ÖMER LÜTFİ TOPAL
Geçmişini tombalacılıkla sağlayan ve kokaini Türkiye'ye
getiren adam olarak tanınan, sonraları Kumarhaneler Kralı olan
Topal, 1978 - 1981 yıllarında Belçika'da, 1981 - 1984 arasında
ABD'de uyuşturucu kaçakçılığından hapis yatmıştır. Geçimini
kaçak kumarhaneler işleterek temin eden ve İstanbul -
Yeşilyurt'taki kumarhanesiyle tanınan Topal 1990 yılından
itibaren Caddebostan Büyük Kulüp'ü işletmeye başlamıştır. Bu
tarihten sonra İsrail'li kişilerle ortak olarak şirketler
kurmuş ve Emperyal Şirketi bünyesinde senelik kazancı 1.1
milyar dolarlık bir servetin sahibi haline gelmiştir.
(Gayrimenkûl ve menkûl değerlerle ilgili, sahifeler dolusu mal
varlığına ilişkin liste Hesap Uzmanları Kurulunca
belirlenmiştir.)
Topal, Yurt içinde ve dışında gazino işletmeciliği (7) ,
seyahat acentalığı, sigorta, menkul değerler aracılığı, döviz
alım - satımı, gıda, enerji, petrol, inşaat ve sanayi
sektörlerinde faaliyet gösteren çok sayıda şirketin de
kurucusu ve sahibidir.
Topal'ın ticari faaliyetleri 90'lı yıllar boyunca inanılmaz
bir gelişme göstermiştir. Ancak uyuşturucu ticaretinin devam
ettiği de bilinmektedir. Hatta 1993 - 1994 yıllarında Avrupa
havaalanlarında uyuşturucu ile yakalanan dört Türk Hava
Yolları teknisyeni (Şenol Tunç, Sadık Kara, Süleyman Hanilci,
Mustafa Akman) verdikleri ifadelerde Ömer Lütfi Topal adına
çalıştıklarını söylemişlerdir.
Kurye bulmanın zorluğu ve problemi, Topal'ı gelişmiş bir çözüm
bulmaya sevketmiş ve özelleştirilen Havaş'ın yüzde 60 hissesi
için en yüksek teklifi vermiştir.
Ancak Emniyet Genel Müdürlüğü'nün İnterpolden Topal'ın
uyuşturucu kaçakçısı olduğu şeklindeki belgeyi temin ettiği ve
Topal'ı engellediği iddiaları vardır. Neticede Havaş'ın Park
Holding bünyesinde Yazeks'e satıldığı ancak gerekli paranın
bir bölümünün Topal tarafından temin edildiği de iddia
edilmektedir. (ABD yetkililerinin yazı ve müracaatları
Özelleştirme İdaresi dosyalarındadır.)
Havaş'ın özelleştirme safhasındaki Genel Müdürü Ahmet
Kutlu'dur. Adı geçen Topal'ın yakın ve mutemet
yöneticilerindendir.
¯¯
Topal'ın özellikle kumarhaneleri ön plandadır. Kumarhanelerin
biri Bakü'de, diğeri Kıbrıs'ta ve Türkmenistan'da (8) olmak
üzere toplam 17 adettir. Ancak, Türkmenistan'daki kumarhane
adedinin süratle arttığı da bu çalışmalarımız safhasında
ortaya çıkmıştır. Ayrıca İzmir, Eskişehir ve Adana'da
Emperland Eğlence Merkezleri mevcuttur.
Ömer Lütfü Topal'la ilgili olarak verilebilecek çok fazla
bilgi vardır. Burada sadece konuyu aydınlatacak hususlar
üzerinde durulacaktır.
(9) Topal'ın kumarhaneler kralı olması, 1991 yılı sonrasıdır.
İlk kumarhane, Turizm Bakanı İlhan Aküzüm'ün Bakanlığı
dönemindedir. Yukarıdaki liste bazı fikirler verir ve Topal
krallığının gelişimini gösterir mahiyettedir.
Grup şirketleri 23 adettir. Bu şirketlerden sadece Emperyal
Turizm Ticaret A.Ş. bünyesindeki işletmeler 24 adettir. Menkul
değerlerle uğraşan 3 ayrı şirket, her şirketin muhtelif
yerlerde şubeleri mevcuttur.
