H) DİLEK ÖRNEK İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME
13.12.1996 tarihinde İstanbul Polisine, bir bayanın telefonla yaptığı ihbar üzerine, 15.12.1996 tarihinde yurda giriş yaparken İstanbul Atatürk Havalimanında üzerinde ve valizinde çok miktarda yabancı ülke paraları ile yakalanan Dilek ÖRNEK’in 15.12.1996 tarihinde istanbul emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesinde, 21.12.1996 tarihinde Narkotik Şubesinde, 23.12.1996 tarihinde İstanbul Devlet Güvenlik Cumhuriyet Savcılığında verdiği ifadelerinin değerlendirilmesinde;
1974 yılında Hollanda’da doğduğunu, 4 çocuklu bir işçi ailesinin çocuğu olduğunu, Hollanda’da 11 yıl okula davam ettiğini, Almelo şehrinde ailesinin yanında kalmakta iken ailevi nedenle 1993 yılının 9. ayında Eindhoven kentinde bulunan teyzesi Fatma KUNT’un yanına giderek orada kalmaya başladığını, teyzesinin yanında kaldığı sürece (10) ay Mc.Donald’ta iş bularak çalışmaya başladığını, bu dönemde teyzesinin sık sık ispanya’ya ve Türkiye’ye gidip geldiğini ve bu geliş-gidişlerde onun İspanya’dan aldığı paraları Türkiye’ye götürdüğünü öğrendiğini, aynı dönemde ablası Yıldız ve kardeşi İhsan ÖRNEK’in de aynı işi yapmaya başladıklarını gördüğünü ve 1984 yılının (10). ayında Mc.Donald’taki işinden ayrıldığını, iş aramaya başladığını, bu sırada teyzesinin teklifini kabul ederek yurtdışından Türkiye’ye para taşımaya başladığını, parayı almak için İspanya’ya gittiklerinde otelde kaldıklarını ve otelde iken teyzesine yada bu vesile ile tanıdığı GARO isimli ermeni (ki kendisinin Hollanda’da yaşadığı)ye telefonla bilgi verdiğini ve ondan sonra Sülo adlı birisinin kendisine bir paket içinde paraları getirdiğini, ertesi gün otelden ayrılarak uçakla Türkiye’ye geldiğini, havaalanında (Atatürk Havaalanında) kendisine Vahdettin SEYLAN isimli Gümrük Muhafaza memurunun yardım ettiğini, getirdiği paket halindeki paraları Mehmet ve Abdüllatif ALAKEL isimli kardeşlere teslim ettiğini ve ertesi gün Hollanda’ya döndüğünü, bu işle iştigal ettiği süre içinde yaklaşık 50 kez Türkiye’ye para getirmiş olduğunu, bu işi yaparken ALAKEL kardeşlerin kendisinden aldıkları parayı, Feramez kod adını kullanan Youssef GHARACHEHDAGHI isimli İranlı kişiye teslim ettiklerini ve onun da Lokman isimli yine İranlı bir ortağı olduğunu, bunların birlikte Kapalıçarşıda Azer Döviz Bürosuna sahip olduklarını ve orada karapara akladıklarını, Lokman’ın tam anının Lokman Ghodsi Mahbood ALAM olduğunu, teyzesinin gayrı resmi eşi Ercan DOĞAN’ın ve Garo GÖKOĞLU ve Sülo isimli şahısların, satıştan gelen paraları topladıklarını ve teyzesi Fatma KUNT, ablası Yıldız ÖRNEK, kardeşi İhsan ÖRNEK, Ali KUNT, nişanlısı Murat AŞKAR, Parseh KÖROĞLU ve onun sevgilisi Brigitte BAARSHA ve Simon ACLACOĞLU ve kendisinin, kurye olarak bu paraları Türkiye’ye getirdiklerini, olayda adı geçen Polis Memuru Ayhan AKÇA’yı tanımadığını, ilk defa teşhis için karşılaştıklarında gördüğünü söylemiştir.
Olayda adı geçen sanık Ercan DOĞAN’da 30.12.1996 tarihinde Antalya Havalimanından yurtdışına çıkarken yakalandıktan sonra 30.12.1996 ve 1.4.1997 tarihlerinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubede ve 10.01.1997 tarihinde İstanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadelerinin değerlendirmesinde;
1953-Ordu-Perşembe doğumlu olduğunu, 1980 yılında Hollanda’ya gittiğini, 1984 yılında Hollanda vatandaşı olduğunu, 1990 yılında Tiyatro Akademisini bitirdiğini, 1981 yılında silahla adam yaralamaktan cezaevine düştüğünü ve 3 yıl 4 ay cezaevinde kaldığını, 1995 Nisan ayında tahliye olduğunu ve aynı yıl Ağustos ayında İspanya’ya gittiğini ve orada yaşamaya, bekar olduğunu, ancak Fatma KUNT isimli kanıdla nikahsız beraber yaşadıklarını söylemiştir.
