DİVAN-I    HİKMET

[ TÜRKİYE     TÜRKÇESİNDE     TERCÜMESİ ]

***

Görülen Lüzum Üzerine Divan-ı Hikmet ile İlgili Zorunlu Bir Açıklama

Websitemizde yayınlanan Hoca Ahmed Yesevi hakkındaki inceleme ve Ahmed Yesevi’ye ait Divan-ı Hikmet’teki şiirlerin özgün metni ve Türkiye Türkçesi’ne aktarım metinleri eser sahibi Dr. Hayati Bice’nin özel izni ile sitemize konmuştur. Bu yazılı materyallerin her türlü telif hakkı yayınlanmak üzere Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları’na devredilmiş olup bilimsel araştırmalar dışında kısmen ve hiçbir şekilde tamamen kopyalanması-yayını yasaktır. Özellikle bu metinlerin  kitap şeklinde yayınlanması halinde her türlü hukuki takip yapılacaktır.

Websitelerinde bu materyallere yer vermek isteyen webmasterların hayatibice@yahoo.com adresinden izin istemeleri ve yaptıkları her alıntıda websitemizi referans olarak göstermeleri önemle rica olunur.

[ 131-140. Hikmetler ]

HİKMET-131

Eşsiz bu tarikatın sonu nerede

Dostlarım aramızda dolaşmaz o

Eğer gezseydi olmazdı aşıklarda

Nice yol kirler yerini kirlenmez o

O erin gülü o şeriattır

Meyvesi tatlı tarikat lokmasıdır

Kim kulunun kulu olsa hakikattır

Kaf dağını toptanyutsa turlanmaz o

Belirtisini söyleyerek gitti aşıkları

İsteyip oldu onun sadıkları

Olduk diye söylemediler layıkları

Gördüğünü gördüğü yerde söylenmez o

Söz dışta olsa içte lezzet olmaz

İçi kuru olsa orada lezzet olmaz

Niceleri arzu eyleyip nasip almaz

İddia ile anlamını arayıp bulunmaz o

Bütün organ derdinden dil geçmedikçe

"Mûtû kable'en temûtu" olmadıkça

Zahirinde baş gözünü yummadıkça

Batında kalb gözüyle görünmez o

Sabırsızın ulaşması değildir kolay

Nasıl acı meyve yutmayınca hamlarından

Olmadıkça bu yol üzere dertli, şaşkın

Kuru odun yanmadıkça alevlenmez o

Kul Hoca Ahmed sıkılarak yansın şimdi

İç ve dışın ham kalmasın pişsin şimdi

Dostlar bana sözünü söylesin şimdi

Yoksa marifetini ele vermez o...

HİKMET-132

Dem bu demdir başka demi dem deme

Dünyadan gamsız geçersin gam deme

Yanmasa can ve gönlün hem bedenin

Göz yaşının akması ile sen nem deme

Kahkahayla gülse ağlasa aşık idi

Rahat yüzünü görüp gamsız deme

Aslın-neslin erlik suyu damlası

Hası görsen sen özünden eksik deme

Adem oğlunda zerre kadar mana olmasa

Sen onu adam görüp adam deme

Duymasa mana sırrından adam değildir

Sen onun suretini görüp mahrem deme

Eğer yürekte olmasa yüz derd yarası

Sakın, kaç onu hemdem deme

Değse bilen âbdâr hançeri

Can verir canan merhem deme

Dostlar divane değildir her kişi

"Azze ve celle"den geçmese adem deme

Derya üzerinde yürümüş hası

"Hayy-Hu" demek ile derviş deme

Ey Ahmed ganimet bil her nefesi

Yarsız geçen bu demi dem deme...

HİKMET-133

Muhabbetsiz kişilerden her kim kaçsa,

Ariflerin sohbetinde dolaşır

Yanıp yakılıp aşk yolunda yaşını saçsa

Sübhan Melik'im Arş üstünde konuk eyler.

Kulum diyerek yananları sevip Allah,

Hakk gösterecek cemalini Vallah-Billah.

Nerede gitse, tesbihleri "Şey’en Li’llah"

Her ne bulsa, Hakk yolunda ihsan eyler.

Zâkir olup zikrini dese, gelecek nida;

Lânetli şeytan yetmiş fersah olsun ayrı

Derdi olsa, Hakk derdine verecek deva;

Öyle kulu kendisi arayıp canan eyler.