EMPERYAL OTELCİLİK TURİZM VE TİCARET A.Ş. TARAFINDAN İŞLETİLEN
TALİH OYUNLARI SALONLARI
İŞLETMENİN ADI İZİN TARİHİ
Adana Seyhan Oteli 06.03.1991
Antalya Saray Regency Oteli 19.11.1991
Antalya Ofo Oteli 22.10.1992
İstanbul Akgün Oteli 02.10.1992
Aydın Kuşadası Onura Oteli 02.10.1992
Antalya Grand Kaptan Oteli 22.04.1993
İstanbul Polat Rönesance 01.07.1993
Antalya Seven Seas Oteli 17.06.1994 - 28.01.1997
İstanbul Hyatt Recency 08.07.1994
Mersin Hilton Oteli 09.03.1994
REGAL TURİZM VE TİCARET A.Ş. TARAFINDAN İŞLETİLEN TALİH
OYUNLARI SALONLARI
Muğla Bodrum Park Resort Oteli 29.08.1995
İstanbul Eresin Topkapı Oteli 14.02.1996
LEİSURE İNVESTMENTS TURİZM A.Ş. TARAFINDAN İŞLETİLEN TALİH
OYUNLARI SALONU
İstanbul Ceylan İntercontinantel Oteli 17.11.1996
Kumarhanelerle ilgili olarak önemli bir gelişme de yurtdışı
faaliyetlerdir.
Topal'ın İsrailli ortağı Ruven ve yardımcısı Bay Eli
kumarhanelere gelen İsrailli ve diğer yatırımcıların
ödemelerini yurtdışında yapmalarını sağlamaktadır. Belli ve
uzun olmayan bir dönemde Ruven'in 17 milyon doları topladığı
ve yurtdışında kendi hesabına yatırdığı öğrenilmiştir.
Hesap uzmanları da yürütmekte oldukları çalışmalarda "Banka
hesaplarından mutemetler olduğunu tahmin ettiğimiz şahıslar
tarafından çok fazla adet ve büyük miktarlardaki nakit
paraların talimatlara istinaden çekildiği, ayrıca doğrudan
banka hesaplarıyla ilişkilendirilmeyen (kasa havalesi
şeklinde) özellikle 50.000 USD'nin altında görünmeyen işlemler
kaleminden değişik isimler altında yurtdışı transferlerinin
yapıldığını" tesbit etmişledir.
Topal'ın banka hesap hareketlerini gösteren ekstrelerin
tetkiti fevkalâde ilgi çekicidir. Akbank'ın bir şubesinde ve 7
aylık dönemindeki para hareketi (sadece Emperyal Şirketine ait
olmak üzere) 1.3 trilyon TL'dir.
Şirket yetkililerinden birinin Ahmet Kara'nın şahsi hesabı ise
7 ayda 855 milyar TL'dir. Bir diğer şubedeki hesabı ise 840
milyar TL'dir.
Bir kişinin adına açılmış pekçok hesap, adına hesap açılmış
pekçok kişi vardır.
Meselâ Ahmet Kara'nın sadece Akbank'ta açılmış TL hesap
ekstreleri birkaç trilyon TL'ye ulaşmaktadır. Bir çok kişinin
TL, dolar ve mark hesaplarının incelenmesi müteaddit kredi
kartları hesaplarının yine TL, dolar ve mark olarak takibi
gerekmektedir.
Kapsamlı vergi ve diğer işlem incelemelerinin yıllarca
yapılmamış oluşu ilgi çekicidir.
Kumarhanelerin gelirini azaltmak için önce masraflar
gösterilmemiş, yatak, yemek ve diğer ikramlar Topal'ın
mutemedi kişilere ait kredi kartları ile karşılanmıştır. Vergi
vs. minimize edilerek farklı yerlerdeki muhasebe kayıtlarıyla
sistem şirketin lehine çalıştırılmıştır. Turizm Bakanlığı'nın
yaptığı incelemelerde bazı oyun makine ve teçhizatının illegal
yollardan elde edildiğini gösterir bilgiler derlenmişse de
hiçbir işlem yapılamamıştır.
Emperyal Şirketi Kıbrıs'ta ve Azerbaycan'da da etkili
olmuştur.
Bakü'de yapılan konukevinin yapımındaki finansman sıkıntısı
üzerine inşaatın otel olarak tamamlanması, otele bitişik bir
kumarhane yapılması kararlaştırılarak işletmeciliği Emperyal
üstlenmiştir. Topal bu proje için 8 milyon dolar harcamıştır.
