abdi : deyim
ve adsam, ‘Allah’a, babaya (ve) devlete, itaatsizlik’ ki günümüz
Türkiye’sinde tersi zorunluluk sayılıyor. (20 Temmuz 2003)
açarsöz : yazın,
İng. ‘keyword’. (18 Eylül 2002) (Sözcükler: “Bu kitabın açarsözleri ‘dilbilim’,
‘sözlük’ ve ‘Türkçe’dir.”)
açarsözcük : yazın, İng. ‘keyword’. (18 Eylül 2002) (Sözcükler: “Bu kitabın
açarsözcükleri ‘dilbilim’, ‘sözlük’ ve ‘Türkçe’dir.”)
açık paradigma : bilim ve düşün, Popper ve Thomas Kuhn; dogmatik, skolastik, kapalı
paradigmatik öğretilerle uğraştı, çünkü eksik bilgiyi açıkseçikleştirme
çabaları onu bir hapis kıldı. Bunun karşıtı ‘açık paradigma’dır. Paul
Feyerabend onu denedi ama beceremedi. Eksik olan ipucu sanırım köksüzlük idi,
çünkü hepsi de herhangi bir hazır norma / statüye bağlandı. Unutmayalım ki
Naziler de hümanistti ama ‘hüman’ tanımları dardı, yalnızca ırksal öğelerle
tanımlıydı. (8 Temmuz 2003).
açkısöz : yazın,
İng. ‘keyword’. (18 Eylül 2002) (Sözcükler: “Bu kitabın açkısözleri ‘dilbilim’,
‘sözlük’ ve ‘Türkçe’dir.”)
açkısözcük : yazın, İng. ‘keyword’. (18 Eylül 2002) (Sözcükler: “Bu kitabın
açkısözcükleri ‘dilbilim’, ‘sözlük’ ve ‘Türkçe’dir.”)
açmaz : İng. : ‘impasse’, bu sözlükteki
‘açmaz’lar, ‘ambiguity’ ve/ya ‘dilemma’ anlamına gelmez, ‘çıkmaz yol’ (İng. :
‘dead end road’) anlamına gelir. (24 Temmuz 2003)
açmaz açmazı : toplumbilim ve tarih, tarihteki tüm açmazların, koruyucu hekimlikle
değil, yol kapandıktan sonra, çözüme ulaştırılmasının düşünülmeye başlamasının
maliyet yüksekliği. Örnek: Türkiye’deki eğitim eksikliği ve yanlışlığı son 20
yıldır hep biliniyordu. Artık öyle bir noktaya geldik ki en erken 25 yılda
çözüm olur, yani yaşayan herkesten umudu kesmek gerek. Bu da 1980’deki
maliyetin en az 100 katı demek. (30 Temmuz 2003)
açmaz sözcesi : yazın, ‘Reha Ülkü’nün Sözcükleri’ kitabında ‘açmaz’ sözcüğünü
içeren başlıkların ve karşılıklarının biraraya getirilmesiyle oluşan kültürel
altsözlük ki 21. Yüzyıl eşiğinde 10-100 yıl etkili olabilecek ve aşılması
gereken engelleri imler. (2 Ağustos 2003)
adolesentokrasi : siyasetbilim, ergenlerin egemen olduğu yönetim tarzı, ABD
yaşlılarının gençlik takınağı böyle bir altkültürü imler ve tüketim
çılgınlığını besler, çünkü oy verme hakkı olmayanların kredi kartı vardır ve
bir yetişkinden daha çok ve düşünmeden para harcarlar ve borçlarını kendileri
de ödemezler. (23 Nisan 2003), ergen açmazı. (1 Ağustos 2003)
adlam : yazın,
akrostiş. (Türk Dil Kurumu’nun ‘Yazın Terimleri Sözlüğü’ndeki ‘adlama’ yerine.)
(20 Eylül 2002), akronim (24 Temmuz 2003). ‘Rüşd’ ve ‘rüya’, bir bakıma
adlamdır.
adsam : yazın,
akrostiş. (TDK’nun ‘Yazın Terimleri Sözlüğü’ndeki ‘adlama’ yerine) (20 Ocak
2003), akronim (24 Temmuz 2003). ‘Rüşd’ ve ‘rüya’, bir bakıma adsamdır.
