Açıklama: Şiirin satılmasına gönlüm razı olmadı. Bu kitapçığı müessenin ikramı olarak koydum.

 

İSTANBUL DEMLERİ

 

İÇİNDEKİLER (1-2)

 

ÖNSÖZ (2)

 

1.        Dörtlükler (3)

Haziran 1993

 

2.        Bir İnsancık İçin Ölümün Gerçek Yüzü (10)

Şubat 1989

 

3.        Çay İçerken Ağlamak (5)

Eylül 1984

 

4.        Ellerim (4)

Ocak 1993

 

5.        Başaşağı Bir Aşk (4)

Temmuz 1991

 

6.        Şehr - engiz : Bir (7)

15 Mayıs 1993, 22.30

 

7.        Şehr - engiz : İki (7)

18 Mayıs 1993

 

8.        İşte Seçimsiz (8)

Mayıs 1993

 

9.        Yok (8)

Haziran 1993

 

10.     Ağıt (8)

Haziran 1993

 

11.     Başkalaşım (8)

Şubat 1993

 

12.     Ma Ezgileri (9)

Nisan 1993

 

13.     Yalnızlık Demleri . Bir (9)

Ağustos 1993

 

14.     Yalnızlık Demleri : İki (9)

Ağustos 1993

 

15.     Sevgisiz (16)

Mart 1994

 

16.     Akşam Demi (16)

Mart 1994

 

17.     Tut – (13)

Kasım 1993

 

18.     Hep Evsiz : Bir

Kasım 1993

 

19.     Hep Evsiz : İki

Aralık 1993

 

20.     Hüzn Demi : Bir

Kasım 1993

 

21.     Hüzn Demi : İki

 

 

22.     Tsunami Demleri (13)

Kasım 1993

 

23.     Dört Dörtlük Japonca (12)

         1994

 

24.     (----) (14)

Aralık 1993

 

 

25.     Bulut Demleri : Bir (14)

         Aralık 1993

 

26.     Bulut Demleri : İki (14)

         Aralık 1993

 

27.     27.

      

 

28.     Zikir Demi

         13 Ocak 1994

 

29.     Aşk Asla (14)

         Aralık 1993

 

30.     Hiç Aşk

         29 Nisan 1990

 

31.     ---

 

 

32.     Bir Yalnızca

         ?

 

33.     Z

 

 

34.     İman Tazelemek (13)

         Kasım 1993

 

35.     Z

 

 

36.     Buruk Yitmeler

         30 Ekim 1982

 

37. M

 

 

  38.İstanbul Song

      8 Mayıs 1992

 

39. Ölümde Aşk : 1 (17)

      Ocak 1995

 

40. Ölümde Aşk : 2 (17)

      Ocak 1995

 

41. Ölümde Aşk : 3 (17)

      Ocak 1995

 

42. Ölümde Aşk : 4 (17)

      Ocak 1995

 

43. Ölümde Aşk : 5 (17)

      Ocak 1995

 

44.

     

 

45.

 

 

46. 4 YÖN : Doğu (5)

       1995

 

47. Batı (5)

      1995

 

48. Kuzey (5)

      1995

 

49. Güney (5)

      1995

 

50. Oralar Buralar

 

 

51. Kİ'LER : Ki : Bir (11)

 

 

52. İ : Ki (11)

 

 

53.  Yarıyol (5)     

       Temmuz 1995

 

54. Dem - Gah

 

 

55. Küfr

 

 

56. Diazem ve Kolonya

 

 


ÖNSÖZ

 

1980’de 20 yaşındayken, platonik bir aşk nedeniyle, 1.000 küsur dizelik bir şiir yazmıştım. Kendisi için şiir yazılan dişi-kişi, şiirin varlığından hiç haberdar olamadı. Bendeki tek kopyasını, o zaman birlikte olduğum dişi yakmıştı. İkinci ve son kopyasını da, hediye ettiğim, sonradan evlenen, şiirin kendisine yazıldığını sanan ve geçmişini unutmak isteyen dişi tarafından yok edildi. Böylelikle; başka yere yanlışlıkla kopyalanmış son dörtlüğü dışında, o şiirden hiç bir iz kalmadı (zihnimde bile).

