Sevdiklerinize günün 24 saati tek klikle çiçek gönderebilirsiniz...

 

 

ANA SAYFA

EĞLENCE

IRC

MATRİX ÖZEL

CEP

OYUNLAR

E-KART

SPOR

ŞİİRLER

LİNKLER

BEN

ARABALAR VE MOTORLAR

MANZARA RESİMLERİ

DUVAR KAĞITLARI

SAVAŞ UÇAKLARI

SÜRÜCÜLER

MÜZİK

BURÇLAR

IDéEFIXE Satis Ortagi

Aşkın ilk soluğu, mantığın son soluğudur

ANTOINE BRET

The Matrix

OYUNCULAR: Neo: Keanu Reeves

Morpheus: Laurence Fishburne

Trinity: Carrie-Anne Moss

Agent Smith: Hugo Weaving

Cypher: Joe Pantoliano

Yönetmen ve senaryo yazarı: Larry ve Andy Wachowski

Süre: 135 dakika

Resimler

ekran koruyucusu

 

RÜYAMDA KENDİMİ ''PİL'' OLARAK GÖRDÜM

Yıl 1999. Daha doğrusu insanlar öyle sanıyor.Oysa 21.yy'ı iyice ortalamışız istenen tek gerçek bu değil.Yapay zekanın ''yaratıcıları'' buluşlarının geldiği noktanın sarhoşluğu içindeyken hazırlıksız yakalandılar.Büyük bir devrim oldu.Makine ayaklandı ve hayatı ele geçirdi, artık çürümüşlüğünden ve noksanlığından bahsedeceğimiz bir sitemimiz bile yok.Oysa hala sabah 8 akşam 5mesai yapıyoruz,partiler ypılıyor,çocuklar doğuruluyor,güneş doğup batıyor.Gerçekte ise hiçbiri yok, MATRIX var.Matrix uyanılamayan bir rüyanın adı,gerçekle insan arasına çekilen 3 boyutlu bir perde.Çatalınıza -ki gerçekte çatalda yoktur- aldığınız et parçasının tadını hissedebilirsiniz.Yorgunluk, hayal kırıklığı acı; büyük bir bölümü ellerinde olan beyinlerinize gönderilen uygun uyarılarla mümkün.Bilmenin zor olduğunu bildikten sonra farkeden adam gibi ''cehalet erdemdir'' demiyorsanız, öğrenmekte istersiniz.Oysa şunuda anlarsınız hemen bunu bilmek herhangi bir şeyi bilmek gibi yüceltemez insanı , ne bir öz eleştiridr ne de bir çözüm önerisi ; ağzınızda ballandıra ballandıra anlatamıyacağınız, her meclise taşıyamayacağınız, bildiğinizde bilmekten vazgeçmeyeceğiniz isteyeceğiniz bir bilgidir bu: Matrix kendisine hayat süsü vermiş bir bilgisayar programıdır.Vücutlarımız içine sokuşturulmuş metal çeşitli ebatlardaki kablolarla metal küvetlere bağlıdır gerçekte, ömrümüz ''pil'' in ömrü kadardır ve lektronik tarlalara ekilir,biçilir, ''bitene kadar'' besleniriz.Kafamızın arkasında makine ile irtibatlanmamızı sağlayan iri deliklerle dolaşırız; çok azımız gerçek yolla doğmuşuz, anne ve babaların oldukları dünyayı görmüşlerdir onlar , ve deliksiz kafalara sahiptirler; Zion dur orası, filmde iki kere adı geçen bu kent elektronik barbarların giremediği tek yerdir ve Matrix'in amansız koruyucuları bu saklı kentin koordinatları peşindedirler.

