43- CEMALETTİN ÜMİT 30.01.1997 tarihinde ifadesinde;
1929 Düzce doğumlu olduğunu, Operatör doktor olarak İstanbul Alman hastanesinde çalıştığını,
1995 yılında 3 Mart’ı 4 Mart’a bağlayan gece saat 1,5’ta kendisine bir telefon geldiğini, Yeğeni Tarık Ümit’in arabasının Trakya Çerkezköy civarında bir yerde terkedilmiş olarak bulunduğunun o telefonla kendisine bildirildiğini, bunun üzerine olay mahalline gittiğini, arabayı hiç hasar görmemiş, terk edilmiş ve kapısının açık olarak bulduğunu ve hemen durumu Jandarmaya haber verdiğini, Jandarmayla birlikte olay yerine tekrar gelindiğini, zabıtların tutulduğunu, arabayı ertesi gün gelip almasını, bu arada jandarmanın arabanın Tarık Ümit’e ait olup olmadığını tespit etmesi, kendisinin de anahtar bulması gerektiğini, yapılan araştırmada aracın plakasının sahte olduğunun meydana çıktığını, o yüzden arabayı orada bırakmak zorunda kaldığını. daha sonra Kadıköy Cumhuriyet Savcılığına müracaaat ettiklerini, o sırada Jandarmanın bir başçavuşu olayı soruşturmakla görevlendirmiş olduğunu öğrendiğini,
Özel bir yolla ulaştığı İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Avni Bilgin vasıtasıyla gittiği ilgili bir başsavcının “bunlardan birşey çıkmaz, boşuna uğraşma mademki geldin, bir dilekçe yazın bakalım” dediğini,
Kendisinin konuyu özel olarak araştırdığını, bu tespitlerine göre; Tarık Ümit’in son kez Divan pastanesinde görüldüğünü, orada yemek yerken, ertesi gün Düzce’ye gideceği için 3 kutu çikolata aldığını, o sırada, ertesi gün bayram olduğundan dolayı çikolata almaya gelen müşterek aile dostları, Baha Şen’in Tarık Ümit’i orada görüp konuştuğunu, onların konuştuğu sırada Tarık Ümit’in tanıdığı iki beyin daha geldiği ve dörtlü grup olarak sohbete devam ettiklerini, otururken Baha Şen’le Tarık Ümit’in karşı karşıya diğer beylerinde onların yanına oturduğu, Baha Şen’in karşısında oturan beyi teşhis edebilirim dediğini, soruşturmayı yapan başçavuşunda Baha Şen’i dinlediğini, Baha Şen’in anlatımına göre Tarık Ümit ile yeni gelen beylerden birinin ağızlarını kapatarak fiskos yaptıklarını ama ne konuştuklarını anlıyamadığını, ancak Tarık Ümit’in “O niye gelmedi” diye sorduğunu, diğerinin de “O evde bekliyor” dediğini duyduğunu, jandarmanın tespitlerine ve bilahare bu konuda Mit’in de bir raporu olduğu tespitlerine göre; Tarık Ümit’in ertesi gün bayram sabahı Düzceye gitmek niyetindeyken, Divan Pastanesine geldikten sonra, cep telefonuyla arandığını ve orada kararını değiştirip, Adapazarındaki kızına ve Düzcedeki annesine telefon ederek bayrama gelemiyeceğini bildirdiğini, Tarık Ümit’i cep telefonundan son arayan telefonun Avşar Kederoğluna ait olduğunu, Başçavuş Ahmet’in sorgulaması sonucu Avşar Kederoğlunun telefonunun özel harekatta görevli polis memuru Ziya’da olduğunu söylediğini, Başçavuş Ahmet’in o sıralar kendisine ben meseleyi çözdüm, sonuna kadar geldim, ancak rapor hazırlamam lazım, bu da (15) gün alır dediğini, sonra birgün Ahmet Başçavuştan soruşturmanın bittiğini öğrendiğini, özel araştırmaları sonucunda; Ahmet Başçavuşun anılan iki polis memurunu Ataköy tarafında bulup sorgulamasından sonra Ankaradan İbrahim Şahin kendisini arıyarak benim memurlarımı sıkıştırma, çok fazla üzerlerine gitme, ne soracaksan sor, sonra da bırak; aslında senin onları sorgulamaya yetkin yok dediğini, Ahmet Başçavuşunda ona; “benim listem de senin de adın var, seni çağırıp ifadeni alacağım” dediğini, ancak ertesi gün bir yerlerden geldiğini sandığı bir emirle Ahmet Başçavuş’un bu işi bıraktığını,
