DURUM: değirmendere'de gönüllü görev yapan İtalyan doktor, tuvalet istedi.
BAKAN: "Tuvalet yok diyorlar. Arkama döndüm baktım, plaj... Benim insanım denize gider, yıkanır..."
DURUM: Gönüllü ordusu AKUT günlerdir yemiyor, içmiyor, uyumuyor, enkaz kazıyor. 180 can kurtardılar.
BAKAN: "AKUT denilen grup, şov yapıyor. Salgın söylentisi yayıyor. Suç duyurusunda bulunacağım."
23 AĞUSTOS 1999 PAZARTESİ - STAR GAZETESİ
DONANIM OLURSA DEPREM'İ BİLİRİZ!
Sismik-1'in Marmara Denizi'ndeki çalışmalarında elde edilen verileri değerlendiren İTÜ'lü profesörler, iddialı bir mesaj verdi. İTÜ Heyeti, gerekli altyapı ve donanımın sağlanması halinde, dünyada belki de ilk kez, depremi önceden haber verebileceklerini söyledi. İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Dekanı ve TÜBİTAK Deniz Araştırmaları Koordinatörü Prof. Dr. Naci Görür, 17 Ağustos ve 12 Kasım'daki depremlerden sonra, Marmara Bölgesi'ndeki deprem riskinin arttığını söyledi. Prof. Dr. Görür, gerekli altyapı ve donanımların sağlanması durumunda, Türk bilimadamlarının, belki de dünyada ilk kez depremi önceden haber verebilecekleri iddiasında bulundu. Marmara Fayı'nın bir defada kırılmasıyla meydana gelecek olası bir depremin, 7.7 şiddetinde olması bekleniyor. İTÜ ve MTA işbirliğiyle, Sismik-1 Gemisi'yle İzmit Körfezi'nde gerçekleştirilen çalışmaların genel sonuçları, dün düzenlenen bir basın toplantısıyla açıklandı. Toplantıya katılan uzmanlar, Körfez'in doğusunda, yakın zamanda büyük deprem olasılığının ortadan kalktığını vurguladılar.
DEPREMİ BİLMENİN BEDELİ 25 TRİLYON!
Depremi önceden bilmek için gerekli teknolojik donanım 50 milyon dolara, yani 25 trilyon liraya maloluyor. İTÜ'lü profesörler de bu donanımı istiyor. Marmara Denizi'ndeki fayların bilinmezliği, Türkiye'nin depremlerle ilgili araştırmaları yapmak için yeterli donanımı olmadığını ortaya çıkardı. Türkiye'deki tüm yeraltı hareketlerini belirlemek için denizaltı araştırmalarıyla birlikte toplam 25 trilyon lira gerekiyor. Kara araştırmaları için 2.5 milyon doların yeterli olabileceğini belirten bilimadamları, günümüz teknolojisine uygun bir araştırma gemisinin de yer aldığı deniz araştırmalarıyla birlikte rakamın 50 milyon dolara çıkacağını söylüyorlar. İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Naci Görür'ün, ‘‘Depremleri dünyadaki diğer bilimadamları kadar, hatta onlardan da iyi bir şekilde öngörebiliriz’’ dediği araştırmalar için gerekli donanım şunlar:
* Sismograf ağı: Türkiye'nin çeşitli yerlerine çok sayıda yerleştirilen sismograflarla, olan tüm depremleri gözlemeye yarayacak ağ.
* GPS (Global Positioning System): Yer hareketlerini uzaydan ayrıntılı olarak görebilcek sistem.
* Radar Interferometri analizleri: Yer hareketlerini belirleyebilecek sistem ve analizler.
* Batimetri: Marmara Denizi'nde derinlik ölçümü yapabilecek aletler.
* Yandan taramalı sonar sistemleri: Deniz dibi araştırmaları için gerekli sonar cihazları.
* 3 boyutlu sismik veri olanakları.
* Deniz tabanı sismografisi .
* İyi bir araştırma gemisi.
* Micro deprem ölçüm cihazları: En küçük depremleri bile ölçebilecek teknolojiye sahip sismograflar.
* Bilgisayar donanımı ve eleman: Sismik ve jeofizik verileri toplayacak bilgisayarlar ve bu güçlü bilgisayar labaratuvarlarını kullanabilecek yetişmiş elemanlar.
KAMU BİNALARI GÜÇLENDİRİLMELİ!