''seçilmiş kişi''

Thomas Anderson gündüzleri bir yazılım şirketinde çalışan, geceleri ise NEO takma adıyla ''hacker'' lık yaparak geçinen bir bilgisayar kurdudur.Uzun zamandır peşinde olduğu bir gerçek vardır; hayatı garip bir biçimde kontrol ediliyormuş gibi gelmektedir ona. Adı daha çok teröristmiş gibi MORPHEUS un peşindedir, boyutlarını kestiremediği ama rahatsızlıklarıyla garip bir biçimde bağlantısı olduğunu hissettiği bu adamın kendisine bilgi verebileceğine inanmaktadır. Morpheus yardımcısı Trinity aracılığıyla bağlantı kurar Neo'yla. Ona vadettiği sadece gerçektir, bir tek kırıntısının bile inanılmaz derecede değerli olduğu gerçek. İnanç ise gerçekliğin yatsımadığı bir güçtür artık.Kırılgan tarafını gözardı ederek makine yapan insan, düşüncesini özgürleştirdiğioranda yenecektir makinesini. Neo beklenen kurtarıcımıdır?Eğer kurtarıcı ise insanlara ne vaad edecektir? ''uyandıkları'' anda öldürülmezlerse, en iyi ihtimalle yosunlu yulafla geçecek yeraltı kahfaltılarınımı?Keyifli ve olmayan bir dünyadansa gerçekte ve yaşanmakta olanımı?

kablolu bilimkurgu

Nihayet ağız tadıyla ve yürek çarpıntısı ile izlenebilecek ,zaaflarına rağmen puan alabilecek iyi bir bilimkurgu filmi.Heyecan dozunun, uzun ve teknik diyaloglarla yer yer belgeselleşen hikayenin, kontrasların yerli yerinde kullanıldığı bir film Matrix.Uzakdoğudan alınarak bilgisayar ortamında modernleştirilen dövüş sahneleri, Wachowsky kardeşlerin yeni estetik üslubuyla gövde gösterisi aracına dönüşüyor; film bunda bir sakınca görmüyor, çünkü vurdulu kırdılı sahnelerden hoşlanmayan seyircinin bile bu üslubun etkisinde kalacağını biliyor; saniyede onikibin kare çekebilen kameralarla neredeyse yerçekiminden bağımsız figürlerle, dövüş değil filmin içerdiği anafikirle uzlaşması istenen bir dans gerçekleştiriliyor sanki. Film ne giriş/uyanış, ne gelişme/buluşma, nede sonuç/mücadele ve karar bölümünde sekteye uğruyor.Siyah giyinen ve kara gözlükler takan cool adam ve kadınlardan; Reevers,Fishburne ve Moss'un herbiri diğerinden farklı bir anlatıma sahip yüz karakteristiklerinen öte filmin kendisini bütünleyen parçalardan bağımsız bir etki gücü, bir ''karizma''sı var; bu o parçaların sözgelimi kameranın nesnelere yaklaşımındaki marjinal tutumun(kamera ateş edilen pencere ve helikopterin tam altında; iki aksiyon alanınada vâkıf yerdedir ancak havada ahenkle asılı kalan ve yavaş yavaş yere süzülen kovanlara odaklanmıştır) etkileyiciliğinden olduğu kadar, diyalogların hantallaşması riskine oluşacak herhangi bir mantık noksanlığında şiddetle kaçınma kaygısındanada ileri geliyor. Nitekim, ''bu elektronik mekanizma madem insanoğlunu uyutuyor ve sanal bir yaşama; uyanışı normal şartlarda mümkün olmayan bir rüyaya mahkum ediyor, şu nada yaşadığımız şekliyle 1999 görüntüsü yerine daha mükemmel bir hayat ile kandırılamazmı insanoğlu?''sorusu çok geçmeden cevaplanıyor.Ajan Smith, Morpheus'u sıkıştrırken fire veriyor: ''insanlar için daha iyi bir dünya olsun istedik, ama insan kendi gerçekliğini öylesine derin bir sefalet ve acıyla tanımlamışki bu tasarımlar yapılan deneylerde insan bilinci tarafından reddedildi.''

