F) TEVFİK NURULLAH AĞANSOY İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME:

Komisyonumuzun yazılı isteği üzerine İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 27.02.1997 gün ve 990006 sayılı yazısı ekinde gönderilen Tevfik AĞANSOY’a ilişkin dosyanın incelenmesinde:

19.09.1994 tarihinde Engin CİVAN’ın vurulması olayından sonra kaçak olarak gittiği Almanya’da yakalanan Tevfik Nurullah AĞANSOY Münih Şehir Hapishanesinde Bavyera Eyalet Kriminal Dairesi görevlilerinden Heinzinger’in huzurunda verdiği ifadesinde: 17 yaşında Ülkücü Harekete katıldığını, ideolojik amaçlı bir çok olaya karıştığını, 10’dan fazla adam öldürdüğünü, 1985 yılında, cezaevinde iken pişmanlık yasasından yararlanmak için başvurduğunu ve tüm suçlarını açıkladığını, 1989 yılında tahliye olduğunu, itirafçı olduğu için eski arkadaşlarından tehdit aldığını, cezaevinden çıkınca uzun zamandır tanıdığı Alaattin ÇAKICI’nın yardımını gördüğünü, ancak bu yardımların samimi değil, kendisini kullanmak üzere yapılmış olduğunu düşündüğünü, çünkü Alaaddin ÇAKICI’nın isteği üzerine bazı tahsilat işleri yaptığını,

1994 yılında Alaaddin ÇAKICI’nın isteği üzerine Kanal 6 televizyonu sahibi Ahmet ÖZAL ile Doğuş Holding patronu Ayhan ŞAHENK arasındaki parasal ihtilafı Ahmet ÖZAL lehine tehditle çözümlediğini, bu işten alınan para konusunu Alaaddin ÇAKICI’ya sorduğunda ÇAKICI’nın para önemli değil ÖZALLAR gibi dostumuz olsun dediğini, bu işin hallinden sonra 14.09.1994 günü Zeynep ÖZAL ile Semra ÖZAL’ın sekreteri İclal’in Uğur ÇAKICI’nın Alkent’teki evine teşekkür için geldiğini ve bu arada Selim EDES’in Engin CİVAN’da 5 Milyon Doları olduğunu, faiziyle birlikte 8 Milyon Doları bulduğunu, eğer tahsil edilirse kendilerine 2 Milyon dolar verilebileceğini söylemiş olduklarını, Alaaddin Çakıcı kaçak olarak yurtdışında olduğundan kendisiyle cep telefonuyla irtibat kurduklarını ve 2 Milyon Dolar karşılığında bu tahsilatı yapmaya karar verdiklerini,

Alaaddin Çakıcı’nın talimatıyla Engin CİVAN ve Selim EDES’i Dündar KILIÇ’ın Selimpaşa Kıyıkent’teki yazlığında biraraya getirip yüzleştirme yaptıklarını, tarafların anlaşmaması üzerine Aleaddin’in Engin CİVAN’ı kendisinin muhalefetine rağmen tetikçi Davut YILDIZ’a vurdurttuğunu, kendisinin bu şekilde vurmaya karşı olduğunu, Alaaddin’in Engin CİVAN’ı vurdurtmakla hem Dündar KILIÇ’ı, hem de (Tevfik AĞANSOY) kendisini polis karşısında azmettirici duruma düşürmek istediğini ve olaydan sonra kendisinin de sahte bir pasaportla yurtdışına kaçtığını, yurt dışındayken Alaaddin’in kendisini arayarak payına 400.000 dolar düştüğünü, Nevyork’a gitmesini, kendisini havaalanından aldırtacağını söylediğini, bunun kendisi için risk olduğunu, Alaaddin’in kendisini harcayabileceğini düşünerek gitmeyip savsakladığını, daha sonra alaaddin ÇAKICI’nın parayı Türkiye’ye göndereceğini bildirmesi üzerine Türkiye’ye kaçak olarak geldiğini, Alaaddin’in parayı rulette yedim diye kendisini aldattığını, bundan sonra aralarının açıldığını,

İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesince Komisyonumuza gönderilen, Engin CİVAN’ın vurulmasıyla ilgili 1996/273 esas numaralı dosyanın incelenmesinde:

Engin CİVAN’ın vurulması öncesinde Tevfik AĞANSOY tarafından banda alınan ve eşi Hülya AĞANSOY tarafından 17.12.1995 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğü İnterpol Şube Müdürlüğüne teslim edilen bandın emniyetçe yapılan çözümlemesinde; Alaaddin ÇAKICI, Tevfik AĞANSOY ve Dündar KILIÇ’ın tele konferans sistemi ile üçlü görüşme yaptıkları, Selim EDES-Engin CİVAN ihtilafının nerede ve nasıl çözümleneceği konusunda Alaaddin ÇAKICI’nın her iki tarafa direktif verdiği anlaşılmaktadır.