Geceleri seherlerde Hakk uyandırıp kan ağlatır

Uykusuz eyleyip kendi aşkına bel bağlatır

Devası yok derdi verip ağlatıp inletir;

Burada ağlayıp orada gitse, sultan eyler.

Hakk'a âşık olan kullar daima uykusuz

Cennet değil arzuları, verir cemal

Çoluk-çocuk, ev-barktan olur şikayetçi;

İsmâil gibi aziz canını kurban eyler.

Şeyhim diye baş kaldıran Hakk’a rakip;

Benlik eyleyip Sübhan'ına olmaz sevgili

Uykusuz olup derdsizlere olan tabip;

Bu dünyayı müminlere zindan eyler.

Ey mü'minler, ibadet eyleyip dayanmayın;

Emanettir, aziz cana inanmayın;

Haram-mekruh yığmış mala inanmayın

Mallarını "karış" adlı yılan eyler.

Bu dünyaya bina koyan Karun hani,

Dâva eyleyen Fir'avn ile Hâmân hani,

Vâmık-Azra, Ferhad-Şirin, Mecnun hani;

Kahreylese, bir lahzada yerlebir eyler.

Hiç bildin mi insanoğlunun ölmeyip kaldığını,

Bu dünyanın vefasını bildiğini,

Dünya isteklisinin Hakk kokusunu aldığını

Allah desen, göz yaşını yağmur eyler.

Aşk derdine deva soran hazır tilbe

Zâhirde yok batın içinde eyler cilve

Mazı sarın hepsinin içinde eyler galip

Aşk derdine deva eylese Rahman eyler

Kimi görsen, bu yollarda sahte âşık;

Zâhir sufi, batın içinde değil sâdık;

Onun için sevdiğine olmaz lâyık

Yalancıyı mahşer günü şaşkın eyler.

Ten söylemez, can söylemez, iman söyler

Candan geçen gerçek âşıklar Hakk'ı gözler;

Ariflere hizmet eyleyip yolunu düzler

O âşıkı ahaliye sultan eyler.

Aşık olsan, gece gündüz aşk iste

İbadet eyle, gece kalkıp hiç yatma

Akıllı olsan, cahillere sır söyleme

Gerçek dervişler ibadetlerini gizli eyler.

Derviş olsan, ibadet eyle, eyleme riya;

Her köşede ibadet eyle Tanrı’m tanık

Sahte derviş nereye gitse, zevk ve dâva;

Adil padişah ibadetlerini isyan eyler.

Vay, o türlü dervişlerden kurtuluş ver

O cahile ülfet eylemeyip, canımı al

Ey sevgili, yolda kaldım, yola koy

Tevbe edenin Rabbim yerini bostan eyler.

Dervişim deyip ibadet eyler halk içinde;

Riya eyleyip dolaşıp yürür orada burada;

Allah için ibadet eyleyen derviş nerede?

Gerçek dervişler dağ ve ovayı mekân eyler.

Aşık olsan, aşk yolunda yok ol

Cemal arayıp hasretinde tamam ol

Merhem olup gerçek dertliye deva ol

Güzel huyluyu can alırken kolay eyler.

Aşıkları Hakk’a bakıp nâra atar

Muhabbetin denizine dalıp batar;

Cevher alıp sevdiğine derdini söyler

Damla yaşı yere damlasa, umman eyler.

Aşıklara verdi aşkını yandırmağa

Züleyha gibi vücudunu iki büklüm eylemeğe

Riyâzette yüzünün rengini soldurmağa

Gerçek âşıkın yüzünün rengini saman eyler.

Aşıkları Hakk kahrından korkup titrer;

Yer ve gökte melekler ağlayıp durur;

Bâzen kızıl, bâzen sarı olup durup

Feryad eyleyip yer ve göğü lerzan eyler.