AFL açmazı : eğitim, 1. iki aşamalı sınavın en iyileri / zekileri seçip
seçmediği belirsiz kaldı. 2. zengin ailelerin çocukları kolejleri yeğlediği
için, ortalık Anadolu kökenlilere kaldı ki onların bazılarının sorularını
öğretmenleri yapmıştı. 3. ABD, bu deneyi bir Afrika ülkesinde yapacağına
Türkiye’de yaptı, sonra da desteğini çekti. 4. eğitim enstitüleri deneyimi ile
birlikte bu iki proje, Cumhuriyet döneminin en büyük iki ulusal eğitim projesi
fiyaskosu oldu ve iyilerde ‘önce ödül, sonra ceza’ açmazı yarattı. (17 Temmuz
2003)
Afrasya : toplumbilim
ve coğrafya, Afrika ve Asya kıtası, Amerikalar ve Okyanusya Birinci Dünya
olduğu için, geriye kalan blok. (2 Ekim 2003)
Afrika açmazı : toplumbilim, kötü olan herşeyi beyazlara yükleyip, ‘siyah güzeldir’
zihniyetiyle kendini sürekli olumlamanın açmazı. Bugün Afrika’da siyahlar
siyahları öldürmesin diye beyazlar ölüyorlar. Siyah köleleri çok yüzyıl boyu
beyazlara satanlar Araplar’dı ama bugün ABÖ’nün dörtte biri Arap. (25 Temmuz
2003)
ağara : bilgisayar,
internet. (13 Eylül 2002)
ağasız köyün köy romanı yazarı : yazın, ‘ağa-imam-öğretmen’ klişesini
kullanarak yazan Fakir Baykurt’un açmazlarından biri. Onun doğduğu köyde ağa
yoktur. Ona köy romanı yazılamayacağını, çünkü köyün bittiğini 1955’te söyleyen
Mübeccel Kıray, aynı zamanda Türkiye’de ağalığın diğer ülkelerdeki senyörlük
denli zengin olmadığını saptar. Yüz bin dönümlük arazi sahibi ağaların varlığı
sonucu değiştirmez. (17 Temmuz 2003)
ağdaş : bilgisayar,
İngilizce’deki ‘netizen’in Türkçe karşılığı ki zorunlu kültürel kimlikle ilintili
olan ‘haymatlos’ ve ‘dünya vatandaşı’ndan çok farklı bir anlam taşır:
İnformatik ve kognitif olmayı. (26 Aralık 2002)
aile açmazı : toplumbilim, 1. ailenin en çok yüceltildiği toplumlardan biri olan
ABD’de aile kurumunun fiilen tasfiyesi. 2. anneliğin genetik, biyolojik ve
psikolojik olarak parçalanmasının aile kurumuna olumsuz etkisi. (1 Ağustos
2003)
aile faşisttir : toplumbilim, ‘tüm siyasal sistemlerde aile vardır ve ondan
kurutulmak zordur’ anlamında bir deyim. Aime kurumunu en çok korumak isteyen
ABD, onu parçalamıştır, çünkü ABD demokrasiyi korumak isterken onu
parçalamaktadır. Ayrıca aile ve demokrasi birarada olmaz. (3 Ocak 2004)
akronim : yazın,
adlam, adsam. (24 Temmuz 2003)
akrostiş : yazın,
adlam, adsam. (20 Eylül 2002)
aksiyolojik vakum : ahlak, normların çöküş dönemlerinde, lümpenliğe yol açan değer
yargısı erozyonu / aşınması, değerbilimsel boşluk. Tam aksiyolojik vakumun eski
bir örneği kinizmdir. Skeptizm ve agnostizm de, yarı yarıya aksiyolojik
vakumdur. Köksüzlük de, bir aksiyolojik vakumlamadır ama yönünü yitirmemek
için, bilerek tam boşluk yaratmaz. (1989)
akut asker kaçağı : siyasetbilim, askerliği vatanı ve kendisi için bir görev saysa da,
PKK Savaşı’nın sert günleri gibi ölümcül durumlarda, yurtdışında çalışmak gibi
yasal yollardan askerden kaçan tür. (10 Temmuz 2003)
akut oyvermez : siyasetbilim, geçici olarak oy vermeyen seçmen, bunlar inip çıkan
oy verme oranında görünürler, küçük seçim bölgelerinde ise, neredeyse tümüyle
kimin oy verip vermediği izlenebilir. (8 Temmuz 2003)
alaturka faşizm : siyasetbilim, faşizmin TC 1980-2000’e özel durumu. İleriki
onyıllarda birden çok alaturka faşizm modu tanımlanabilir ki zaten militarist
ve kapitalist altkümeleri vardı. Kapitalist altkümenin de, medyacı ve sanayici
altkümeleri vardı. (1994)
Alberto Vazquez-Figueroa açmazı : toplumbilim ve bilimkurgu, ‘Yeni
Tanrılar’ romanıyla kafa nakli ve klonlama konusunu bilimkurguya gayet uygun
konumda taşıyıp, olayı basit bir iktidar ilişkisine indirgeyivermek eksikliği.