Bu arada Tarık Ümit’in evinde Mehmet Ağar’ın imzasını taşıyan bir belge bulduklarını, Hande Ümit’in bu belgeyi Komisyona ulaştırdığını sandığını, bu aşamada daha önceki duyumları ile bunu birleştirdiğinde Mehmet Ağar’a ulaştığını, son zamanlarda Tarık Ümit’in huzursuz olduğunu, bu huzursuzluğun Özel Harekat Timiyle ilgili olduğunu, son günlerde Korkut Ekenden tehdit telefonlarının geldiğini, Tarık Ümit’in Cihangirdeki bürosunda çalışan Ali Vasıtasıyla Korkut Ekenin “Tarık bize bir oyunlar etti; ayağını denk alsın, yakında onun hesabını göreceğiz.” diye haber gönderdiğini, Tarık Ümit’in Özel Harekat Birliğine lanse ettiği, kot adı Cavit olan beyin bir gün Tarık Ümite gelerek “beni bu insanlara sen lanse ettin, ancak; bunlar seni öldürmem için para ve silah verdiler, hakkında böyle düşünüyorlar, ayağını denk al.” dediğini, ancak bunları kimden duyduğunu hatırlıyamadığını, bu duyumları alınca Korkut Eken’i araştırdığını, Mehmet Ağarın danışmanı olduğunu öğrenince Mehmet Ağardan bazı şeyler öğrenebileceğini düşündüğünü ve Ağar’a bir mektup yazdığını, kendisiyle görüşmek istediğini yazdığını, Ağar’ın o zaman Adalet Bakanı olduğunu ve kendisine uygun bir zamanda görüşürüz diye cevap verdiğini. Hükümet değişiminde Ağar’ın İçişleri Bakanı olduğunu ve kendisinin gidip onunla görüştüğünü, yanına vardığında Ağar’ın galiba mektubunuzu kaybettim, yenisi varmı dediğini, yanında bulunan yenisini çıkarıp verdiğini ve birlikte okuduklarını, mektupta “yardımcınız olan K.E.’nin yönlendirmesi, İ.Ş’nin yürütmesi, İki P.M. isimleri belli dediğini, Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlunun pastaneye gelerek Tarık Ümit’i alıp götürdüler, o gün bu gündür yok. Bu konuda bana ne yardım yapabilirsiniz” diye yazdığını, Jandarma Başçavuşundan şaşırtma olarak Tarık’ın Yalova tarafına, arabasının Trakya tarafına götürüldüğünü duyduğunu, bunu Ağar’a söylediğinde, Ağar’ın ayağa fırlayıp bunu nereden öğrendiğini sorduğunu, ayrıca bunları araştırarak, iki haftaya kadar bir cevap vereceğini söylediğini, aradan geçen bir yıla yakın sürede bir cevap vermediğini,
Tarık Ümit’in bir bankaya ortak olduğu yolunda ki haberleri okuduğunu, ancak bankanın kendilerine verdiği cevapta “kendisi para yatırmadığından hisselerinin iptal edildiğini” bildirdiğini,
Tarık Ümit’in niçin öldürüldüğü yolundaki duyumlarının ise; devlete zararlı bazı insanların yok edilişinde, özel olarak Savaş Buldan’ın yok edilişinde Tarık’ın işin içinde olduğunu sandığını, çünkü Savaş Buldan’ın cesedinin bulunduğu yeri (yığılca civarında) Tarık’tan başka bir polisin bilebileceğini sanmadığını, Tarık’ın son zamanlarda bazı arkadaşlarına “ben bu insanların arasındayım, ama, daha fazla bunlarla çalışmam mümkün değil, yedikleri halt bini geçti, ciddi olarak uyuşturucu kaçakçılığı yapıyorlar, bütün ikazlarıma, ısrarlarıma rağmen mani olamadım, notere gidip bütün bu bildiklerimi tespit ettireceğim ve ben bu insanları kamuoyuna deklere edeceğim” dediğini, bu sözlerden sonra demin söylediği tehditlerin gelmeye başladığını, Tarık’ın korkunç derecede zeki ve cesur olduğunu, kendine güveninin fazla olduğunu bu yüzden arkadaşları ikaz ettiğinde “kimse bana bir şey yapamaz” dediğini, Tarık’ın kaçırılışından bir hafta evvel Korkut Eken’in özel timden birkaç polis memuruna Tarık’ın kaldığı evin tespit edilmesini söylediği Tarık’ın bu tehlikeleri sezince evine uğramadığı, Tarık’ı evinde kıstıramayınca baştan anlattığı şekilde pastaneden alındığınıbelirtmiştir.(Ek:216)