Bu projeyi gerçekleştiren Cumhurbaşkanının oğlu İlhan
Aliyev'dir. Kendisinin Topal'a 500.000 dolar kumar borcu ve
otelin gizli ortağı olduğu iddiaları öne sürülmektedir.
Topal'ın Kıbrıs'taki kumarhaneyi büyüttüğü ve gelecekteki
talebi karşılamak üzere büyük bir yatırım yaptığı da ifade
edilmektedir.
Türkmenistan ise adeta Emperyal tarafından işgal edilmiş
gibidir.
Emperyal, Türkmenistan'da iki adet beş yıldızlı otel, büyük
bir iş merkezi ve poliklinik işletmesini üstlenmiştir.
Aşkaabat merkezindeki beş yıldızlı Grant Türkmen Oteli onbeş
yıllığına 15 milyon dolar karşılığı kiralanmış ve ilk
kumarhane açılmıştır.
Ak Altın Oteli yanındaki kumarhane Topal'ın en büyük rakibi
Sudi Özkan tarafından yaptırılmışsa da, mevcut mukavelelere
rağmen Özkan dışlanmış, kumarhane 1996 yılında 22 milyon dolar
karşılığında Emperyal'e satılmıştır.
Emperyal kısa bir zaman içinde Türkmenistan'da pekçok iş ve
işletmeye sahip olmuş, Başbakan Yardımcısı Gurbanmurodov'un
tabiriyle "Türkmenistan'ın sosyal programının icracısı"
durumuna gelmiştir.
İlgi çekici olan husus; Grand Türkmen Otel, Türk Eximbank
kanalı ve kredisi ile finanse edilmiş, ayrıca Türkmenistan'a
açılan 75 milyon dolarlık kredi içerisinden 10.6 milyon
dolarlık ödeme Ak Altın Oteli'nin yapımındaki malzemeler için
kullanılmış ve dolayısıyla Emperyal firmasının iş ve
işlemlerini geliştirecek bir uygulamaya konu olmuştur.
Emperyal borcunu Türkmenistan'a ödemediği için, Türkmenistan
kredisi de ertelenmiş, neticede Eximbank açıkça -ve ancak
araştırıldığında ortaya çıkacak şekilde- Emperyal'i finanse
etmiştir.
Türkmenistan'ın en üst düzey yetkilileri İstanbul'da
ağırlanmış, kişisel ilişkiler kurulmuş, hediyeler verilmiş ve
Emperyal Türkmenistan'a açıkça ve tam olarak yerleşmiştir.
Topal'ın Türkmenistan'da işlettiği otellerin kredisini temin
eden Türk Eximbank dosyalarını inceleyen Başbakanlık
Müfettişi, kredilerin veriliş usulü bakımından mevzuata
aykırılık tesbit etmemiştir. Ancak Başbakanlık Müfettişi ilgi
çekici diğer tesbitlerine de yer vermektedir.
"Dikkati çeken diğer bir husus ise, kredi borcu ertemelerinin
şeklidir. İlk ertelemede, Türkmenistan tarafından gelen yazılı
bir istem bulunmamakta, aksine bankanın bu yönde bir görüşme
istemine ilişkin mesajı mevcut bulunmaktadır.
İkinci ertelemede ise Türkmenistan'ın sadece 75 milyon
dolarlık bölüm ile ilgili bir yazılı istem bulunmakta olup,
Banka Yönetim Kurulu bu istemi 75 milyon doların üzerine 16
milyon dolarlık kredi miktarını da ekleyerek 91 milyon dolar
üzerinden uygulamıştır.
Diğer taraftan Ak Altın Oteli'nin 1994 yılının 10'uncu ayında
Grand Türkmen Oteli'nin ise 1995 yılının altıncı ayında
açıldığı ifade edilmekle birlikte, her ikisinin işletilmesinin
de daha sonra Emperyal Turizm ve Otelcilik A.Ş'ye verildiği
anlaşılmaktadır... Ayrıca işletme sözleşmelerinde işletmecinin
Türkmenistan dışına para çıkarması konusunda, malikin
sağlayacağı kolaylık yönündeki maddeler de dikkati çekmiştir.
Ak Altın Oteli'nin yönetim ve işletilmesi ile ilgili
sözleşmede yeralan, tarafların gizliliği bozmasının akdin
iptal nedeni sayılmış olması da bir o kadar dikkat çekicidir.
