yoksul bir kedi gördünüz mü hiç
şu bitmez dalgalarıyla deniz ruhumu
çalkalar bırakır sarhoş gibi kalırım
takılmam arkasına şarkılarının
yosun rengi saçlarını sulara salan denizkızlarının
matem tutarım ayrılıklara şahit
gök gümbürder, yalnızlık tutar başımı
içimin kandili söner
kaç kere döndüm kapından umudum, aşkım
yardımını isteyen dilimde çıkan çıban
kaç kere döndüm kıyılarından sevgilim
içimde zehir
bir sepet çiçek gözyaşı çiği tomurcuklanan
bir tutam aşk, bir damar ah.
parlak yıldızların altından kaçarak
yorgun gövdeler bıraktığım sabahlar
sanki intikam çığırtkanı
korkak ve zavallı insanlar
beni şaşırtan şehirlerde
masal kahramanlarıyla paylaşarak sokakları
korkutmaya kararlı bir kin
güçlü bir yaşama tutkusuyla kirletir insanları
nerdesin peter pan, keloğlan, kırmızı şapkalı kız
gökyüzünden gerinerek dökülen karanlık
korkutmakta çocuk kalplerini kocaman adamların
sırrı çözülen bütün korkuların
hayata dair kuşkularını arıtın
hiç yoksul bir kedi gördünüz mü siz
korkusu var mı hiç yoksullara yatak olan sokakların
yağmur gökyüzünden yağar bilirim
kin çirkinlikten doğar, damardan akar kan
bir buğu gibi ruhum, gökyüzüne ağar
çok kandırılmış bir çocuk kadar kırılgan
gökyüzünden düşen üç elmayı arıyorum
nerdesiniz cüceler, devler, periler
bir varmış, bir yokmuşlarla
avunuyorum.
../..
kucağımda kıvrılan gece
tenimize sığınan yağmurun ürpertisiydi
kaldırımlarla buluşan bir dilek türevi
zührevi hastalıklardan muzdarip bir fahişe
geceye ilendi, gece kırıldı ve kıvrıldı kucağıma
artık ne im, ne çetele gerekir
ırayan kanımda tutuklu bir kızıl gül şiiri
cılız bir bağlama sesi takılır kulağıma
ve sevgilimin ürpertisi.
kaygılanma katıl kalbine direnen aşka
sen biriken bir yaşamak tövbesiz ve aşırı
aşkın öğütleyen sözleriyle büyüyen
sokak kedisi mırıltısı.
huzurun doğdugu ve kutsandığı
ölümün olduğu yerde nisyan
yüzün acılı bir kuş hafifliği
derdime derman
ey dile dolanan şarkı belirgin ol
kallavi bir acı ol ak kalbime
çiçeğin rengine karış, arının vızıltısına
şairin ruhu ol.
kucağımda kıvrılan gece, fahişeyi izledi
ve gölge dolanıp karnına oturdu gerçeğin
ve şiarı şairin ah oldu
ah uzandı sevgilinin kalbine dokundu

../..

içimde küçük bir çocuk saklanıyor
içimde küçük bir çocuk saklanıyor
onun maya tutan gülüşü alışık burkuntulara
geceye yazılıyor, ilk aş aykırıklığı
ilk gençlik naftalin kokulu bir fotoğraf ve sarı
gittikçe gri hayatın koridorları
gökyüzü ne kadar berrak ve yaşanılası
içimde küçük korkak bir çocuk saklanıyor
divan altlarına saklıyor korkularını
her gelen gün ne kadar yabancı
kelimeler, ev ödevleri, oyun yasakları
babasının gitgide yaşlanması ne kadar acı
içimde içli bir çocuk ağlıyor
bakımsız tırnakları, yaralı diz kapakları
tanrının sokaktan geçeceği vakti kolluyor
sokak arnavut tarzı, yaşı henüz beş altı
içimde aldatıldığını anlayan bir çocuk saklanıyor
ve biliyor ki bir ağaç bir ağaçtır
bir kedi gerçek bir kedidir
ama gökyüzü
ve
insanlar değişkendir.
