İÇİNDEKİLER (1-2)
ÖNSÖZ (2)
1. Dörtlükler (3)
2. Bir İnsancık İçin Ölümün Gerçek Yüzü (10)
3. Çay İçerken Ağlamak (5)
4. Ellerim (4)
5. Başaşağı Bir Aşk (4)
6. Şehr - engiz : Bir (7)
7. Şehr - engiz : İki (7)
8. İşte Seçimsiz (8)
9. Yok (8)
10. Ağıt (8)
11. Başkalaşım (8)
12. Ma Ezgileri (9)
13. Yalnızlık Demleri . Bir (9)
14. Yalnızlık Demleri : İki (9)
15. Sevgisiz (16)
16. Akşam Demi (16)
17. Tut – (13)
18. Hep Evsiz : Bir
19. Hep Evsiz : İki
20. Hüzn Demi : Bir
21. Hüzn Demi : İki
22. Tsunami Demleri (13)
23. Dört Dörtlük Japonca (12)
1994
24. (----) (14)
25. Bulut Demleri : Bir (14)
26. Bulut Demleri : İki (14)
27. 27.
28. Zikir Demi
29. Aşk Asla (14)
30. Hiç Aşk
31. ---
32. Bir Yalnızca
?
33. Z
34. İman Tazelemek (13)
35. Z
36. Buruk Yitmeler
37. M
39. Ölümde Aşk : 1 (17)
40. Ölümde Aşk : 2 (17)
41. Ölümde Aşk : 3 (17)
42. Ölümde Aşk : 4 (17)
43. Ölümde Aşk : 5 (17)
44.
45.
46. 4 YÖN : Doğu (5)
1995
47. Batı (5)
1995
48. Kuzey (5)
1995
49. Güney (5)
1995
50. Oralar Buralar
51. Kİ'LER : Ki : Bir (11)
52. İ : Ki (11)
54. Dem - Gah
55. Küfr
56. Diazem ve Kolonya
1980’de 20 yaşındayken, platonik bir aşk nedeniyle, 1.000 küsur dizelik bir şiir yazmıştım. Kendisi için şiir yazılan dişi-kişi, şiirin varlığından hiç haberdar olamadı. Bendeki tek kopyasını, o zaman birlikte olduğum dişi yakmıştı. İkinci ve son kopyasını da, hediye ettiğim, sonradan evlenen, şiirin kendisine yazıldığını sanan ve geçmişini unutmak isteyen dişi tarafından yok edildi. Böylelikle; başka yere yanlışlıkla kopyalanmış son dörtlüğü dışında, o şiirden hiç bir iz kalmadı (zihnimde bile).
Bunun dışında, okumayı çok sevdiğim halde, son yirmi yıl boyunca şiiri okumayı, yazmayı ve özellikle de şiir yazan şairleri hiç sevmedim. Yine de, herşeye karşın, on yıl boyunca, 24’ümden 34’üme, 50 civarında şiir yazmak zorunda kalmışım. Tıpkı ironi gibi, şiirin de, çaresizlikten ve/ya aczden eylenen bir edim olduğunu düşünegeldim. Şiir, çözüm getirmez ama rahatlatır; gülmek veya ağlamak gibi… İroni güldürüyorsa, şiir ağlatır. O nedenle, bu derlemedeki şiirlerin tümü karadır. En acılı anlarımda ise, bırakın yazmayı, kımıldayamayacak denli travma geçirdiğim için, en diplerin şiiri, örneğin ölümümünki, yazılamadı: Henüz… Bundan sonrası, her on yılda elli şiirden, 85’ime dek yaşamayı umduğum için, 250 küsur şiir ve beş kitap daha demek olacak. Bunlar; giderek daha sade, acılı, ölümcül, kara, yaşlı, sakin, tevekküllü şiirler olacağa benzer. On yıl sonra, yeni elli küsur şiirle karşılaşmak üzere…
1.
köpüğü ışığın
akıyor geceye
yazın kokusu
iyotsu ve rakılı
2.
yine yeni
gelir gider
kalır değişim , o da
başkalaşır sonunda
3.
ah , can
köpükleri titreşir
akan denizin
aynasında , kendimin
4.
