ERMENİ İDDİALARI İSVİÇREYİ İKİYE BÖLDÜ!
 




İddialarını parlamentolara taşıyarak, siyasi söylemlerini gündemde tutmaya çalışan Ermeni grupların ırkçı girişimleri; sorunu bilimin ve objektif tarihçilerin elinden almak için çaba harcamaya devam ediyor.

Bilindiği gibi İsviçre’nin 26 kanton bölgesinden biri olan Vaud Kantonu, sözde Ermeni iddialarının tanınması yönünde 23 Eylül 2003 tarihinde bir karar almış ve bu kararı Ankara’nın tepkisine yol açmış ve diplomatik bir krizin başlamasına neden olmuştu.

Ne var ki bu kararın, 10 Aralık 2001’de Cenevre Kantonu’nun kararı gibi sessiz sedasız bir şekilde sindirilemeyeceği de belirgin bir şekilde ortaya çıkmış oldu. Karara duyulan tepkiler, diplomatik hareketlilikten ve iki ülke arasında gelişmesi muhtemel kriz ortamından öte, İsviçre’yi ikiye böldü.

Ermenilerin beklentilerinin aksine ülke çapında yayınlanan ve uluslar arası bir hüviyete sahip Le Temps Gazetesi ve köşe yazarları, alınan kararı “Büyük bir hata” olarak nitelendirdiler.

Dünyanın nitelikli gazeteleri arasında gösterilen Le Temps yazarlarından Eric Hoesli, 4 Ekim 2003 tarihli makalesinde;
- “...Aldıkları bu tür bir kararla “Tarihh Savcılığında” bulunan Vaud milletvekillerinin kendilerine göre yorumladıkları tarihi yeniden yazmaya soyunduklarını, bu sayede tarihi onardıklarını zannettiklerini,
- Yaşanmış olan trajedilerin, ideolojik vve siyasi tercihlere göre yönlendirilmesinin hata olduğunu,
- 15 yıldan bu yana Kafkasya’da meydana ggelen çatışmalar sırasında Türk Azerilerin, Ermeniler tarafından etnik temizliğe tabi tutulduklarını,
belirtti.

Aynı gazetenin bir başka yazarı Beat Kapperler ise;
- Vaud Meclisi’nin bu kararıyla kendisinii suçlu durumuna düşürdüğünü,
- Soykırım iddialarına endekslenen Kantonn’un 1935 yılında Libya’nın İtalya tarafından işgali, 11 Eylül saldırısı ve İsrail tarafından inşa edilen duvarı protesto etmek için hiçbir girişimde bulunmadığının akıllardan çıkarılmaması ve söz konusu önemli gelişmeleri göz ardı eden Vaud parlamentosunun bu haliyle “suça ortaklıkta bulunduğunun” unutulmaması gerektiğini,
ifade etti.

Bu gelişmeler ışığında objektif davranabilmeyi başarabilen İsviçre basınının tespit ettiği çelişkiler oldukça önemlidir. Net bir şekilde dile getirilen yazılar, 1.Dünya Savaşı’nda yaşanan trajedilerden ve savaşın getirdiği acılardan dem vurmakta ve aynı şekilde geçmişte ve günümüzde yaşanan Türk katliamlarına, terör saldırılarına da ışık tutmaktadır. Kısaca İsviçre, “Herkese Eşit Adalet” istemektedir.

Diğer bir yönüyle, alınan karara duyulan tepki sadece Türkiye’den değil, bizzat İsviçre’den gelmiştir. Çünkü İsviçreli, bir kanton parlamentonun ya da bir ülke parlamentosunun aldığı tek yanlı bir kararın aslında ne denli “yanlış” olduğunun bilincinde olduğunu kamuoyuna duyurmakla, tarafsız ülke parlamentoların “Yargı” organı olup-olmadığını da bir kez daha tartışmaya açmıştır. Öyle ki, bizzat tarihin ilgilendiği ve üzerinde kesin şüpheler ve böyle bir soykırımın gerçekleşmediğine dair deliller bulunan bir konuda, karar mekanizması hiçbir zaman parlamentolara bırakılmamıştır.

Sonuçta, İsviçre’nin bir kantonu kendi tarihi ile ortak noktası bulunmayan bir konuda “Yargılamada” bulunmuştur. Bir başka deyişle, bu durum, Ermeni lobisinin, İsviçre’deki dernek ve organizasyonlarının desteği ile uzanabildiği noktaları gösterse de dostane ilişkilerin kurulu bulunduğu bir ülkeyi topyekün itham edici bir karardır.

Bu nedenle, Le Temps tarafından dile getirilen sağduyulu tespitlerin, milletvekillerine de yansımasının beklenilmesi, gerçekçi ve bilimsel yaklaşımların da var olduğu umudunun sürmesine neden olabilecek midir?


Soykırım Kurbanlarını Anma Organizasyonu
soykirkur@yahoo.com