Bunun dışında, okumayı çok sevdiğim halde, son yirmi yıl boyunca şiiri okumayı, yazmayı ve özellikle de şiir yazan şairleri hiç sevmedim. Yine de, herşeye karşın, on yıl boyunca, 24’ümden 34’üme, 50 civarında şiir yazmak zorunda kalmışım. Tıpkı ironi gibi, şiirin de, çaresizlikten ve/ya aczden eylenen bir edim olduğunu düşünegeldim. Şiir, çözüm getirmez ama rahatlatır; gülmek veya ağlamak gibi… İroni güldürüyorsa, şiir ağlatır. O nedenle, bu derlemedeki şiirlerin tümü karadır. En acılı anlarımda ise, bırakın yazmayı, kımıldayamayacak denli travma geçirdiğim için, en diplerin şiiri, örneğin ölümümünki, yazılamadı: Henüz… Bundan sonrası, her on yılda elli şiirden, 85’ime dek yaşamayı umduğum için, 250 küsur şiir ve beş kitap daha demek olacak. Bunlar; giderek daha sade, acılı, ölümcül, kara, yaşlı, sakin, tevekküllü şiirler olacağa benzer. On yıl sonra, yeni elli küsur şiirle karşılaşmak üzere…

 

7 Temmuz 1994


DÖRTLÜKLER

 

1.

 

köpüğü ışığın

akıyor geceye

yazın kokusu

iyotsu ve rakılı

 

 

2.

 

yine yeni

gelir gider

kalır değişim , o da

başkalaşır sonunda

 

 

3.

 

ah , can

köpükleri titreşir

akan denizin

aynasında , kendimin

 

 

4.

 

akşam yere vuruyor

yer göğe

 

gök konuşur yıldızlarla

kapısında yolun evrene

 

 

5.

 

hepimiz bozcayız

varlıktan yokluğa

ışıktan loşluğa

azıcık da laciverdi

 

 

6.

 

lek'e  lek'e

    ben-ek  ben-ek

kop  uk    kop  uk

    köp  ük    köp  ük

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

7.

 

kalçası gecenin

     ne renk

ve nasıl sevişir

     uyku perileri

 

 

8.

 

bilmediklerimiz bilinemeyen

bildiklerimiz öğrettiklerimiz

gizem boş dünyamızda

bildiğini bilene

 

 

9.

 

kimi griyeyiz

az çok aciziz

yine de bir kırıntı

aştırır ötelere

 

 

10.

 

kokusu tortunun

kalmış , sen gidince

bulanık kıvamda

sallanır ayazda

 

 

11.

 

beynim döller mi

    beynini bir dişinin

tanımsız sen'i

    özlüyorum yokluğunda

 

 

 


ELLERİM

 

ellerim önümde

seyrediyorum ,

otuz iki yıl

ertesinde bile

çocuk elleri denli tazecik

           yine de

bertilmiş , incinmiş , çizilmiş

cildi soluk , tırnakları kırık

 

piyanist veya aşçı

olabilirdi bu eller

bir hiç oldular

 

ellerim yabancı

çok sevmiştim bedenimi

    oysa şu an

varlığıma inanmıyorum

ellerim bana yabancı

 

ellerim önümde seyrediyorum

ne çabuk bitmiş otuz iki sene

 

kahverengi sarı bir ten

dedemin dedesinin dedesi

Afrika'danmış , Habeş

korkmuşlar , babam

doğacak diye zenci

bana derdi , karam

 

ellerim kara

ruhum karanlık

yaşamım kararmış

      dışarıda

      güneş parlıyor

      kış ortasında

 

ellerim yemek pişirdi

            sökük dikti

            çamaşır yıkadı

            bok temizledi

            yazdı , yonttu

            çizdi , boyadı

ellerim hiç bir zaman

            köle olmadı

 

ellerim hiçlikte özgür

ellerim kara

ellerim güzel

 

ve ben onlara bakarak

hiçliğime yanıyorum

 

 

 

 