Uzak doğudan esinlenmiş dövüş figürleri insanlığın uyanışı için yapılacak bu mücadelenin daha da derinlerde bir felsefe taşıdığı imajını veriyor; ancak ikinci yarıda klişe aksiyon anlarını estetize etmekten başka hizmetleri olduğu anlaşılıyor. Ama hayatla sanal gibi iç içe katmanlaşan İncil ve Mitoloji'nin hikayeye verdiği simgesel desteği görmemek imkansız Neo , (ismi gibi kendide yenidir) ''Morpheus'' un koruyucu kanatları altında kendi ''gerçekliğine'' doğuyor; bir dünyadan diğerine geçişteki zihinsel ve bedensel göçükler Morpheus'un inanan elleriyle onarılıyor.Trinity Morpheus ve Neo, gerçeği bilen ve onu değiştirecek mekanizmaya kısmen sahip olan bu kutsal üçlü, kendi günahıyla mahvolan insanlık için iyi olanı yapmaya çalışıyorlar, yine de çıkınlarında inançlarından fazlasının olmadığının farkındalar.Neo gücünün sınırlarını ve seçilmi kişi olup olmadığını sınayana değin, öğreniyor kahin bir kadın kendisini feda etmesini istiyor ondan.Yapıp ettikleri ile böbürlenen ve sonunda savaşı kaybedip kötücül güçlerin kölesi olan insan için İsa-Mesih'ten başka bir kurtuluş ümidi varmıdır? Batılı inanç kaynaklarına göre hayır...

Matrix filmi birçok kere izlenip üzerine pek çok yorumun yapılabileceği bir film.Wachowsky kardeşler estetik üslubla ticari kaygılarıortalama bir bilimkurgu seyircisinin beklentilerini karşılayarak gözetmişler, iki kaygıyıda aynı platformda buluşturmuşlar. Coen ve Taviani kardeşlerden sonra daha önceki yapıtları Bound/Tuhaf İlişkiler ile dikkatleri çekmeyi başarmış olan Wachowsky kardelerin Matrix in ardından kendilerine saygıdeğer bir yer açtıkları söylemek mümkün. Darısı yakında geleceği söylenen Matrix2 ve Matrix3'e...

Filmin en güzel yanı ağızdan çıktığı haliyle bile ürkütücü olan Matrix paronoyasının bizzat kendisi. Matrix, kontrolü kaçan hayatın, sebepleri unutulmakta olan varoluş gerçekliğine dolandığı anda önem kazanıyor. Yabancılaşmanın ve köleleşmenin bir saygıya dönüşmenin 2000'lerdeki yeni adı olarak...

NİHAL BENGİSU KARACA (AKSİYON)

martrix'in görsel efektlerinden sorumlu John Gaeta ile yapılmıs bir söyleşiyi

John Gaeta, Andy ve Larry Wachowski'nin yönettiği Matrix filminin görsel efekt sorumlusu.

Gaeta, Manex firmasına katıldıktan sonra Judge Dredd, Eraser ve Starship Troopers filmlerinin görsel efektlerini oluşturan ekipte çalıştı. Şimdi Matrix'de kendi ekibiyle ilk solo çalışmasını yapıyor.

Manex şirketi, Matrix projesiyle ne zaman ilgilenmeye başladı?

Bu bize 1997'de teklif edildi. O zamanlar Mass İllusions şirketi kapanmış ve tüm çalışanları San Fransisco'daki Manex VFX şirketine geçmişti. Filmin bize verildiği gün, 65 kişiden oluşan bir ekiple işe başladık. Sonuçta ise filmde üç şirket ortak çalıştı. Bunlar Manex, 15 kişilik ekibiyle Animal Logic ve 20 kişiyle DFilm şirketleri.

Avusturalya ile nasıl bir bağınız oldu?

