "
" işaretinden kaynaklanmıştır.
Eşkenar
üçgen aslında, ilkel insanlara Mu topraklarını oluşturan üç ayrı kara parçasının
yani Batı Diyarlarının nasıl meydana geldiğini izah etmek için
kullanılmıştır.
Dolayısıyla, öğreti ve
dinsel kavramları Uygurlardan alan Çinliler de, Konfüçyus zamanında "
" yerine
"
" kullanmışlar ve bunu
"Büyük Terim", "Büyük Birim" ve "Büyük
" diye adlandırmışlardır. "Büyük Terim" veya
" Büyük Birim" Üç 'ü kapsarmış, biri üç olmuş, üçü bir olmuş şeklinde izah
edilmiştir. ( 22 )
No. 28
Bir Uygur işaretidir, ama ne anlamı taşıdığı
bilinemiyor
No. 29
X harfi ifade eden Uygur
işaretidir.
No. 30
Sert veya zorluk anlamı taşıyan Uygur
işaretidir
No. 31
Göğün yerin üstünde olduğunu ifade eden Uygur
işaretidir.
No. 36
Alttan gelen ateşler anlamındaki Uygur işaretidir. ( Çin dilindeki "ateş"
anlamı taşıyan "
- huo " yazısı, bu Uygur
işaretinin ta kendisidir. )
No. 37
Kalabalığı anlatan Uygur
işaretidir. Mısırlılar yaprağı ters çevirerek, sapı ucuna getirerek
kullanmışlardır.
No. 42
Ana Diyar Mu 'nun alfabesiyle aynı şekilde, H harfini ifade eden Uygur
işaretidir.
James Churchward' a göre, en eski yazı,
üzerindeki astrolojik tarihlere göre 70.000 yıllıktır ve Tibet 'te Himalaya
manastırlarında bulunmaktadır. ( 23
)
William Niven' in Meksika tabletler
üzerindeki Uygurca hiyeratik yazıları şöyle sıralamak
mümkündür.
Kuş gözü şeklinin Serbest okunuşu " Ra" dır. Tanrı 'nın
tekliğini ve güneşi ifade eden Uygur işaretidir.
Bu
işaret 50, 163, 277, 386, 694, 848, 988, 1006, 1049, 1054, 1055, 1066, 1079,
1086, 1107, 1217, 1219, 1254, 1256, 1267, 1300, 1994, 2009, 2015, 2016 Nolu
tabletlerde de dahil edilmiştir. ( 24 )
2600 tabletten
oluşan bu koleksiyona dahil edilen 30 tane kuş çizgileri Uygurlara aittir. Çünkü
bu çizgilerde kuşun gözleri, Uygurların Tanrının tekliğini ifade etmek için
kullandığı güneş işaretiyle çizilmiştir. ( 25 )
şekli, dört büyük ilksel gücü sayısal olarak ifade eden Uygur rakamıdır. ( 26
)
Ayrıca, New Grange duvarlarına kazınmış
olarak bulunan şekli, "bir yere gitmek" anlamındaki Uygur
işaretidir.
şekli, ise " bir yerden gelmek" anlamındadır. ( 27
)
2379 Nolu tabletteki,
kadının erkekten yaratıldığını ifade eden bu
evrensel işaret, eski Uygur yazılarında da karşılaşılan hiyeretik yazıdır. ( 28
)
1256 Nolu tabletteki işaret,
Naga ve Uygur tarzlarında karışık kullanılan anahtar taş şeklindeki gizemli
yazıdır. Tanrı biri yarattı, bir iki oldu, iki üçü üretti anlamı, ezoterik
sayısal yazıyla ifade edilmiştir. ( 29
)
921 Nolu tablette, Uygurların 9 paylaşımlı genel
yüzdeleri anlatılmıştır. ( 30 )
Uygurlar, dünyanın en eski uygar
millelerinden biri olarak kabul edilen Çinlilere
uygarlık mirası bırakan halktır. Sadece 5000 yıllık maziye sahip olan
Çin
uygarlığı, aslında ecdatlarınca onlara aktarılan Uygur uygarlığıdır.