BAŞAŞAĞI BİR AŞK

 

Ölümden

      aşağıya yaşama

      gelecekten şimdiye

      olağanüstüden sıradana

bir aşk benimkisi

      sana

başaşağı

    

      devinimden durguya

      ezgiden suskuya

kendi halinde

      bir sevgicik seninkisi

 

benden sana gelen

köhne ve beyhudeden

       de çıkabiliyor

başaşağı bir aşk

ama hepsinden

de önde birşeylerde

 

… yalnızlık aşkındır

 

 

 

 

 

 


YARIYOL

 

bitti

yarıyolu ömrümün

sıfır noktasındayım

 

doğmuşum eksi sonsuzda

geçmişin hiçlik kapılarını

geçmişim ma'da

 

unuttum insanları

sevgili dost aile

sildim belleğimi

 

kaçıncı kez

yeniden başlamak

asal yalnızlığın umutsuzluğuyla

 

ölüm ufuk çizgimde

gidiyorum ayrılıyorum

                 uzaklaşıyorum

hakiki bilgi ve sevgi

                 beyindaşlarımdan

 

artık yol oluyorum


ÇAY İÇERKEN AĞLAMAK

 

Bir damla yaş

göz çukurlarımda,

-  çay idi

       damlayan

       porselen fincandan

       su tınılı - ,

buruk lezzetinde

acılar yaşanılan

 

yuvarlanıverdi boşluklara

kaybolup gidiverdi

benim gibi.

 

 

Dün’ü düşündükte

   yaşamak ve ağlamak

   ölümü , ölüme

   ve kabusu , kabusa

 

bitti gitti demek

ummak yinelenmeyecek

her şey yalnızca

çay içerken ağlamak

      şu an …

 

 


NALAN'A 4 YÖN

 

DOĞU

 

kıraç toprak

bölük pörçük

bozkır denli

ıssız sevdiceğim

 

yalnız sensiz

boşluk yokluk

ölüm denli

hiçlik sevdiceğim

 

giden gelen

pek kalmayan

şiir denli

hissiz sevdiceğim

 

 

 

 

 


BATI

 

ben sana karşı

sen bana karşı

ölüm orada

ikimize karşı

 

seni beklerken

sensiz demlerde

seni yitirmek

ölüm sensizlik

 

gün batıyor

yarıyol bitiyor

sen yoksun ya

beklemelerdeyim

 

giden gelen

pek kalmayan

şiir denli

hissiz sevdiceğim

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

KUZEY

 

soğuk boşluk

kışlak yokluk

kara gece

kuzey yönde

 

leke pençe

yırtar sihri

adsız dişi

bulur özün

 

erkek kişi

bekler hep hep

yüzü dönük

kutba donuk

 

dön gel küçük

ismin kondu

bul kendini

kal burada

 

 

 


GÜNEY

 

yazı henüz

bilmez yazı

sıcak günde

yok ağlayan

 

karanlığa ışık

kışa yaz

kısıra meyve

ola gönlüm

 

ikinci yarıyol

sonul adım

eğer varsa

sevgi sensin

 

dört yön

yedi renk

yüz yıl

olasın ikiye

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


ŞEHR -  ENGİZ : BİR

 

şehr-i İstanbul

yırtıyor ciğerini adamın

ister ak , ister kara

        ister sol-uyarak

        ister iç-erek

mazi-maz

ve ben-ereceğim

 

 

 


ŞEHR - ENGİZ : İKİ

 

beynimi dağladın

       şehr-i İstanbul

       kalemin ucu yanık

       ve gitmedim

       kalıyorum sende

 

geceleri kışları

       dayanılmaz kederin

       kaçasım gelir

       ölünce olsun

       bir gün terk

 

tsunamide sörf

İstanbul'da serserilik

       ve bir gece

       boynum kırık

       ölmüşeceğim

       bu kentin

       yetmiş yedi

       tepesinden birinde

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


(-------)

 

varlığı sil

düş hiçliğe

yok ölümün sonrası

yapayalnız ve yüzyüze

seninle yokluk

 

bumerang bayrak

dönerse bana geri

vazgeçip yenildiğim

sürüklerse beni

savaşa yeniden

yok ki yaşamdan emeklilik

 

