13- Ekrem MARAKOĞLU 30.01.1997 tarihli ifadesinde;

Kendisinin Ömer Lütfi Topal’ı, 1964 yılında avukatlığa ilk başladığı zamanlarda bitirimhane tabir edilen bir kumarhane işletmecisi olarak müşterek tanıdıkları kanalıyla tanıdığını, o zamanın yeraltı dünyasının kaçakçılık-kabadayılık-kumarhanecilik temeli üzerine kurulu bulunduğunu,

Ömer Lütfi Topal’ın 1978 yılında uyuşturucu kaçakcılığı suçlamasıyla tutuklanması olayında kendisinin hukuki çabalarına rağmen Ömer Lütfi Topal’ın Amerika’ya gönderildiğini; 1985 yılında tahliyesini takiben Türkiye’ye geldiğinde yeraltı dünyasının temel felsefesinin de iktisadi kabadayılığa ihale-arazi- tahsilat üçgenine dönüşmüş bulunduğunu,

Kumarhaneciliğe tekrar başlayan Ömer Lütfi Topal’ın bir cinayet olayından hapise düştüğünü ancak meşru müdafa ve genel affın yardımıyla 50-55 gün sonra çıktığını ve sabıka kaydının oluşmadığını,

Ömer Lütfi Topal’ın casino işletmeciliğine 1991 yılında Adana Seyhan otellerinin casinolarını alarak başladığını, kendisininde emperyal Şirketleriyle ilişkisinin 1993 Martında Alanya da meydana gelen ölümlü bir avukatın malzeme takibiyle başladığını, 1994 yılının sonlarında şirketin vekaletini de aldığını,

1994 Aralığındaki Akgün Otel Bülent Fırat cinayetinde, Ömer Lütfi Topal’ın casinolarını kumarhane geleneği yöntemi ile çalıştırdığını farkettiğini; bu yöntem içinde kullanılıp atılmış insanların Mart 1996 tarihindeki Hikmet Babataş cinayetinden sonra kendisine Ömer Lütfi Topal’ın da hayatının tehlike altında olduğunu hissettirdiklerini ancak Ömer Lütfi Topal’ın bunu ciddiye almadığı,

Ömer Lütfi Topal’ın ölümünden sonra aynı marka ve benzer plakalı arabasıyla olay mahalline endişe içinde giderken hiçbir polis arabasına ve çevirmeye rastlamadığını, olaydan sonra şirket yöneticileriyle yaptıkları toplantılarda olayın failleri olarak akıllarına Hikmet Babataş’ın yakınları, Dev-Yol ya da bir başka azmettirici kişinin geldiğini,

Kendisinin olayın faillerinin ortaya çıkarılması için çabalamasına rağmen Ömer Lütfi Topal’ın ailesinin kendisine ve sorgulamasına karşı bir duvar ördüklerini, bunun nedeninin de Kuşadasındaki Casino Müdürünün karıştığı bir cinayet sonrasında, bu müdürün Kuşadası emniyetine güvenlikli bir şekilde teslim edilmesi sırasında Ömer Lütfi Topal kanalıyla tanıdığı özel harekatçı Ercan Ersoy ile olan ilişkisinin olabileceği,

Ali Fevzi Bir, Sami Hoştan gibi kişileri Emperyal grubu bünyesinde çalışmaya başladıktan sonra tanıdığını ve Sami Hoştan’dan, Abdullah Çatlı’nın ara sıra yanlarına geldiğini duyduğunu, yine bu şekilde Ömer Lütfi Topal’ın Kıbrıs’ta bulunduğu bir sırada Abdullah Çatlı’nın da orada Ömer Lütfi Topal ile görüştüğünü duyduğunu,

Ömer Lütfi Topal cinayetinde, Emperyal şirketler grubunu çok büyük zarara sokacak bir maddi ihtilafın olması gerektiğini, ancak ailenin kendisine karşı uzak durması nedeniyle sadece duyumlara dayanarak bazı öngörülerde bulunabildiğini, örneğin, Ömer Lütfi Topal’ın ölmeden bir gün önce İspanya’dan arayan İsmail Tank adlı birisiyle adet-i hilafına rağmen çok uzun ve sert bir tartışma yaptığını, geçmişte İspanya’da uyuşturucu kaçakçılığından hapis yatmış bulunan Giresunlu bu adamın Ömer Lütfi Topal ile geçmişe dayalı çok özel bir hukuklarının bulunduğunu ama ailenin bu konuları saklamaya çalıştığını,

