P) YÜKSEKOVA ÇETESİ İLE İLGİLİ DEĞERLENDİRME

SUSURLUK ÇETESİ adıyla bilinen olay Hakkari İl Jandarma Komutanlığında görev yapan j. Astsubay Hüseyin OĞUZ’un basına yansıyan beyanları ile gündeme gelmiştir.

Jandarma Genel Komutanlığı tarafından adı geçenin bu iddialarına ilişkin ifadesi resmen alınarak Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesine gönderilmiş ve şahıs bu mahkemede de iddialarını tekrarlamıştır.

Daha sonra Hüseyin OĞUZ komisyonumuza çağrılarak beyanı alınmış, genel olarak Genel Komutanlıkta ve mahkemede verdiği beyanlarını komisyonumuzda da tekrar etmiştir.

Hüseyin OĞUZ’un iddialarında geçen Abdullah CANAN’ın ölü bulunması ve Miktat ÖZEKEN, Şemsettin YURTSEVEN, Münir SARITAŞ adlı vatandaşların öldürülmesi olaylarının daha önce 1995 yılında yargıya intikal ettiği ve Van 21. J. Sınır Tümen Komutanlığı Askeri Savcılığı’nca soruşturmanın başlatıldığı, daha sonra dosyaların Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesine intikal ettirildiği,

Hüseyin OĞUZ’un Yüksekova’da yaptığı sorgulama sırasında ortaya çıkan Necip BASKIN’ın kaçırılması olayı hakkında da Diyarbakır DGM Başsavcılığınca dava açıldığı,

Hüseyin OĞUZ’un iddialarında yer alan diğer olayların da yine Diyarbakır DGM tarafından soruşturulmaya başlandığı, hatta bu iddialarda adı geçen 1 Kurmay Albay, 1 Binbaşı, 2 Yüzbaşı ve Yüksekova Belediye Başkanının da içinde bulunduğu ve çoğunluğunu korucuların oluşturduğu 14 kişinin tutuklandığı anlaşılmıştır.

Gerek Astsubay Hüseyin OĞUZ’un, gerekse Esat CANAN ve Senar ER’in iddiaları ile CHP Heyetinin Raporunda yer alan iddilar gözönüne alındığında;

Güneydoğu’da Koruculuk Sisteminin ciddi bir kritiğinin yapılmasının gerektiği, bu çerçevede;

1. Öncelikle korucuların örgütlenme biçimi (emir-komuta sistemi) ve buna bağlı olarak vekaletle aylık ödenme sisteminin gözden geçirilmesi,

Çünkü;

a) Korucubaşı ve tim başı konumunda olanların güvenlik güçlerinin yetkilileri ile temasta önemli bir ayrıcalık elde ettikleri, örneğin askeri garnizonlara ve Emniyet dairelerine çok rahat bir şekilde girip çıktıkları ve bu ilişkilerini halk nezdinde kötüye kullanarak çıkar sağladıkları,

b) Vekalet sistemi ile korucubaşıların emrindeki personelin maaşlarını aldıkları, bunun tamamını terörle fiilen mücadele eden koruculara vermedikleri, onlara un, şeker, çay gibi gıda maddesi verdikleri, geri kalanı kendi zimmetlerine geçirdikleri,

c) Ayrıca kendileri fiilen terörle mücadeleye katılmadıkları, şehirde oturup bir yandan devlet yetkilileri ile özel ilişkilerini geliştirdikleri, öte yandan ticaretle uğraştıkları,

d) Yine aynı kişilerin devletle ilişkilerinden de yararlanarak silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yaptıkları,

e) Daha ileri gidip korucu yetkilerini suistimal ederek vatandaşlardan haraç aldıkları, hatta PKK’lı yaftası vurarak bazı vatandaşları öldürdükleri iddiasının bulunduğu,

f) Yine koruculuk yetkilerini kullanarak PKK görüntüsü altında adam kaçırma ve fidye alma, hatta öldürme eylemlerine kalkıştıkları,

g) Kamuoyunda Pişmanlık Yasası olarak bilinen 3419 sayılı yasadan yararlanan bazı itirafçıların da benzeri eylemlere karıştıkları,

2.- İyi niyetli olmayan bazı devlet görevlilerinin (asker ya da polis), geçici köy korucularını (bazan da itirafçıları) kullanarak menfaat temini cihetine gittikleri, örneğin ;

a) Silah ve uyuşturucu madde kaçakçılığına bulaştıklarını,

b) Bazan da kendilerine emanet edilen silah ve askeri malzemeleri, hatta ele geçirilen uyuşturucuları satarak menfaat temin ettikleri,

c) Daha da kötüsü yetkilerini kötüye kullanarak vatandaşları PKK’lı suçlamasıyla gözaltına aldıkları, hatta bunlardan bir kısmından para aldıkları, bazan da ideolojik olarak bunu yaptıkları

d) Bu yetkililerin yetkilerini kötüye kullanarak bazı siyasî kişilerin siyasal çıkarlarına hizmet ettikleri, onlara siyaseten muhalif olan bazı vatandaşları seçimlerden önce gözaltına aldıkları, sonra da aynı siyasî kişilerin iltimasıyla serbest bıraktıkları iddialarının bulunduğu,

e) Kahraman BİLGİÇ, (Pişmanlık Yasası olarak bilinen) 3419 sayılı yasadan faydalanmak için Nisan-1994’de teslim olduğu ve Jandarmaca ifadesi alındığı halde, 1997 yılına kadar yargıya intikal ettirilmeyerek, hatta kendisine korucu ve asker kimliği temin edilerek kendisinden çeşitli şekillerde (örgüt hakkında bilgi verme, operasyonlarda yer gösterme gibi ) faydalanma cihetine gidildiği, bazen bunun gayrimeşru şekilde de gerçekleştiği, adı geçen kişiden başka itirafçıların da bu şekilde kullanılmış olabileceği, oysa bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinde bu şekilde hukuk dışı bir uygulamanın yasal olmadığı,

3- Bazı kamu görevlilerinin, personelini veya kurumunu aşırı koruma içgüdüsüyle kurumları içinde meydana gelen bazı süistimallerin açığa çıkmasını istemedikleri, konumuzda da üst düzey bazı askeri yetkililerin, asker kişilerin karıştıkları suistimallerin açığa çıkması halinde “Silahlı Kuvvetlerin prestijinin sarsılacağı, yara alacağı ya da devletin zarar göreceği” düşüncesi ile bu gibi suistimal olaylarını örtbast etme, suç işleyenleri koruma cihetine gittikleri, bunun için de (Kahraman Bilgiç’in ifadelerini içeren tutanak ve video kasetlerinin DGM’ne gönderilmemesi örneğinde olduğu gibi) bazı bilgi ve belgeleri üst makamlara ve yargıya intikal ettirmedikleri,

Değerlendirmesi yapılmıştır.