Arthur C. Clarke bile ‘İmparator Dünya’da daha kötü örnek verememişti.
Ölümsüzlük bilindiği kadarıyla gerçekleştirilmiş durumda ve bilimkurgu bu
konuda gerçeklikten geri konumda kaldı. (31 Temmuz 2003)
algıbilim : estetik, estetik. (5 Eylül 2003)
algı-duyu : zihinbilim, İng. : ‘perception-sense’, algı organlarımızdan zihne
giren uyaranların işlenmiş durumu. Sözel algı-duyuda, görsel veya işitsel
girdinin her ikisi de aynı sonuca ulaşır. (23 Haziran 2003 ama aslında 1981)
algı sanallığı : zihinbilim, gerçek-somut bir dış uyartı olmaksızın, sanrı gibi,
rüya gibi, gündüzdüşü gibi algı-duyuları yaşama durumu ki her zaman yenileri
keşfedilebilir. (15 Temmuz 2003)
alıntı kurgusu : estetik, Walter Benjamin’in ‘quotation montage’ terimi ki bir tek
kare çekilmeden yapılan filmler vardır ama onlarda Benjamin’e gönderme yoktur,
göndermeli en uygun eser John Berger’in ‘Görme Biçimleri’dir, metinde yalnızca
resimler vardır, yazı yoktur, önsözde Benjamin anılır. (24 Haziran 2003 ama
aslında 1986)
alıntı kurmacası : yazın, Benjamin’in tek bir satır yazmaksızın, yalnızca alıntılarla
yaratmak istediği metin / roman ki Alfred Döblin ‘Berlin Alexandr Meydanı’nda
ve Rainer Werner Fassbinder romanın filminde, Newton’dan fizik denklemi
alıntısı ile kadının dövülmesi görüntüsünü birleştirerek becerir. (24 Haziran
2003 ama aslında 1986)
alıntı örüntüsü : estetik ve ekinbilim, sanat eserlerinden (ki birden çok çeşit
birarada olabilir) yapılan alıntıların gevşeklik ve yoğunluk eğiliminden
çıkarsamalar ve genellemeler yaptırabilen irdem, İng. : ‘quotation pattern’.
Örnek: Hong Kong filmlerinin yüksek hızı, Çin’in ABD’yi galebe çalacağı olarak
yorumlanabilir. İkinci örnek: Çinliler’in zeytinyağlı dolmayı icat edememiş
olması, pirinçli mutfaklarının dar ufukluluğu olarak yorumlanabilir. (5 Temmuz
2003)
Allah’a babaya devlete itaatsizlik : toplumbilim, 1. alaturka toplum
yapısında yönetilenlere dayatılan otoritelerin hiçbirine uymama özgürlüğü,
bunun devamında ağaya, öğretmene, paşaya, imama, işverene itaat gelir. Kadınlar
için ayrıca kocaya itaat vardır. (2002). 2. ‘abdi’ akronimi. (20 Temmuz 2003)
almaşık sözlü tarihçe : toplumbilim, alternatif sözlü tarihçe. (9 Temmuz 2003)
almaşık yazılı tarihçe : toplumbilim, alternatif yazılı tarihçe. (27 Haziran 2003)
alojik: mantık,
mantık değil, ön veya eksik mantık olabilir. Sözdilinin konuşmadaki mantık
akışı çoğunluk böyledir ya da gevşek örüntülüdür, yani kesin mantıksal
çıkarsamalar yapılamaz. (1999)
altbilgibilim : düşün ve mantık, hiperepistemoloji. (14 Haziran 2003)
alternatif sözlü tarihçe : toplumbilim, Bilgi Üniversitesi’nin
Kuştepe söyleşileri gibi, fiili okumazyazmazların sözlü geleneğini yazıya
