AVRUPA BİRLEŞİK DEVLETLERİ ŞİARI ÜZERİNE [ 29 ]
V.İ.Lenin
"Sosyal-Demokrat'ın
40. sayısında, Partimizin yurtdışı seksiyonlarının
"Avrupa Birleşik Devletleri" şiarı sorununu, meselenin ekonomik yanı
basında tartışılıncaya kadar erteleme karan aldığını bildirmiştik.
Bu soruna
ilişkin tartışma, Konferansımızda tekyanlı politik
bir nitelik almıştı. Belki de bu duruma kısmen Merkez Komitesi Manifestosu'nda
bu şiarın doğrudan politik şiar olarak formüle edilmesi yol açmıştır
("acil politik şiar..." deniyor orada), fakat orada sadece
cumhuriyetçi Avrupa Birleşik Devletlerinden söz edilmemekte, ayrıca bu şiarın
"Alman, Avusturya ve Rus monarşileri devrimci biçimde yıkılmadan"
anlamsız ve yalan olduğu özellikle vurgulanmaktadır.
Sorunun
böyle konulmasına karşı, bu şiarın politik değerlendirilmesi sınırlan içinde
tartışmak, —örneğin bu şiarın sosyalist devrim parolasını belirsizleştirdiği
ya da zayıflattığı bakış açısından hareketle tartışmak— tamamen yanlış
olacaktır. Gerçekten demokratik yönde politik dönüşümler, özellikle de ama
politik devrimler, hiçbir durumda, asla, hiçbir şart altında sosyalist devrim şiarını
gölgelemez ya da güçsüzleştirmezler. Tam tersine, her zaman onu daha yakınlaştırır,
zeminini genişletir, küçük-burjuva ve yarı-proleter kesimlerden yeni kitleleri
sosyalist mücadele içine sokar. Öte yandan, tek bir perde olarak değil, daha
çok şiddetli politik ve ekonomik sarsıntılar, çok şiddetli sınıf mücadeleleri,
içsavaş, devrimler ve karşı-devrimler dönemi olarak
düşünülmesi gereken sosyalist devrim sürecinde politik devrimler kaçınılmazdır.
Fakat,
cumhuriyetçi Avrupa Birleşik Devletleri şiarı, başta Rus monarşisi olmak
üzere, Avrupa'nın en gerici üç monarşisinin devrimci tarzda yıkılmasıyla
ilişkilendirildiğinde, politik şiar olarak tamamen dokunulmaz olsa da, yine de
bu şiarın ekonomik içeriği ve önemine ilişkin son derece önemli bir sorun
varlığını sürdürmektedir. Emperyalizmin ekonomik koşullan bakış açısından,
yani sermaye ihracı ve dünyanın "ileri" ve "uygar"
sömürgeci güçler tarafından paylaşılması bakış açısından, Avrupa Birleşik
Devletleri, kapitalist ilişkiler altında ya olanaksızdır ya da gericidir.
Sermaye
uluslararası ve tekelci bir nitelik kazanmıştır. Dünya bir avuç büyük güç
arasında, yani ulusların büyük çaplı yağmalanması ve baskı altında tutulmasında
en başanlı olan devletler arasında
paylaşılmıştır. 250-300 milyon nüfusa ve yaklaşık 7
milyon km2 toprağa sahip olan Avrupa'nın dört büyük gücü İngiltere,
Fransa, Rusya ve Almanya, nüfusu neredeyse yarım milyon (494,5
milyon), yüzölçümü ise 64,6 milyon km2 yi bulan sömürgeleri, yani
neredeyse dünyanın yansını (kutuplar hariç dünyanın yüzölçümü 133 milyon km2)
ellerinde bulundurmaktadırlar. Buna, bugün "kurtuluş savaşı" veren
haydutlar tarafından, yani Japonya, Rusya, İngiltere ve Fransa tarafından
paramparça edilecek olan üç Asya devleti Çin, Türkiye ve İran da eklenmelidir.
Ya-n-sömürge olarak adlandırılabilecek (aslında bunlar artık onda dokuz sömürgedir)
bu üç Asya devletinin 300 milyon nüfûsu vardır ve
yüzölçümü 14,5 milyon km2dir (yani tüm Avrupa'nın yüzölçümünün bir
buçuk katı).
Ayrıca
İngiltere, Fransa ve Almanya yurtdışına en az 70 milyar ruble sermaye
yatırmışlardır. Bu meblağdan "meşru" gelirleri —3 milyar rubleden
fazla yıllık geliri— teslim almak için orduya ve savaş donanmasına sahip,
sömürge ve yan-sömürgelere kral naipleri, konsoloslar, elçiler, her türlü
memurlar, din adamları ve başka sülükler sıfatıyla "mösyö kapitalin oğul
ve kardeşlerini "yerleştiren", adına hükümet denilen ulusal
milyonerler heyeti vardır.