İŞTE SEÇİMSİZ

 

 

 

 

 

YOK

 

Ölümün adı

       anılmasa da

sinmiş kokusu

       kalabalığa

 

yokluk acıtır

 

bezeli gece laciverdiye

uykusuzluk rüyasızlık

secdede teslimiyet

indifada isyan

hüzün kesiyor damar


AĞIT

 

yokluğunla boşum

 

sevgin nefret

acın bilgi

gelmedin ve gelmeyeceksin

 

unutamam

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BAŞKALAŞIM

 

acının dindiği yerde

artık yeni birisin

 

gidecek yol bitmez

eğer tükenmemişsen

 

boşlukta durgu

mekansız zamansız

değmemek birine

yokluğun vakumunda

 

orada acı da başka

metamorfoz da


YALNIZLIK DEMLERİ : 1

 

kırmız- akşam

ve gün bat-

kokuyor gecenin siya-

lac’i-ver-di bir akş-

 

kop ve köp-

apaçık : yalnız-

sen gelmedi ben bekledi

bilindi vuslat muhakkak

 

lezzet tenden ziyade

        Aşk’tan taraf

ölüm sen denli

çekiyor, değ bana

 

özledim gel

yol yarı

ötesi sen

teslim değerin

haksın , artık gel

 

bilinmedi var’yok

aşikar rayihası sen

o halde buluşmak

iki-nin arasında


YALNIZLIK DEMLERİ : 2

 

umut geldi umut gitti

dayattı tekillik yeniden

ben yok sen hiç

hep yalnızlık demleri

 

başla(t) bitir sürmesin

kalıcıdır aslolan

anın yakan boşluğu

sahte varlık dişi(l) idi

 

ölüme bir adım daha

arkada gençlik

önde yaşlılık

insan imkansızdır daima

 

sonsöz yazılmadı

asla noktasız

biliyorum böyleyi

haydi düşmek boşluğa

 

dört dörtlük başladı

dört dörtlük bitti

 

SEVGİ ve NEFRET İLE …

 

 

 

 

 

MA EZGİLERİ

 

titredi ve düştü

spazmın ezgisi

ölü doğurdu dans

bebek ma idi

 

yarın hep bireştirecek

öleni doğanla

yoldakiyse devinim

 

 

 

 

 

 

 

 


BİR İNSANCIK İÇİN ÖLÜMÜN GERÇEK YÜZÜ

 

Üşümek ürpertilerle

uzaklaşırken canın senden

kaçarsın çocukluğuna ,

an ve dün ve yarın yok

değemezsin mekana

 

ağır bir süreçtir ölüm

tükenip erirken

 

ölümle yüzleşmek

beyninde ve bedeninde

yaşanmış bir kaç ancıkla

çatlaksız mezarında katatoninin

 

seçmedim yokoluşu

katilim kimdi

ölüm bir beyaz dişi

düşlerimde ve

düşmansız bir savaş

hiçlikte

 

sıcaktır soluğu şeytanın

ödüyorum kefareti

yazarak yakarak kendimi

 

haykırıyorum çığlık çığlığa

ben minicik bir bebeğim


Kİ : BİR

 

ki ben

asal çarpansız

varlığı tanımsız

olumu olasız

 

ki sen

yanlış eşim

yirminci dişim

 

ki o

güzelliğe düşman

ve iyiye ve doğruya

biyografisi standart

 

ki biz

çift tekillikte

 

ki siz

alaturka sembiyözde

yoğaltarak herşeyi

sürersiniz sabitlikte

 

ki onlar

hakim , zalim , korkak

denizdeki balık

tarihteki halik

 

ki ben ve onlar

imkansız birarada

kirpiler misali

iyi bir savaş olsun bari

 

kibir bunun neresinde

birin kibirinde


İ : Kİ

 

ki şiir ile

İstanbul Demleri harelenir

şairsiz kanar sükut

 

de ki

 

ki anıları

İstanbul Günceleri arar

unutulmuş geçmişte

 

ki suretlerde

İstanbul Yüzleri gülmez

aslolan acıdır

 

ki , de :

mutluluk bir gün mutlaka

ama onlara değil

 

ki mukimat ikameti

İstanbullular inkarda

dönecekler elbet anaköye

 

ki , de :

anavatanım

İstanbul’dur , TC değil

 

ki çatlayarak zihni

İstanbul Serserisi kopar

boğulur temassız

 

ki , de :

sus ve öl

değil , doğrusu

ses ve öl

 

iki bunun neresinde

manzumunda nesrinde

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

DÖRT DÖRTLÜK JAPONCA

 