geçiren ve belgeleyen tarih anlayışı, almaşık sözlü tarihçe. (9 Temmuz 2003)
alternatif yazılı tarihçe : toplumbilim, sıradan insanların
özellikle yazım hataları da içeren mektupları, günceleri, vb, almaşık yazılı
tarihçe. (1987)
altsöz : düşün,
hiperlog. (13 Haziran 2003)
Anadolu Selçuklu açmazı : toplumbilim ve tarih, Anadolu’nun Büyük Selçuklu Devleti’nin bir
eyaleti olmasıyla, elli beyliğe bölünmesi arasındaki ayırtsızlık. Beylikler
imparatorluğa artı değer iletmeden, kendilerine yeterli olabildi. Aynı zamanda
durağan bir siyasal dönemdi. Global ölçekte bugün bu durum, 50 ila 500
devlet-ülke arasındaki ayrım ve/ya ayırtsızlıktır. (25 Temmuz 2003)
anafikir intihali : deyim, anafikir kleptomanisi. (27 Kasım 2003)
anafikir kleptomanisi : deyim, Türkiye Cumhuriyeti döneminde (1923-2003) sanatçıların,
nakli ve tefsiri intihal düzeyinin ötesine taşımışlıkları. Tanzimat döneminde
beşinci sınıf Fransızca romanların Türkçe’ye / Osmanlıca’ya uyarlanmasıyla
başlayan alışkanlık, Orhan Pamuk’un ‘Beyaz Kale’sinin konusunun çalıntı
olduğunu ortaya çıkarılmasında gösterdiği tepkiye dönüştü: Ne olmuş yani? YÖK
eski başkanı Doğramacı, Benjamin Spock’un kitabını satır satır çaldı ama hala
akademisyen. (23 Ekm 2003)
analitik diyalektik : düşün ve mantık, Aristo ve Plato (ve/ya Eski Yunan) diyalektiği ki
arakesiti olmayan iki karşıtlık içerir: Ya erdemlisin, ya erdemsizsin,
çözümleyici eytişim. (31 Temmuz 2002)
analitik topoloji : geometri, henüz ne menem bir şey olduğu hakkında düşüncem yok. (31
Ağutos 2002) ‘x’ ve ‘y’ ordinatlarının kendi üzerlerine zemberek gibi
kıvrılması ve/ya suyun akış vektörleri kaotiği (doğrusal olmayan durumu) gibi
durumlar olabilir. (2 Ekim 2002)
an-an-arkizm : siyasetbilim, anarşizmin özel bir değillenmesi, edimsel yıkımı
insanların kendilerine bırakıp, geleceğin boşalmasına limit sıfır tarihsel
müdahaleyle yardım eder ve kültürel koruyucu hekimlik yapar, köksüzlük de onun bir parçasıdır, erk-değil-değil.
(1994)
anar : toplumbilim,
entellektüel. (22 Aralık 2003)
ancı : toplumbilim,
entellektüel. (22 Aralık 2003)
anır : toplumbilim,
entelejensiya. (25 Aralık 2003)
anlam eşlenikliği : ekinbilim ve dilbilim, sinezteziklerde duyu eşlenikliği gibi,
yaşamda da bazı anlamların yanyana algılanması, ‘faşizm’ deyince Nazizm’i
anımsamak gibi. (15 Temmuz 2003)
anlamküre : dilbilim, bir sözcüğün zaman mekan içinde dolaştığı anlam uzayları
(anlam başkalaşımlarını da kapsar).
(2000)
anlamlı gösterge : dilbilim, eldeki kavramsal çerçeve açısından kullanılabilir veri.
(1994)
anlamsız gösterge : dilbilim, eldeki kavramsal çerçeve açısından kullanılamaz veri.