Bunu ispat eden yazmalar, Tao tapınaklarında hiç kimseye gösterilmeden özenle
korunmaktadır. Çin efsaneleri de Uygurlar' ın 17.000 yıl önce uygarlıklarının
zirvesinde olduklarını anlatmaktadır. Bu tarih, jeolojik olaylarla da uyum
sağlamaktadır. ( 31 )
Milattan 600 yıl önce yaşayan Çinli düşünür Lao Zu
tarafından yazılan Dao De Jing
( Fazilet Desturu ) adlı eserde de ilk insanın ikili ilkeyle yaratıldığı
hususundaki ifadeler, yukarda bahsedilen yazıtlarla ve vahiy edilmiş metinlerle
aynı şekilde " Tao ( Yol ) biri yarattı, bir iki oldu, iki üçü üretti, üçten bütün insanlık türedi " olarak
izah edilmiştir. Dao De Jing' in büyük kısmı, Mu 'nun ilhama dayalı
kutsal metinlerinin Uygurca kopyalarından yapılmış alıntılardan ibarettir. ( 32
)
Uygurlar, uygarlık üstünlüğünden dolayı ilk Çin
İmparatorluğunu, damarlarında Uygur kanı taşıyan ve büyük Uygur uygarlığından
nasibini alan kişilerce oluşturulmasına azmettiren halktır. Ne yazık ki, eski
Çinle ilgili tüm tarihi eserler, büyük Çin Seddini ( yani, o devirdeki Çin
hududunu ) inşa ettiren İmparator Ching Shihuang tarafından toplatılıp
yakılmıştır. ( 33 )
Uygurlar, tüm Arı ırkların (Arianların) atalarıdır
(Turan' larının oluşumundan onbinlerce sene önce olabilir ). Slavlar, Tötonlar,
Keltler, İrlandalılar, Brötonlar ve Baskların hepsi Uygur asıllıdır. Brötonlar,
Basklar ve gerçek İrlandalılar, Avrupa'ya Tertiyer ( Üçüncü zaman ) dönemlerinde
gelen Uygurların daha doğrusu manyetik felaket ve dağların yükselmesinden sağ
kalan Uygurların torunlarıdır. Çünkü, Uygur İmparatorluğu, Orta Asya ve Pasifik
Okyanusu' ndan Ural Dağları' na kadar olan toprakların tümünü dahil eden, Avrupa
'nın merkezi bölgelerine kadar uzanan ileri karakolları ve kolonileri bulunan
büyük bir koloni İmparatorluktur. ( 34
)
Schure Edouard'a göre,
Tufan 'dan sonra, Uygurlar 'ın bir kolu olan İskitler merkezden kopmuşlar ve
Avrupa 'da giderek yozlaşan bir devlet kurmuşlar. Günümüzden 5000 yıl öncesine
kadar varlığını sürdürebilmiş Naacalların İran ve Afganistan 'a göç eden
yandaşları, burada İskitler 'in diğer boyları ve sarı ırkla karışmış haldeki
Turanlılar ile birleşmiş ve büyük güç haline gelerek birlikte Hindistan 'ı işgal
etmişler. ( 34 A )
Uygurlar,
Dağların yükseldiği çağlarda, Hindukuş etrafındaki Afganistan dağlarından kaçan
Hindu arılarının ecdadıdır. Hippolyte Fauche tarafından çevirilen Eski
Hint kitaplarından Ramayana' nın anlattıklarına göre, " Hindistandaki ilk
halk, Ana Diyar – Mu 'dan gelen Mayalardır ( Mu 'nun göçmen çocukları ). Önce
Burma'ya yerleşip Naga olarak tanınmış, sonradan Hindistan' da Dakkan' a
yerleşip Danavarlar olarak bilinmiştir. " Tibet manastrındaki Naakal
yazmalarında, Mayaların Hindistan' a 70.000 yıl önce yerleştiklerinden
bahsedilmiştir. Bu durum Uygurların Burma 'yı kolonileştirmesiyle aynı tarihlere
rastlanmaktadır. ( 35
)
Uygurlar, Ana Diyar Mu 'nun " Ah ra ya "
kabilelerinden gelen arı ırkından, dolaylı yolla Medler ve Persileri oluşturan
halktır. Bunlar, dağların yükselişinden sağ kalan Uygur topluluklarından
İmparatorluklara dönüşmüştür. (Şahlık zamanın) İran bayrağındaki ufuktan
yükselen güneş amblemi, onların Uygurlar ve Ana Diyar - Mu ile ilgili olduğunu
göstermektedir. ( 36 )
Uygurlar, Ana
Diyar Mu 'nun iki beyaz kabilesinden biri olan " Quiche (Kişe) Maya" larından
dolaylı yolla Japonları da meydana getirmiş olabilir. Çünkü, Mu 'dan başlayan en
önemli kolonileşmeler, Arı ırıklarının ataları olan Uygurlar tarafından
yönetiliyordu. Japon bayrağındaki güneş amblemi de, onların Mu ile ilişkili
olduğunu göstermektedir. ( 37
)
Uygur ve Japon dillerinin gramer yapısındaki
benzerliklerden ve Japonca anlamların Çince ifade edilmelerinden, Japonların,
Çinlileşmiş Sarı Uygurlarla bir etnik ilişkisi olabileceği akla
gelebilir.