 

tsunami

 

dalga şoku yolculuğu

ekvatordan ta iki kutba dek

çarpınca deviriyor transatlantikleri

boğuyor Kuzey’i ve Batı’yı

 

 

şibumi

 

iç erincin ötesi

aç gönlünün kapısı

uç göklerin arkası

iç Lethe’nin suların

 

 

butoh

 

devinim dönencesi

yenilgi utancı

yokoluş süreci

pislik baştacı

 

 

ma

 

eksi sonsuz yokluk

artı değer düş-ünce

sıfır insan varlık

sanal köklü Evren


TUT-

 

tutun-ma-k umut-suz-luğa

ölüm-e tutun-mak gibi

            boşluk-ta yerçekim-siz

            dayan-ma-sız hiç-e

 

yok kimse , kalmadı neden

sonuç bitmek değil

            dizinin parçası

            aşabilir bütünü

ta ki öte/ye dek

ve gel yarın / yeni-belki

 

 

 

TSUNAMİ DEMLERİ

 

tekil değil , tümel

özel değil , genel

yazı-n ıraksak

ötelere ile’tile

 

          dene k i hakire

yanlışsın

    ve çirkin

       ve kötü

sus ve dinleme

    git ve unut

 

şiir , nefreti

kendinden

    insandan

        varlıktan

 

bin dehayı anlamış

    zerre

anlaşıla mutlak

 

bil ki ey hiç

tsunaminin cephesisin


İMAN TAZELEMEK

 

tefekkürün köruçuşu

gönülde kamikaze pikesinde

çakılır kimi ,

burnun ufuktan aşağıdaysa

tökezler sürçer

tıkanırsın gecede

 

düşman , en yakın-da

vurulmaz sevdiğine

seni yaksa da

yitirir hep iyi

 

tükenince kördüğümde

içsesi vicdanın

bilinmez ne yapmalı

öyleyse dur ve dinle

 

gelir yokluğun

pınarı ma’dan

tazeler imanını

taşır ölümden

öteye metini

 

 

 

(-----)

 

sessiz intihar

sıra pikede

duvara doğru

yol çıkmaz


HİÇ AŞK

 

asla aşk değil

insan hasreti

titretir zihni

asla aşk değil

 

           ıssızlığa sen

            sahrada vaha

            ya çöl , ya sel

            mi kaderim-iz

 

asla aşk değil

asla seni sevmek

asla ev değil

asla uyum

 

            öyleyse yok-um

 

 

 

(------)

 

asla ev değil

değil asla yalnız

     yol çok uzun

     yolcu çok bitkin

 

varacak yer yok

insan sürgünü için

     sürgün sürgün veriyor

     yeşerecek başkalaşım


BULUT DEMLERİ : 1

 

tepemde İstanbul bulutları

titreştiriyor günbatımını

yangın dumanı salınımında

yığılıyor boğuntu üzerimize

üflüyor rüzgar karabasanı

geliyor gece geçicice

 

hep sağ kalmak

acı değil artık

yanıyor karanlık

yazılıyor hiçlik

 

 

 

 

BULUT DEMLERİ : 2

 

lekelenen akışkan

çiziyor süreci

betim bulanık

varlık kaypak

 

                  rengi bozaheng

                  kokusu kusmuk

                  tadı zemheri

                  sözü metin

 

bir ileri buçuk geri

kas - tut - it

dönenceler öpüşür

fetret varmaz göğe


(------)

 

söz ölüm

temassız boşluk

varlık gergin

tütüyor yangını

                           