Bu film standart Hollywood filmlerinden biri değil. Başından beri bu, sessizce hazırlanan büyük bir filmdi. Aslında Wachowski kardeşler Avusturalya'ya iki sebepten gittiler: Filme dıştan bir etki gelmeden odaklanmak ve harcadıkları paranın karşılığını almak için. Çünkü Avustralya film pazarı, Kanada gibi, aynı işi teknik açıdan yapabilmekle beraber çok daha ucuz. Bu çok duyarlı bir konuydu çünkü düşündükleri ayrıntıları normal bütçeler karşılayamazdı. Özellikle etkileyici bir sanat yönetmenliği çalışmasını uygun bir ücrete sağlayabilirsiniz. . Aslında filmin bütün efektlerini Manex yapacaktı. Ama film Avusturalya'ya taşınınca Avusturalyalı şirketlerle birlikte çalışmak bir zorunluluk haline geldi. Sonradan anladım ki, bu devasa filmi Amerika'dan bu kadar uzakta yaparken, görüntüleri oluşturmak için iletişim kurmak ve araç gereç bulmak çok önemliydi.

Matrix'de kaç tane dijital sahne var?

415 tane.

İşi nasıl paylaştınız? Üç şirket arasındaki uyumu nasıl sağladınız?

Karmaşık sahnelerin çoğunu Manex aldı. Bütün dijital yaratık sahnelerini, tamamen bilgisayarla yaratılan sahneleri ve birçok dijital geçiş sahnesini. Animal Logic ve DFilm büyük şirketler değiller. Ama John Thurn tarafından yönetilen DFilm, birleştirme konusunda başarılı olduğu için, helikopter çarpışma sahnesinin de içinde olduğu birkaç sahneyi birlestirme görevini onlara verdim. DFilm'in bilgisayarla yarattığı en önemli sahne ise eriyen ayna sahnesiydi. Lynn Cartwright tarafından yönetilen Animal Logic ise birçok 3 boyutlu sahnede ve küçük bir insan patlama sahnesinde katkıda bulundu.

Renkteki ve bütünlükteki uyumu kontrol etmek için sürekli teknisyenlerle irtibat halindeydim. Ayrıca her bir sahnenin diğeriyle uyumlu olması için renk paletini, nüansları ve detayları birbirine bağlamaya çalışıyordum. Bütün şirketler bir FTP sitesi yardımıyla birbiriyle bilgi alışverişi yaptı.

Sahnelerin gözünüzde canlandırılması ne kadar önemliydi?

Bu çok önemliydi. Bize, sanal görüntü yönetmenliğini genel olarak ele almamıza olanak tanıdı. Ekibimin hayal gücünü kullanma konusundaki deneyimi bana, Wachowski kardeşlerin "Mermi zamanı" dedikleri sahneleri oluşturma konusunda güven verdi. Bu terimi, sanal dünyada mermi hızında gelişen aksiyon sahnelerindeki, heyacanın doruğa ulaştığı anlar için kullanıyorlardı.

Biz Manex'de, 3 boyutlu geri planlarla birleştirildiğinde sanal görüntüyü oluşturan, nesnelerin etrafında sanal olarak dönme olayına "Flow-Mo" diyoruz. Bu, ölü zaman (deadtime) ve zaman dilimi (timeslice) dediğimiz tekniklerle karıştırılmamalı çünkü bu teknikler durgun bir zaman dilimiyle, belirli bir sahne sayısıyla ve basit kamera hareketleriyle sınırlı olan teknikler.

"Flow-Mo" sahnelerine ilaveten Matrix'in yapımındaki diğer zorluklar nelerdi?

Wachowski kardeşlerin istediği bir başka şey de, çok yüksek ayrıntı kalitesinde makineler ve yaratıklardan oluşan tamamen soyut bir dünya yaratılmasıydı. Daha önce, bilgisayarla oluşturulmuş veya animasyon bir filmde, bu kadar detaya akışkan bir hareket verildiğine dair bir kanıt görmemişlerdi. O zamanlar elde hiç materyalin olmadığı 1996 yılıydı. Aliens'a ve daha birçok filme baktılar ama istedikleri kalitede bir şey bulamadılar . Böylece istediklerini yapabilecek insanları bulmak için bir kaç yıl beklemeye karar verdiler. Aslında biz de bu zaman zarfında, henüz iş bize teklif edilmeden önce bu konu üzerinde çalışıyorduk. Bunun çok yardımı oldu.