Bütün bu hususların dışında; Grand Türkmen Oteli'nin
renovasyonunu gerçekleştiren Mensel JV'nin (Metiş, Nurol,
Yüksel ortaklığı) Yönetim Kurulu Üyelerinden Güven Sazak ile
Abdullah Çatlı'nın ortağı olduğu Baysa Şirketi kurucularından
(Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu Raporu'nda, Baysa
Şirketinin kurucuları, T. Ticaret Sicili Gazetesi'nin
2.10.1992 tarih, 3127 sayılı nüshasında yayınlanan İstanul 1.
Ticaret Mahkemesi'nin 24.9.1992 tarih, E:1992/3924,
K:1992/3674 sayılı kararına göre, Ant Güven Sazak, Ahmet
Baydar, Silva Sazak, Mine Baydar ve Alper Baydar olarak
görülmektedir) bazılarının soyadlarının aynı olması da ilgi
çekici bulunmuştur.
Yüksel A.Ş'nin ortağı olduğu AY-SEL şirketinin, diğer Türki
Cumhuriyetleri'nde yatırımlar yaptığı, Eximbank'tan temin
edilen listelerde görülmektedir."
Çatlı'nın Güven Sazak'ın çiftliğine gittiğine, ilgili bölümde
temas edilecektir.
Burada ilgi çekici bir husus daha vardır; otellerin inşaatı
veya yenilenmesi için kullanılan kredi ertelemelerinde
Emperyal Şirketi devreye girmiş ve Eximbank'a muhatap
olmuştur.
Yurtdışında iş yapan bir Türk firmasının o ülke ile ilgili bir
konuyu Türk makamları nezdinde takibinde bir yanlışlık olduğu
iddia edilemez. Ancak Türkmen tarafının 1997 tarihli ve kabul
edilmeyen yeni erteleme müracaatındaki ifadeler gerçek
borçlunun Emperyal olduğunu ispat etmektedir. (Ek: 3)
Ek: (3)'ün ikinci sayfası, Grand Türkmen Otel projesinin
"Constructed by the Emperial Otelcilik ve Turizm ve Ticaret
A.Ş" olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Mensel JV ile
Emperyal ilişkisi araştırılmaya değer görülmektedir.
Başbakanlık Müfettişi, ertelemeler sebebiyle Garanti
Bankası'na -teminat mektubu sebebiyle- yapılmış ödemeler ve
Eximbank zararının oluşması ihtimalini de gündeme
getirmektedir.
Ak Altın Oteli'ni yapan Üçgen A.Ş'nin bir inşaat mühendisi ise
tanıdık bir soyadı taşımaktadır: Emrah Tinar.
Devlet Bakanı Ekrem Ceyhun'un kredi için Eximbank'a talimat
verdiği tarihten itibaren ilişkilerin ve belirlenen bu
hususların kapsamlı bir soruşturmaya ihtiyaç gösterdiği
düşünülmektedir.
Önemli olan husus şudur: Türkmenistan doğal gaz ve petrol
projelerine Emperyal de müdahil olacak konuma gelmiş ve
Türkmen yetkililer vasıtasıyla etkili olmaya başlamıştır.
Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmesi geniş yankılar bulmuş
özellikle Susurluk kazasından sonra daha da önem kazanmıştır.
Bu konu Yargıda görülmekte olan bir dava olduğu için
çalışmalarımız esnasında irdelenmemiştir. Ancak Topal'la
ilgili olarak yapılan bazı ilgi çekici tesbitler vardır ve
bunların bu raporda yer almasının zaruri olduğu
düşünülmektedir.
Topal, tombalacılıktan ve uyuşturucu kaçakçılığından,
Fındıkzadeli Ömer lakabından inanılmaz bir güç ve servet
sahibi olmayı başaran ilginç bir kişiliktir.
Günlük 3 milyon doları aşan net gelirine, öldürttüğü, zarar
verdiği çok sayıda insana rağmen koruma bulundurmayan,
adamları tarafından hiçbir şekilde korunmayan bir evde oturan,
özel şoför kullanmayan, karısının veya kendisinin kullandığı
arabayla seyahat eden, zırhlı bir araca binmeyi reddeden bir
kişidir Topal. Tripleks bir köşk-evde oturmasına ve dünyanın
her yeriyle haberleşmesine rağmen evinde tek bir telefon hattı
vardır. Eşinin cep telefonunu hiçbir şekilde kullanmadığı da
bilinmektedir.