Engin CİVAN’ın vurulması olayında İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin Tevfik AĞANSOY hakkında sonuç olarak; TCK: 456/2 uyarınca 2 yıl iki ay yirmi gün ceza verdiği, yattığı süre gözönüne alınarak tahliyesine karar verildiği anlaşılmıştır.

Tevfik AĞANSOY’un öldürülmesi olayı ile ilgili olarak İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 1996/410 esas sayılı dava dosyasının incelenmesinde; Alaaddin ÇAKICI, Adnan ÇİÇEK, Kenan Ali GÜRSEL, Ahmet ATLILAR, Aydın GÖKER, Yener ÜÇÜNCÜ, Ferdi HEYBET, Kamil ÖZKILINÇ, Hasan TAŞKIN, Ramazan VURMAZ adlı şahısların sanık oldukları, taammüden adam öldürmek, kasten adam öldürmek, adam öldürmeye teşebbüs, silahla yaralama ve 6136 sayılı kanuna muhalefetle suçlandıkları, Alaaddin ÇAKICI’nın azmettirmesi sonucu Tevfik AĞANSOY’u öldürme işini adnan ÇİÇEK ve Kenan Ali GÜRSEL’in planlayıp, organize edip ve bizzat eyleme katılarak icra ettirmekle suçlandıkları,

İçişleri Bakanlığınca Komisyonumuza gönderilen Tevfik AĞANSOY’un öldürülmesi olayına ilişkin 9.12.1996 tarihli yazı ekindeki dosyanın tetkikinde;

Tevfik AĞANSOY’un öldüğü olayda yanında bulunan ve ölen Celal BABÜR ve yaralı kurtulan Ferda TEMEL’in Başbakanlık Koruma Müdürlüğü kadrosunda ve Başbakan Yardımcısı Tansu ÇİLLER’in İstanbul’daki konutunda görevli polis memurları olmalarından ötürü emniyet Genel Müdürlüğünce 20.9.1996 tarihinde soruşturma açıldığı, soruşturma sırasında dinlenen şahitlerin beyanlarında özellikle tanık Cengiz EVREN, Zafer YILMAZ, Hülya AĞANSOY’un ifadelerinde: Tevfik AĞANSOY’un ölmeden önce, Ahmet ÖZAL’ın Almanya’da ismini bilmediği bir yerden 25 Milyon Mark borç aldığını, imzaladığı borç senetlerinin Almanya’dan Tevfik AĞANSOY’a gönderileceğini, paranın % 50’sine karşılık Ahmet ÖZAL’dan bu paranın tahsil edileceğini, bu konuda STAR Televizyonu ile anlaşıldığını ve kendilerine yardım edileceğini, tahsilattan elde edilen paradan polis memurları Celal BABÜR ve Ferda TEMEL’e pay verileceğini söylediklerini,

Cengiz Evren ifadesinde ayrıca; Tevfik Ağansoy ile eski arkadaş olmalarına rağmen yaklaşık 6 yıl sonra 1996 Haziran ayında Bebek’te karşılaştıklarını, Ağansoy’un kendisine “Haver ilaç fabrikasının korumalığını yaparak para kazandığını, yanındaki koruma polisi Hacı Akpınar’a fabrikadan bir araba aldığını söylediğini ifade etmiştir.

Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı Hanefi AVCI’nın 4.2.1997 tarihinde Komisyonumuza verdiği ifadesinde: Nurullah Tevfik AĞANSOY’un yurtdışına kaçırılışını MİT görevlisi Yavuz ATAÇ’ın organize ettiği, Alaaddin Çakıcı ve adamlarına MİT tarafından yardımcı olunduğu, Bursalı işadamı Erol Evcil’in Alaattin Çakıcı’yı bir kaç defa kiralayarak eylemlerde kullandığı, son defa da banka açmak istemesine mani olanları etkisiz hale getirmesi için iki milyon dolara anlaştığı, Çakıcı’nın durumu MİT görevlisi Yavuz’a anlatarak birlikte plan yaptıklarını açıklamıştır.

