3- MERAL ÇATLI 22.1.1997 tarihli ifadesinde;

1980 ihtilalinden yaklaşık 20 gün sonra eşinin arkadaşlarıyla birlikte yurtdışına çıktığını, eşine devlet tarafından (pasaport v.b. konularda) yardımcı olunduğunu, eşinin Ankara’da bulunduğu zamanlarda Ülkü Ocakları ikinci başkanlığını yaptığını, bu görevi yaptığı sıralarda 7 TİP’linin öldürülme olayının eşinin üzerine atıldığını, bu konuyu eşine sorduğunda bu olayı kabul etmediğini, 1978’de İstanbul’a taşındıklarını, 1980’e kadar 7 TİP’li olayından dolayı eşinin kaçak yaşadığını, 1982 yılında kızlarıyla birlikte kendisinin de yurtdışına çıktığını, kendisine pasaportları kimin verdiğini bilmediğini, İstanbul Hava Limanında kendisini uçağa bindiren kişiyi ilk defa gördüğünü, eşiyle İsviçre’de buluştuklarını, daha sonra Fransa’ya yerleştiklerini ve oradaki Türk ailelerinin yardımlarıyla geçindiklerini, eşinin Türkiye’den görüştüğü kimselerden aldığı telefon neticesinde Paris’te kiraladıkları evde 27 gün kaldıktan sonra, eşinin evden ayrıldığını ve 6 yıl geri dönmediğini - cezaevine düştüğünü - 1984’te kendisinin ve çocukların Türkiye’ye 1 haftalığına tatile geldiklerini, Mete isimli birinin kendilerine yardımcı olduğunu, yurtdışında eşinin yanında olduğu zamanlarda, eşine Türkiye’den ASALA’ya karşı görev verildiğini ve yurtdışında 28 olayda eşinin rolü olduğunu, Türkiye’ye 1984’te gelişlerinden birbuçuk ay sonra eşinin tabiriyle komplo yapıldığını, yabancı uyruklu bir zencinin evine pasaport almaya gittikleri sırada eşinin eroin bahanesiyle gözaltına alındığını, eşi yakalandığında üzerinde Hasan Kurtoğlu adına düzenlenmiş pasaport bulunduğunu, eşi ve Fransız polisi eve geldiğinde eşinin dolaptaki dosyayı saklamasını istediğini, sonradan eşine sorduğunda bu dosyada eşinin ASALA yapacağı olayın şeması olduğunu, İsviçre’de ikamet eden beyaz saçlı bir kişi ile ilgili olduğunu öğrendiğini, Mete ağabey dedikleri kişinin Fransa’da kalmaları gerektiğini söylemeleri üzerine Fransa’da kaldıklarını, eşinin Fransa’da iken Oral Çelik’le beraber olduklarını, eşinin Fransa’daki cezaevinden kurtuluşunda kendilerine yardım edildiğini, 1990 Nisan ayında eşinin İstanbul’a giriş yaptığını, hangi pasaportla girdiğini bilmediğini, eşinin Ataköy’de ticaretle uğraştığı sıralarda Abdullah Çatlı hakkında ihbar olduğundan ihbar gereği basıldığını, fakat basanlarca önceden eşine haber verildiğini ve böylece eşinin bu baskından kurtulduğunu, yurtdışından geldikten sonra Mete ağabey dedikleri kişinin ev temin ettiğini ve daha sonrasında kendilerine yardımcı olan kişilerin çekildiklerini, Susurluk olayındaki gidişinde eşinin Ankara’ya gittiğini bildiğini, eşinin Muhsin Yazıcıoğlu ile görüştüğünü bildiğini, Mesut Yılmaz’ın eşine teşekkürde bulunduğunu, eşine Türkiye’de görev verilmediğini, ama emniyetle ilgili kişilerle görüştüğünü tahmin ettiğini, Korkut Eken’le görüştüklerini bildiklerini, eşinin 6-7 isimle pasaport kullandığını, bunların içinde Hasan Kurtoğlu, Mehmet Özbay ve Altan Güler adına olanları hatırladığını, Papa suikastiyle eşinin alakası olmadığını, Mehmet Ali Ağca’nın cezaevinden kaçırılışında eşinin sadece pasaport verdiğini bildiğini, eşinin Ali Yasak’la görüştüğünü bildiğini, eşinin evde olduğu bir Cumartesi günü arabasının altında bomba görüldüğünü, “Abdullah Çatlı Orada mı” şeklinde telefonların geldiğini, eşinin arabasının içine eroin bırakıp kendisini de tarayacakları şeklinde duyumlar aldığını kendisine söylediğini, Aydınlık Gazetesinde çıkan haberlerin eşini tedirgin ettiğini, eşinin Baretta marka bir silahı olduğunu, eşinin Sedat Bucak’la 2 yılı aşkın bir zamandır tanıştığını, Haluk Kırcı’nın eşinin arkadaşı olduğunu, kendisinin eşinin ve Haluk Kırcı’nın Sultan Tekstil’de ortak olduklarını, eşinin Yaşar Öz’ü tanımadığını, Sami Hoştan’ı tanıdıklarını, devlet için görev verenin de, komployu hazırlayanın da aynı olduğunu eşinin söylediğini, eşinin ASALA olayına girmeden önce Haluk Kırcı’nın cezaevinden bırakılmasını istediğini, ayrıca ne olduğunu bilmediği bir konuda TÜRKEŞ hakkında bir istekte bulunduğunu, yurtdışında yapılan 28 eylem hakkında Kenan Evren’in bilgisinin olması gerektiğini, Türkiye’ye döndükten sonra eşinin 5-6 defa yurtdışına çıkmış olabileceğini tahmin ettiğini,