İmam nikahıyla yaşadığı genç eşi Hilâl hanımla 7 yıllık
birlikteliği olmuştur. Sosyal hayatı, karısının kullandığı bir
araçla gittiği Pazar yemekleridir. Eşini iş hayatına asla
sokmamış, iş hayatındaki zalimliği, evde karısı ve
çocuklarıyla şakalaşan munis bir insana dönüşmektedir. Evde
silah bile yoktur. Ölümünden kısa bir süre önce çelik yelek ve
yatak odasındaki dolabın üzerine gizlediği bir tabanca
edinmiş, ancak her ikisini de kullanmamış ve taşımamıştır.
Yemeklerini sürekli olarak evinde yemiş, (10) öldürüldüğü
gece, evine geceyarısı civarında dönecek olmasına rağmen,
masanın hazır tutulmasını, ancak kayınvalidesinin kendisini
beklemeyip yatmasını, aşçıbaşına hazırlatacağı yiyecekleri
evinde yiyeceğini söylemiştir. Eşinin akşam yemeği
organizasyonunu ise Hilâl hanım, yattığı hastane odasında
kendisiyle sürekli haberleşerek yapmıştır. İlgi çekici olan
husus, Ömer Lütfü Topal'ın Mayıs ayından itibaren içinde
olduğu stresli durumun Temmuz ayında giderek yoğunlaşması ve
27 Temmuz'da doğum yapması yakınlaşmış eşini adeta zorla
hastaneye yatırmasıdır.
Topal'ın öldürülmesinin birçok sebebi olabilir. Ancak hiçbir
gerekçe insanların Topal'a kendisini öldürmek üzere
yaklaşmalarına imkân vermemiştir.
Cinayetten sonra Ankara'da bir polis yetkilisinin "adım gibi
eminim bu onların işi" diyerek Çatlı ve bir grup Özel
Harekatçıyı hedef aldığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde
gözetim altına alınan polislerden birinin konuşması esnasında,
"Bize vatan için hedef gösterdiler. Sonra bizim hedeflerimizle
kendileri salonlarda kadeh tokuşturdular. İlk defa kendi
başımıza bir iş yaptık onu da yüzümüze gözümüze bulaştırdık"
dediği ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün MİT'ten tek sayfalık
bir not aldıktan sonra telefon irtibatları üzerine teknik bir
çalışma yaptığı bilgisi ile birleştirildiğinde Topal olayına
kısmi bir açıklık getirilebildiği ortaya çıkmaktadır. Ancak
bunların hiçbiri yargı için yeterli delil olmamaktadır. Koli
bandına sarılı şarjör üzerinde Çatlı'nın parmak izinin
çıkmasına rağmen kendisinin ölümü olayı karanlığa sokmaktadır.
Sarıyer Cumhuriyet Başsavcılığı'nca kullanılan aşağıdaki
tablo, sanıkların Topal'ın ölüm saatindeki irtibatlarını ve
yerlerini belirten kapsamlı bir çalışmanın özetidir. (Detaylar
Ek: 4'dedir. )
Bu konuda İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu'nun
sergilediği tavır, Çankaya'da Cumhurbaşkanı'nın başkanlığında
yapılan liderler zirve toplantısında en açık kelimelerle
tenkit edilmiştir. Bu sebeple kendisine bu çalışma kapsamında
yer verilmemiştir.
Polislerin sorgulanmadan Genel Müdürlük tarafından Ankara'ya
alınması konusuna ise bir İstanbul Emniyet yetkilisi
tarafından açıklık getirilmiş ve -"Polisleri Ankara almadı.
Yöneticilerimiz korktu ve biz onları Ankara istedi diyerek
başımızdan attık" demiştir. Gerçekten Kemal Yazıcıoğlu'nun
hesabı sonradan değişmiş, Ankara'ya haber verince Bakanlık ve
Genel Müdürlük polisleri istemiş ve İstanbul Emniyeti bir
dertten kurtulmuştur. Çünkü polisler "alındıktan" sonra
Emniyet Müdürü makamına gelmemiş, gece 22.00'ye kadar bir
sorgulama yapılmamış, Müdür muavinleri de odalarından
çıkmamıştır. Gece 22.00'den sonra Emniyet boşaltılmış ve
ilgililer istirahate gitmişlerdir. Bu saatten sonra bir sorgu
olup olmadığını da Yazıcıoğlu bilebilir.
Topal'ın öldürülmesiyle ilgili pekçok iddia vardır. Birinci
eşinden olma çocukları Murat ve Elif'in babalarının ölümünden
en büyük yararı sağladıkları şüphesizdir. Ama genel kanaat
Topal'ın böylesine bir tehditle kolayca başedeceği
şeklindedir.