akşam yere vuruyor
yer göğe
gök konuşur yıldızlarla
kapısında yolun evrene
5.
hepimiz bozcayız
varlıktan yokluğa
ışıktan loşluğa
azıcık da laciverdi
6.
lek'e lek'e
ben-ek ben-ek
kop
köp ük köp ük
7.
kalçası gecenin
ne renk
ve nasıl sevişir
uyku perileri
8.
bilmediklerimiz bilinemeyen
bildiklerimiz öğrettiklerimiz
gizem boş dünyamızda
bildiğini bilene
9.
kimi griyeyiz
az çok aciziz
yine de bir kırıntı
aştırır ötelere
10.
kokusu tortunun
kalmış , sen gidince
bulanık kıvamda
sallanır ayazda
11.
beynim döller mi
beynini bir dişinin
tanımsız sen'i
özlüyorum yokluğunda
ELLERİM
ellerim önümde
seyrediyorum ,
otuz iki yıl
ertesinde bile
çocuk elleri denli tazecik
yine de
bertilmiş , incinmiş , çizilmiş
cildi soluk , tırnakları kırık
piyanist veya aşçı
olabilirdi bu eller
bir hiç oldular
ellerim yabancı
çok sevmiştim bedenimi
oysa şu an
varlığıma inanmıyorum
ellerim bana yabancı
ellerim önümde seyrediyorum
ne çabuk bitmiş otuz iki sene
kahverengi sarı bir ten
dedemin dedesinin dedesi
Afrika'danmış , Habeş
korkmuşlar , babam
doğacak diye zenci
bana derdi , karam
ellerim kara
ruhum karanlık
yaşamım kararmış
dışarıda
güneş parlıyor
kış ortasında
ellerim yemek pişirdi
sökük dikti
çamaşır yıkadı
bok temizledi
yazdı , yonttu
çizdi , boyadı
ellerim hiç bir zaman
köle olmadı
ellerim hiçlikte özgür
ellerim kara
ellerim güzel
ve ben onlara bakarak
hiçliğime yanıyorum
BAŞAŞAĞI BİR AŞK
Ölümden
aşağıya yaşama
gelecekten şimdiye
olağanüstüden sıradana
bir aşk benimkisi
başaşağı
devinimden durguya
ezgiden suskuya
kendi halinde
bir sevgicik seninkisi
benden
köhne ve beyhudeden
de çıkabiliyor
başaşağı bir aşk
ama hepsinden
de önde birşeylerde
… yalnızlık aşkındır
YARIYOL
bitti
yarıyolu ömrümün
sıfır noktasındayım
doğmuşum eksi sonsuzda
geçmişin hiçlik kapılarını
geçmişim ma'da
unuttum insanları
sevgili dost aile
sildim belleğimi
kaçıncı kez
yeniden başlamak
asal yalnızlığın umutsuzluğuyla
ölüm ufuk çizgimde
gidiyorum ayrılıyorum
uzaklaşıyorum
hakiki bilgi ve sevgi
beyindaşlarımdan
artık yol oluyorum
ÇAY İÇERKEN AĞLAMAK
Bir damla yaş
göz çukurlarımda,
- çay idi
damlayan
porselen fincandan
su tınılı - ,
buruk lezzetinde
acılar yaşanılan
yuvarlanıverdi boşluklara
kaybolup gidiverdi
benim gibi.