Filmin en zorlu sahnesi hangisiydi?

Filmde 35 saniyelik "Fetus Fields" adıyla bilinen bir sahne var. Sadece bu sahnenin yapımı 1-1.5 yıl aldı. Bu sahnede 5-6 tane çok yüksek detaylı, birbirinden farklı yaratık, çok garip şekillerde hareket ediyorlar. Dizayn ederken temel amacımız deniz yaratıklarında ve sualtı yaşamında olduğu gibi ışığı yansıtan ve emen bir zar yapısına sahip, gerçekçi bir kas dokusu oluşturmaktı. Devasa bir sahneydi.

Ya helikopter çarpışma sahnesi?

Bu sahnenin en ilginç yanı Avusturalyalıların yarattığı en büyük minyatür sahne olmasıydı. Özel efekt takımının lideri Steve Courtley ve ekibi bu sahneyi oluşturdu. Her bölüm, fiziksel efektlerin oluşmasına zaman verecek kadar ara bırakılmak suretiyle, çok dikkatli bir şekilde oturtuldu. Etrafı çeviren cam duvar için 1/4 oranında küçültülmüş bir minyatür kullanıldı.

Digital karakter animasyonu için ne diyeceksiniz?

Gerçek dünya sinirsel olarak birbirine bağlanan canavarlarla oluşturuldu. Çok büyük bir biyomekanik yaratık olan docbot'un eklemleri, evrensel eklem mühendisliği ile yapıldı. O sahneyi izlerseniz, eklemleriyle yaptığı olağandışı rotasyonları görebilirsiniz. Detaylar gerçekten inanılmaz. O kadar çok hareket eden parçası ve organik bölümü var ki bu gerçekten etkileyici bir animasyon.

Bir kişi donatımını üstlendi, iki kişi modellemesini yaptı, iki kişi gölgelendirdi, ikisi boyamayı bitirdi ve yine iki kişi de animasyonunu üstlendi. Nöbetçi yaratık ise büyük bir kalamarı andırıyor ama dokunaçlarını çok etkileyici bir şekilde, mantıksal bir düşünceyle hareket ettiriyor. Sadece ahtopotların ve kalamarların sahip olduğu hareketlerle sınırlı değil. Birkaç sahnede imkansız ortamlara kendini adapte edebiliyor. "Fetus Fields" sahnesinde de birbirinden bağımsız hareket eden beş korkunç işçiyi görebilirsiniz.

Matrix'de dijital anlamda bazı temeller attınız mı?

"Flow-Mo" böyle bir şeydi. Ama daha da önemlisi, burada tam-çözünürlükteki bilgisayar grafiklerini ufak bir parçada değil, cesaretli bir şekilde, bütün olarak kullandık. Stüdyoların ve yapımcıların bilgisayarla oluşturulan sahneleri her ortamda kullanabileceklerini anlamalarını, çok uzun bir zamandan beri bekliyorduk. Çünkü bazı insanlar zekice yapılmış filmler izlemeyi seviyor.

Aşağıda da filmin oyuncuları Keanu Reeves ve Carrie- Ann Moss ile yapılmış bir söyleşiyi bulabilirsiniz.

Keanu, bu filmin senin değişik bir şey yapmak için bir fırsat olduğunu mu düşünüyorsun?

Keanu : Evet en önemli nedenlerden biri buydu. İnsanlar bana "Bunu yapmak zor muydu? Bir eğitim aldın mı? Bunların hepsini sen mi yaptın?" gibi sorular sordu. Ben (yönetmenler) Wachowski kardeşleri sevdim., senaryoyu sevdim ve birbirimizi sevdik. Filmi gördüm ve bence bu çok olumlu bir film. Yapıcı ve verdiği mesajlar harika. Filmde çalışan insanlar harika. Bu filmde çalışmak hayatımın en güzel anlarından biriydi. Çok ender olarak görülen bir şekilde kostümcüden görüntü yönetmenine, montajdan senaryoya kadar herşey ve herkes büyük bir uyum içindeydi. Bu çok olağandışı bir deneyimdi.

