19- DOĞU PERİNÇEK 24.12.1996 tarihli ifadesinde;
1981 yılında Abdullah ÇATLI ile MİT Müsteşar Yardımcısı Hiram ABBAS’ın buluştuğunu ve kendisinin bunu çok anlamlı bulduğunu, çünkü Türkiye’nin 12 Eylül’e bir istikrarsızlaştırma operasyonu ile getirildiğini, 12 Eylül günü CIA Ortadoğu İstasyon Şefi Paul HENZE’nin Amerika’ya, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarımızı kastederek “Our boys have done” (bizin oğlanlar bu işi becerdi) şeklinde mesaj çekmesinin 12 Eylül’ün tamamen Amerikan Devleti tarafından planlandığını gösterdiğini, 12 Eylül öncesindeki olaylarda CIA ve Amerikan faaliyetlerini aramak gerektiğini ve bunda Abdullah ÇATLI’nın özel bir rolünün gözüktüğünü, Hiram ABBAS ve Mehmet EYMÜR’ün CIA’nın MİT içindeki elemanları olduklarını, ÇATLI ve arkadaşlarının Amerika’ya götürülerek CIA’de eğitimden geçirildiklerini, ÇATLI’nın İsviçre Bostadelle Cezaevinden eroin kaçakçılığından mahkum olduğu ve infazı bitmediği halde CIA tarafından çıkarıldığı, ÇATLI ekibinin 1981’den sonra doğrudan doğruya Amerika’nın kontrolü altına girdiklerini ve buna bağlı olarak da Tansu ÇİLLER ve Özer ÇİLLER ile irtibatlandıklarını, kendilerinin buna Çiller Özel Örgütü dediklerini, bu örgütün; birinci olarak Amerika Birleşik Devletlerinin bir yeraltı faaliyeti olarak gördükleri Azerbaycan Darbesi olayına giriştiğini, halbuki Haydar Aliyev’i devirmekte Türkiye’nin hiçbir çıkarı bulunmadığını, o zamanki Başbakan Tansu ÇİLLER’in bu darbe faaliyeti içinde yer aldığını ve bunun da ÇATLI’larla Tansu ÇİLLER arasındaki bağlantının kanıtlarından olduğunu,
Özel bir görüşmede Haydar ALİYEV’in ÇİLLER bu darbede var mı sorusuna “ÇİLLER bugün Türkiye’nin Başbakan Yardımcısı, bunu açıklayıp Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini bir krize sokamam ki” cevabını verdiğini,
İkinci olarak, Çeçenistan’a silah ve adam gönderdiğini, bunun neticesinde Rusya Başkanının Moskova’da basını toplayarak “Türkiye Çeçenistan’a silah ve adam yolluyor, onların da kürt meselesi var, biz de onu mu karıştıralım” diyerek Türkiye’yi tehdit ettiğini ve bundan sonra PKK’nın Moskova’da bürosunu kurduğunu, Türkiye’nin Çeçenistan’ı, Rusya’nın da kürt meselesini karıştırmasının sadece Ameriya’ya yarayacağını, Amerika’nın böylece her iki devleti kontrol edeceğini, bunun da Orta Asya doğalgaz ve petrol boru hatlarıyla ilgili olduğunu, Rusya ile Türkiye’nin sürtüşmesiyle bu boru hatlarının Amerika’nın tam denetimi altına gireceğini,