Dün’ü düşündükte
yaşamak ve ağlamak
ölümü , ölüme
ve kabusu , kabusa
bitti gitti demek
ummak yinelenmeyecek
her şey yalnızca
çay içerken ağlamak
şu an …
NALAN'A 4 YÖN
kıraç toprak
bölük pörçük
bozkır denli
ıssız sevdiceğim
yalnız sensiz
boşluk yokluk
ölüm denli
hiçlik sevdiceğim
giden gelen
pek kalmayan
şiir denli
hissiz sevdiceğim
ben
sen bana karşı
ölüm orada
ikimize karşı
seni beklerken
sensiz demlerde
seni yitirmek
ölüm sensizlik
gün batıyor
yarıyol bitiyor
sen yoksun ya
beklemelerdeyim
giden gelen
pek kalmayan
şiir denli
hissiz sevdiceğim
soğuk boşluk
kışlak yokluk
kara gece
kuzey yönde
leke pençe
yırtar sihri
adsız dişi
bulur özün
erkek kişi
bekler hep hep
yüzü dönük
kutba donuk
dön gel küçük
ismin kondu
bul kendini
kal burada
yazı henüz
bilmez yazı
sıcak günde
yok ağlayan
karanlığa ışık
kışa yaz
kısıra meyve
ola gönlüm
ikinci yarıyol
sonul adım
sevgi sensin
dört yön
yedi renk
yüz yıl
olasın ikiye
ŞEHR - ENGİZ : BİR
şehr-i İstanbul
yırtıyor ciğerini adamın
ister ak , ister kara
ister sol-uyarak
ister iç-erek
mazi-maz
ve ben-ereceğim
beynimi dağladın
şehr-i İstanbul
kalemin ucu yanık
ve gitmedim
kalıyorum sende
geceleri kışları
dayanılmaz kederin
kaçasım gelir
ölünce olsun
bir gün terk
tsunamide sörf
İstanbul'da serserilik
ve bir gece
boynum kırık
ölmüşeceğim
bu kentin
yetmiş yedi
tepesinden birinde
(-------)
varlığı sil
düş hiçliğe
yok ölümün sonrası
yapayalnız ve yüzyüze
seninle yokluk
bumerang bayrak
dönerse bana geri
vazgeçip yenildiğim
sürüklerse beni
savaşa yeniden
yok ki yaşamdan emeklilik
İŞTE SEÇİMSİZ
Ölümün adı
anılmasa da
sinmiş kokusu
kalabalığa
yokluk acıtır
bezeli gece laciverdiye
uykusuzluk rüyasızlık
secdede teslimiyet
indifada isyan
hüzün kesiyor damar
AĞIT
yokluğunla boşum
sevgin nefret
acın bilgi
gelmedin ve gelmeyeceksin
unutamam
acının dindiği yerde
artık yeni birisin
gidecek yol bitmez
eğer tükenmemişsen
boşlukta durgu
mekansız zamansız
değmemek birine
yokluğun vakumunda
orada acı da başka
metamorfoz da
YALNIZLIK DEMLERİ : 1
kırmız- akşam
ve gün bat-
kokuyor gecenin siya-
lac’i-ver-di bir akş-
kop ve köp-
apaçık : yalnız-
sen gelmedi ben bekledi
bilindi vuslat muhakkak
lezzet tenden ziyade
Aşk’tan taraf
ölüm sen denli
çekiyor, değ bana
özledim gel
yol yarı
ötesi sen
teslim değerin
haksın , artık gel
bilinmedi var’yok
aşikar rayihası sen
o halde buluşmak
iki-nin arasında
YALNIZLIK DEMLERİ : 2
umut geldi umut gitti
dayattı tekillik yeniden
ben yok sen hiç
hep yalnızlık demleri
başla(t) bitir sürmesin
kalıcıdır aslolan
anın yakan boşluğu
sahte varlık dişi(l) idi
ölüme bir adım daha
arkada gençlik
önde yaşlılık
insan imkansızdır daima
sonsöz yazılmadı
asla noktasız
biliyorum böyleyi
haydi düşmek boşluğa
dört dörtlük başladı
dört dörtlük bitti
SEVGİ ve NEFRET İLE …
MA EZGİLERİ
titredi ve düştü
spazmın ezgisi
ölü doğurdu dans
bebek ma idi
yarın hep bireştirecek
öleni doğanla
yoldakiyse devinim
BİR İNSANCIK İÇİN ÖLÜMÜN
GERÇEK YÜZÜ
Üşümek ürpertilerle
uzaklaşırken canın senden