Kapitalizmin
en yüksek gelişme aşamasında yaklaşık l milyar olan dünya nüfusunun bir avuç
güç tarafından yağmalanması işte böyle örgütlenmiştir. Ve kapitalizm
koşullarında bunun dışında her türlü örgütlenme imkânsızdır. Sömürgelerden,
"etki alanları"ndan, sermaye ihracından vazgeçmek mi? Bunu düşünmek,
her pazar zenginlere Hıristiyanlığın yüceliğini vaaz eden ve onlara
... yoksullara birkaç milyar olmasa da birkaç
yüz ruble vermelerim öğütleyen zavallı papazın seviyesine düşmek demektir.
Kapitalist
koşullar altında Avrupa Birleşik Devletleri, sömürgelerin paylaşılması üzerine
anlaşmakla eşanlamlıdır. Fakat kapitalist koşullar altında, güç dışında başka
türlü zemin, her türlü paylaşım ilkesi imkânsızdır. Milyarder, kapitalist
ülkenin "ulusal kazancı"nı başka birisiyle ancak belli bir oranda,
yani "sermaye miktarı"na göre bölüşebilir (ayrıca, en fazla
sermayenin, hakkı olandan daha fazla alması için bir ek yapılır). Kapitalizm,
üretim araçları üzerinde özel mülkiyet ve üretim anarşisi demektir. Bu zemin
üzerinde gelirin "adil" bölüşümünü vaaz
etmek Proudhonculuktur, küçük-burjuva-darkafalı kalınkafalılıktır.
"Güce uygun olan"ın dışında başka bir
bölüşüm imkansızdır. Güçler dengesi ise ekonomik
gelişmenin seyriyle değişir. 187 r den sonra Almanya, İngiltere ve Fransa'dan
üç-dört kat daha hızlı güçlendi. Japonya ise Rusya'dan on kat hızlı. Kapitalist
bir devletin gerçek gücünü sınamak için savaştan başka araç yoktur, olamaz.
Savaş, özel mülkiyetin temellerine karşıtlık içinde değildir, bilakis bu
temellerin gelişiminin doğrudan ve kaçınılmaz sonucudur. Kapitalizmde tek tek ekonomilerin ve tek tek
devletlerin ekonomik gelişiminde eşit büyüme imkansızdır.
Kapitalizmde bozulan dengenin geçici olarak yeniden kurulması için sanayide
krizden, politikada savaştan başka araç yoktur.
Kapitalistler
arasında ve devletler arasında geçici anlaşmalar
elbette mümkündür. Bu anlamda, Avrupalı kapitalistlerin bir anlaşması
olarak Avrupa Birleşik Devletleri de mümkündür... Ne üzerine anlaşma? Sadece,
birleşik güçlerle Avrupa'da sosyalizmi ezme, birleşik güçlerle, yağmalanan
sömürgeleri Japonya ve Amerika'ya karşı savunma üzerine anlaşma. Bu
sonuncular, sömürgelerin bugünkü bölüşümünde son
derece zarardadır ve son elli yıl içinde gerici, monarşisi ve bunak Avrupa ile
kıyaslanmayacak ölçüde hızlı biçimde güçlenmişlerdir. Birleşik Devletler ile
kıyaslandığında Avrupa bir bütün olarak ekonomik bir durgunluk anlamına
gelmektedir. Bugünkü ekonomik zeminde, yani kapitalist koşullar altında Avrupa
Birleşik Devletleri, Amerika'nın hızlı gelişimini durdurmak için gericiliğin
örgütlenmesi anlamına gelecektir. Demokrasi ve sosyalizm davasının sadece
Avrupa ile bağlantılı olduğu zamanlar, geri gelmeyecek biçimde yitip gitmiştir.
Dünya (ama
Avrupa değil) Birleşik Devletleri, komünizmin tanı zaferi demokratik devlet de
dahil bütün devletlerin kesin olarak ortadan kalkmasına
yol açmadıkça, sosyalizmle ilişkilendirdiğimiz ulusların birliği ve
özgürlüğünün devlet biçimidir. Kendi başına bir şiar olarak "Dünya
Birleşik Devletleri" şiarı ise pek doğru değildir, çünkü birincisi,
sosyalizme tekabül eder; ikinci olarak, bu şiar, tek ülkede sosyalizmin
zaferinin imkansızlığı yönünde ve böyle bir ülkenin
diğer ülkelerle ilişkileri hususunda yanlış düşünceler yaratabilir.