Mehmet Ağar ile Ömer Lütfi Topal’ın ilişkilerinin, 1986 da Mehmet Ağar’ın Ömer Lütfi Topal ile Alattin Çakıcı’nın ortaklaşa çalıştırdıkları klubü kapattırmasından ibaret olduğu, çeşitli vesilelerle örneğin Necati Kurmel kanalıyla Mehmet Ağar İçişleri Bakanı iken Ömer Lütfi Topal’ın tanışma çabalarına karşı Mehmet Ağar’ın uzak durduğu, ancak ısrarlar karşısında “Dilkum sitesinde karşılaşırsak bir merhabalaşırız herhangi bir sorunumuz yok” ifadesini duyduğunu,

Hüseyin Kocadağ ile Ömer Lütfi Topal’ın ilişkilerinin ise çok daha yakın olduğunu, zaman zaman İbrahim Polat’ın da ortak olduğu Polat otelinin casinosunda sık sık beraberce oturduklarını, 1994 yılındaki Akgün oteli cinayetinden sonra araya bir soğukluk girdiğini, Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesinden bir ay önce Celal Doğan’ın kendisine Fenerbahçe Klubünün yöneticilerinden Hüseyin Kocadağ’ı yolladığını, kendisinin de bunu ömer Lütfi Topal’a haber verdiğini, bu toplantının DGM ile de ilgisi bulunduğunu çünkü teypten yazıya döktüğü yazılı ifadesini DGM ne de verdiğini, konunun da Gaziantepli bir kaç işadamının G.T.O. başkanının adı arkasına sıklanarak kumar borçlarının hafifletilmesi yönünde bir ricadan ibaret olduğunu ancak konunun basına daha değişik şekilde yansıtıldığını, Hüseyin Kocadağ’ın sanki köşke (Cumhurbaşkanlığı) yakın birisi tarafından görevlendirilmiş ve o kişi de bu işin halledilmesini istiyormuş gibi bir intiba uyandırmaya çalıştığını, bütün bu konuların da kendi mantığı açısından ve tarih bakımından Ömer Lütfi Topal’ın da dahil edildiği söylenen 58 kişilik liste ile ilişkili olması gerektiğini,

Ömer Lütfi Topal’ın haraç anlamında birilerine hiçbir şey almadan para verecek bir yapısı olmadığını böyle bir işi ancak çok büyük ir baskı karşısında yapabileceğini,

Kendisinin 1994 Haziranında Ömer Lütfi Topal ile birlikte Müdüriyet odasındayken VIP salonu monitöründen Necdet Menzir ile Hüseyin Kocadağ’ı gördüğünü, bütün casinolarda video kayıt sistemine bağlı kameraların bulunduğunu, bunun herhangi bir itiraz durumunda kullanıldığını; ancak Murat Topal tarafından bu kasetlerden birisinin fotoğraflandığı ve bu fotoğraflardan birinin Hüseyin Kocadağ’a gösterildiğini, sonraki konuşmalarında Hüseyin Kocadağ’ın bu konudan ne kadar rahatsız olduğunu belirttiğini ve genelde Klasis’e giden Necdet Menzir’i sanki kendisi şantaj yapmak istermişçesine oraya özellikle götürdüğü gibi bir durumun ortaya çıktığını, ancak resmin kritik dönemlerde dahi ortaya çıkmamasının kendisine bir güvence verdiğini söylediğini,

Ömer Lütfi Topal’ı öldürenler ve azmettirenler arasındakti ihtilafın ve Kemal Yazıcıoğlunun aldığı ihbarın netleştirilmesinin art olduğunu,

Ömer Lütfi Topal bir yerlere 10 milyon 17 milyon dolar gibi bir para gönderdiyse bunu şirket yetkililerinin, ölümünden sonra da ailesi ve yakınlarının bilmesi gerektiğini,

Kendisinin “Ömer Lütfi Topal Ankara’ya gittim ismimi listeden sildirdim” beyanının ise cinayetten onbeş gün önce Alanya Seven Seas tatil köyünde bir yemekte Ömer Lütfi Topal’dan şahsen duyduklarına dayandığını,