Aşıkların gerçek sevgilisi seherde bekler

Nida eyleyince "ya kulum" deyip batın gözler

Aşk şiddeti coşsa derd-i zârlar

Nerdesin deyip yürek-bağrını biryan eyler

Nerdesin?" deyip, nerdesin?" deyip âşık söyler;

Aşıklarda had ne ola, mâşuk söyler;

Ağzı demez, dili demez, gönlü söyler;

Üçyüz altmış damarları lerzan eyler

Aşıkların kıyamet günü halini soracak

Gerçek âşıkın göğsünü yarıp dâğını görecek

Temiz ağzından köpüğü akıp yürüyüp görecek

Kime verse temiz aşkını, hayran eyler

Aşıkların istekleri şarap kadehi

Sevgilisine ermek için bağrı kebap;

Ruhlarının gıdasıdır çeng ve rebap;

Ahı çıksa, yedi iklimi viran eyler.

Kudret ile her ne eylese, Kadir özü;

Kudretinden mâlumdur kış ve yazı;

Ey insafsız, Allah ile eyleme iddia

Kahhar Melik’im canlıları cansız eyler.

Ağlamayı her insana veren hani;

Ağlamaklık kolay değil, bağrı hani

Göz yaşını riya eyleme, Hakk’ı tanı

Hakk Teâlâ sevdiklerini giryan eyler.

Kul Hoca Ahmed, kulum deyip vurma lâf;

Riya ile eylediğin ibadetin hepsi boş;

Şeriatte, tarikatte kazancın şüpheli;

Ahirette yalancıları üryan eyler...

HİKMET-134

Muhabbetin bahçesinde binlerle destan

Bülbülleri şakıyıp orada figan eyler

Marifetin meydanında dolaşan eyleyen

Gece gündüz gözyaşını deniz eyler

O bülbülün feryadını işitenler

Kibirin dağını kesip benzetenler

Bu dünyanın lezzetini unutanlar

Feryad edip ağlayıp gözünü giryan eyler

Aşık kullar bu dünyayı göze iliştirmez

Dünya aşkını zahid kullar dile almaz

Gece gündüz mest ve hayran kendine gelmez

Cemal dileyip göğsünü deşip ağlar eyler

Vah ne yazık geçti ömrüm doymadan kaldım

Rehbersiz yola girip yorulup kaldım

Hikmet kemerin bele sağlam bağladım

Kendini seven aşıkları darmadağın eyler

Ey aşık gece gündüz dinmeden ağla

Yanıp pişip yürek bağrını ezip dağla

Ecel yetse merdcesine belini bağla

Böyle aşık varsa orada konuk eyler

Şeyh Mansur öz başını darağacında gördü

Nur gönderdi Hakk cemalini orada gördü

Şuursuz olup kendini bilmeden feryad eyledi

Vaşuka diye kendini bilmeden dolaşır

Seyh Şibli aşık olup bilmeden geçti

Şeyh Bayezid yetmiş yol kendini sattı

Bu dünyanın izzetlerini kaldırıp attı

Geçen içe pişmanlık diye feryad eyler

Eyle erlerin sohbetini bulan kişi

Elest ve hayran olup yürür yaz ve kışı

Seherlerde dört döğünmek onun işi

Zahir neşeli bâtınlarını gizli eyler

Böyle olmadan Hakk vuslatına ermek olmaz

Rüsva olmadan sırdan mânâ almak olmaz

Hû zikrini deyip daima dilden bırakmaz

Hayali ile dillerini lerzan eyler

Kul Hoca Ahmed bu hikmeti kime söyledin

Arifim diye ahaliye okuyup yaydın

Tesir eylemez alimlere söylediğin öğüdün

Arif odur beden mülkünü viran eyler...

HİKMET-135

Tecellinin makamıdır garib makam;

O makamda âşık kullar dolaşır

Hangi gönüle tecellisinin nurunu gönderse

Şuursuz olup kendini bilmeden feryad eyler

O makamın yollarının rehzeni var

Kılavuzsuz yola girse, yoldan şaşar

Vesvese eyleyip lânetli şeytan dinini bozar

Kendi yoluna koyup onu şaşkın eyler

O makamı bildiren rehber gerek;

Tarikatın ön safında safder gerek;

İşbu yolu zabteyleyen server gerek;

Öyle mürşid cennet mülkünü hazır eyler.

O makama eren âşık şarap içer;

Ev-barkını yağmaya verip candan geçer;

Şevk kanadını Hazret’e doğru tutup uçar;

Arş ve Kürsü, Levh ve Kalem tayran eyler.

