BOP ve MAHİR KAYNAK

 

Bu bir kitap. Yalnızca yarısı bu konuya ayrılmış. Söyleşi formunda.

 

Mahir Kaynak, kendini konusunda uzman sanıyor ama hala Soğuk Savaş zihniyetinde. Rusya’nın eski SSCB olmaksızın ve Çin’in tek başına, her ikisi için de reel sosyalizm olmaksızın, güçlerini kavrayamıyor.

 

Örnekleyelim:

 

Osmanlı yıkılalı neredeyse yüzyıl oluyor. Bu sürede eski Osmanlı toprağı 40 küsur ülke, hala Üçüncü Dünya’da, hatta Dördüncü Dünya’da kaldığı için, onlar için kıble hala Türkiye ve İstanbul. Biz İstanbul’u beğenmiyoruz ama onlar için dünyanın merkezi. Ancak burada insan yerine konurlar. Paris’e gidemezler bile.

 

Yani:

 

Eğer kullanabilseydi Türkiye, eski bir imparatorluğun minicik bir parçası ama merkezi olarak bile, uluslararası siyasette çok çok etkili olabilirdi.

 

Bunu çok katla çarpın. Alın size, Rusya ve Çin.

 

Ancak Kaynak, en önemli saptamayı yapıyor: AB-ABD çatışması mevcut. Onu da eksik ve yanlış tanımlıyor ama bu ikilem Türkiye’ye yol açacak ikilemdir. Bizans entrikası yerine, Çin sentetik rasyonalizmi gerekli. Hile yapacaksın ama hilen yakalanınca, nedenlerini açıklayabileceksin de.

 

Bu konuya yoğunlaşalım:

 

Türkiye önümüzdeki onyıllarda dış ticaretinin önemli bir bölümünü AB ve ABD’den kaydıracak, çünkü onlara satacak bir şeyimiz yok ve alabileceklerimiz de sınırlı, özellikle enerjide.

 

Hiç hoşuma gitmeyerek belirtiyorum:

 

Brezilya ve Şili kokainden, uyuşturucu hammaddesi üreticisi Kolombiya’dan daha çok para kazanıyor. Petrol için de böyle. Türkiye’nin depolama ve işleme yetisini onlarca katına taşıması gerekli. Liberalizmde toplam kaybımız olan trilyon dolar ölçeğinin onlarca, belki yüzlerce katı ölçüde gelir sözkonusu.

 

ABD’ye askeri üs olmamızın kayıp değeri giderek küçülüyor. Yeter ki gizli anlaşmalar dışarı sızdırılsın. Elleri daraltılsın.

 

Geriye kalıyor AB. Onlara işgücü ihraç ettiğimiz ortadayken, edeceğimiz de ortada. Tamam, dandik teknolojilerini bize dayıyorlar ama biz de bunu Üçüncü ve Dördüncü Dünya’ya yapacağız, hatta yapmaya başladık bile. Bizimkiler, Carrefour’a giderken, onlar Tansaş’a gidiyor. (Bu konuda Çalık en öncü örnektir ve gizli dolar milyarderidir.)

 

Çin’le komşuyuz. Buna alışalım.

 

Burada hata, Avrasyacılık’ın muhafazakarlara kalmasında. Oysa, Manas ve Hitay gibilerin (liberal Batıcılar’ın) oraya gitmesi gerekli. Bu biraz da, ordunun Sabancı’ya gemi, Koç’a tank yaptırmasına benzeyecek ama sonuçta ulusal çıkarlar sözkonusu.

 

Dönelim Kaynak’a:

 

AB’nin kendisi dahil (savaştan korktukları için), ABD’ye karşıki askeri gücü konusunda herkes yanılıyor. Dünyanın en iyi uçaklarının hepsi AB yapımı, askeri ve/ya sivil farketmez. (Bakınız Airbus vs Boeing.) Helikopter konusu, teknolojik novum içeriyor, yepyeni sürprizler gelecek bu alanda.

 

AB’nin ABD’ye karşı ‘hayır’ diyememesinin tek nedeni aşağılık takıntısı. İki dünya savaşında da ABD, AB’yi kurtarmış görünüyor. O 60 yıl önceydi.

 

Neden bu kadar iddialı konuşuyorum? Çünkü beni asacak iktidar seçkinleri, yıllar öncesinde yazdığım düşünceleri benimsemeye başladı. O düşünceler o tarih momentliydi. 11 Eylül 2001 ve Irak işgali olmamıştı. ABD elini çok zayıflattı. Türkiye’nin pazarlık gücü olabileceği, önceden düşünülmezdi bile. Şimdi Çin usülü (bakınız Afrika’da yaptıkları), ‘kaşıkla verip, sapıyla geri almaca’ oyunu zamanı.

 

Öneri:

 

Bizim de şimdiden Afrika’ya açılmamız gerekli. Zenciler’in uyuduğu koşullarda, bizim işçiler çalışıyor. Bitkisel yağ plantasyonları için tam zamanı. 10 yılda sonucunu alırız ve o zaman 50 yıl öne geçeriz.

 

BOP değil, BAP (Büyük Avrasya Projesi).

 

Moment şimdilik ortada kesilsin.