24- AYHAN ÇARKIN 28.02.1997 tarihli ifadesinde;

1986 yılında gittiği Diyarbakır Özel Harekat Şube Müdürlüğündeki görevinden 1990 yılında İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü operasyon grubuna geldiğini ve yasadışı örgütlerin operasyonlarına bilfiil katıldığını, bu operasyonlardan dolayı halen sekiz davasının devam ettiğini, 8 Ağustos 1995 tarihinde de Şanlıurfa Milletvekili sayın Sedat Bucak'ı korumak üzere görevlendirildiğini,

Kamuoyunda Susurluk diye adlandırılan olaydan dolayı çete suçlamasıyla tutuklu bulunduğunu, Abdullah Çatlı'yla münasebetlerini ve Ömer Lütfi topal cinayeti ile ilgili Cumhuriyet Savcılığına ve Devlet Güvenlik Mahkemesine ifade verdiğini ve bu ifadelerin aynen geçerli olduğunu,

Sedat Bucak'ın ismini yapmış olduğu görevler dolayısıyla Diyarbakır'da duyduğunu, PKK'ya karşı verdiği mücadeleyi ve bu uğurda kayıplar vermiş olduğunu bildiğini ve buradan bir gönül bağı doğduğunu, Ankara'da Daire Başkanlığına geldiğinde de tanıştıklarını, biribirlerini sevdiklerini, koruma konusu gündeme geldiğinde kendisine teklifte bulunduğunu ve seve seve kabul edeceği cevabını verdiğini, sonra da Sedat Bucak'a koruma olarak görevlendirildiğini, görevlendirilmeden önce de Ankaradaki bürosuna gittiğini, ibrahim Şahin'in de gidip geldiğini, Abdullah Çatlı'yı da Mehmet Özbay olarak ikibuçuk yıl önce bu büroda tanıdığını, çok iyi dostça ilişkileri olduğunu, kazaya kadar Mehmet Özbay'ın abdullah Çatlı olduğunu bilmediğini,

Mehmet Özbay'ın 1994 sonlarında kendi gözü önünde TBMM'ne kimliğini vererek girdiğini, Anavatan Partisinin Balgat'taki binasına da iki sefer girdiğini,

Mehmet Özbay vasıtası ile Haluk Kırcı, Sami Hoştan ve Fevzi Bir ile de tanıştığını, Ömer Lütfi Topal ile hiçbir ilişkileri olmadığını, Hüseyin Kocadağ ile Diyarbakır'da Özel Harekat Şube Müdürü iken operasyonlarda defalarca yan yana ölümü paylaştıklarını,

Hüseyin Kocadağ'ı Mehmet Özbay ile birlikte görmediğini, Drej Ali ile Mehmet Özbay'ın beraber olduklarını,

Kanal D TV kanalında kendisi ile ilgili "İstanbul Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şubesinde eroin krizine girip infiale kapılarak devlet için cinayetler işlediği" şeklindeki yayın üzerine kendisini savunmak için Hürriyet Gazetesinin binasına giderek Rahmi Turan'a "benim kişilik haklarıma, benim aileme saldırıyorsunuz, bu hakkı size kim veriyor, sizi çocuklarınızı öldürürüm, size evlat acısı yaşatırım, çünkü benim de evladım var, bana eroinman, bana katil, bana şerefsiz dediniz, aylardır Kemal Yazıcıoğlu müdürümle, polisin, birbirimizin arasını açtınız.." dediğini, Rahmi Turan'ın odasında kendisine "canlı yayına çıkarmısın, 10 milyar lira para verelim" teklifinde bulunulduğunu, "ben kendimi parayla satmam, Özel Harekatcıyı satın alacak para daha basılmadı" cevabını verdiğini, oradan HBB'ye giderek Behiç beyle görüşüp programa çıktığını, bundan amacının ailesine karşı olan sorumluluğu olduğunu,

Yaşar Okuyan ve Agah Oktay Güner'in kendisini Almanya'ya Mesut Yılmaz'ın kardeşinin yanına göndereceklerini, kendileri ile dolaylı teması olduğunu ve bu durumu mahkeme safhasında ispat edeceğini, Yalova'da sayın Okuyan ile görüşen veya ikili ilişkileri olan bazı şahıslar tarafından bu teklifin kendisine iletildiğini, Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmesi olayının, Topal'ın ortağı Sami Hoştan'ı Mehmet Özbay vasıtası ile tanımış olmalarından dolayı kendilerine yüklenilmek istendiğini, sürekli olarak kendilerinin yapabileceği imajının işlendiğini, katil olmadığını, bu olaydan dolayı 17 milyon dolar aldığının söylendiğini,

Ömer Lütfi Topal'ı öldürmediklerini, görmediklerini, tanımadığını ve hiçbir şekilde hiçbir ilişkilerinin olmadığını,

ANAP Genel Başkanı'nca ve Sayın Eyüp Aşık'ın kamuoyuna "kaset var, belge var, itiraf var, bunu İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu'ndan öğrendik, netleştirdik" şeklindeki beyanları üzerine "kaset var ve ne konuştuğum ortada" dediğini,

Hakkındaki ihbardan sonra Asayiş Şubesine kendisinin gittiğini ve gözaltına alındığını, Topal olayı konusunda sorgulandığını, neticede "bu konuyla ilgili şubemizce gözaltına alınan bu şahıslar anılan öldürme olayı ile ilgileri olmadığı anlaşıldığından, fakat konunun önemine binaen bağlı bulundukları Daire Başkanlığı bünyesinde tetkik edilmesi" şeklinde tutanak tanzim edildiğini, orada da bir müddet sorgulama ve araştırma yapıldığını, herhangi bir suçları bulunamayınca konunun kapandığını,

Üç beş tane özel timcinin üzerinden polis teşkilatının yıpratılmaya çalışıldığını, bir suç işlemişse yalnız kendisinin yargılanması gerektiğini, kendi yüzünden müdürlerini ve bütün teşkilatı kimsenin yargılamaya hakkı olmadığını,

Kendilerini çete olarak nitelendirenlerin bunu belgelendirmeleri gerektiğini, bu suçlamada bulunan kişi ile bütün operasyonları beraber yaptıklarını, Mahkemelerdeki illegal örgütlerle ilgili davalarda kendisinin yargısız infaz suçlamaları ile yargılanmakta olduğunu,

Ömer Lütfi Topal'ın oğlunun, babasının katillerini bulana büyük miktarda para ödülü vereceğini vaadettiğini ve bu paranın Kadıköy'de bir yerde emniyet mensubu kişiler tarafından paylaşıldığının konuşulduğunu, bu konunun araştırılması gerektiğini belirtmiştir. (Ek:197)