Bu tür konularda Ömer Lütfi Topal’ın dostalıran ve yakınlarına başvurulması gerektiğini, örneğin 1989 yılına kadar en yakın dostunun halen İspanya’da bulunan Nail Akdeniz olduğu, bu tarihten soraki en yakınlarının şirketinin Genel Müdürü, gazinolarının genel müdürü ve Ünit Utku gibi kişiler olduğunu,

Ömer Lütfi Topal’ın ağzından Sami Hoştan ile Sedat Bucak’ın tanıştıklarını ve görüştüklerini duyduğunu,

Ömer Lütfi Topal’ın Türkmenistan da yaptığı yatırımlar nedeniyle kurduğu ilişkiler kanalıyla Diplomatik Türkmenistan Pasaportu almış olabileceğini, yine İsrailli ortağından da bazı bilgilerin alınabileceğini,

Bir yandan mütevekkil, bir yandan da o dünyanın şartlarından kaynaklanan kuşkulu bir yaşam tarzına sahip olan Ömer Lütfi Topal’ın nasıl bir koruma ve güvenlik sistemine sahip olduğu sorusuna cevaben; daha çok yeraltı dünyasının geleneklerine dayanan, emekli emniyet mensupları ve fiziken güçlü insan kaynaklarını ve ruhsatsız silahları kullanan ve özellikle başlangıç safhasında bizim gazinolarımızda herhangi bir olay olmasın diye çok aşırı tepkiler gösteren bir güvenlik sistemi kurulduğunu, bu sisteminde rakipler tarafından çok rahat bilinebileceğini ve içerden de destek alınabileceğini,

Ömer Lütfi Topal’ın vefatından sonra ilk eşini başsağlığı dilemek için ziyaret ettiklerinde tesadüfen televizyonda Susurlukla ilgili haberler geçtiğinde ilk eşinin “kanı yerde kalmadı” ifadesi üzerine kendisinin “Peki Sami’den, Aliço’dan bir şüphe veya endişeniz var mı?” sorusuna cevaben de “Ama, Özer Çiller’den şüphe ediyorum.” dediğini, ancak kendisinin Sami Hoştan ile merhabalaştığını bildiklerinden bilerek de kendisine böyle denilmiş olabileceğini, zaten kendisinin daha önceden Ömer Lütfi Topal veya çevresinin ağzından buna yönelik başka bir şey duymuş olmadığını,

Ömer Lütfi Topal’a ait otellerin özellikle bayram tatillerine ilişkin misafir listelerinde çok sayıda yargı mensubuna rastlanabileceğini yine aynı şekilde Tepebaşı Emperyal de sırf yargı mensuplarının yemek ve aynı ihtiyacını karşılayan bir lokal oluşturulduğunu,

Ali Fevzi Bir ve Sami Hoştan’ın 3 özel tim mensubuyla beraber İstanbul da gözetim altına alındıktan sonra Ankara’da serbest bırakılmalarını takiben kendisinin istaanbul’da Sami Hoştan ile görüştüğünü ve hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarana kadar da işinin başında olduğunu duyduğunu ve gıyabi tutuklama kararını takiben ortadan kaybolduğunu,

Ömer Lütfi Topal’ın kendisine Bodrum olayında Ercan Ersoy’u yolladığına göre diğer özel tim görevlilerini de tanıyıp tanımadığı sorusuna cevaben herhangi bir bilgisi bulunmadığını,

Ömer Lütfi Topal ile Cavit Çağlar arasında herhangi bir çekişme bulunmadığını, Cavit Çağlar’ın bir başkasından alacağını alamadığı için bu alacağı Ömer Lütfi Topal’dan istediğinin söylenildiğini,

Ömer Lütfi Topal’ın Hüseyin Kocadağ ile görüşmediğini ve hatta Hüseyin Kocadağ’ın geçmişte böyle bir taleple geldiğinde görevlinin “sizin buraya girmeniz istenmiyor” ifadesinde bulunduğunu bunun da arkasında geçmişte Ömer Lütfi Topal Mehmet Özcan ihtilafında Alevi olması sebebiyle Hüseyin Kocadağ’ın Ömer Lütfi Topal’a karşı Mehmet Özcan’ı tutmasının olabileceğini,