Hollanda’da Cezaevinde iken, gayrıresmi eşi Fatma KUNT’un ve yeğeni Dilek ÖRNEK’in kendisini ziyaret ederek birlikte İspanya-Madrit’e gideceklerini, orada Sülo isimli bir şahıstan çok miktarda para alarak Türkiye’ye götüreceklerini, orada parayı Feramez isimli birine teslim edeceklerini, karşılığında (6000) Mark alacaklarını, bu işi arkadaşı Garabet GÖKOĞLU’nun teklif ettiğini söylediklerini, kendisinin de olur dediğini, cezaevinden çıkışından birkaç hafta sonra, 1983 yılından beri tanıdığı ve Hollanda’da Amsterdam’da Diament Center’da altın üzerine pırlanta işletmeciliği yapan Garabet GÖKOĞLU isimli ermeni asıllı arkadaşının kendisini telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerini ve kendisiyle yüzyüze görüşmek istediğini söylediğini, Garabet’le Amsterdam’da buluştuğunu ve Garabet’in kendisine “İspanya-Madrid’e gitmesini, ev tutmasını, kendisine bir cep telefonu vereceklerini, bu cep telefonu ile kendisini arayan şahıslar ile buluşacağını ve bunların getirecekleri paraları bir yerde biriktirmesini ve temin edecekleri kuryelerle bu paraları Türkiye’ye göndereceğini, bu iş karşılığı kendisine ayda 10-15 bin Mark verileceğini” teklif ettiğini ve kendisinin de bu teklifi kabul ettiği için İspanya’ya gidip ev tuttuğunu, Garabet’e kabul demeden evvel bu işin Türkiye’deki ve İspanya’daki başı olan insanları görüp tanımak istediğini, ondan sonra kabul edeceğini söylediğini, Garabet’in Türkiye’ye giderek ilgili şahıslarla görüştüğünü ve kendisine telefon ederek Türkiye’ye gelmesini istediğini, İstanbul’a gittiğini, Garabet’in havaalanında kendisini karşıladığını, birlikte Azer Döviz Bürosuna gittiklerini, orada Büronun sahipleri Lokman Ghodsi, Felamez (Youssef), Mehmet ve Abdüllatif ALAKEL ile tanıştığını, onların kendisine “biz bu işi % 7 ile yapıyoruz, % 0,5 ini sana vereceğiz” dediklerini, kendisinin de işi kabul ettiğini, Lokman’ın kendisine İspanya’daki Sülo lakaplı ve Yaşar isimli kişinin cep telefon numarasını verdiğini, 1995 yılı Ağustos ayında Madrit’e gidip ev tuttuğunu ve Yaşar isimli kişiyle tanıştığını, bir hafta işi beraber yaptıklarını, sonra Yaşar’ın Türkiye’ye döndüğünü, kendisinin de o tarihten yakalandığı zamana kadar yaklaşık bu işi yaptığını, Dilek ÖRNEK’in yakalanması üzerine Mehmet ALAKEL’in kendisine telefonla bilgi verdiğini, kendisinin de yakalanan paralara sahip çıkmak için Türkiye’ye geldiğini, Türkiye’de Avukat Necmettin YILDIZ’la görüştüğünü, onun kendisine bu paranın Türkiye’ye sokulmasının yasak olduğunu, DGM’lik suç olduğunu bildirdiğini, bunun üzerine paniğe kapılıp sahte bir kimlikle yurtdışına çıkmak istediğini ve antalya’da Havaalanında yakalandığını ifade etmiştir. Ayrıca anlattıkları dışında Dilek ÖRNEK’in anlattıklarının doğru olduğunu söylemiştir.
İspanya’da kendisinden önce aynı işi yapan Yaşar isimli kişinin 35 yaşlarında, kısa boylu, hafif kel, zayıf yapılı, mavi gözlü, kumral tenli birisi olduğunu ve şu anda İspanya’da olduğunu, açık adresini ve ne iş yaptığını bilmediğini, Ayhan AKÇA isimli kişiyi tanımadığını, Dilek ÖRNEK’in yakalanmasından sonra TV haberlerinde resmini gördüğünü, kendisiyle hiçbir ilişkisi olmadığını ve bilgisi olmadığını, havaalanında kuryelere yardım eden görevlilere 2000 Mark verildiğini, Lokman’ın kendisine söylediğini, açıklamıştır.
Sanık Youssef GHANACHEHDAGHI’nın, Dilek ÖRNEK ve ercan DOĞAN’ın iddialarını reddettiği görülmekle beraber söylediklerinin inandırıcılıktan uzak olduğu görülmüştür.