(1994)
anlamyuvar : dilbilim, anlamküre. (10 Temmuz 2003)
ansam :
fizik, moment, ‘momentum’ (=
kütle x hız) için kullanılmaz. (1986)
anti-banalizasyon : ekinbilim, bayağılaşmanın karşısavı, kesinlikle seçkinleş(tir)me
ve/ya yüceltme değildir, bayağılaşma-değil. Bir çeşit çift değillemeli bireşim
olabilir. Köksüzlük bir anti-banalizasyondur, entellektüelin entelejensiya
olmasını engeller. Proleter entellektüelin Martin Eden şoku yaşamasını
önleyecek çözüm henüz bilinmiyor. (18 Haziran 2003 ama aslında 1986)
anti-lümpenizasyon : ekinbilim, paçavralaşmanın karşısavı, kesinlikle seçkinleşme ve
yüceltme değil, paçavralaşma-değil. Bir çeşit çift değillemeli bireşim
olabilir. Köksüzlük bir anti-lümpenizasyondur, entellektüelin entelejensiya
olmasını engeller. Proleter entellektüelin Martin Eden şoku yaşamasını
önleyecek çözüm henüz bilinmiyor. (18 Haziran 2003 ama aslında 1986)
anti-sakrifikasyon : ekinbilim, entellektüelin kitle için kendini feda etmesinden
vazgeçmesi ve kitlenin kendi sorumluluğunu üstlenmesini sağlaması peşinde olan
düşüngü-süreç, özgeçi-değil. (10 Temmuz 2003)
aporia : düşün,
Yun. 1. gönüllü seçilen zorluk. 2. köksüzlüğün ayrılma eğilimi. 3.
sınırsız-sonsuz özgür düşünce. (2000)
araağ : bilgisayar,
internet. (1 Temmuz 2002)
arabilim : bilim,
1. değişik bilim söylemleri arasında ilinti kuran bilim. 2. neksiyoloji. (van
Vogt’un ‘Uzay Tazısı’sından uyarlama) (22 Ekim 2002)
Aristo açmazı : toplumbilim, döneminin kültürel mod doruğu olan bir mekanda,
‘Sokrat-Platon-Aristo’ üçlemesinin son ayağı olarak, onların öğrencisi olsa da,
onların her ikisinin de karşısavı olarak, triyalektiği görememek /
tasarlayamamak. 2. metafiziği tümel bir ideal kategori olarak değil de,
yalnızca raslantıyla ‘Fizik’ kitabının ardılı olarak tasarlamak. 3. kendi
bilgisi dışında iki tek tanrılı dinin engizisyonuna katkıda bulunmak. (29
Temmuz 2003)
Aristo-Lao Tzu açmazı : toplumbilim, 1. eğer aynı zamanda yaşasalardı, tüm eserlerini
bitirmiş olarak karşılaşsalardı ve ortak bir dil bilselerdi bile, birbirlerini
değil anlayacak, dinleyecek durumda bile olmamak. 2. biri savaşa katılarak,
diğeri katılmayarak, batıdan doğuya ve doğudan batıya yol almalarına karşın,
hiçbir yere varamamaları, hatta transit geçememeleri; anımsatalım: Budizm ve
Musevilik ikisinin zamanında vardı, hiç duymamış olmaları beklenemez ama
eserlerinde hiç anmazlar. (29 Temmuz 2003)
arkadaşça faşizm : siyasetbilim, Bertram Gross’un ABD’nin 1980’deki durumunu
tanımlamak için kullandığı terim ki neden o sözcüğü seçtiği belirsiz kalıyor,
çünkü ABD’nin kurulduğundan beridir hiçbir ülkeye arkadaşça davrandığı
söylenemez, 200’ün üzerinde müdahalesi var. (1988)
arkizm : siyasetbilim,
tüm ‘-krasi’lere ya da ‘yöneten-yönetilen’ ikilisine gereksinim duyanların
düşüngüsü. Kaçınılmaz olduğu önesürümü tümüyle saçmadır ve çıkarları korumaya
yöneliktir. (10 Temmuz 2003)
art-art-modern dönem : tarih, post-post-modern dönem. (10 Temmuz 2003)
artetki : zihinbilim,
(İng.) ‘after-effect’. (1986)
artdeyi : yazın,
epilog. (1999)
artology : sanat,
İng., estetik, sanatbilim. (17 Temmuz 2003)
artsonsöz : yazın, epiepilog. (1999)
artsöz : yazın,
epilog. (1999)
aseksüel poligami : zihinbilim ve toplumbilim, kişinin 40 yaşı civarında vardığı bir
duygusal durum. Benimki gibi olabilir, ‘Banker’ filminde Romy Schneider’in dile
getirdiği durum olabilir: Yaşlanınca saten çarşafta bile sevişilmiyor.