Cemal dileyip terk eylesen mâsivayı;

Ölmeden önce vücudunu eyle fâni;

"Ve enhârun min aselin musaffa" yı;

Cennetini hâs kuluna ihsan eyler.

Ol makamın tevhid adlı ağacı var;

Gölgesinde âşık kullar Burak'a biner;

Her bir dalı bin yıl kadarlık yolu tutar;

Herhangisi kendi kendine ünvan eyler.

O ağacın meyvesinden tadan kullar,

Dünyasını âhirete satan kullar,

Kabir içinde huzur içinde yatan kullar

Seherlerde göz yaşını umman eyler.

Himmet kuşağını Kul Hoa Ahmed bele bağla;

Muhabbetin ateşi ile yürek dağla;

Yakanı tutup tan atana kadar dinmeden ağla;

Meğer sana rahmet ederek canan eyler...

HİKMET-136

Bu sırrı bilmeyen cahil kişi

Dervişlerin değerini ne zaman bilir?

Dil ucuyla ümmetim diye iddia eder

Mustafa'nın değerini ne zaman bilir?

Tarikatın lezzetinden tadan kişi

Dünyasını din yolunda satan kişi

Gece-gündüz gözde yaşı akan kişi

Bu dünyanın değerini ne zaman bilir?

Gece-gündüz ibadet eylese o aşık

Bu dünyada günahından olur uzak

Dervişleri gıybet eden o münafık

Marifetin değerini ne zaman bilir?

Dünya malını yığıb yolu yitirenler

Kısa ömrünü küfr içinde geçirenler

Kılavuzsuz kırlarda yürüyenler

Muhabbetin değerini ne zaman bilir?

Çok kişiler iddia eder nefsini gözetip

Yeyip-içip hayvan gibi geceleri yatıp

Oruç tutmaz, zekat vermez hem utanıp

Hakk Teala’nın değerini ne zaman bilir?

"Külli muttaki alimen" diye söyledi Rasul

Ey Kul Ahmed bu hadisi eyle kabul

Suyri halkı kabul eylemeyip oldu melûl

Cahil halkı pir değerini ne zaman bilir?..

HİKMET-137

Sübhan Rabb’im kuluna lutf eylese,

İçi aydınlanıp, dışı yanıp biryan olur.

Pir eteğini tutarak âşık yola girse,

Hakk'ı izleyip iki gözü giryan olur.

Candan geçmeden aşk sırrını bilse olmaz;

Maldan geçmeden ben-benliği koysa olmaz;

Utangaç olmadan yalnız kendini sevse olmaz;

Öyle âşık halk gözünden gizli olur.

Canını incitip zakkum çiğneyip aşık ol

Yaşını döküp gözünü sulayıp sadık ol

Ondan sonra dergahına layık ol

Canını versen rahmet eylese canan olur

Saçı-başı dağınık divane mi Hakk'ı bulan;

Hakk kılıcını ele alıp nefsi kovalayan,

Nereye varsa, gözü yumup sırrı bulan;

Öyle sırrı bulan kişi yiğit olur.

Aşk yolunda gece gündüz ağlayanlar,

Candan geçip belini sıkı bağlayanlar,

Hizmet eyleyip Hakk sırrınr anlayanlar

Gece uykusunu haram eyleyip ağlar olur.

Vah ne yazık, aşk yolunda canını vermeden,

Dalgıç olup deniz içinden cevher dermeden,

Hakk'tan başka gafletleri uzaklaştırmadan

Sabaha varsa, pişmanlıklar pek çok olur.

Aşık olsan, Bâyezid gibi kendini sat

Vallah-billah dünya haram, kaldırıp at

Kanlar döküp gözlerinden geceleri don

Bir anda şeytan mülkü viran olur.

Tan atana kadar zikrini söyle, canın ile

Dağ ve ovayı bostan eyle, kanın ile

Taştan katı taşa yat, yanın ile

Yoldan çıkan yüz bin gafil yiğit olur.

Taştan katı taşı süzen habersizler,

Ahiret işini geri bırakıp dünyayı arar

Ayet, hadis beyan eylesem, sert konuşur

Dışı insan, içleri şeytan olur.

Zikrini söyle, kanlar aksın gözlerinden

Hikmet söyle, inciler damlasın sözlerinden

Güller bitsin, her bir bastığın izlerinden

Güle baksan, gül açılıp bostan olur.