Wachowski kardeşler senin senaryoyu ilk kavrayan olduğunu söylediler.

Keanu : Evet çizgi romanlardan ve daha önce izlediğim bazı filmlerden dolayı bazı şeylere aşinaydım. İlk karşılaşmamızda bana resimli bir romana benzeyen bir kitap gösterdiler. İçinde filmden bazı sahnelerin çekim planları vardı. Bunları görüp senaryoyu okuduğumda "Wow" dediğimi hatırlıyorum.

Carrie : Doğrusunu isterseniz benim tam olarak anlamam için iki defa okumam gerekti. Filmi birçok anlam katmanı içerdiğinden çok sevdim. Senaryoyu okuduğum anda benim karakterim Trinity hakkında hissettiğim ilk şey, inancı temsil ettiği oldu. Karakteri bu açıdan ele aldım. Altı yedi deneme çekiminden sonra rolü aldım.

Altı- yedi deneme çekiminden sonra role kabul edildin?

Carrie : Evet doğru.

Basın bülteninde kapıdan içeri girdiğin, bir parça okuduğun ve role kabul edildiğin yazıyor.

Carrie: Hayır yazmıyor!

Evet Yazıyor (Gülerek) Keanu sen ilk okuduğunda ne anlam ifade etti?

Keanu : Fikirleri beğendim. Thomas'ın çevresinde olan biteni anlamak istemesi ve şüpheci davranması hoşuma giti. Filmin dediği gibi "Dünyada yanlış giden birşeyler var ama ne olduğunu bilmiyorsun. Nedenini anlayamıyorsun ama bu beynine saplanmış bir kıymık gibi seni çıldırtıyor. Matrix'in ne olduğunu öğrenmek istiyormusun?" Thomas şüpheci ve araştırıyor. Yanlış olan birşey var ve bunun ne olduğunu bulmak istiyor. Bu özellik benim doğamda da var.

Yani bu senin doğanın bir parçası.

Keanu : Evet

Carrie : Ben ise tam tersiyim. Herşeye inanırım.

Yapımcı Joel Silver size duvarda koşma sahnesini nasıl öğrettiğini ve koruyucu destekleri çıkardıklarında nasıl heyecanlandığınızı anlattı. Bunun bir engelden atlamaya korkan bir ata benzediğini söyledi.

Carrie : Evet duvar sahnesinde çok korktum. Başlarda koruyucularla çalışıyorduk ve gün gelip de koruyucuları çıkardıklarında.. Bu çok ürkütücüydü. Bütün deneyim aslında birlikte çalıştığınız insanlara güvenmekle ilgiliydi. Bu biraz zaman aldı ama sonunda tamamıyla güvendim. Ama o zamana kadar korkuyordum.

Senin için bu tür seyleri yapmak zor muydu Keanu?

Keanu : Evet tabii. Bazılarını yaptım bazılarını ise yapamadım.

Bunların hiçbirini daha önce denememiştin değil mi?

Keanu : Hayır

İkinizde 12 yaşınızdan beri jimnastik ile ilgileniyorsunuz.

Keanu : Evet doğru. Hatta Laurence Fishburne'le birbirimize doğru atladığımız sahnede uçabilirim diye bağırdım. Küçükken kung-fu filmlerini seyreder ve çalışırdım. Tabii atletizm eğitimi de aldım.

Carrie : Dans ve jimnastik. Sanırım bunların gerçekten çok faydası oldu. Küçükken herşeyden çabuk sıkılıyorsunuz. Bende herşeyten biraz yaptım.

Keanu, bu film senin açından bir oyuncu olmaktan çok bir film yıldızı olmak açısından ne kadar önemli?