Üçüncü olarak, İran’la savaşı kışkırtmak istediğini, İran’ın başında kim olursa olsun, Türkiye’nin İran’la dost olmaya mecbur olduğunu, Abdullah ÖCALAN ile görüşmesinde, kendisine “biz İran tarafından korunuyoruz” diye İran tarafından korunduklarını kendisine beyan ettiğini, Amerika’nın Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, Pentagon ve CIA’ye yakın yarı resmi organlardan izlediği tespitlere göre, sürekli bir Türkiye-İran çatışması senaryosunun bulunduğunu, Türkiye ile İran’ın, birbirlerini, aleyhlerinde faaliyet gösteren PKK ve Halkın Mücahitleri örgütlerini himaye etmekle suçlayacaklarına dış ticaret hacmimizi nasıl 10 milyar dolara çıkartırız, işbirliğimizi geliştiririz, kürt meselesinin bölgede Amerika tarafından kullanılmasını birlikte nasıl önleriz diye kafa kafaya vermeleri gerektiğini,
Dördüncü olarak, Çin’in Uygur bölgesine sabotaj timleri gönderildiğini, kendisinin durumu Sayın Cumhurbaşkanına mektupla bildirmesi üzerine Genelkurmay Başkanınınbu faaliyeti dudurduğunu,
Beşinci olarak, Kuzey Irak’taki CIA faaliyetlerine karıştığını, bütün bunların Amerikan çıkarlarına hizmet eden faaliyetler olduğunu,
Çiller Özel Örgütünün PKK ile aynı çanaktan beslendiğini, PKK’nın Suriye’den getirdiği uyuşturucuyu bunların alarak Ege güzergahı denen yol üzerinden Avrupa’ya sevkettiklerini, Abdullah ÇATLI’nın Hollanda, Hüseyin KOCADAĞ’ın da Fransa bağlantısı olduklarını, Hollanda ve Fransa’da ayakları olduğunu, sol maskeli örgütleri de eroin işinin içine çekerek kontrol altına aldıklarını,
Amerika’nın PKK’ya müsamaha gösterdiğini, çünkü, Türkiye’ye “benim kriz bölgelerinde müdahale gücüm olacaksın” dediği ve “Kuzey Irak’ta bir Kürdistan kurulacak, sen de bunu himayen altına alacaksın” planını dayattığını, Turgut ÖZAL-ÇİLLER çizgisinin, bu dayatma olan Kuzey Irak’ta bir kürt devleti kurulsun, biz de bunu himaye altına alalım, Musul-Kerkük petrollerinden de yüzde 5-yüzde 6 hisse alalım olduğunu, Amerika’nın “Irak’ı böleceğiz, ya siz geçin bu Kuzey Irak’taki kürt devletinin başına ve onu koruyun veyahut da biz bu işi İran’a vereceğiz. Siz yapmazsanız İran’a vereceğim ve Türkiye bölünecek” açıkça “ya büyüyeceksin ya küçüleceksin” dediğini, bu Kürt devleti himaye altına alındığı takdirde İran’la, Arap dünyası ile Rusya ile hatta Avrupa’yla cephe cepheye gelineceği, bir tek Amerika ile birleşileceği, Amerika’ya bağlı bir Kürdistan, ikinci bir İsrail oluşmasını Avrupa’nın iyi karşılamayacağını, Türkiye’nin Amerika’dan başka hiçbir seçeneği kalmayacağını,
Çekiç Güç’ün Kürt devletinin kurulması amacıyla Kuzey Irak’a yerleştirildiğini, Irak’ın bölünmesine hizmet ettiğini, gıda yardımı ve insani yardım adı altında Kuzey Irak’a birtakım silahlar götürdüğünü, Eşref BİTLİS’in bu ve benzeri durumları tespit ederek Genelkurmay Başkanlığına raporlar halinde bildirdiğini, Doğan GÜREŞ’in Amerika’nın kriz bölgelerine müdahale gücünü benimsediğini, Eşref BİTLİS’in ise “Biz Amerika’nın kriz bölgelerine müdahale gücü olursak parçalanırız” dediğini,