Gümüşsuyu'ndaki İTÜ Makine Fakültesi'nde düzenlenen toplantıda konuşan Rektör Prof. Dr. Gülsün Sağlamer, İTÜ'nün 17 Ağustos'tan itibaren üstüne düşen görevleri yaptığını, 'en kötü duruma' hazır olmak gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Hasan Boduroğlu ise hastaneler, ilk yardım merkezleri, itfaiye binaları gibi birinci derecedeki kamu binalarının hemen güçlendirilmesi gerektiğini, fakat Kaynaşlı'da olduğu gibi hatalar yapılmaması gerektiğini belirtti. İTÜ Maden Fakültesi Dekanı ve TÜBİTAK Deniz Araştırmaları Koordinatörü Prof. Dr. Naci Görür, Sismik-1 gemisi aracılığıyla İzmit Körfezi'nde gerçekleştirilen çalışmaların sonucuyla ilgili olarak, ‘‘17 Ağustos depremiyle Körfez'deki canlı fay, güney kenarı boyunca hem denizden, hem karadan büyük bir ihtimalle kırıldı. Dolayısıyla Körfez'in doğusunda yakın bir zamanda büyük bir deprem olma olasılığı ortadan kalktı. Ancak, Marmara Denizi içinde olacak bir depremden bütün Marmara Bölgesi'nde olduğu gibi elbette Körfez de etkilenebilecektir.’’ Prof. Dr. Görür, Marmara Denizi içindeki ve Körfez'deki fayların ilişkisinin tam olarak bilinmediğini belirterek, ‘‘Bu iki fay arasındaki ilişki bizim için müphemdir. Bazı düşüncelerimiz ve hipotezlerimiz vardır. Bunlar bilimsel gerçeklere oturtulmadıkça, Marmara Bölgesi'nin gerçek deprem potansiyelini de emniyetle söylememiz mümkün değildir’’ dedi. Prof. Dr. Görür, 1997 yapılan harita ile TPAO'nun haritasının sağlıklı bilgiler için yeterli olmadığını, daha çok araştırmaya ihtiyaç olduğunu belirtti.
İLGİLİ YERLERE BİLGİ
Prof. Dr. Naci Görür, ‘‘17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinden sonra Marmara'da deprem riski arttı. Ancak olası bir depremin nerede, ne zaman ve hangi büyüklükte olabileceğini elimizdeki bugünkü verilerle söylememiz mümkün değildir. İTÜ'nün buna ilişkin bir kestirmesi vardır, ilgili yerlere iletilmiştir’’ dedi. Prof. Dr. Görür, Marmara fayının bir kere de yoksa parçalar halinde mi kırılacağını araştırılması gerektiğini, bugünkü imkanlar ve donanımlarla ne İTÜ'nün ne de Türkiye'deki herhangi bir kurumun tek başına yapamayacağını söyledi. Prof. Dr. Görür, Marmara fayının daha donanımlı bir gemiyle ve uzmanların işbirliğiyle çalışmalar gerçekleştirilerek incelenebileceğini vurgulayarak, ‘‘Biz bunu yapacak güçteyiz. Dünyanınen iyi yer bilimcileri buradadır. Gerekli donanım ve imkanlar verildiği takdirde, Marmara'da depremin ne olacağını biliriz ve söyleriz. Belki de Türk bilimadamları olarak dünyada ilk kez depremleri önceden haber verebiliriz’’ dedi. Prof. Dr. Görür, Fransız ve NATO gemilerinin katılımıyla yapılacak çalışmanın bir yıl sonra tamamlanabileceğini belirtti.