Seherlerde erken kalkıp kanlar yut

Pir-i kamil eteğini sağlam tut

Hakk'a aşık olmuş olsan, candan geç

Candan geçen gerçek aşıklar üryan olur.

Bu dünyada fakirliği âdet eyleyen

Hakirlik çekip meşakkati rahat bilen,

Kul Hoca Ahmed, iyilere hizmet eyleyen,

Kıyamet günü öyle kişi sultan olur...

HİKMET-138

Arif âşık can yurdunda elem çekse,

On sekiz bin bütün evren gül bahçesi olur.

Gönül kuşu şevk kanadını çırpıp uçsa,

Bütün varlık yâdını söyler bülbül olur.

Muhabbetin meydanına kendisini koysa

Mârifetin meydanına kendini vursa

Sır şarabını içip âşık ruhu kansa,

Meveddettin gülzarında hoş gül olur.

Erenleri Hak yâdından gâfil olmaz;

"Ricâlun lâ tulhihim" der Hâlıku'n-nâs

Eren yolunu tutan aslâ yolda kalmaz;

O hazrette sır esrarı makbul olur.

"Elest" şarabını kime verse o sâki,

Devamlı içip saklar ölümsüz baki;

Tenini canını yakarak şevk ihrakı;

İçten yanar yıkılarak hem kül olur.

Dışını adı ile bezeyenler,

İçlerini ateşi ile düzenleyenler,

Şevk ateşini gönülün içine yerleştirenler

Masîvâ ile ne zaman meşgul olur?

Tarikattir bu yol, adını bilse derviş,

Mârifetin mallarından alsa derviş,

Başka yollar kötülük yeli; sansa derviş,

Hakikatin meydanında er o olur.

Dayanarak Kul Hoca Ahmed, yola gir

Kulu görsen, kulu olup mânâ sor

Yâ İlâhım, nasip kılsa, mânâ al

Mâna sorup mâna alan gerçek kul olur...

HİKMET-139

Seher vakti kalkıp ağlayıp, feryad eyle;

Feryadından yer ve gökler neva eylesin

Hakk'a sığınıp göz yaşını çağlayan eyle;

Ondan sonra Hakk derdine deva eylesin.

Gerçek dertliyi Allah sevip kulum dedi

Üç yüz altmış bakıp onun gamını yedi

Melekler yaşını alıp armağan eyledi

Kan ağla yaşını alıp tanık eylesin.

Yüz bin günah işlendi, bilemedin;

Tevbe eyleyip dergâhına gelemedin;

Hizmet eyleyip iyi dua alamadın;

Günahlardan seni ne diye suva eylesin?

Bu âlemde rezil olup kan yutmasan,

Şeriatte, tarikatte pir tutmasan,

Hakikatte candan, tenden tam geçmesen,

Gafletlerden seni ne diye ayrı eylesin?

Erenlerin yaptıklarını yapamasan,

Pirsiz yürüyüp vird ve evrad bilemesen.

Yardım dileyip dua alamasan,

Seçkin ulular sana ne diye dua eylesin?

Tezvir ağı koyup halkı yoldan çıkardın

Şeyhlik kılıp riya ile pazar kurdun;

Gönül eğlendirip şeytan ile devran sürdün

Cemaline sen ne diye lâyık eylesin?

Lütuf ve keremi Hakk yarattı sizler için

Can ve gönülde hizmet eyleyip sizler alçak

Allah için bahsederim bulasın sahun

Temiz olmayanlara ne diye lütfunu hediye eylesin?

Gece yatmayıp gaflet uykusunu haram eylese

Kalb zincirini, sır zikrini tamam eylese

Bin bir adını tesbih edip söz eylese

Kul ne diye dergâhına hata eylesin?

Emr-i mâruf, nehy-i münker bilip eylese,

Yatsa, kalksa bir Allah’ı hazır bilse

Ölene kadar Rabbine hizmet eylese

Kuvvet verir, onu ne diye iki büklüm eylesin?

Namazsıza, ibadetsize vermez kuvvet;

Ameli zayıf, kendisi ayıplıya vermez himmet;

Rızkı noksan, kendisi soysuz olan görmeye devlet;

O fasıkın gönlünü ne diye safâ eylesin?