PKK'ya yardım eden Kürt işadamları listesi oluşturulduğu ve
listeden çıkabilmek için haraç ödediği ancak para konusunda
çıkan anlaşmazlık sebebiyle öldürüldüğü de iddia edilmiştir.
Topal'ın namaz kılan ve oruç tutan bir kişi olduğu, mazbut bir
aile hayatı bulunduğu ve Kürt ayrımcı ve teröristlerle
işbirliği yapmadığı yaygın bir bilgidir. Bu iddialar gündeme
gelmişse de konunun Topal'dan haraç almak ve külliyetli
miktarda para sızdırmak amacına yönelik olduğu bilinmektedir.
Üstelik büyük haraçlar ödeyen Topal'ın bu şekilde öldürülmesi
tavuğun kesilmesi anlamına geleceğinden buna ihtiyaç olmadığı
şüphesizdir.
Bir diğer iddia, Kıbrıs'ta açılacak gazinoyla ilgilidir.
Çatlı, A. Fevzi Bir ve Sami Hoştan Emperyal'in gayri resmi
ortağı olmuşlar, ancak Kıbrıs kumarhanesi için gerekli
finansmanı sağlayamamışlardır. Topal da kendilerine hisse
vermeyi reddedince bu ortaklar Özel Tim polisleriyle eylemi
gerçekleştirmişlerdir. Ancak bu iddia da tutarlı görünmemekte
taraflar bu ölümden yarar sağlayamamaktadırlar. İmparatorluk
Murat ve Elif Topal'a, Hilâl hanıma intikal etmektedir.
Başka iddialar da ileri sürülmektedir. Murat ve Elif Topal'ın
Çatlı'ya 535.000 dolar ödedikleri, Emperyal Gazinolarına ait
hesaptan ve Garanti Bankası'na ait 012157 nolu çek tanzim
edildiği vadesinden bir gün önce Çatlı'nın bir yakınına elden
ödeme yapıldığı da belli olmuştur.
Bu ödeme cinayetin maddi bir anlaşmazlıktan işlendiğinin
delili olamaz. Topal'ı öldürmenin taşeronluk ücreti de olamaz.
Ölümden iki ay sonra yapılan bu ödemenin bir başka gerekçesi
olması gerekir.
Topal'ın ölümünden sonra eşi Hilâl hanıma 105 milyon dolarlık
bir borç toplamı gösterildiği basında da yer almıştır. (Ek:5)
Gerçekten bazı tefecilere dahi borçlandığı ve Topal'ın zaman
zaman inanılmaz şekilde nakit para sıkıntısı çektiği, 1995
yılından itibaren bu sıkıntının arttığı, önceleri bankalardan
borç aldığı ve Necati Kurmel'in kendisine kefil olduğu
bilinmektedir. Sonraları ve 1996'da zaman zaman para
sıkıntısının had safhaya ulaştığı ve Topal'ın evine 50 milyon
TL bırakamadığı günlerin geldiği anlatılmaktadır. (Hesap
uzmanlarının aldığı iddiaları teyit etmektedir.)
Günlük 3 milyon doları aşan gelir; yeni yatırımlara,
gayrimenkul alımına, yurtdışına külliyetli meblağların
kaçırılmasına elbette yetmemektedir.
Turizm Bakanlığı'nın memurlarından başlayan yurtdışında
Aliyev'e, Niyazov'a ulaşan bir haraç zinciri çok geniş bir
camiayı kapsamaktadır. (11) Siyasi irtibatlarını geliştirmek
için de çok para harcamıştır. Hatta bu irtibatlar bir siyasi
partiye ve liderine cephe almasına kadar varmıştır. Topal'ı
Sipahi Ocağı'na götürüp hakim ve savcılarla samimiyetini de
ispat eden bir milletvekili adayı, Rize'de Mesut Yılmaz'ı
seçtirmeyecek kadar güçlü olmak için Topal'ın yoğun para
desteğine mazhar olmuştur.
Topal'ın kullandığı bazı telefon numaralarıyla ilgili olarak
ve kalın bir kitap halini alan bir çalışma yaptırılmıştır.
İlgi çekici sonuçları gösterir özet şemalar (Ek:6)'dadır.
Topal 1996 yılı içinde DYP Genel Merkezine ait 419 23 63 ve
417 87 49 nolu telefonları bilmekte ve kullanmaktadır. DYP
İstanbul İl Yönetimi'ne ait 213 28 27 numarayı ve nedense Rize
İl Başkanlığı'na ait 464-213 28 27 numaralı telefonları da
bilmekte ve kullanmaktadır.