kaçarsın çocukluğuna ,
an ve dün ve yarın yok
değemezsin mekana
ağır bir süreçtir ölüm
tükenip erirken
ölümle yüzleşmek
beyninde ve bedeninde
yaşanmış bir kaç ancıkla
çatlaksız mezarında katatoninin
seçmedim yokoluşu
katilim kimdi
ölüm bir beyaz dişi
düşlerimde ve
düşmansız bir savaş
hiçlikte
sıcaktır soluğu şeytanın
ödüyorum kefareti
yazarak yakarak kendimi
haykırıyorum çığlık çığlığa
ben minicik bir bebeğim
Kİ : BİR
ki ben
asal çarpansız
varlığı tanımsız
olumu olasız
ki sen
yanlış eşim
yirminci dişim
ki o
güzelliğe düşman
ve iyiye ve doğruya
biyografisi standart
ki biz
çift tekillikte
ki siz
alaturka sembiyözde
yoğaltarak herşeyi
sürersiniz sabitlikte
ki onlar
hakim , zalim , korkak
denizdeki balık
tarihteki halik
ki ben ve onlar
imkansız birarada
kirpiler misali
iyi bir savaş olsun bari
kibir bunun neresinde
birin kibirinde
İ : Kİ
ki şiir ile
İstanbul Demleri harelenir
şairsiz kanar sükut
de ki
ki anıları
İstanbul Günceleri arar
unutulmuş geçmişte
ki suretlerde
İstanbul Yüzleri gülmez
aslolan acıdır
ki , de :
mutluluk bir gün mutlaka
ama onlara değil
ki mukimat ikameti
İstanbullular inkarda
dönecekler elbet anaköye
ki , de :
anavatanım
İstanbul’dur , TC değil
ki çatlayarak zihni
İstanbul Serserisi kopar
boğulur temassız
ki , de :
sus ve öl
değil , doğrusu
ses ve öl
iki bunun neresinde
manzumunda nesrinde
tsunami
dalga şoku yolculuğu
ekvatordan ta iki kutba dek
çarpınca deviriyor transatlantikleri
boğuyor Kuzey’i ve Batı’yı
şibumi
iç erincin ötesi
aç gönlünün kapısı
uç göklerin arkası
iç Lethe’nin suların
butoh
devinim dönencesi
yenilgi utancı
yokoluş süreci
pislik baştacı
ma
eksi sonsuz yokluk
artı değer düş-ünce
sıfır insan varlık
sanal köklü Evren
TUT-
tutun-ma-k umut-suz-luğa
ölüm-e tutun-mak gibi
boşluk-ta yerçekim-siz
dayan-ma-sız hiç-e
yok kimse , kalmadı neden
sonuç bitmek değil
dizinin parçası
aşabilir bütünü
ta ki öte/ye dek
ve gel yarın / yeni-belki
tekil değil , tümel
özel değil , genel
yazı-n ıraksak
ötelere ile’tile
dene k i hakire
yanlışsın
ve çirkin
ve kötü
sus ve dinleme
git ve unut
şiir , nefreti
kendinden
insandan
varlıktan
bin dehayı anlamış
zerre
anlaşıla mutlak
bil ki ey hiç
tsunaminin cephesisin
İMAN TAZELEMEK
tefekkürün köruçuşu
gönülde kamikaze pikesinde
çakılır kimi ,
burnun ufuktan aşağıdaysa
tökezler sürçer
tıkanırsın gecede
düşman , en yakın-da
vurulmaz sevdiğine
seni yaksa da
yitirir hep iyi
tükenince kördüğümde
içsesi vicdanın
bilinmez ne yapmalı
öyleyse dur ve dinle
gelir yokluğun
pınarı ma’dan
tazeler imanını
taşır ölümden
öteye metini
(-----)
sessiz intihar
sıra pikede
duvara doğru
yol çıkmaz
HİÇ AŞK
asla aşk değil
insan hasreti
titretir zihni
asla aşk değil
ıssızlığa sen
sahrada vaha
ya çöl , ya sel
mi kaderim-iz
asla aşk değil
asla seni sevmek
asla ev değil
asla uyum
öyleyse yok-um
(------)
asla ev değil
değil asla yalnız
yol çok uzun
yolcu çok bitkin
varacak yer yok
insan sürgünü için
sürgün sürgün veriyor
yeşerecek başkalaşım
BULUT DEMLERİ : 1