Yazık, insan kendi kadrini kendi bilmez;

Benlik kılıp iyileri göze iliştirmez

Hû sohbetini kuran yere kaçıp gelmez;

O vefasız ahde ne diye vefa eylesin?

İnsan odur, fakir olup yerde yatsa,

Toprak gibi âlem onu basıp geçse,

Yusuf gibi kardeşi köle diye satsa;

Kulun kulu, o gün ne diye heva eylesin?

Şevki, zevki muhabbetten ayân eyle

Aşıklara aşk ateşinden beyan eyle

Hor görülme-ağlama, meşakkatı nişan eyle

Gerçek âşıklar ateşten ne diye çekinsin?

Allah diyerek ateşe girdi Halilullah

O ateşi bostan kıldı, görün, Allah

Boyun büküp ağlayıp dedi: "Şey'en li’llâh"

Fakir, miskin orada ne diye heva eylesin?

Hakkâ âşık sâdıkları yürür yalnız

Sabaha varsa, Hak önünde görür izzet

Cennete girip cemal görür, ikram ve rahat

Gizli yürür, halka ne diye riya eylesin?

Kul Hoca Ahmed, halet derdi peyda eyle

Can ve gönlü Hakk yolunda tutkun eyle

Derdini çekip mahşer günü kavga eyle

Dert olmasa, Mevlâ'm kime şifa eylesin?..

HİKMET-140

Aşk dâvasını bana kılma, sahte âşık;

Aşık olsan, bağrın içinde göz kanı yok.

Muhabbetin şevki ile can vermese,

Boşa geçer ömrü onun, yalanı yok.

Aşk bağını sıkıntı çekip yeşertmesen,

Hor görülse kötü nefsini öldürmesen,

"Allah" diyerek içe nuru doldurmasan,

Vallah, billah sende aşkın eseri yok.

Hakk zikrini can içinden çıkarmasan,

Üçyüzaltmış damarlarını kımıldatmasan

Dörtyüzkırkdört kemiklerini kul eylemesen,

Yalancıdır Hakk’a âşık olduğu yok.

Nefsten geçip kanaatı huy edinen,

Her kim tepse, râzı olup boyun sunan,

İyilere hizmet eyleyip dua alan;

Öyle âşıkın mahşer günü üzüntüsü yok.

Rahatı bırakıp can sıkıntısını hoşlayanlar,

Seherlerde canını incitip çalışanlar

Hay u heves , ben-benliki terkedenler,

Gerçek âşıktır, aslâ onun yalanı yok.

Aşk derdini dertsizlere söyleyip olmaz;

Bu yolların engeli çok, geçip olmaz;

Aşk cevherini her nâmerde satıp olmaz;

Habersizlerin aşk kadrini bildiği yok

Aşka düştün, ateşe düştün, yanıp öldün;

Pervane gibi candan geçip kor ateş oldun;

Derde doldun, gama soldun, tilbe oldun;

Aşk derdiri sorsan, aslâ dermanı yok.

Başın gider bu yollarda, hazır ol

Aşık yolunda ölmeden önce muhakkak öl

Pir eteğini sıkı tutup hizmet eyle

Hizmet eyleyenin aslâ yolda kaldığı yok.

Aşık değil, sevdiğine can vermese,

Köylü değil, saban koşturup ekmek vermese,

Burada ağlayıp âhirette can vermese,

Yolda kalanın Allah kokusunu aldığı yok.

Ey habersiz, aşk ehlinden beyan sorma

Dert iste, aşk derdine derman sorma

Aşık olsan, zâhidlerden nişan sorma

Bu yollarda âşık ölse, tavanı yok.

Zâhid olma, âbid olma, âşık ol

Mihnet çekip aşk yolunda sâdık ol

Nefsi tepip dergâhına lâyık ol

Aşksızların hem canı yok, imanı yok.

Aşk sevdası kime düşse, rezil eyler

Nur gönderip Hakk kendine tutkun eyler

Mecnun gibi aklını alıp Leylâ eyler

Allah tanık bu sözlerin yalanı yok.

Kul Hoca Ahmed, candan geçip yola gir

Ondan sonra erenlerin yolunu sor

Allah diyerek, Hakk yolunda canını ver

Bu yollarda can vermesen, imkânı yok...

***

intro.jpg (1964 bytes)

Anasayfaya  Dönüş