                             çocukluğun uzak günleri

                             ölümsüzlüğe kapı

                             yitiş unutuş

                             geri dönen ne

 

asla sahip değil , hep ait

eş/siz asal sevi-siz

ışık karanlık denli var

ve biri düş-ün-en


SEVGİSİZ

 

dokun bana

eğer varsan

 

         yetişkinliğin enkazında

         ölüme hammadde

         ömür

         yitik keşmekeşte

 

beyin düşünür

mide sindirir

kas yürür

 

          kışın kar demi

          ortasında yolun

          üşüyor gönlüm

 

gel ve istersen git

tek , bileyim olmayan seni


AKŞAM DEMİ

 

tsunamide sörfü

başaramamak değil

becermek yıkıcı

tam bir pirus zaferi

 

               beyninin sırtında

               binlerce an koşup

               yiyorsun kendini

               ma’dan emiyorsun varlığı

               ağzın ölüm doluyor

               soluğun yanık kokulu

 

gidemiyorsun büyükkent cehenneminden öteye

yitemiyorsun yalnızlıkta bir adada Pasifik’te

yaşam gurubunun morumsu ölüm ufkunda

umuyorsun acının biteceği tesellisini

 

                özlem sarhoşluğun unutuşuna

                mahrum bırakıp içkiden

                melankoliye yuvarlıyorsun zihnini

 

ve akşamın içinde mahzunsun

sonsuz sürgününde  , gece dinene dek


ÖLÜMDE AŞK

 

1.

 

bir Kürt kızı sevdim

o kara ben kara

canım İstanbul yanıyor arkımızda

 

aşkımız imkansız

her adım , ihanet herkese

                ve

sonsuzca vazgeçiş kendinden

 

 

 

2.

 

kılıç iner , kelle düşer

namlu sallanır gövde uçar

           hanım bey katline

           kurşunsuz gider

 

vardır ölümün binbir yüzü

           sonrakin yine kadın çizer

öyleyse eli titremesin

           vursun canım , ten üzre

           son ondan olsun

           düşmanımın yerine

 

 

 

3.

 

sevgi , ölürsün

nefret , yine ölürsün

ancak seçmediğinde özgürsün

 

gece ve buz

            dişi denli

            asla eşin değil

tek yol olmamak

 

kan , ter , gözyaşı ve meni

akıttığında erkeksin

sağ kalırsan da haketmiş

ah , yaşam hep adaletsiz

 

 

 

4.

 

yalnızlık aşkındır

ölümde aşk gibi

 

              bilmem iklimin kentimin

              ve beynimin sınırlarını

              sana ulaşamamak gibi


 

 

5.

 

sana aşkımı

yeşerirken dağlamak

dönüp gidivermek geriye

 

sevgin ölümdür

kölesin yaşama

sevin gereksiz

 

gönüllü zorunlu

bilgi adamı

gitmeli kendi yoluna

 

anlara değmek

sonsuz güzelse

süreksiz de hiçtir

 

kalmanı dilerdim

tahammülünü bir de bana

nefret de paylaşılır idi

 

acıdaş kaygıdaş candaş

bitene dek yoldaş

olabilmeliydik ortak düşümüzde

 

şimdi elde var sıfır

başlanandan azız

anılar işe yaramaz


DİAZEM ve KOLONYA

 

başka hiçbirşey değil

Diazem ve kolonya öldürdü

ruhunu abimin , iki yıl

Kağızman’da cezalı askerlikte

 

,

 

eğitim zayiatı arkadaşlar

militarist anüslü ibneler

çiğ sarmısaklı subaylar

eksi otuzda içtimalar

sıradan dayaklar

gümrah küfürlük aç açlar

 

,

 

geldi şafak 700

gelmez değildi ama

 

,,,

 

o şimdi

yirmi yıldır güzelizmirliyor

aynasını gecelerin

sürmenaj boyu deliliğinde

 

(25 Aralık 1999)

 


ÖLÜM DEMİ

 

                başkalaşım rüzgarı yaklaşıyor

intiharım da

                 yazık

 

(11 Mayıs 2001)