KASIMPAŞA’DA ALTKÜLTÜRLER

 

Veletler: Okul öncesi çocukları. Çok bollar. Büyüklerin hiçbir kuralına bağlı değiller. Sürekli gürültü modundalar. Anneleri onlarla başedemiyor. Üst komşumda 2 tane birden var. Kadıncağız günün 24 saatı çığlık çığlığa onlara bağırıyor. Tuhaf olan şey ise, onların da laf değil, ses yetiştirmesi, çünkü biri hiç konuşamıyor, diğeri ise çat pat konuşuyor. Bir bağırtıdır çağırtıdır gidiyor.

 

Çocuklar: İlköğretim okuluna gidiyorlar. Ana caddede olduklarından trafik polisliği de yapıyorlar. 2 hafta önce bir cuma herhalde yılsonu şenliği vardı. 4 şeritli caddede trafiğin canına okumuşlardı. Anneler ve veletler, arabalar sanki hiç yokmuşçasına, yolun ortasından yürüyorlardı. Daha da tuhafı, şöförlerin gülümseyerek beklemeleriydi. Sanırım Türk halkının çocuk sevgisi bir acaip, çünkü ben bile duruma kızacağıma güldüm.

 

Ergenler: Çok tehlikeliler. Mahalle halkının Beyoğlu ile düz temasta bulunan bölümü onlar, çünkü meslek liseleri Tünel civarında. Kriminaliteye çok yakınlar. Kızların birbirlerine ettiği küfürler benim bile yüzümü kızarttı. Popüler kültürün idollerine özeniyorlar ama görünüşleri, at penisindeki papyon gibi.

 

Evkadınları: Kesinkes alışverişi bilmiyorlar. Pazarda da her tür kumaş ürün karşısında, incik boncuk gören yerliler gibiler. Çarşaf tezgahında 1 saat geçirenlerini gördüm. Evkadınları aynı zamanda çok çocuk annesi. İyi bir ahçı olmadıklarını ise, apartmandaki kavrulmuş soğan kokularından çıkarabiliyorum, çünkü soğanın kokusu pişerken bin bir çeşit olabilir. Hani pembeleşmek denilen kıvamın da belli bir kosusu vardır ki bizim apartmandakiler onu yakalayamıyor.

 

Erkekler: Öküzler. Öküz oğlu öküzler. 30 yıllık İstanbul yaşamımdan sonra bana kültürün dibini gösterdiler. 1973-1977 arasında İzmir Alsancak kahve kültürüm çok güçlüydü. Bunlar kahvenin bile adabını bozuyorlar. Bu kadar izansızlık, bu kadar sopa düşkünlğü, valla bravo ve hayret.

 

Yaşlılar: Hep aynılar. Torunlar, nenelerini ve dedelerini şeker, ciklet ve çikolata ağacı niyetine kullanıyor. Cami avlusundakiler ise ‘ben bu boktan hiçbirşey anlamadan gidiyorum yahu’ modundalar.

 

Çingeneler: Gerçekten çok özgün bir altkültür. Bir kere beyazlaşıyorlar. Sonra türkleşiyorlar, yani yerleşik yaşam moduna geçenlerin sayısı giderek artıyor. Çingene olmayanların olağan işlerini yapanlarla çiçekçilerin bariz bir farkı var. Çiçekçiler tam Çingene. Bir de hafif kriminal olanlar, ayırsandıklarını bilmeksizin kolaçan-erkete modundalar.

 

Esnaf: Uzun süredir bu kadar kötü esnafı birarada görmedim. Biliyorum, çünkü ben de esnafım. Sinekli bakkal bile var. Onlarca ‘seç al 1 YTL’ci, onlarca nayloncu var. Lokanta bir tane ve feci kazık. Yalnız belirtmeliyim, çok önemli bir özel durum gördüm: Bir kadın seyyar manav vardı ama sanırım lezbiyendi ya da erkek Fatma idi. Genelde olmaz, sinekli bakkal, bakkal, büyük bakkal, süpermarket ve hipermarket fazlarının hepsi birarada mevcut ve kuşkusuz hepsi birden iş yapamıyor. Nalbur gibi, zanatkarlık işlerini yapan esnaf konusunun cahili, bir şey sorunca mel mel bakıyorlar.

 

Askeriye: Kuzey Deniz Saha Komutanlığı var. Merkez askeri binanın 1 kilometre çevresinde fotoğraf çekmek yasak. Tüm birlikler gibi, bölgenin ticaretini besliyorlar. Kazıkçı lokantanın müşterileri askerler. Esnafı epeyce zengin etmiş gibiler.

 

Kültür yaşamı sıfır. Sinema yok, kitapçı yok. Korsan kitapçı veya filmci de yok. Pornocu ve videocu bile yok. Ancak internet kafe var.

 

Boştagezer çok. Günün her saatı semtin her bölgesi hiçbir halt yapmayan insanlarla dolu. Emekli maaşı kuyrukları uzun. Henüz kapkaççı teşhis edemedim, belki kendi semtlerinde çalışmıyorlardır. Ancak havada genel bir suç eğilimi var. Ölümle sonuçlanabilecek kavga girişimleri gördüm.

 

Genel bir kendi halindelik egemen. Sudaki balık denli doğallar. Beyoğlu’nda bir kültür zorlaması vardır, burada aptallığın rahatlığı egemen. Yaşamımda kendime en çok hakaret edildiğini duyumsadığım, 2000’de bedelli askerlik yaparken, ‘üste para verip çalışma’ durumundaki aşağılanmadan daha ağırını hissediyorum. Yazar-entellktüel kimliğim, hiçbir biçimde dışarı ipucu sızdırmadığım halde, eziliyor. Proleteryanın yanlış tanımlanmışlığı burada kesinkes ortada.

 

(13 Haziran 2006)