26- Ercan ERSOY 28.2.1997 tarihli ifadesinde;
1977 yılında Polis Kolejini bitirdiğini, 1980 yılında ise şimdiki adı Polis Akademisi olan Polis Enstitüsü son sınıf öğrencisi iken disiplin puanlarının yükselmesi yüzünden mezun olamadan okuldan atıldığını ve Polis Memuru olarak Merzifon’da göreve başladığını, daha sonra meslekten de ihraç edildiğini ancak Danıştay’a açtığı davayı kazanarak döndüğünü, Özel Harekat kursunu bitirdiğini, Siirt ve İzmir’de çalıştıktan sonra Özel Harekat Daire Başkanlığına tayininin çıktığını, kendi isteği ile tekrar İzmir’e döndüğünü, Özel Harekat Şubesinde çalışırken kendi isteği ile 1995 yılında ayrılarak karakolda çalışmaya başladığını, emekli olmayı düşündüğünü Güneydoğuda görevli iken korumalığını yaptığı, tanışıp dost olduğu Sedat Bucak’a söylediğinde “eğer çalışmaya niyetim varsa, bana koruma verecekler gelir misin” diyerek koruması olmasını teklif ettiğini, teklifi kabul ettiğini ve daha sonra da tayini çıkınca Sedat Bucak’ın yanında koruma olarak göreve başladığını ve kazadan sonra açığa alınıncaya kadar bu görevinin devam ettiğini, olay günü de birlikte olduklarını,
Kazadan önceki pazar sabahı, kaza yapan mercedes oto ile Sedat Bucak, kendisi, Gani, Mustafa ve Enver İstanbul’a giderek Hilton Oteline yerleştiklerini, o gece otelden çıkmadıklarını, otele kendi aşiretinden Seyit Ahmet ile Fevzi beyin bir emlakçıyla beraber geldiğini, bunların beraberlerinde Altınoluk tarafında Burhaniye Dalköy denilen yerdeki bir arazinin tapu ve benzeri belgelerini getirerek gösterdiklerini, İstanbul’a vardıklarının ikinci günü taziye için Ali YASAK’ın şirketine gidip otele döndüklerini, sabahleyin Ankara’da Sedat Bucak’ın yazıhanesinde tanıştığı Mehmet Özbay’ın da otele geldiğini, kahvaltıdan sonra Sedat Bucak’ın kendisine anahtar uzatarak “Ercan, Gani’yle beraber inin, bir araba daha geldi, sizin eşyaları ona koy, Mehmet bey de bizle beraber gelecek” dediğini, bahsedilen arsaya bakmaya gideceklerini, emlakçı Fevzi’yi de Sedat beyin “sen git bizi orada bekle” diye bir gün önceden gönderdiğini, kendisinin yeni gelen Mercedes otonun, Gani’nin de Sedat beyin 600 Mercedesin direksiyonuna geçerek hareket ettiklerini, gece Yalova-Termal’de kaldıklarını, ertesi günü saat 14.30-15.00 gibi yola çıktıklarını, bu defa Sedat beyin Mercedesini Mehmet beyin kullanmaya başladığını, Gani’nin de kendisinin yanına geçtiğini ve arkadan onları takip ettiklerini, Burhaniye’de Fevzi ile buluşup araziyi gezdiklerini, ertesi günü bir taziye için İzmir’e hareket ettiklerini, Mehmet Özbay’ı Prenses Otele bırakarak kendilerinin taziye için gittiklerini, otele döndüklerinde Sedat beyden “Yasemin Ağar için burada korumalar var, Enver’in de benim de evlerimiz İzmir’de” diyerek izin alıp Enver’le birlikte sabah dönmek üzere İzmir’e gittiğini,
Taziyeden otele dönerken kendilerini yolcu eden aşiret mensuplarının otosunun “polisiz, yol kontrolu yapıyoruz” diye durdurulduğunu ve yapılan aramada ruhsatsız silahlar çıkmış olmasına rağmen Bucak aşiretinden oldukları için kimliklerinin tespit edilerek silahların da alınmadan bırakılmış olduklarının kendisine söylenmesi üzerine yaptığı araştırmada polis tarafından böyle bir uygulama yapılmadığını öğrendiğini ve bu durumdan kuşkulandığını, bunun üzerine Sedat Bucak’a burada fazla kalmayalım, gidelim dediğini ve Sedat Bucak’ın da “Kuşadası’nda benim yazlığım var, yapıldığı günden beri hiç görmedim. Gidip orayı bir göreyim. Kuşadası’nda Onur Otel var orada kalırız” cevabını verdiğini ve Onur Otele gittiklerini,