ŞENGÖR: VARSAYIM DOĞRULANIYOR
İTÜ Maden Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Şengör de, MTA Sismik-1 gemisinin Körfez'deki çalışmalarının fay hattının denizdeki devamının Kuzey Anadolu Fay hattı ile bağlantılı olma ihtimalini çok büyük ölçüde artırdığını belirterek, ‘‘Şimdi biz araştırmalarımızı karada ve denizde bu hipotezin acımasız bir şekilde test edilmesine ayırıyoruz’’ dedi. Prof. Dr. Şengör, Marmara Denizi'nde kendilerini en çok ilgilendiren ve hayrete düşüren ancak ortak bir fikre varamadıkları bir yapı bulunduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: ‘‘Bu yapının doğu kesiminde herhangi bir tartışma yok. Bu fay geliyor Hersek burnunun içerisinden geçiyor. Bu, depremde kırılmamış. (Ondan sonra nereye gidiyor) sorunu var. Ondan sonra biz Körfez'in ağzında çok büyük bir yanal atım olması... Hemen hemen muhakkak olan bir yapı bu... Burada bizim gördüğümüz çok çarpıcı bir durum var. Mevcut olan eski gerilme yapılarını kesen dümdüz yanal atımlı bir fay varmış gibi görünüyor. Bu ne demektir? Fransız Prof. Le Pichon, İTÜ Öğretim Üyesi Sismolog Doç. Dr. Tuncay Taymaz ve benim yayınlamış olduğum bir fay haritası. Bu fay, bizlerin varsayımını temsil ediyor.’’ Fransız gemisinin de gelerek burada araştırma yapacağını, MTA Sismik-1'in de çalışmalarına devam edeceğini vurgulayan Prof. Dr. Şengör, ‘‘Bizi korkutan fay bu. Burada bu fayın Körfez'e girmekte olduğunu görüyoruz. Bu teorik olarak çizilmiş, az miktarda deneyle denetlenmiş bir faydır’’ dedi.
7.7 ŞİDDETİNDE BEKLİYORLAR!
Profesör Celal Şengör, İstanbul'u tehdit eden büyük fayın bir defada kırılması halinde 7.7 büyüklüğünde bir deprem olabileceğini söyledi. Bu fayın kuzeyinde küçük küçük faylar bulunduğunu ve İstanbul Üniversitesi'nin önceki gün rapor ettiği fayların da bunlar olduğunu belirten Prof. Dr. Şengör, şöyle konuştu: ‘‘Bu faylar bizi korkutan faylar değildir. İstanbul'u tehdit edecek olan fay büyük faydır. O fayla, varsayımsal olarak çizilmiş olan fayla, bizim Körfez'de çizilmiş olan fayın bağlantısını görüyorsunuz. Hakikaten beni hayrette bırakan bir paralellikle bu gelip bağlandı buna. Şimdi biz araştırmalarımızı karada ve denizde bu hipotezin acımasız bir şekilde test edilmesine ayırıyoruz. Çünkü İstanbul'da meydana gelecek depremin büyüklüğü ve yerini büyük ölçüde bu hipotezin çıktıları tayin edecektir. Bilim adamı olarak gerek teorik düşünceler, gerek eldeki veriler ve gerekse tamamiyle teorik çizilmiş hattın eldeki az miktardaki verisiyle, üstüste düşmüş olması, bu hipotezin doğru olma şansını çok büyük ölçüde artırmaktadır.’’ Prof. Dr. Şengör, daha sonra bir soru üzerine Marmara Fayı'nın bir defada kırılmasıyla 7.7 büyüklüğünde deprem olabileceğini belirterek, ‘‘Fay nereden geçiyor, orta ve küçük depremlerle atlatılabilir mi, görüşlerine karşıyım. 4 milyon senedir var olan bir olay bugün niye farklı davransın’’ dedi.
RASATHANE'YE RAKİP GELİYOR!.
İTÜ, depremle ilgili tüm disiplinlerin bir arada çalışacağı bir Deprem Merkezi kuruyor. Merkez bir anlamda Kandilli'ye rakip olacak. Ölçümler ve araştırmalar yapılacak. Vatandaşlardan şirketlere herkes, hasar ve durum tesbiti için bu merkezden yararlanabilecek. Marmara Depremi, devletin ve toplumun bilime olan bakış açısını da değiştirdi. Pek çok insan adını bile ilk kez duyduğu, jeolog, jeofizikçi, yer bilimcisi, sismolog gibi kavramları artık ezbere biliyor. Oysa onlar yıllardır var. Toplumun umursamazlığına, hükümetlerin aldırmazlığına, medyanın ilgisizliğine rağmen 'bilinmeyenlerin' peşinde büyük bir özveriyle çalışıyorlar. 17 Ağustos'tan bir hafta sonra İstanbul Teknik Üniversitesi depremle ilgili ilk raporu hazırladı. Rapor, devlet ve hükümet yetkililerine gönderilmesinin yanı sıra internette de yayınlandı (www.itu.edu.tr /deprem/deprem.html). Deprem konusunda çok önemli çalışmalar yapan ve geniş bir öğretim üyesi kadrosuna sahip olan üniversite şimdi yeni bir oluşuma gidiyor. Depremle ilgili tüm disiplinlerin biraraya getirileceği İstanbul Teknik Üniversitesi Deprem Merkezi kuruluyor. İTÜ Rektörü Prof. Dr. Gülsün Sağlamer' depremden sonra yapılan çalışmaları ve Deprem Merkezi'ni anlatıyor:
Depremin ilk günü nasıl bir kriz yönetimi uyguladınız?