- 1980 ihtilali olduğunda sıkı bir denetim vardı. Pasaport almak, düzenlemek kolay bir şey değildi. Demekki eşime yardımcı olundu. 20 gün sonra eşine pasaport getirdiklerini, kimin getirdiğini bilmediğini,

- 1982 yılında çocukları ile beraber kendisinin de çıktığını,

- 1982 pasaport müracaatı yaptığında Nevşehir’den kendisine pasaport vermediklerini, kendisinin de sahte pasaport ile çıktığını, kimin düzenlediğini, kimin getirdiğini bilmediğini, ancak İstanbul Havaalanında uçağa bindirdiklerini ve Viyana’ya gittiğini, kim olduğunu tanımadığını,

Yalova’da annesinin yanında iken, kendisini Yalova’dan aldıklarını ve doğrudan havaalanına gittiklerini gelenlerin resmi görevli olmadıklarını, Viyana’dan araçla Almanya’ya, Almanya’dan İsviçre’ye, orada eşi ile buluşup trenle Fransa’ya geçip Paris’in kasabası Potie’de kaldıkları,

1984 yılında Türkiye’ye ailecek geldiklerini, 1 hafta kaldıklarını resmi görevli bir kişinin kendilerini karşıladığını, adının Mete olduğunu, soyadını bilmediklerini, sadece Mete ağabey dendiğini. Bu kişinin konuşma ve hareketleri askerdi. “Asker şeyi vardı”.

Eşiyle beraber geldiklerinde Türkiye’den bir görev verildiğini duyduğunu, bu görevin de Konsolosluklara yapılan haksızlığa tepki, yani Asala olayında eşine verilen bir görev olduğunu, 28 olayda da eşinin başarılı olduğunu,

Türkiye’den dönüşlerinden 1,5 ay sonra eşinin bir zencinin evine pasaport almaya gittiğini, saat 9.30’da telefon kulübesinde olmalarının istendiği, evlerinin altındaki telefon kulübesine indiklerinde eşinin telefonla görüştüğü, İstanbul’dan birisinin, ertesi gün verilen adrese gidilmesini istediklerini, bu konuları görüştükleri kişinin Mete Ağabeyleri olduğunu, Türk pasaportu olduğunu, Altan ve Serap Güler adlarına düzenlendiğini, eşinin bir arkadaşıyla birlikte sabah verilen adrese gittiğinde, içeri girdiği anda Fransa polisinin de içeri girip onu yakaladıklarını, üzerinde Hasan Kurdoğlu adına pasaport olduğunu, 3 gün sonra eve polislerin eşliğinde geldiğini, polislerin eve girişinde dolaptaki dosyayı eşi tarafından kaldırmasını istediğini ve dolapta 2 ci bir kazağın altına koyduğunu ve dosyayı bulamadıklarını, kocasının fotoğraf makinasını, silahını, kendisinin ve çocuklarının pasaportunu aldıklarını, kendi pasaportlarının Meral Kurdoğlu adına olduğunu, o dosyada eşinin yapacağı bir olaya ait şema varmış, beyaz saçlı ve İsviçre’de ikamet eden bir kişinin resmi bulunduğunu, eşinin kendisine Fransa’yı hemen terk etmesini söylediğini, onun da İstanbul’dan telefonla görüşme yapması için birinin kendisine geldiğini, yine telefon kulübesine indiğinde Mete Ağabeyinin “Meral hanım sizin Fransa’da kalmanız gerekiyor, çünkü eşinizle irtibat kuracak kimse sadece sizsiniz” dediğini, bu konuda eşinin komploya gittiğini, eşinin kendisine Türkiye’de görüştüğü kimselerle veyahut devamlı görüştüğü kimsenin yaptığı bir oyun olduğunu söylediğini, İsviçrede’de aynı şekilde suçlamada bulunulduğunu, İsviçre’deki olayda Nevzat ve Şeref Benli isimli kişilerin bulunduğunu, Nevzat’ın soyadını bilmediğini, İsviçre’de 15 yıl ceza verilmiş, 1,5 yıl yattıktan sonra kendisini görmeye gittiğini ve kendisi döndükten bir ay sonra bunların cezaevinden mutfak kapısından çıktıklarını (anahtarın eşine verildiğini), cezaevinden çıktığında yanlış arabaya bindiğini, cezaevi görevlisinin arabasına binmiş, görevlinin de eşini bıraktığını, cezaevinden çıktıktan sonra Fransa’ya yanlarına geltiğini ve 20 gün bir evde kaldığını, Türkiye’den gelen bir pasaport ile ve eşinin yeşil renkli bir takım elbise giymesinin istendiğini ve 1990 yılı Nisan ayında Türkiye’ye döndüğünü, kendisinin eşini o sürede göremediğini, eşi döndükten sonra 20 gün sonra kızlarıyla birlikte kendisinin de arabayla Türkiye’ye döndüklerini, eşinin Levent’te kiraladığı mobilyalı bir eve gittiklerini, İstanbul’a kendi adıyla Meral Çatlı olarak gittiğini, eşinden öğrendiğine göre Türkiye’den gelen dosyasında veyahut herhangi bir şeyde Abdullah Çatlı’nın Hasan Kurdoğlu olduğunu bildirdiklerini, eşinin gerçek kimliğini kabul etmek zorunda kaldığını, o evde bir hafta kaldıklarını ve sonra Bahçelievler’de kiraladıkları bir eve taşındıklarını ve eşinin ticarete başladığını belirtmiştir.(Ek:176)