Topal'ın en sık görüştüğü kişi ortağı Sami Hoştan'dır. Hakim
Akman Akyürek de aynı zamanda aynı numaradan Sami Hoştan'la
irtibatlıdır.
Sami Hoştan incelenen tek bir telefon numarasından 7 ayda ve
1996 yılında Albay Veli Küçük'le 34 kere, Abdullah Çatlı ile
13, Korkut Eken'le 6 kere görüşmüştür.
Mayıs 1996'da Mehmet Ağar'ın Adalet Bakanı olduğu dönemde ani
bir haber ortalığı karıştırmıştır. İddialara göre Mehmet Ağar,
Topal hakkında Kürtçülük dosyası açtırmış ve gereği için emir
vermiştir. Tıpkı Orhan Taşanlar'ın İstanbul Emniyet
Müdürlüğüne atandıktan sonra TV'ye çıkıp "buraya kafa
koparmaya geldim" dediği tarihte, İstanbul'da bazı kirli iş
sahiplerinin Emniyete götürülüp tartaklanması üzerine Topal
önce Sedat Demir'e ulaşmış ve polisteki yeni ekiple
irtibatlanmış olduğu gibi, bu defa da çok daha üst seviyede
koruyucular aramışlar. Fatura da o nisbette yüksek olmuştur.
(Topal'ın Orhan Taşanlar'a 250 milyar TL'lik hediye gönderdiği
fakat reddedildiği söylentisi kendi muhitinde panik
yaşanmasına yol açmıştır.)
Topal'ın kendini korumak saikiyle ilk önce siyasi kişilere
ulaşarak dosyasını kontrol ettirdiği ve korkmasını
gerektirecek bir husus olmadığına inandırıldığı
anlaşılmaktadır. Hatta bu arada bazı Özel Tim mensuplarıyla
görüştüğü ve o cenahtan da uygun reaksiyonlar aldığı iddia
edilmektedir. Mayıs 1996'da başlayan tedirginlik aynı ay
içinde son bulmuş ve etrafına "adını listeden çıkarttığını"
nakletmiştir. Bütün bu ilişkilerin çok önemli bağış ve
ödemelere yol açtığı da ifade edilmektedir.
Ancak Haziran ayında tedirginlik avdet etmiş ve Temmuz'da
Topal'ın gerginliği had safhaya ulaşmıştır.
Bu arada Ankara'dan 17 milyon dolar talebedilmiş, Topal bu
paranın toplanması için mehil istemiştir. Olayı nakleden kişi
"Karşı taraf mal mı vermişti ki süre tanımayı uygun görmesin.
Bu süre verildi, para ödendi ancak PARA YERİNE ULAŞMADI. ÖDEME
YAPILAN MUTEMET KİŞİLER, 17 MİLYON DOLAR İÇİN TOPAL'I
ÖLDÜRMEYE KARAR VERDİLER" demiş ve olayın bu sektörde bu
şekilde yorumlanmakta olduğunu nakletmiştir.
ZZZ
Ömer Lütfi Topal hakkında ifade edilmesi gereken çok önemli
bir husus vardır.
Emniyet ve MİT ilgilileri ülkemizde Amerikanvari Mafya
Teşkilâtı olmadığı, bazı kabadayıların etraflarına
topladıkları 10 - 20 - 40 - 50 kişi ile çeteleştikleri, rüşvet
vererek, zor kullanarak, devletin ilgili kurumlarının bilgisi
dahilinde pekçok kanunsuz iş yaptıkları, etkili bir hükümet,
hatta cesur - atak ve namuslu bir mahalli yöneticiyle o
bölgeyi terk etmek zorunda kaldıkları hususunda hem
fikirdirler. En önemlisi bu çetelerle ilgili olarak her türlü
bilgi mevcut olduğundan kendilerini tasfiye etmek her zaman
için kolaydır.
Ancak devletle bütünleşmiş, devletin ilgili kurumlarına
entegre olmuş, mahallinde Valiyi, Emniyet müdürünü, mecliste
ve hükümette yeterince üyeyi kendisine bağlamış ve bu kişilere
adeta emir verebilir duruma gelmiş bir yapılanma mevcut
değildir. Bu konuda ve Cumhuriyet tarihi boyunca en önemli
mesafeyi katetmiş kişi Ömer Lütfi Topal'dır.