Ekonomik
ve politik gelişmenin eşitsizliği, kapitalizmin mutlak bir yasasıdır. Buradan
sosyalizmin zaferinin başlangıçta az sayıda ya da hatta tek bir kapitalist bir
ülkede mümkün olduğu sonucu çıkar. Kendi ülkesinde kapitalistleri
mülksüzleştirdikten ve sosyalist üretimi örgütledikten sonra, bu ülkenin
muzaffer proletaryası, diğer ülkelerin ezilen sınıflarını kendi yanına
çekerek, o ülkelerde kapitalistlere karşı ayaklanmayı körükleyerek ve hatta
gerekirse sömürücü sınıflara ve onların devletlerine karşı askeri şiddete
başvurarak kapitalist dünyaya karşı ayaklanacaktır. Proletaryanın
burjuvaziyi alaşağı ederek zafer kazandığı toplumun politik biçimi, söz konusu
ulusun ya da ulusların proletaryasının güçlerini, henüz sosyalizme geçmemiş
devletlere karşı mücadelede gittikçe daha çok merkezileştiren demokratik
cumhuriyet olacaktır. Ezilen sınıfın, proletaryanın diktatörlüğü olmadan
sınıfların ortadan kaldırılması imkânsızdır. Sosyalizmde ulusların özgür
birliği, sosyalist cumhuriyetlerin geri devletlere karşı az çok uzun süreli,
inatlı mücadeleleri olmadan imkânsızdır.
İşte bu
düşüncelerden hareketle, Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi Yurtdışı
Seksiyonları Konferansı'nda ve Konferans sonrasında sorunun çokyönlü
tartışılması sonucunda, merkez organ yazı kurulu, Avrupa Birleşik Devletleri
şiarının yanlış olduğu kararına varmıştır.
23 Ağustos
1915
[29] "Avrupa Birleşik Devletleri Şiarı
Üzerine" adlı makale 5 Eylül (23
Ağustos) 1915 tarihli "Sosyal-Demokrat'ın 44. sayısında yayınlandı. Bu
şiar Bolşevik Parti MK'sı savaş manifestosunda yer
alıyordu (bkz. "Savaş ve Rus Sosyal-Demokrasisi", elinizdeki cilt)
ve Buharin grubu tarafından barış için savaş
şiarıyla birlikte savunulduğu ve bir öneri olarak kabul edildiği Bern
Konferansı'nda ele alındı, ne var ki bu öneriyi Konferans reddetti (bkz. Not
26). Lenin'in kararının (bkz. elinizdeki cilt: "RSDİP Yurtdışı
Seksiyonları Konferansı" — "Savaşın Karakteri Üzerine") ve sözkonusu makalesinin giriş satırlarından anlaşıldığı gibi,
Konferans, "ekonomik yanı basında tartışılıncaya kadar" bu sorunu
erteleme kararı aldı. Lenin makaleleriyle Konferans'ın bu kararını yerine
getirdi ve Avrupa Birleşik Devletleri şiarına şiddetle karşı çıktı. Lenin'in bu
makalesi incelenirken Troçki'nin Bern
Konferansı'ndan önce bu şiarı savunmaya başladığı gözönüne
alınmalıdır. "Savaş ve Enternayonal" adlı
makalesinde de bu şiarı ortaya atmıştı, bu makale neredeyse MK Manifesto-suyla
eşzamanda 1914'te yayınlandı. Troçki bu şian, her
zaman yaptığı gibi, savaşla bağıntılı olarak proletaryanın görevleri üzerine
görüşlerinin devrimci olmayan niteliğini gizlediği devrimci safsatalarla üslemişti.
Proletaryanın, savaşın karşısına "toplumsal devrimi" ve
"emperyalist çaresizliğin" karşısına "pratik günlük program
olarak dünya ekonomisinin sosyalist örgütlenmesi"ni koyması gerektiğini
söylüyordu. Bu, dünya birleşik devletlerine geçiş olacak Avrupa Birleşik Devletleri'nin
kurulması yoluyla gerçekleştirilmeliydi. Savaş ve Alman emperyalizminin, bir
dizi Avrupa ülkesinden silah zoruyla "ekonomik ve askeri bir bütün"
oluşturma planları, diye düşünüyordu Troçki,
"kapitalizm için ulusal devlet engellerinin dayanılmaz olduğu"nu
göstermiştir. Ona göre ulusal büyük gücün yerine "emperyalist dünya gücü geçmeli"ydi. Proletarya bundan "ömrünü doldurmuş
ulusal 'anavatan'ı savunmak" yerine ...