Kendisinin Cavit Çağlar veya Necdet Menzir ile herhangi bir çekişmesi veya ilişkisinin olmadığı, dışarıda spekülasyon konusu yapılmak istenen kameraların normal sistemi içerisinde çekilmiş kaseti herhangi bir yanlışlığa sebebiyet vermemek için şahsen aldığını ve bir resmin yırtılarak imha edildiğini ancak kendisinde bir kaset ve birkaç fotoğrafın halen mevcut bulunduğunu, bunları tutmasının amacının da kendisini korumak olduğunu, esasen bunların imha edilmesini istediğini,

Belçika’da iki Amerika’da beş sene olmak üzere toplam yedi yıl hapiste yatan Ömer Lütfi Topal’ın yeniliklere açık bir insan olarak bu senelerde kendisini yetiştirdiğini ancak kontrolsüzlükle başlayan gazino olayında başlangıçta Turizm Bakanlığının herhangi bir düzenlemesinin olmayışının düzeni tamamen bozduğunu, esasen gazinoların kara para aklamak için uygun bir yer olmadığını, kar oranlarının da uyuşturucu işine göre çok daha iyi olması sebebiyle hiç bir gazino işletmecinin uyuşturucu işine girmeyeceğini,

HAVAŞ’ı almak için Ömer Lütfi Topal’ın her türlü organizasyonu yapmasına ve parası da var iken alamamasına hatta diskalifiye edilmesine karşı tutumunun ne olduğu sorusunu cevaben, Ömer Lütfi Topal’ın herhangi bir itirazda bulunmadığı bu konudaki bilgilerin şirketten alınabileceği emniyetten-istihbarattan gelen uyarılar hakkında bir bilgisinin bulunmadığını,

Sedat demir’in İstanbul Asayiş Şube Müdürü olmasından sonra Nihat Mete aracılığı ile Ömer Lütfi Topal’dan Akgün otel cinayeti sanığı Çetin Gencer’in bulunmasını istediği böylelikle İstanbul’da hiçbir faili mechul cinayetin kalmayacağının söylenmesiyle, kendisinin İstanbul’da dünya kadar faili meçhul cinayet olduğunu bilerek, kardeşi vasıtası ile Çetin Gencer’i buldurarak Fatih Cumhuriyet Savcılığına teslim ettiğini,

Ömer Lütfi Topal’ın Kıbrıs’taki Jasmine Cavit oteli yatırımları, İsrailli ortağı ve Kıbrıs Türk Hava Yollarının özelleştirilmesi konularında kendisinin bilgisinin olmadığını aileden saygı gördüğünü ancak kendisine bilgi verilmediğini,

Şüpheli konularda bilgi edinilmesi için şirketin yöneticilerinin ve aileden bazı kişilerin bir bütün olarak ele alınıp dinlenmeleri gerektiğini, kendisinin Ömer Lütfi Topal’ın ve Emperyalin ceza davaları ile ilgilendiğini, Ömer Lütfi Topal’ın kiminde arandığı, kiminde gıyabi tutuklama kararı bulunan davalarının sürdüğünü, bunlara rağmen istanbul’da işinin başında nasıl serbestçe bulunduğu ve dolaştığının da İstanbul emniyetinden sorulması gerektiğini, Bodrum tahkikatında istanbul savcılığına sonradan talimat yazılarak polisin devre dışı bırakıldığını, Antalya’daki aramanın da polis aramasından savcılık aramasına dönüştürüldüğünü,

Sami Hoştan ile Abdullah Çatlının tanışması ve Ömer Lütfi Topal’ı öldüren silahta da Abdullah Çatlı’nın parmak izinin çıkmasına rağmen kendisinin gözlemlerine göre Ömer Lütfi topal ile Sami Hoştan’ın arasında herhangi bir itilaf bulunmadığını, zaten Sami Hoştan’ın olay esnasında Marmaris’te olduğunu, ihtilafın Ömer Lütfi Topal’ın eşleri çevresinde mevcut bulunduğunu,

Olayın soruşturmasında savcının kendisinin ifadesine başvurmamasının yanında kendisine olan tavrını da olumsuz bulduğunu,

Abdullah Çatlı’yı tanıyan Sami Hoştan’ın da kesinlikle bazı işlerinde onu veya özel tim görevlilerini kullanmadığını, Ömer Lütfi Topal Abdullah Çatlı buluşmasının arkasında küçük günlük olaylardan çok HAVAŞ gibi büyük benzer olayların aranması gerektiğini belirtmiştir.(Ek:186)