33- SENAR ER 13.1.1997 tarihli ifadesinde;
“Asıl adının Senar Keremoğlu olduğunu, Soyadını “ER” olarak değiştirdiğini, Van Tur otobüs işletmesi sahibi olduğunu; öz babası Kadir Keremoğlu’nun 15.4.1995 günü evinden ayrıldığını ve o günden bu yana babasından haber alamadığını, babasının Şehmuz DURAK isimli şahıs tarafından götürülmüş olabileceğini, 10 Temmuz 1994 de Ahmet Demir isminde birisinin kendisini arayıp 100 bin Mark para istediğini, kendisinin de bu şahsı tanımadığını söylemesi üzerine Zinnar kod adlı kişi olduğunu söylediğini ve bu şahsın Alaaddin Kanat olduğunu daha sonra yakalandığında öğrendiğini ve bu şahsın tehlikeli bir insan olduğunun ifade edildiğini öğrendiğini, 15 Nisan 1995 de babasının Van’da kaçırıldığını, Van’da bütün resmi kuruluşlara müracaat ettiğini, ancak bir sonuç alamadığını, babasının kaçırılmasında rol aldığını tahmin ettiği Şehmuz Durak’ın ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldığını, babasını kaçıranların daha sonra istedikleri fidye miktarını 750 bin Mark’a çıkardıklarını, bunu verdiği takdirde babasını sağ olarak iade edeceklerini söylediklerini, kendisinin de 100 bin Mark verebileceğini söylediğini, daha sonra durumu milletvekili Mustafa Zeydan’a anlattığını, onun da zamanın Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’dan randevu alarak Ağar’la görüştüklerini, Ağar’ın yardımcı olacağını söylediğini ve hemen İbrahim Şahin’i telefonla aradığını ve konu ile ilgili olarak haberdar edilmesi talimatını verdiğini, ancak Emniyete yaptığı başvurulardan da bir sonuç alamadığını, bu arada babasının kurtarılması için Yarbay Nevres Özatlı ile de görüştüğünü, bundan da bir sonuç çıkmadığını, kendisinden istenilen fidyeyi vermediği ve Alaattin Kanat’ı yakalattığı için iki otobüsünün yakıldığını, iki otobüsünün de silahla tarandığını, Alaattin Kanat olayından sonra bu işlerin başına geldiğini, babasının serbest bırakılması için 80 milyon Nazif Karacan’a, 200 milyon lira da Lokman Çetin’e verdiğini, bunları babasının bakım masrafı alarak verdiğini, Alaattin Kanat’ın dayısının polis olduğunu ve Narkotikte çalıştığını, Nizamettin Dağdelen, Alaattin Kanat ve Mehmet Yazıcıoğulları adlı şahısların kendisini tek tek tehdit ettiklerini ve 100 bin mark istediklerini, vermediği takdirde kendisini öldüreceklerini söylediklerini, Alaattin Kanat’ı tutuklandıktan sonra Van’da gördüğünü, babasını kaçıran araçların 34 ALL 82, 06 FH 600, 65 ER 279, 01 EA 600 plakalı araçlar olduğunu, plakaların da sahte olduğunu, babasının kaçırıldıktan sonra Jandarmada olduğunu ancak korkusundan isteyemediğini, babasının para için kaçırıldığını, 1994’den beri para toplama, fidye isteme işinin yoğunlaştığını, Yüksekova’da herkesten para toplandığını, kendisinden de sabıka kaydı için 5 bin mark istenildiğini, en çok para alma işini korucuların yaptığını, Yüksekova’da insanların kendisini güvenlik içerisinde hissetmediklerini, her an evden alınıp götürme korkusu içinde olduklarını, insanların bu nedenle isteyen herkese para vermek zorunda olduklarını, kendisinin fidye vermediğini buna mukabil babasının kaçırıldığını ve otobüslerinin yakılıp, kurşunlandığını, Yeşil, Ahmet Demir, Mehmet Yıldırım adları ile dolaşan şahsın askerlerin içinde olduğunu ve Jitemci olarak bilindiğini, fakat bu şahsın sivil olduğunu, ancak yanında birkaç kişi ve elinde telsiziyle dolaştığını, devamlı askerlerle birlikte olduğunu, bugüne kadar Yüksekova’da çok fidye alındığını, ....................... adlı uyuşturucu kaçakçısından da 750 bin mark fidye aldıklarını,
.....................’ın İstanbul’da ikamet ettiğini, ancak Yüksekova’lı olduğunu, YEŞİL’in askerden güç aldığını, bunu Doğuda herkesin bildiğini, insanların bu şahsı sesinden tanıdığını çünkü pekçok kişiyle telefonla konuştuğunu, kendisi ile de YEŞİL’in birkaç kez konuştuğunu ve bir defasında kendisini ölümle tehdit ettiğini, Yüksekova’lıların babası Kadir Keremoğlu’nun başına gelenleri duydukları için fidye istendiğinde gidip gizlice verdiklerini ve insanların korku içerisinde olduklarını,” belirtmiştir. (Ek:206)