Akla ve bilime davet

        Nevşehir'de şenliklerle anılacak olan Hacı Bektaş Veli 750 yıl önce bilimin önemini
        şöyle anlatıyor: "Bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Bilim bütün değerlerin
                                                                                                                üzerindedir."

                                                                                                      Dr. İsmail KAYGUSUZ

         HÜNKAR Hacı Bektaş Veli'nin yaşamı boyunca toplum için yaptığı onca güzel işler, birer keramet
  yumağı olarak günümüze taşınmıştır. Onları tel tel sağıp, her birinin dayandığı tarihsel ve sosyo -
  ekonomik özü ortaya çıkarmak; elle tutulur, gözle görülür ve hissedilir maddi temelleri saptamak
  araştırmacıların gerçek görevi olmalıdır. Bu ulu kişiyi, büyük Alevi - Bektaşi inanç ve düşünce
  önderini; 13. yüzyıldan çağlar aşarak günümüze ışık tutmuş bu tarihsel kişiliği, bilim ve akıl dışı
  söylenceler sarmalı içinde görmeye ve orada bırakmaya kimsenin hakkı yoktur. Yediyüz elli yıl önce:
  "Bilim bütün değerlerin üzerindedir ve bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır" demiş olan Hünkar'a
  bu kötülüğü yapmayalım. Ama ne yazık ki kötülüğün her türlüsü yapılıyor. Onun nesnel dünyasına girip
  tanıtmak gerekirken, işte bu yapılmıyor. 13. yüzyıl Anadolu'sunda yükselen sosyal ve siyasal
  mücadeleleri; Selçuklu - Moğol - Bizans ilişkilerini, çağın toplumlarının sosyo - ekonomik ve inanç
  yapılanmalarını iyi incelemeden bunu yapmak zaten olası değildir....

                                                                          Bu kişilikler Hacı Bektaş Veli olamaz!

         Hiçbir tarihsel kişilik, Hacı Bektaş Veli kadar, böylesine kişiliğine ve konumuna ters
  değerlendirilip, kendisine yabancılaştırılmamış ve üstüne aykırı giysiler giydirilmemiştir. Tarihe ve
  tarihsel olaylara bakış çarpık ve yöntemler yanlış olunca, ortaya farklı kişiliklerde Hacı Bektaş'lar
  çıkıyor: Namazında orucunda bir zahid, yani aşırı ibadet düşkünü şeriatçı Sünni Müslüman Ahmet
  Yesevi tarafından Anadolu'da Türklüğü ve Türkçeyi yaymak için gönderilmiş bir şeyh Anadolu'yu
  Türkleştiren ve İslamlaştıran alp erenlerin başı, bir fetihçi Beylerle sultanlarla uzlaşmış ve Osmanlı
  işbirlikçisi bir tarikat kurucusu Dünyadan elini eteğini çekmiş, tekbaşına inziva deliğinde "riyazat ve
  ibadetle iştigal edip" kerametler göstermiş bir ermiş Babai halk ayaklanmalarında gizlenmiş,
  ayaklanma bastırılınca birden ortaya çıkmış "meczup" ve korkak bir derviş...
         Yüzyılın başından beri hakkında yapılan araştırmaların büyük çoğunluğu, resmi "milli devlet"
  anlayışı ve Ortodoks İslam inancı çerçevesinde yapılmış. Bilimsellik adına yeni yapılan çalışmaların
  bile, geleneksel bilgilerin yinelenmesinden ve "filan araştırmacıya, filan yazar ve Prof'a göre"den
  öteye, bu çerçevenin dışında olduğu söylenemez. Yeni görüşler, değerlendirme ve yorumlar üretme
  gereksinimi duyulmadan, sadece alıntı ve dipnotlarla bilimsel inceleme ve makaleler yazılabileceğine,
  ya da bunlara "bilimsel" denilebileceğine biz inanmıyoruz. Onun içindir ki, Hacı Bektaş Veli'yi bu
  anlayış ve değerlendirmelerin hiçbiri tanımlayamaz. Çünkü bunların hiçbiri değildir. Çağları aşarak
  günümüze ışık tutan Hünkar'ın yolu, dünyasal yaşamı daha iyiye, daha güzele götüren bilimsel
  düşüncenin - materyalizmin ve aklın yoludur. Özellikle Ulu Pir bilerek ona inanan ve yolunu süren Alevi
  toplumu, Hünkar Hacı Bektaş Veli'yi çok iyi tanımalıdır.

                                                                                 Yüzbinler şenliklere akın edecek

         Ağustos ayının üçüncü haftasında üç gün sürecek olan Hacıbektaş ilçesindeki şenliklere
  yüzbinlerce Alevi - Bektaşi can akın edecek. Bunların büyük çoğunluğu bu resmi şenlik eğlencelerine
  katılmak için değil, Hünkar'ın dergahına gidecekler; Çilehane, Kulunçkaya, Pir Tepesi, Alıç ağacı,
  Beştaşlar, Hamurkaya gibi keramet söylencelerinde adı geçen yerler ziyaret edilecek. Türbelerde
  dualar edecek, temsili cemler yapacaklar. Hacı Bektaş Veli'den yeniden kerametler bekleyecek,
  "dildeki dilekleri, gönüldeki muratlarını" isteyecekler. Alevi toplumu da Hünkar'a bu gözle bakmayı
  sürdürürlerse, onun tarihsel kişiliği ve büyük insanlık önderliğini asla anlayamayacaklardır.
         Ve Hacı Bektaş Veli şenliklerinde Cumhurbaşkanı, Başbakan, iktidar ve muhalefet parti liderleri,
  bakanlar, kısacası tüm devlet erkanı hazır bulunacak. "Alevilerin birinci sınıf (!) vatandaşlar olduğu"
  (Devlet en yetkili ağızdan vatandaşlarını sınıflara ayırdığını itiraf etmiştir. Eğer Aleviler birinci sınıf
  (!) vatandaşlarsa, 2. 3. 4. vb. sınıfları da açıklamalıydı bu yetkili ağız) üzerine nutuk atacak.
         Hacı Bektaş Veli'nin Alevi toplumuna, "Eline, beline, diline sahip ol" gibi bireysel ahlak kuralı
  olarak hediye ettiği, "İncinsen de incitme" sözünü yineleyerek Alevileri edilgenliğe, boyun eğmeciliğe
  itmek için tatlı diller dökecek. (Bu en yetkili ağız, eğer samimi olsaydı, Hünkar'ın manevi huzurunda,
  Alevilere yapılan baskı, zulüm ve haksızlıklar için toplumdan özür dilerdi. Onlara Hacı Bektaş'ın "Bir
  olalım, iri olalım ve diri olalım" toplumsal ilkesini anımsatırdı.) Hatta "Hacı Bektaş'ın, Yunus'un gittiği
  yolu benimsedikleri" yalanlarını atacak ve sanki sorun orada düğümleniyormuş gibi "Yavuz ile Şah
  İsmail'in barıştırılacağı" türünden saçma sözler edeceklerdir. Hacı Bektaş Veli'nin, "Anadolu'da
  Türklüğü, Türkçeyi ve İslamlığı yayan, büyük Türk - İslam büyüğü olarak, onu izleyen Alevi -
  Bektaşilerin, Sünni Müslümanlardan farkı olmadığını" sıkılmadan söyleyeceklerdir.
 

home so pela seri