Irak’a ambargonun boşluğunu Türkiye devletinin eroin ticaretiyle doldurduğunu, resmi makamlara göre Irak’a ambargo yüzünden 40-50 milyar dolar kaybettiğimizi, Türkiye’nin dışa satımıyla dış alımı arasında 20 milyar dolar fark olduğunu, yılda 8 ila 15 milyar dolar eroinden girdiğini, Irak’a fasulye, mercimek, buzdolabı satmaktan kaybetmiş olduğumuz kazancı eroin satarak doldurduğumuzu, Türkiye ekonomisinin eroine bağımlı hale geldiğini, Amerika’ya bağımlılığın Türkiye’yi bu hale getirdiğini,
Eşref BİTLİS’in uçağının buzlanmadan, pilot hatasından ve uçak yapım hatasından düşmediği gerçeklerinin teknik ve bilimsel açıklamalarla tespit edildiğini, Doğan GÜREŞ’in uçağının düştüğünün ertesi günü alelacele hiçbir ciddi araştırma yaptırmadan ve uzman olmayan subaylardan bir heyet kurdurarak rapor tanzim ettirdiğini ve buzlanma oldu diye kendi arkadaşının ortadan kaldırılması hakkında yalan beyanda bulunduğunu, Eşref BİTLİS’in Cem ERSEVER ve çevresindeki 20 kadar subay tarafından ortadan kaldırıldığını, Cem ERSEVER’in büyük suçlar işlediği ve büyük açıkları bulunduğundan üzerine gidilmesi söz konusu iken ordudan istifa ettiğini, Aydınlık’a gelerek yaptığı açıklamalar arasında “Eşref BİTLİS suikasti’ni açıklarsam yer yerinden oynar” dediğini, daha sonra da Abdullah ÇATLI’lar tarafından Başbakanlık Poligonunda sorguya çekildiğini ve Eşref BİTLİS suikastindeki rolü nedeniyle ortadan kaldırıldığını,
Uğur MUMCU’nun öldürülmesinde İran’ın MOD adlı yeraltı kuruluşunun önemli rolü bulunduğunu, MOD’u ABD’nin büyük ölçüde kontrol ettiğini, eroin işine girdiğini ve içinde Şah döneminden kalma SAVAK ajanlarının çalıştığını, Lazım ESMAELİ ve Asgar SİMİTKOV’u öldüren İranlıların da bu örgütten olduklarını, İran Dışişleri Bakanı Mumcu suikastinden sonra Türkiye’ye geldiğinde konunun sorulması üzerine “Biz, 25 milyar doları kapsayan bir doğalgaz ve petrol anlaşması yapmak için Türkiye’ye geliyoruz, tam geldiğimizden bir gün önce böyle bir suikast yapıp Türkiye ile ilişkilerimizi berhava etmenin hangi mantığa sığdığını açıklamak lazım” dediğini ve kendilerinin de bunun doğru olduğu kanısında olduklarını, burada İran’ın bir çıkarı olmadığını,
ABD’nin raporlarında “Kemalizmin modası geçti, Türkiye’ye ılımlı İslam gerekli, Türkiye’nin kimliği ılımlı İslam olmalı” dendiğini, bizim kültürel kimliğimizi Amerika’nın belirlediğini ve bunun da “Ilımlı İslam” olduğunu, bu sebeple Amerika’nın, Kemalizmin bugünkü temsilcileri ve savunucuları olan Uğur MUMCU, Bahriye ÜÇOK ve Muammer AKSOY’u öldürterek Kemalizmi savunanlara gözdağı operasyonu yürüttüğünü,
Dışişleri Bakanlığını CIA’nın kontrolüne alamayacağı için ÇİLLER tarafından bir CIA istasyonu kurulduğunu ve arkasından Dışişleri Bakanlığının by-pass edildiğini, ÇİLLER’in Başbakan olunca dış Türkler arasında koordinasyonu sağlamak için bir Başbakanlık Müşavirliği kurduğunu ve başına kayınpederi CIA ajanı olan, Amerika bağlantıları bilinen kayınpederi emekli Deniz Yüzbaşı Kamil YÜCEORAL’ı getirdiğini ve bunun eline muazzam devlet imkânları verdiğini, 500 milyar liralık örtülü ödeneği de bunun üzerinden kullandığını, Raşit DOSTUM’la da ilişkileri bulunduğunu, Raşit DOSTUM’a 3 milyon dolar gönderdiklerini, gönderilen 4 milyon doların da kayıp olduğunu,