Cinsellik önemsiz ama teklik ve tek dişi yetmediğinden dolayı, birilerinin
çoğul varlığı gerekli. (1999)
asla ev yok : düşün, Ursula K. Le Guin’in ‘daima eve dönüş’ savına karşısav,
gerçek mülksüzlük ve köksüzlük budur. (1993, Metafizik Deyişler)
astandart nekrografi : toplumbilim, ‘standart biyografi’nin karşıtı, ayral ölümöykü(-sü). Nitelikleri yerzamandan
yerzamana ve kültürden kültüre değişir. (1994)
astrofil : ekinbilim,
yıldızsever. (2 Temmuz 2003)
aşkın bilimkurgu : yazın ve düşün, Frederik Pohl’un ‘Hiçi Üçlemesi’si gibi açık ve öte
sonla biten bilimkurgu romanlar ve onlardaki düşüngü. (22 Aralık 2003)
aşkın estetik : estetik, henüz yaratılmamış sanat eserleri tasarlayabilen, tarif
edebilen ve yarattırabilen tür estetik. (27 Kasım 2003)
aşkın fizik : fizik, içkin fiziğin karşxıtı ki bunun için elimizde yalnızca
düşünce kırıntıları var. Örneğin, katlı çok boyutlu uzayzaman. (22 Kasım 2003)
Atatürk (Mustafa Kemal) açmazı : toplumbilim, 1. ikinci adamsızlık. 2.
Latife Hanım ile evlenme ve kadınlar konusundaki hemen tüm davranışları. 3.
içkiden erken ölme, yani işlerini tamamlayamama. 4. tarih bilinci ve bilgisi
yetersizliği, kapitalizm-komünizm karşıtlığını kavrayamama, Batı’nın açıklarını
görememe. 5. ABD’ye karşı yeterince açık tavır koyamama. (20 Temmuz 2003) 6.
İslam’a karşı tavrını açıkseçik koyamama. 7. Kürt sorununu yeterince
kavrayamama. 8. komünizme karşı tavrını açıkseçik koyamama. 9. Hatay’ı Misakı-ı
Milli sınırları içinde görme ama Kıbrıs’ı görmeme gibi muğlaklıklar. 10.
kapitalizmin tehlikelerini kavrayamama. (22 Kasım 2003)
ateist engizisyon : toplumbilim, 1. Çin’de 1950-2000’deki durum. Ateizm çiftedir: Uzak
Doğu metafiziği ve Marksizm kökenli olarak. Dolayısıyla engizisyon da çiftedir
ki sonuç dörtlüdür ki daha da çoğalabilir. Örnek: Falong tarikatının
mensuplarına yapılanlar ve yıkılan Tibet tapınakları. 2. Oslo’da ateistlerin
her gün ‘tanrı yoktur’ anonsu yaptırmaları. (2000)
audioloji : dilbilim, 1. işitsel duyu-dili çalışan bilim, ‘müziğin bilimi’ de
denebilir, işitbilim. (1 Temmuz 2003) 2. sesin fiziği. (10 Temmuz 2003)
Avrupa Birliği açmazı : toplumbilim ve tarih, 1. Yirmibirinci Yüzyıl’a Yirminci Yüzyıl’da
tarihin en büyük iki savaşını yaratmış, beş yüz yıllık sömürgecilik yapmış ve
kültürel değişimi durmuş olarak girip, bir yeni Orta Çağ yaratma ikileminde
olmak. 2. İkinci Sanayileşme ve uzaycılık için Avrupa’nın momenti sıfır, hatta
eksi. 3. ABD’nin ‘vassal’ı olmak durumunda kalmak. (24 Temmuz 2003)
ayna devimseli : ekinbilim ve tarih, Boğaz’daki ayna oluşumunun akışkanlar devimseli
metamatiği yoluyla tarihe ve ekinbilime uygulanması. (1986)
aynı suda bir kez bile yıkanılmaz : düşün, 1. Heraklit’in ‘bir suda yalnızca
bir kez yıkanılabilir’ savına karşısav; öyledir çünkü, su da yıkanan da yıkanma
süresi içinde değişir. 2. dinamik özdeşsizlik durumu ki denklemleri henüz
kurulmadı. (2003)
aynı suda hiç yıkanılmaz : düşün, ‘aynı suda bir kez bile
yıkanılmaz’ın bir başka dile getirilişi. (22 Kasım 2003)
aynı suda sıfır kez yıkanılır : düşün, ‘aynı suda bir kez bile
yıkanılmaz’ın bir başka dile getirilişi. (22 Kasım 2003)
aynı suda sonsuz kez yıkanılır : düşün, ‘aynı
suda iki kez yıkanılmaz’ ve ‘aynı suda bir kez bile yıkanılmaz’ın üçüncüsü ki 3
geometri türüne denk geliyor. Bu durum sonsuz durağanlığı simgeler. (16 Temmuz
2003)
az olan farklıdır : düşün, toplumbilim ve mantık, 1. ‘nicel değişimler nitel
değişimlerdir’ savının bir başka dile getirilişi. 2. Ayrıca, fizikçi Philip
Anderson’un ‘çok olan farklıdır’ına küsur karşısav, bakışım zaten diğerini de
farklı kılıyor. 3. ze dört küsur ayrallığın bir başka dile getirilişi. (27
Temmuz 2003) 4. ‘kelebek / çığ / domino’ etkisinin farklı bir dile getirimi.