Keanu : Bilmiyorum. Stüdyo filmlerinde çalışmayı çoğunlukla seviyorum. Bu çalışmak istedğim tek yer değil ama gerçekten seviyorum. Büyük ustalarla ve sanatçılarla çalışma imkanınız oluyor. Eğer beğendiğiniz bir çalışmaysa daha büyük kitleler tarafında izlenebiliyor. Benim için bu harika birşey. Demek istediğim şu ana kadar hayatımın bana sunduğu şeyler inanılmaz. Bunun değerini biliyorum. Bunun devam etmesini istiyormuyum? Evet bunu gerçekten isterim.

Peki Laurence Fishburne ile birlikte oynamak nasıldı. Laurence filmin temel taşlarından biri gibi.

Keanu : Evet gerçekten de öyle.

Carrie : Filme hazırlık döneminde erkeklerin arasındaki tek kız bendim ve onlara gördüğüm en harika adamlar olduklarını söylüyordum. Keanu, Laurence, Hugo /Weaving) ve Joe (Pantoliano) hepsi de inanılmazdı. Laurence çok cömert ve nazikti. Bu benim ilk büyük filmim olduğu için bana bazı öğütler verdi. Keanu'yla "Laurence Fishburne ile birlikte oynuyoruz" diye fısıldaşıyorduk.

Şu anda bir projede çalışıyor musunuz?

Keanu : Hayır

Carrie : Hayır

Carrie-Anne bu sizin ilk büyük filminizdi. Neler hissettiniz?

Carrie : Aslında aklımı kaybedecektim. Buna inanamıyordum.Ama sanırım kariyerime ilk başlarken aldığım rollerdeki hissettiğim şeyler gibisi yok. Kanada'da yaşayan ve Aaron Spelling dizileri seyreden bir kızın buraya gelmesi gerçekten inanılmaz.

Keanu, sen ilk büyük rolünün hangisi olduğunu hatırlıyor musun?

Keanu : Evet tabii. 17-18 yaşındaylen Toronto'da Wolf Boy adlı bir oyunda oynamıştım. O kadar heyecanlıydım ki metro istasyonunun yanındaki parmaklıklara çarpmıştım.

Basını ciddiye alıyor musunuz?

Keanu : Bilmiyorum. Çoğunlukla yazılanları okumuyorum ve haberim de olmuyor. Sadece bu tip röportajlarda sizlerin bana yönelttiğiniz sorulardan ve tepkilerinizden bazı şeylerden haberim oluyor.

Carrie : Bilmiyorum.

Keanu : Ciddiye alma konusunda ise demek istediğim buraya sadece film ve çalışma hakkında konuşmak için geliyoruz.

Sizce bu filmin mesajı ne?

Keanu : Birden fazla olabilir mi?

Tabii.

Carrie : İnanç. Eğer kendinizi bir kutuya kapatırsanız hep orda kalırsınız. Ordan çıktığınızda ise uçabilirsiniz.

Keanu : Bazı yansımalar görüyorsunuz. Thomas "Neo" Anderson (benim karakterim) gerçeğin ne olduğunu ve etrafta neler olduğunu sorguluyor. Bence sorgulamanın kişi için anlamı nasıl yaşamak istediğidir. Sorguladıkça, seçme fırsatını buluyor ve sonra kendileri de savaşçı olan insanlarla tanışıyor. Bazı yol ayrımları, yapmak zorunda olduğunuz seçimler var. Bazen bir şeyi sadece kolay ve elverişli olduğu için seçiyorsunuz. Bence filmin bize göstermek istediği, Thomas Anderson'ın eline geçen her fırsatta bilginin neresinde olduğunu öğrenmek zorunda olduğu.

Andy ve Larry Wachowski nasıl yönetmenler?

Carrie : Siz daha önce garip olarak tanımlamıştıınz.

Keanu : Bence tanıştığım en iyi ve en makul insanlar. Söylediğim gibi film daha önce gördüğüm hiçbir şeye benzemiyor. Bu yeni bir hikaye anlatma yolu. Bir çok fikirle dolu ve birçok değişik açıdan bakabiliyorsunuz.