- Deprem gecesi hemen kampüse gelip öğrenci yurtlarına baktık. Binalarımızda da hasar olmadığını gördük. Sabah 8.30'da konuyla ilgili tüm öğretim üyelerimizi topladık ve yapacağımız çalışmaları hızla organize ettik. İki grup olarak çalıştık. Yer bilimciler ilk tespitleri yapmak üzere aynı gün bölgeye gittiler. İnşaat mühendisleri ve mimarlar hasar tespiti için işe Avcılar'dan başladılar ve tüm bölgeyi gezdiler. Şimdi üçüncü bir grup oluştu. Mimarlık Fakültesi bundan sonraki yerleşmeler konusunda çalışmalara başladı.
Yayınladığınız raporların içerikleri nedir?
- 24 Ağustos'ta yayınladığımız Ön Değerlendirme Raporu'nda, depremin oluşumu, neden olduğu hasarlar, alınması gerekli önlemler, bundan sonra yapılması gereken çalışmalar yer almıştı. İkinci Değerlendirme Raporu'nda ilk raporda değindiğimiz konulara ilişkin çalışmalarda izlenecek süreç ve politikalara ilişkin bilgiler yer alıyor. İnternet sitemize girerek iki rapor da okunabilir. Bu raporların ardından bir Deprem Master Planı hazırladık. Hasar tesbiti, hasar tesbitinde ön çalışmalar, ayrıntılı değerlendirme, depremin boyutu nedeniyle üniversitelerin birlikte çalışması gerektiği, mühendislerin konu hakkında eğitimi, eğitim programları vs. de bu plan içinde yer aldı.
Bayındırlık Bakanlığı'na ya da hükümete uyarıda bulunmadınız mı?
- Bunu ilk hafta da söyledik ama etkili olamadık. Bayındırlığın, afet işlerinin ve belediyelerin elemanları kendi bildikleri gibi ön değerlendirmeleri yaptılar. Standart bir belirleme yapılamadı. Bu nedenle aynı yerlerde yeniden değerlendirme yapılıyor. Bu verimsiz bir yaklaşım.
Geçici ve kalıcı iskan konusunda büyük tartışma yaşanıyor. Sizin öneriniz ne oldu?
- Geçici iskan minimum tutulmalı ve ilerde kalıcı iskana dönüştürülebilecek şekilde realize edilmeli. Üniversitemiz bunun örneğini yaptı. Çelik bir sistem dizayn ettik. 30 merekarelik bölümlerden oluşuyor. Pratik, düşük maliyetli, çok amaçlı kullanılabilme özelliğine sahip. Ayaklar üzerinde kalkıyor, çamurdan, tozdan arınmış bir sistem. Tesisat da yerden açılan kanallardan değil üstten gidiyor. Son derece verimli ve hızla üretilebiliyor. İki modül birleştirilerek 60 metrekarelik bir oturma alanına ulaşıyor. Bu tip 1000 konutu iki ay içinde gerçekleştirebiliriz. Bayındırlık Bakanlığı'na da bunu bildirdik. Ayrıca Kocaeli Valiliği'ne de 1000 örnek konut yapmak için öneride bulunduk. Kabul edildi. TÜSİAD'la çalışarak bölgede örnek bir çalışma yapacağız.
Konutlardan işyerlerine, kamu binalarından sanayiye kadar her kesim hasar tespiti konusunda İTÜ'nün peşinde koşuyor. Bu yoğunluğa nasıl yetişebiliyorsunuz?
- Çok büyük bir alanda hasar tesbiti yapılması lazım. Ancak bunun için yeterli sayıda elemanımız yok. Tüm üniversiteler bir araya gelse bile bu kadar büyük bir kütleyi değerlendirmek ve sonuçlandırmak yıllar alır. Japonya'da Kobe Depremi olduğunda ülkedeki 7 bine yakın inşaat mühendisi trenlere bindirildi. Kobe'ye giden bu trenlerde mühendislere ön değerlendirme yapabilmeleri için eğitim verildi. Böylece tüm değerlendirmenin belli bir standarda göre yapılması sağlandı. 15 günde 45 bin konut tarandı. Türkiye'nin sorunu bilgi değil, bilgi bizde de var ama organize olamıyoruz.