../..
aklımda özlenecek arkadaşlar
seni bulduğum yerde kaybediyorum
kendime bir çıkmaz sokağım
unuttuğum çok acı var çekip gidiyor gökyüzünde sessizce
söyrettiğim bulutlar
ah aman sevgilim terket beni
yeterince yundum suyunda
ah aman sevgilim üz beni
bir parmak dokunuşu bıraktım burnunda
alıp başımı gitmek isterim
vakit gelince hüzünle elele
kaçar gibi kaytarmış bir çocuğun
ürkek adımlarıyla acele
yağmurun peşini takip edeceğim
göğsümde pıtırtılı atışlar
anneme seni şikayet edeceğim
dilimde sahte yakarışlar
ah aman sevgilim gitmeliyim
başımda çığlıklanan martılar
kendime esrik garip bir yelim
aklımda özlenecek arkadaşlar
../..
neden korkayım benzemekle bir kahramana
orada, o mor tepelerin arkasında
yağmurla ıslanmış toprağa düştü
içimden sağılan sancılı aşk
uzağa alışmakla gurbete döndü
eskimiş bir insanın ruhunu taşıyorum
öğreneceğim ne kaldı ki hayatta
kirpilerin rüyalarında yaşıyorum belki
belki bir rüyada sahip bir tavşan bana
durdur beni hayat, kederlerden kopar
sırrın odama dolan ışığıyla aydınlandı kalbim
gençkız düşleriyle örselendi beynim
gittikçe küstahlaştı ruhum
ne korkutabilir ki beni daha
neden korkayım benzemekle diğer insanlara
şu gelen bahar kadar tazeyim
sözlerimin tanığı kadar gerçek
benimde bir bilge sözüm var
hayata dair şiirler çağlar kalbimden
öyleyse cesur olmakla ben kendime ihanetin
tadıyla yaşamaya direneceğim
neden korkayım benzemekle bir kahramana
neden benzemekle bir şaire sözümün düşsün değeri
aynada beliren yüz kendi yüzüm
sesimin rengi hangi renge benzer ki
korkayım ve saklayayım kılıncımı
ben olmaktan başka deneyebileceğim birşey yok
kendin mezarımdan başka hangi mezar kabullenir ki beni
bana bir adın verilişi
ne kadar uzaklaştırabilir beni o mor tepelerden
karşılaştığım her gerçekten aldığım bir parça ben
hergün ölmekte olan milyonlarca benden ne kadar farklı ki
bütün çizgilerini bozarak hayatın
çekildiğim darağacı, mansurun gölgesinde belirir
ruhumu sürükler elbette bir deniz.
../..
gece onu beklerken
ben onu beklerken gece, gömüldü içime
şiir buğusuyla puslandı kalbim
aydınlığı getirde melekler pencereme
ben onu beklerken gece, kuş sesleriyle süslenince
sokaklar bir nehir gibi aktı kalbime
olup bitenleri farketmediler
ben onu beklerken gece, tinerci bir çocuk
sığında koynuna kalbinin
melekler şefkatle ayışığını örttüler üstlerine
ben onu beklerken gece, bir sinsi yağmur
zehir gibi karanlık
ve cinler kayarak geçti ötelere
ben onu beklerken gece, o uykunun
derinliğinde küçük bir çocuk
gülümsedi masal düşleriyle
../..
bir istanbulluk buluşmaya döner gözlerin
gece kıskanç bırakırken beni sen
içim sızlarken aşkla seni
bir istanbulluk buluşmaya döner gözlerin
bir sultanki artık o kadar alımlı
bir ay patlarki penceremden
kıymık kıymık keman sesleriyle gece
bulur ya ağlar sonunda çocuk annesini
bir tel gibi kopar çığlık
leylaperest düşer çöle
gece kıskanç bırakırken beni sen
cüretim yeryüzünde seni sevmek
ve bilmek aşkı işte herşeye rağmen
neşeli ve buruk
tralay lay lom
ığıldayarak akan bir ırmak
kadar ıramak üzer de beni sen
bilirsin şiirli gecelerde
kalbinin derinliklerinde gizem
ve aşkla derlemekteyim seni
gece kıskanç bırakırken beni sen
tralay lay lom
neşeli ve buruk
cüretim yeryüzünde seni sevmek
ve bilmek aşkı işte herşeye rağmen
gece rüşvetler vermekteyken
pırıl seslerinden
serçelerin sır veren gülüşlerinden seni
kendimi yollarında yitirdim
gece kıskanç bırakırken beni sen
neşeli ve buruk
tralay, tralom
tralay, lay lay
tralom...
../..