"yeni, daha güçlü ve sürekli bir anavatan", yani "monarşilerin,
sürekli orduların, egemen feodal kastların, gizli diplomasinin olmadığı"
Avrupa Birleşik Devletleri'ni yaratmak için yararlanmalıydı. Bu henüz sosyalist
bir birleşik devlet değildi (sadece monarşiler
ve egemen feodal kastlar olmayacak ama egemen burjuvaziler bulunacaktı), ne var
ki Troçki'ye göre, gerçek bir "toplumsal
devrime" ve "dünya ekonomisinin sosyalist örgütlenmesi"ne tek tek ülkelerde proleter devrimleri yoluyla değil, bu
Birleşik Devletler sayesinde ulaşılabilirdi. Böylece Troçki'ye
göre, Birleşik Devletler şiarı, tek ülkede proletaryanın ve sosyalizmin
zaferinin reddedilmesi şiarından başka bir şey değildi, bu şiar onu bütün
ileri ülkelerde gündeme getireceği yerde proleter devrimi erteliyordu. Troçki Avrupa Birleşik Devletleri şiarım, MK Manifestosunda
olduğu gibi, bütün savaşan ülkelerde emperyalist savaşın içsavaşa
dönüştürülmesi şiarıyla değil, "savaşa derhal son verilmesi",
"ilhakların ve savaş vergilerinin olmadığı bir barış" için mücadele
şiarıyla birleştiriyordu. Bu şiarı Troçki, burjuva devletin
"kendisini savunma" hakkının tanınmasıyla birleştiriyordu. "Ulus
ya da devlet —diye yazıyordu Troçki— kendini
savunmaktan vazgeçemez. Fakat egemenlere güven duymayı reddettiğimizde, eğer
ellerinden iktidarı alabilecek kadar güçlü değilsek, burjuva hükümetin elinden
ne savunma ne saldırı silah ve araçlarını almış oluruz. Biz barışta olduğu
gibi savaşta da bir hükümet partisi değil, muhalefet partisiyiz. Böylece
savaşın şiddetle öne çıkardığı özel göreve: ulusal bağımsızlık davasına
sadakatle hizmet ediyoruz." Böylece Troçki,
temel sorun olan "kendi anavatanı"nı savunma sorununda kulağa hoş
gelen bütün "devrimci" safsatalarla, sadece "egemenlere güven
duymama" talep etmektedir ve ona göre iktidara ancak Avrupa Birleşik
Devletleri'ni kurduğumuzda ulaşabileceğizdir. Troçki
"kendi anavatanı"nın yenilgisi değil bu anavatanın kendini savunma
hakkını, emperyalist savaşın içsavaşa dönüştürülmesi
değil savaşa son verilmesi ve barış için mücadeleyi Avrupa Birleşik Devletleri
şiarıyla birleştirmişti. Bu şiar Troçki'de, Not 1’de
gösterildiği gibi, Kautskyci, "bütün
emperyalistlerin birleşik bir emperyalist dünya iktidarında birleşmesi
düşüncesine dayanıyor ve "sürekli devrim" teorisiyle "bir
bütün" oluşturuyordu (bkz. elinizdeki cilt, Not 42)
Sosyalist devrim ve
"pratik günlük program" olarak dünya ekonomisinin sosyalist
örgütlenmesi gibi bütün bu yüksekten atan sözcükler Bolşevik Parti'de direnişle
karşılanacaktı. Sosyal-şovenizmin Kautskyci-Troçkist bir türünün maskelenmesi olarak Avrupa Birleşik
Devletleri şiarına, bu şiar Buharin grubunda da
destek bulduğundan (bkz. elinizdeki cilt Not 26) şiddetle karşı çıkılması söz
konusuydu. O nedenle Lenin'in makalesi bu
şiarı hedef almıştır; Lenin burada konuya, daha sonraları "Kapitalizmin
En Yüksek Aşaması—Emperyalizm" adlı kitabında geliştirdiği emperyalizm
anlayışı açısından yaklaşmıştır. Ne var ki Lenin'in bu makalesinin tarihsel
önemi, Avrupa Birleşik Devletleri şiarına karşı mücadelenin çok ötesindedir.
Lenin burada Marksist literatürde ilk kez ve yine bu
emperyalizm anlayışı ve kapitalizmin eşitsiz gelişme yasasına dayanarak, sadece
proleter devrimin değil, sosyalizmin inşasının zaferinin de tek bir ülkede
olanaklı olduğu düşüncesini ortaya atmış ve bu düşünceyi gerekçelendirmiştir.
Daha sonra Stalin yoldaş tarafından geliştirilen bu Leninist tez, 1926-27 yıllarında Troçki-Zinovyev blokuna karşı mücadelede
en güçlü silahlardan biri oldu ve bu muhalefet blokunun
yenilgiye uğratılmasına büyük ölçüde katkıda bulundu. Bu tez, tek ülkede,
Sovyetler Birliği'nde, sosyalizmin inşası deneyiminin kazanılmakta olduğu ilk
ve şimdilik tek ülkede proletarya diktatörlüğünün elde ettiği ve hergün elde etmeyi sürdürdüğü bütün bu zaferlerin en güçlü
teorik dayanaklarından biri olmuştur ve halen de olmaya devam ediyor, (s. 148)