İzmir’de kaldıklarının ikinci günü sabah kahvaltısında Gonca Us’u Mehmet Özbay’la beraber gördüğünü, Gonca’nın İzmir’de olduğunu gece veya sabah telefon ederek gelmiş olabileceğini, o gün İzmir’de gezdiklerini, Sedat Bucak’ın “Hüseyin bey geliyor, havaalanına git, Hüseyin beyi al gel” dediğini, Hüseyin beyi karşıladığını, yolda Hüseyin Kocadağ’ın emekli Emniyet Müdürü Tamer Kırklar ile görüştüğünü ve Tamer Kırklar’ın da kendilerinin yemek için buluştuğu Deniz Restoranta geldiğini, yemekten sonra Tamer beyin ayrıldığını, kendilerinin de otele döndüklerini, ertesi günü akşam saatlerinde Kuşadası’na giderek otele yerleştiklerini, iki gün orada kaldıklarını, Sedat beyin Davutlar’daki evini gördüğünü, müteahhit ile görüştüğünü, başka bir araziye baktıklarını, saat 16.30 sıralarında Kuşadası’ndan hareket edip Selçuk’ta yemek yediklerini, Manisa’da benzinlikte kahve içtiklerini, Sedat beyin bulunduğu otoyu Hüseyin Kocadağ’ın kullandığını ve Manisa’ya kadar önde gittiğini, yolda takip edilmediklerini, Susurluk’a 20 km. kalıncaya kadar kendisinin öne geçtiğini, Susurluk’ta kamyon konvoyuna takılınca Mercedes 600’ün kendisini geçtiğini ve kendisinin bir daha yetişemediğini, saat 19.30 sıralarında öndeki otolarda dörtlü sinyallerin yandığını ve arabaların durmuş olduğunu görünce sollayarak geçtiğini ve kazayı gördüğünü, kamyon şoförü ve birkaç kişinin otonun başında olduğunu, hepsi ölmüşler dediklerini, otonun yarısının yok olduğunu, sağ arka kapıyı açarak Mehmet Özbay’ı çıkarıp yere uzattıklarını, ağzından kan geldiğini, yüzünün, kolunun, göğsünün kırık olduğunu, “Allah” dediğini duyduğunu, kendi kullandığı arabaya taşıdığını, Hüseyin Kocadağ’ın vurma anında ölmüş olduğunu, torpido gözünün alt kısmına sıkışmış olan Sedat beyi güçlükle çıkarabildiklerini, Sedat beyle Gonca Us’u bir steyşın oto ile Mehmet Özbay’ı da kendi kullandığı Mercedes ile Susurluk’a götürdüğünü, yolda Mehmet Özbay’ın nabzının durduğunu ve öldüğünü, gözünü ve çenesini kapattığını, hastanede Hüseyin Kocadağ, Gonca Us ve Mehmet Özbay’ın öldüğünün, Sedat Bucak’ın ise yaşama şansının fazla olduğunun anlaşıldığını, Sedat beyi oradan Balıkesir’e ve Balıkesir’den de uçakla İstanbul’a götürdüklerini, Enver’i kaza yapan oto ve cenazelerle ilgilenmek üzere bıraktıklarını,
Otoda bulunan çanta denilen beyaz naylon torbayı Gani’nin aldığını, içinde para bulunduğunu, Gani’nin harcamaları bu çantadan para alarak yaptığını, kendisine de kazadan sonra gereken masrafları karşılamak üzere 230-240 milyon verdiğini, İstanbul’da bu parayı Sedat Bucak’ın eşi Saadet hanıma iade ettiğini,
Otoda bulunduğu söylenen silahlarla ilgili bilgisi olmadığını, bildiği Sedat Bucak’ın zigzaver, Mehmet Özbay’ın beyaz renkte ve büyük Baretta tabancasının olduğunu, kaza yapan arabaya 3-5 dakika sonra ulaştıklarını, arabayı bırakıp gittiklerini, kimsenin kalmadığını, jandarmanın da olay yerine en az yarım saat sonra gelmiş olabileceğini,
Sedat Bucak’ı arabanın içinden çıkarırlarken iddia edildiği şekilde koltuğun üzerinde MP-5 silah görmediğini, olsa idi eline ayağına çarpması, takılması gerektiğini, o halde de alıp öbür arabaya koyabileceğini,
Ömer Lütfi Topal Cinayeti ile ilgili olarak İzmir’de İstanbul’dan gelen ekibe teslim edildiğini, İstanbul’a Asayiş Şubesi Cinayet Büro Amirliğine getirilerek sorgulandığını, sorgulama esnasında tutanak tutulmadığı gibi ses kaydı da yapılmadığını, iki gün sonra Ankara’ya gönderildiklerini, iki gün de Ankara’da kaldıktan sonra bırakıldıklarını, Ömer Lütfi Topal’ı tanımadığını ve hiç görmediğini belirtmiştir.(Ek:199)