Eğer öldürülmeseydi ülkenin en etkili ilişkileri içinde,
istediği yere ve makama nüfuz edebilme imkânını bulacak ve
birkaç yıl sonra da gerçek manâda dokunulmazlığa kavuşacaktı.
Bu noktada ilgili her uzman fikir birliği içinde görünmüştür.
Topal, kirli geçmişine rağmen bir süre sonra kumarhaneleri
tasfiye etmek ve saygın bir işadamı olmak için stratejik bir
karar verebilme becerisini de göstermiş, Türkmenistan'ı,
oradan elde ettiği diplomatik pasaportun da gösterdiği gibi
rezerv ülke olarak seçmiş, kendini birçok açıdan geleceğe
hazırlayabilmiştir. Sadece kazandığı paranın büyüklüğü,
Kıbrıs'ta ve Antalya'da ağırladığı bunca devlet büyüğüne ve
elinin açıklığına rağmen kendi sonunu getirmesine mani
olamamıştır.
Haraç vermekten nefret etmesine rağmen, sadece yetkililer
değil, onların adamları, korumaları, adamların adamları da
Topal'ın paralarına ortak olmuşlardır. Şayanı şükrandır ki
gelişmeler Topal'ın hedeflediği noktaya uzanmasını
engellemiştir. Ancak bu durum, devletin çetelerle irtibatı
noktasındaki üzüntü verici tespitleri yok etmeye yetmemiştir.
Zaten işlerin bu karmaşık yapısı, devlet kurumlarının içine
girdiği laubalilik, gevşeklik ve ciddiyetsizlikten
kaynaklanmaktadır. Sağcı ve solcuların, sivilin,
üniformalının, doğruyla eğrinin bu kadar ve bir noktada
buluşmasının hikmeti de bu kargaşanın yarattığı verimli fakat
kirli faaliyet alanlarını ortaya çıkarmasındandır.
Bu noktada yetkililer de olayları engellememiş hatta teşvik
etmiştir. Ülke içinde cereyan edenler Susurluk kazasına kadar
kamuoyundan gizlenebilmiş, bu arada yurt dışına açılmalar
başlamıştır.
DİPNOTLAR
(7) Topal, kumarhane açtığı şehirlerde, muhiti olan etkili
aile ve kişilerle şahsen ilişki kuruyor, sosyal faaliyetler
için fırsatlar veriyor, para harcıyor, doğumgünü, evlenme
yıldönümlerinde şık jestler yapıyor ve ortaklıklar kuruyordu.
Alacaklarını aldıktan sonra da ilişkisini kesiyordu.
Kumarhanelerin yoğunluğunu artırmak bahanesiyle kişilere bol
miktarda fiş verdirerek oynatıyor, sonunda da ortaklıkları
tasviye için borç çıkarıyordu. Antalya'da bu şekilde elde
ettiği bir şirkete yaptırdığı evleri mensuplarına dolar
üzerinden satmış, Ömer Şarlak Paşa'ya, Emniyet Müdürü Mete
Altan'a da yer tahsis etmişti. Şirket hisselerinin devrinde
ise kamu görevlilerini kullanmıştı. (Şirketlere ait bir liste
Ek: 5'tedir.)
(8) Türkmenistan'daki Ak Altın kumarhanesini, Grand Türkmen
Oteli Kumarhanesi, daha sonra da diğer kumarhaneler takip
etmiştir.
(9) Talih oyunları salonlarının açılması, düzeni, kontrolü
konusunda sık sık değişiklik yapılmış, salonların açılması
kolaylaştırılmış, adeta teşvik edilmiştir. Milyonlarca
dolarlık gelire rağmen, gerçek manada ne denetim, ne de vergi
incelemesi vardır. Bakanlığın fon olarak aldığı birkaç milyar
lira göze batmakta ve tartışılmaktadır. Kumarhaneler ve
işletenler, devletin tüm mekanizmalarını
etkisizleştirebilmişlerdir.
(10) Sadece Bodrum'da Hikmet babataş'ın öldürüldüğü gece,
Antalya'da herkesin içinde oturmuş yemek yiyerek içki
içmiştir.
(11) Aldığı kredilerin karşılığında Demirbank Zeytinburnu
Şubesi'ne 145 milyar, Toprakbank Merkez Şubesi'ne 100 milyar,
şekerbank İstanbul Şubesi'ne 270 milyar, Yurtbank Merkez
Şubesi'ne 1 trilyon TL gayrimenkul ipoteği veren Topal, varlık
içinde yokluk çekmektedir.