İTÜ Deprem Merkezi'nde neler yapılacak?
- Merkezi depremle ilgili bölümlerimizin koordinasyonu için kuruyoruz. Böyle bir şey daha önce yoktu. Merkezde ölçme, değerlendirme, araştırma yapılacak. Simülasyon modelleri için bir sürü yazılım satın alıyoruz. Bir check-up merkezi olacak. İster yerleşme, ister bölge, isterse konut ölçeğinde bize ulaşan problemlerin kontrolünü ve yapılması gerekenleri yapacağız. Vatandaşa doğrudan hizmet vereceğiz, fakülte fakülte dolaşmaktan kurtulacak.
Merkezde sismolojik ölçüm de yapılacak mı?
- Başka ülkelerde birden fazla ölçüm yapan merkezler olduğunu sanıyorum. Bunun ille de tekel olması gerekmiyor. Dünyada 1-2 tane komünist ülke kaldı ama Türkiye Cumhuriyeti devletçilik açısından onlardan bile ilerde. Örneğin bilimde her şeyi TÜBİTAK'ın elinde toplamak gibi devletçi bir politika var. Böyle bir şey olamaz, modern düşünceye aykırı.
Bu durumda Kandilli Rasathanesi'ne rakip mi oluyorsunuz?
- Biz yıllarca DPT'ye gidip proje istedik. 'Devletin kanalları sınırlı, DPT yalnızca Kandilli'ye destek veriyor' dendi. Yıllarca destek alamadık. Bunun mantıklı bir tarafı olacağını düşünerek ortalığa çıkıp 'DPT bize para vermedi' diye şikayet etmedik. Para sınırlıysa bir yere gidecekti. Ama şu anda görülüyor ki Kandilli'ye yapılan yatırımlar beklenen sonucu vermiş değil. O halde bu organizasyon çalışmadı, başka bir şey bulmak lazım. Biz başkasının yaptığı işle ilgilenmiyoruz, çünkü kapasitemiz var. Merkezimizin kaynaklarını da kendi imkanlarımızla karşılayacağız. Ama büyük çaplı bir sismik network kurulması söz konusu olursa ya da Marmara'da araştırma yapacak düzeyde bir gemi gerekirse bunun finansmanını karşılayamayız. Devlet bu gemiyi alır, tüm üniversiteler de kullanır. Sismik network de üniversiteler üstü olur ve kimin ne kadar ürettiği görülür.
Bayındırlığın, afet işlerinin ve belediyelerin elemanları kendi bildikleri gibi ön değerlendirmeleri yaptılar. Standart bir belirleme yapılamadı. Japonya'da Kobe Depremi olduğunda ülkedeki 7 bine yakın inşaat mühendisi trenlere bindirildi. Kobe'ye giden bu trenlerde mühendislere ön değerlendirme yapabilmeleri için eğitim verildi.
Ama şu anda görülüyor ki Kandilli'ye yapılan yatırımlar beklenen sonucu vermiş değil. O halde bu organizasyon çalışmadı, başka bir şey bulmak lazım.
‘Adımızı kullanıyorlar’
Gazetelerde sürekli 'İTÜ Raporlu Bina' ilanları çıkıyor. Bunların tümü gerçek mi, yoksa adınızın getirdiği güveni istismar mı ediyorlar?
Gerçek 'İTÜ Raporlu' olabilmeleri için bu merkezi kuruyoruz. İlanlarda İTÜ'den hocaların çalıştığı falanca şirket de deniyor. Bizim 1800 öğretim üyemiz var. Bunların hepsi aynı işin uzmanı değil. Adımızı kullanmaları çok rahatsız edici. Bunların hepsiyle uğraşmaya gücümüz yetmiyor. Devlete ait bazı kurumların bunları kontrol etmesi gerekiyor.
İLGİ VE DESTEĞİNİZE TEŞEKKÜR EDERİM!
|
©Webmaster: ©MÜZİK GEZGİNİ - ©"DEPREM ÖZEL" 1999 - 2000. Her Hakkı Saklıdır.
|