Sanık Ayhan AKÇA, 1985 yılından beri polis memuru olduğunu, Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim ŞAHİN’in daha önce İstanbul emniyet Müdürlüğünde Şube Müdürü olduğu zaman korumalığını yaptığı ve o dönemde tanışmış olduğu Musavvet DERVİŞOĞLU isimli işadamı vasıtasıyla Kumkapı’da bir restaurantta Lokman, Mehmet ve Latif ALAKEL’lerle tanıştığını, sonra bu şahısları işyerleri olan Azer Döviz bürosunda ziyarete gittiğini, yanlarında Felamez isimli bir kişinin daha bulunduğunu, bu kişilerle 4-5 ay arkadaşlık ettiğni, bunlardan Mehmet ALAKEL’e sahibi olduğu şarjörlü Smit Wesson tabancayı hibe yolu ile devrettiğini, evi İstanbul’da olduğu için sık sık İstanbul’a geldiğinden ve arabası olmadığından bir gün Mehmet ALAKEL’e kendisine araba lazım olduğunu söylediğini, onun da 34 L 2034 plaka sayılı 328 İ/4 tipi siyah renkli BMW marka otoyu verebileceğini söylediğini ve kendisinin arabayı teslim aldığını, bu otoyu tahminen 1 ay kadar süre içinde hafta sonları İstanbul’a geldikçe kullandığını, bu arada ALAKEL Kardeşlerin karapara aklama olayından şubeye alındığını ve serbest kaldıklarını öğrendiğini ve arabalarını iade etmek için kendilerini aradığında kendilerini bulamadığını, dolayısıyle arabanın halen kendisinde olduğunu, bundan başka kendileriyle bir ilişkisi olmadığını beyan etmiştir.
Youssef GHARACHEHDAGHI, Lokman GODSİ, Mehmet ve Latif ALAKEL kardeşlerin, 07.09.1996 günü İstanbul Narkotik Şube Müdürlüğünce düzenlenen operasyonda Hurşit HAN ve arkadaşlarından ele geçirilen (750) kgr. Baz morfin, 668 litre asit olayından arandıkları, Mehmet ALAKEL’in yakalandığı, Youssef GHARACHEHDAGHI Fehmuz olarak bilindiğinden dosyada Yusuf FEHMUZ olarak geçtiği, Lokman Mahbood ALAM’ın firari sanık olarak arandığının arşiv kayıtlarından tesbit edildiği, bu üç sanığın her iki olayda birlikte olmaları, uzun zamandır birlikte uyuşturucu madde kaçakçılığı ve kara para aklama işi yaptıkları kanaatı uyandırmaktadır. Ayrıca Lokman Ghondsi Mahbood ALAM’ın uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca, 27.09.1993 günü 21.07.1994 günü DGM Başsavcılığından tutuklandığı tespit edilmiş olduğu ve sicil fişlerinin evrakına eklendiği, incelenmiştir.
Dilek ÖRNEK isimli kurye kızın İstanbul Atatürk Havalimanında yakalanmasıyla çözülen ilişkiler yumağının, merkezinde Lokman Ghoodsi Mahbood ALAM, Youssef GHARACHEHDAGHI ve Mehmet ve Abdüllatif ALAKEL kardeşlerin bulunduğu karapara aklama ve uyuşturucu madde ticareti yapan bir şebeke olduğu, bu şebekenin yurtdışında da Garabet GÖKOĞLU, Ercan DOĞAN ve kot adı Sülo olan Yaşar isimli kişilerden oluşan kolları ve bu kollara bağlı olarak faaliyet gösteren para toplayıcıları ve bu karaparaları Türkiye’ye taşıyan kuryeleri olduğu, ortaya çıkmıştır. İstanbul Kapalı Çarşıda uzun süre faaliyet göstermiş olan bu şahıslara ait Azer Döviz Bürosunun, bunların kirli faaliyetleri için bir araç olarak kullanıldığı da ortaya çıktığından, faaliyetine son vermiştir. Şebekenin merkezindeki bu üç kişinin 7.9.1996 tarihinde Hurşit HAN’ın yakalattığı uyuşturucu işine karıştıkları da düşünüldüğünde bu şebekenin uzun zamandır bu işleri yaptığı sonucuna varılmaktadır. Polis Memuru ayhan AKÇA’nın böyle insanlarla silah alışverişi, ödünç araba kullanımı gibi ilişkilere girmiş olması ise; son yıllarda polisin böylesi konularda hassasiyetinin azalmış olduğunu göstermektedir.
Ülkemizde son yıllarda çok konuşulan ve var olduğu medyada dile getirilen karapara aklama konusunda gerekli yasal düzenleme 4208 sayılı yasa ile yapılmış olmakla birlikte polisin bu konuda duyarlık ve eğitimini çoğaltmak için eğitiminde bu konuya ve uyuşturucu madde ticaretinin önlenmesi konusuna özel bir özen ve ağırlık verilmesi kanaatine varılmıştır.