tepemde İstanbul bulutları
titreştiriyor günbatımını
yangın dumanı salınımında
yığılıyor boğuntu üzerimize
üflüyor rüzgar karabasanı
geliyor gece geçicice
hep sağ kalmak
acı değil artık
yanıyor karanlık
yazılıyor hiçlik
lekelenen akışkan
çiziyor süreci
betim bulanık
varlık kaypak
rengi bozaheng
kokusu kusmuk
tadı zemheri
sözü metin
bir ileri buçuk geri
kas - tut - it
dönenceler öpüşür
fetret varmaz göğe
(------)
söz ölüm
temassız boşluk
varlık gergin
tütüyor yangını
çocukluğun uzak günleri
ölümsüzlüğe kapı
yitiş unutuş
geri dönen ne
asla sahip değil , hep ait
eş/siz asal sevi-siz
ışık karanlık denli var
ve biri düş-ün-en
SEVGİSİZ
dokun bana
eğer varsan
yetişkinliğin enkazında
ölüme hammadde
ömür
yitik keşmekeşte
beyin düşünür
mide sindirir
kas yürür
kışın kar demi
ortasında yolun
üşüyor gönlüm
gel ve istersen git
tek , bileyim olmayan seni
AKŞAM DEMİ
tsunamide sörfü
başaramamak değil
becermek yıkıcı
tam bir pirus zaferi
beyninin sırtında
binlerce an koşup
yiyorsun kendini
ma’dan emiyorsun varlığı
ağzın ölüm doluyor
soluğun yanık kokulu
gidemiyorsun büyükkent cehenneminden öteye
yitemiyorsun yalnızlıkta bir adada Pasifik’te
yaşam gurubunun morumsu ölüm ufkunda
umuyorsun acının biteceği tesellisini
özlem sarhoşluğun unutuşuna
mahrum bırakıp içkiden
melankoliye yuvarlıyorsun zihnini
ve akşamın içinde mahzunsun
sonsuz sürgününde , gece dinene dek
ÖLÜMDE AŞK
1.
bir Kürt kızı sevdim
o kara ben kara
canım İstanbul yanıyor arkımızda
aşkımız imkansız
her adım , ihanet herkese
ve
sonsuzca vazgeçiş kendinden
2.
kılıç iner , kelle düşer
namlu sallanır gövde uçar
hanım bey katline
kurşunsuz gider
vardır ölümün binbir yüzü
sonrakin yine kadın çizer
öyleyse eli titremesin
vursun canım , ten üzre
son ondan olsun
düşmanımın yerine
3.
sevgi , ölürsün
nefret , yine ölürsün
ancak seçmediğinde özgürsün
gece ve buz
dişi denli
asla eşin değil
tek yol olmamak
kan , ter , gözyaşı ve meni
akıttığında erkeksin
sağ kalırsan da haketmiş
ah , yaşam hep adaletsiz
4.
yalnızlık aşkındır
ölümde aşk gibi
bilmem iklimin kentimin
ve beynimin sınırlarını
sana ulaşamamak gibi
5.
sana aşkımı
yeşerirken dağlamak
dönüp gidivermek geriye
sevgin ölümdür
kölesin yaşama
sevin gereksiz
gönüllü zorunlu
bilgi adamı
gitmeli kendi yoluna
anlara değmek
sonsuz güzelse
süreksiz de hiçtir
kalmanı dilerdim
tahammülünü bir de bana
nefret de paylaşılır idi
acıdaş kaygıdaş candaş
bitene dek yoldaş
olabilmeliydik ortak düşümüzde
şimdi elde var sıfır
başlanandan azız
anılar işe yaramaz
DİAZEM ve KOLONYA
başka hiçbirşey değil
Diazem ve kolonya öldürdü
ruhunu abimin , iki yıl
Kağızman’da cezalı askerlikte
,
eğitim zayiatı arkadaşlar
militarist anüslü ibneler
çiğ sarmısaklı subaylar
eksi otuzda içtimalar
sıradan dayaklar
gümrah küfürlük aç açlar
,
geldi şafak 700
gelmez değildi ama
,,,
o şimdi
yirmi yıldır güzelizmirliyor
aynasını gecelerin
sürmenaj boyu deliliğinde
(25
Aralık 1999)
ÖLÜM DEMİ
başkalaşım rüzgarı yaklaşıyor
intiharım da
yazık
(11
Mayıs 2001)