Kamil YÜCEORAL’ın da bir CIA istasyonu olarak ve MİT’teki Özer ÇİLLER’in adamı Tolga ATİK ile beraber çalıştığını, bunların Gaziosmanpaşa Koz Sokak ve Hoşdere Caddesinde yerleri olduğunu, buralarda olağanüstü donatım ve dinleme araçları bulunduğunu, Mesut YILMAZ’ın evi dahil çeşitli yerlerin dinlenmesinin bu istasyon tarafından yürütüldüğünü,
ÇİLLER’in Amerikan vatandaşı olup, 1971 yılından beri ABD Dışişleri Bakanlığına hizmet veren “çağrılı görevli” olduğunu, sözleşmeli ya da kadrolu olmayıp davet üzerine görev yaptığını, “güvenilir eleman” olarak nitelendirildiği için ihtiyaç halinde görevlendirildiğini, resmi görevinin Kuzey Afrika ve Ortadoğu Dairesi Savunma Sanayiinden Sorumlu Sekreteryada görevli Davetli Personel olduğunu, ABD Adana Konsolosu Elizabeth SHELTON ile bağlantılı olduğunu,
GAP Bölgesinde İsrail ile ilişkili olarak Sedat BUCAK’lar tarafından geniş araziler kapatılmakta olduğunu ve bu faaliyetin Shelton tarafından denetlendiğini, uyuşturucu trafiğinde de etkin bir rol oynayan BUCAK’ların bu faaliyet sırasında İsrail ile de işbirliği içinde olduklarını,
ÇİLLER ve AĞAR’ın Türk Hava Yolları aracılığı ile eroin ticareti yaptıklarını ve bu işte HAVAŞ’ı kullandıklarını, HAVAŞ’ın şimdiki ortaklarından birinin Mehmet AĞAR’ın kardeşi Yunus AĞAR olduğunu ve Yunus AĞAR’ın eroin işinde kilit bir insan olduğunu, Almanya’da eroin ile yakalandığını, Turgay CİNER ile yakın ilişkisi olduğunu, eroin kaçakçısı Baybaşin’in, Mehmet AĞAR ile birlikte eroin kaçakçılığı yaptığını çok ayrıntılı bir şekilde ince ayrıntılarına kadar Aydınlık Gazetesinde anlattığını ve bunun ses kaydının yapıldığını,
Özer ÇİLLER’in eroin işinde olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin önümüzdeki dönemde çıkacağını, nükleer madde kaçakçılığında Özer ÇİLLER’in olduğunu, Almanya’da, Lakoza adında Deguza denen Alman Kimya Sanayi tekelinin paravan şirketiyle anlaşmalar yaptıklarını, Osmiyum, Uranyum gibi nükleer maddeleri sattıklarını, İran’a da bu maddeleri sattıkları, İran’a satıştaki ilişkilerin öldürülmüş olan Esmaili ve Simitkov adındaki MOD ajanları üzerinden olduğunu,
Abdullah ÖCALAN’ın Körfez Savaşından sonra “Mesut Barzani ve Talabani Amerika’nın desteğiyle bir kürt devletçiliği kurdular, demek ki Amerikan desteğiyle bu iş oluyor ve Amerika gelip Ortadoğuya büyük bir güç olarak oturdu, ben de Amerika’ya ve Batı’ya yaslanarak ve insan hakları gibi heyetleri tahrik ederek bir durum yaratabilir miyim” politikasına girdiğini, Öcalan’ın Suriye’nin elinde rehin olduğunu, hiçbir yere çıkamayacağını, Suriye devletinin resmi politikalarının dışında hiçbir şey yapamayacağını ve Suriye ile bağlantısının memurluk düzeyinde olduğunu belirtmiştir.(Ek192):