Dündar Kılıç’ın 1.3.1997 tarihinde Komisyonumuza verdiği beyanında; Alaattin Çakıcıyı Mehmet Eymür’ün koruduğu, yönlendirdiği, her türlü resmi belgeyi MİT’in verdiği, Mehmet Eymür’ün bazı solcuları, hatta Nihat Erim’i öldürenleri Bursa’da bir mahkemede 8-10 kişiyi beraat ettirdiği ve onları dışarıda kullanacağını, bunları Nasrullah Ayan vasıtası ile yaptığını belirtmiştir.

İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Bilgi ÜNAL Komisyonumuza verdiği 07.01.1997 tarihli ifadesinde: Tevfik AĞANSOY’un öldürülmeden önce de iki kez öldürmeye teşebbüs olduğunu, olayın 2 sanığını aldıklarını, olaya fiilen karışan 6 kişi olduğunu, diğerlerinin de isimlerini belirlediklerini, ölenlerden birisinin cinayeti işlemeye gelenlerden birisi olduğunu söylemiştir.

Başbakanlık Teftiş Kurulunca hazırlattırılan 19.01.1997 tarihli raporda: ANAP Lideri Mesut Yılmaz’ın Cumhurbaşkanımıza sunduğu dosyada; Tevfik Ağansoy’un öldürüldüğü günün, Özel Harekatçı (3) polis memurunun İstanbul Emniyet Müdürlüğünde Ömer Lütfi Topal cinayeti ile ilgili olarak gözetim altında tutulduğu 28.8.1996 günü olduğuna dikkat çekilmekte, dolayısıyla, Tevfik Ağansoy’un öldürülmesinde bu kişileri ihbar etmiş olabileceği yada karşılıklı hesaplaşma şüphesinin doğduğu ve araştırılması gerektiği, belirtilmiştir.

Ülkemizde son yıllarda sık sık duymaya başladığımız mafia-polis ve politikacı üçgeni yada çeteleşmesi olaylarının belki de en tipik örneği Tevfik AĞANSOY ve etrafındaki ilişkiler yumağıdır.

1980 öncesi yaşanan sağ-sol çatışmalarında kendi beyanı ile (10) dan fazla insan öldüren sonra pişmanlık yasasından faydalanarak cezaevinden tahliye olan AĞANSOY’un Alaaddin ÇAKICI Çetesinin kucağına düşmesi, bu çetenin ülke yönetiminde uzun yıllar etkin ve bir numara olmuş Özal Ailesiyle çok yakın ilişkiler içinde olması, Engin CİVAN’ın vurulması olayında azmettiricilikten 2 yıl 20 gün mahkumiyet alıp, cezasını çektikten sonra dışarı çıktığında bir mafiya lideri olarak, ekonomik dar boğazda olan bir ilaç fabrikasının korumalığını yapmaya başladığı bir sırada kendisine devlet tarafından koruma polisi (Hacı AKPINAR) tahsis edilmesi, en sonunda Alaaddin ÇAKICI’nın adamları tarafından öldürüldüğünde yanında Başbakanlık Koruma Müdürlüğü kadrosundan ve Başbakan Yardımcısının İstanbul’daki ikametgahında görevli olan polis memurları Celal BABÜR ve Ferda TEMEL’in bulunması, tanıkların beyanına göre; Ahmet ÖZAL’dan Almanya’da yaptığı borcunun tahsilatı işinden bu polislerin de AĞANSOY’la beraber pay alacaklarının iddia edilmesi, ülkemizde yaşanan polis-mafia-politikacı beraberliğinin tipik örneğini teşkil ettiği.

Eski İstanbul Emniyet Müdürü Necdet MENZİR’in Komisyonumuza 23.1.1997 tarihinde bilgi verirken Alaaddin ÇAKICI’ya “sana hırsız veya terörist muamelesi yaparım” dediğini söylerken en azından, cinayete azmettirmekten sanık olan ve kaçak durumdaki bir kişiye adeta imtiyaz tanıdığını yada suçlular arasında statü sınıflandırması yaptığını, istemeden ortaya koyduğu, bunun İstanbul Emniyet Müdürlüğüne kadar yükselmiş bir polis şefinin görevini yaparken, yasaları herkese eşit uygulama yerine, kafasındaki indi değerlendirmelere göre uygulayabildiğini gösterdiği kanaatına varılmıştır.