Uygurlar, Mu
uygarlığının temel insanları olarak Amerika kıtasında yaşayan Kızılderililerin
kökeniyle de bağlantısı olan bir topluluktur. Kızılderililer efsanelerinde de, onların atalarının
Amerika' dan çok uzaklarda, güneşin battığı tarafta, büyük denizin karşısındaki
bir diyarda yaşadıkları ve oradan Amerika' ya gemilerle geldikleri
anlatılmaktadır. Mihenk taşı olarak bilinen eski Kızılderililer yazısı da bunu kanıtlamaktadır.
Nevin' in Nevada Koleksiyonuna dahil edilen işaretlerin büyük çoğunlukla
Naga – Uygur tarzında olmaları bu bağlantıyı ortaya
koymaktadır. ( 38 )
Kanada 'lı araştırmacı Ethel G. Stewart' a göre, British
Columbia' da yaşayan Tlingit' ler ile Kanada' dan Meksika' ya kadar uzanan
topraklarda dağınık olarak yaşayan Atapaskan dili gurubuna mensup
Kızılderililer, Apaçiler ve Navahoların, Cengiz Han' ın ordularından kaçan Uygur
ve Nayman Türkleriyle onlara katılan Orta
Asyalı kabilelerin soyundan geldiği, yani 1233 'de Amerika 'yı keşfettiği
mevzubahistır. ( 39 )
Halbuki, James Churchward 'ın araştırmalarından, Uygur
ecdatlarının Amerika kıtasına yerleşmeleri Cengiz Han olayından ve Christoper
Columbus 'un Güney Amerika 'yı keşfetmesinden onbinlerce sene önceki hadise
olduğu anlaşılmaktadır.
Uygurlar, Uygur
başkentindeki Naakal kütüphanelerinde saklanan gizli arşivlerini, dış dünyaya
tamamen kapalı olan Tibet tapınaklarına taşıyarak korumayı bilen bir halktır.
Çünkü, Tibet bir zamanlar, Uygur imparatorluğunu bir parçasıydı. Bu hususta,
yaşlı rahip Rişi şöyle bir efsane anlatıyor :
"Doğu ve Kuzeydoğu Asya, büyük dalgalar tarafından silinip
süpürüldüğü çağlarda, Uygur başkenti de harabeye dönmüş, halkın hepsi boğulmuş.
Naakallerin Ana Diyar'dan getirdikleri büyük bir kütüphane de toprağa
gömülmüştü. Birkaç sene sonra, büyük dalgaların ulaşamadığı batı bölgelerdeki
Naakaller, başkentin harabelerine gittiler, tabletleri kazıp çıkartıp, batıdaki
bir tapınağa götürdüler. Dağlar yükselip, tapınak ve tabletler tekrar gömülene
kadar orada kaldılar. Aradan uzun seneler geçti. Dağların yükselmesinden
kurtulan Naakallerin evlatları gidip onları kazıp çıkardılar ve şimdiki
istirahatgahı olan tapınağa götürdüler" ( 40 )
KAYNAKLAR :
(1)(3)(5)(8)(18)(19)(20)(23)(28)(29)(30)(31)(32)(33)(34)(35)(36)(37)(40)
James Churchward : The Children of Mu, 107, 217, 20, 172, 106, 215, 193, 159,
140, 133, 55, 58, 70, 224, 61, 224, 227, 215, 122, 184, 207, 237, 245, 223 p.
Brotherhood of Life, Albuquerque, New Mexico, USA 1987
(4) James Churcward :
Batık Kıta Mu 'nun Çocukları 14, 15 s. Ege Meta Yayınları İzmir 2000
(6)
Satesson Hans Stephan : Batık Ülke Mu Uygarlığı, 87, 95, 99 s. RM yayınları,
İstanbul 1989
(7)(8)(9)(10)(13)(15)(16)(19)(25)(31) The Lost Continent of Mu,
Addendum 106, 251, 252, 53, 59, 106, 174, 177, 107, Addidum 66 p,
106p.
(12) Emet Derviş, Münevver Abliz : Uyğur Kılassik Edebiyatida Dayim
uçraydiğan Atalğularğa İzahat, 71 s. 86 s. Keşker Uyğur Neşiriyatı
1998
(14)(17)(19)(21)(22)(24)(26)(27)(38) The Sacret Symbols of Mu, 204, 107,
109, 110, 161, 124, 125, 69, 147, 157, 202, 209 p.
(34 A) Cihangir Gencer :
İzoterik Batıni Doktrinler Tarihi, 89 s. Gece Yayınları Ankara 1995
(39)
Eşref Bengi Özbile : Uygurlar 1233 'ten beri Amerika 'da, Türk Dünyası Tarih
Dergisi Ekim 1996, 118 sayı14 s. Ethel G. Stewart : The Dene and Na-Dene İndian
Migration - 1233 A.D. Escape dfrom Genghis Khan to America. 566
p.