(22 Kasım 2003)
bağbilim : bilim,
1. değişik bilim söylemleri arasında ilinti kuran bilim. 2. neksiyoloji,
değişik bilgi söylemleri arasında ilinti kuran bilim. (van Vogt’un ‘Uzay
Tazısı’sındaki kullanımı) (22 Ekim 2002)
bal tutan kulak arkası yapar : deyim, iki deyimin melezlenmesiyle
oluşur: bal tutan parmağını yalar ve kulak arkası yapmak. (14 Şubat 2001)
başyapıt açmazı : ekinbilim, 1. Nietzsche’nin ‘insan duvarı aştığı merdiveni sırtında
taşımaz’ dediği ve kendinin de yaptığı eylemin sonucu. 2. Aristo’ya 2.300 ve Euclid’e 2.100 yıl
karşı çıkılamaması durumu. (10 Temmuz 2003)
başyapıt gündüzdüşü : zihinbilim, Poincare’nin
uyanıkken en önemli denklemini çözdüğü durumların adlandırılması için öneri.
(22 Kasım 2003)
başyapıt rüya : zihinbilim, zırhlı bir şövalyenin bir Möbiüs şeridinde dörtnala
giderken bir kitabı yazdığı ve okuduğu, ‘Sınırsız Şövalye’ rüyam gibi,
yaratıcılığın doruğa çıktığı rüyalar. Herkesin başyapıt rüyası farklı olabilir,
bir bilimci rüya görüyormuş gibi, ışık hızından hızlı gitmenin denklemini
uykuda kurabilir. (28 Haziran 2003) Poincare uyanıkken problem çözmüş,
dolayısıyla gündüzdüşü başyapıtı da olabilir. (22 Kasım 2003)
başyapıt sanrı : zihinbilim, kokain alanların görsel algı hızının onda bir saniyeden
binde beş saniyeye hızlanması / kısalması gibi, yaratıcılık sıçramaları
olabilir. Böyle bir kişi, bir saatlık filmi üç dakikada seyredebilir oluyor.
(22 Kasım 2003)
bayağılaşma-değil : ekinbilim, anti-banalizasyon. (18 Haziran 2003)
bebekerkil : toplumbilim, çiftin yaşama düzenini bebeğin saptaması. Örnekse: Bir
anne, doğum ertesi ilk 15 ay içinde, günde yalnızca 4 saat uyur. Şimdilerde bu
uykusuzluk, baba ve anne arasında sırayla paylaşılıyor. Keza çocuk evde yalnız
bırakılamaz. (20 Eylül 2002)
beden tiyatrosu : sanat, dans + dans tiyatrosu + mim tiyatrosu. Daha ayrıntılı
açıklama, ‘Beden Tiyatrosu Manifestosu’ metninde var. (1985)
ben faşizmin beberuhisini (duble dublesini)
severim : deyim, ‘faşizme karşı
faşizm’in değişik bir dile getirilişi, ‘faşizm olacaksa büyük olsun ki çabuk
bitsin’ anlamında kullanılır. (9 Şubat 2001)