MEHMET ALİ YAPRAK VE KAÇIRILMASI
Topal'ın öldürülmesiyle ilgili olarak Park Holding, Havaş
ihalesi, Turgay Ciner'in servetinin kaynakları, Topal'ın
Havaş ihalesine Park Holding arkasına gizlenerek ve gizli
ortak olarak katıldığı ve Holding'in gizli ve kirli işlerinin
bulunduğu iddialarıyla da çeşitli yorumlar getirilmeye
çalışılmaktadır.
Ancak Topal'ın öldürülmesi ile Gaziantep'te Mehmet Ali
Yaprak'ın kaçırılmasıyla gelişen olaylar arasında irtibat
vardır.
Mehmet Ali Yaprak bir iş adamıdır. Radyo ve TV'si ve
şirketleri vardır. Gerçekte ise fevkalâde güçlü bir çete
reisidir.
Yaprak Holding'e ait bilgiler ilişikte sunulmaktadır.
Captagon'un dağıtımının ise Hidayet Turizm tarafından
yapıldığı anlaşılmaktadır.
Mehmet Ali Yaprak gibi güçlü bir reisin kaçırılması kolay ve
herhangi bir çetinin üstesinden gelebileceği bir iş değildir.
30 Kasım 1997 tarihli toplantıda MİT ve Yaprak grubu
ilişkilerine atıf yapılmış daha önce de Eymür - Haluk Koral
görüşmeleri nakledilmişti.
Mehmet Ali Yaprak olayı ile ilgili olarak MİT'in takdimi
aşağıdadır.
"Mehmet Ali Yaprak 24 Aralık 1995 seçimlerinden önce seçim
masrafları olarak Mehmet Ağar'a dolayısıyla DYP'ye 500 milyar
lira yardımda bulunmuş, konuyu bilen Özel Harekat Dairesi
Başkanı İbrahim Şahin de bilahare aynı şahıstan 100 milyar
lira rüşvet almıştır. M. A. Yaprak Gaziantep'teki Yaprak TV
ve Hidayet Turizm Firması'nın sahibi olup, esas gelirini
Suriye ve Suudi Arabistan bağlantılı uyuşturucu ticaretinden
sağlamaktadır.
M. A. Yaprak'ın seçimlerden önce Mehmet Ağar ve İbrahim
Şahin'e verdiği paralardan haberdar olan Abdullah Çatlı adı
geçenden kendilerinin de para almaları için Ercan (Ersoy) ve
Ayhan isimli polis memurlarının da aralarında bulunduğu bir
ekibe M. A. Yaprak'ı kaçırtmış, olayda altı, yedi şahıs polis
maskesiyle görev almıştır. M. A. Yaprak'ın evi ve işyeri ile
ilgili istihbarat, Abdullah Çatlı'nın isteği doğrultusunda,
Gaziantep'te halı saha işleten ve Mehmet Ali Yaprak'la
geçmişten sorunları bulunan Ülkücü görüşe mensup Yahya...
adlı şahsa verilen talimatla temin edilmiş ve anılan ile
yapılacak pazarlık sırasında olayın videoya kaydedilmesi
planlanmıştır. Kaçırılma olayını erken saatlerde
gerçekleştiren şahıslar, M. A. Yaprak'ı Siverek'e
götürmüşlerdir. Olayın polise intikalini müteakip, olayın
istihbaratını yapan Yahya (Efe) adlı şahsın kardeşi, polis
tarafından Gaziantep'te gözaltına alınmıştır.
Bunun yanısıra, söz konusu olayla ilgili olarak Mehmet Eymür
tarafından; "Gaziantep'li Mehmet Ali Yaprak'ın
kaçırılmasından sonra, Gaziantep'te ikamet eden Haluk Koral
isimli bir tanıdığının telefonla kendisini arayarak,
kaçırılan Gaziantepli zengin işadamının yakın tanıdığı
olduğunu belirterek yardım istediğini, Adıgeçene (H. Koral)
"direkt bir yardımının olamayacağını, ayrıca kaçırılan şahıs
hakkında da müsbet şeyler söylenmediğini, ancak M. Ali
Yaprak'ın Abdullah Çatlı tarafından kaçırıldığına dair bir
duyum alındığını, adıgeçenin Siverek'e götürüldüğünün
söylendiğini, bu nedenle Bucaklar'la görüşmesinin yararlı
olabileceğinin" belirtildiğini, Bir süre sonra H. Koral'ın
tekrar kendisini (M. Eymür) arayarak, M. A. Yaprak'ın serbest
bırakıldığını, söylenenlerin doğru çıktığını bildirdiğini,
Olaydan bir müddet sonra Operasyon Başkanlığı'ndan bir
personelin gelerek; "eski elemanlarımızdan Müfit Sement'in
isminin de kaçırılma olayına karıştırıldığını, Müfit'in bize
bilgi getirmek için olay tarihinde Gaziantep'e gittiğini,
olayda aktif rol almadığını bildirdiğini, Abdullah Çatlı'nın
kendisinden (M. Sement) video kamerasını alıp Gaziantep'e
gelmek istediğini, Gaziantep'e gittiğinde kaçırılma olayının
gidişinden önce olduğunu öğrendiğini, bu nedenle aynı gün
İstanbul'a geri döndüğünü" ifade ettiğini, Bu bilgiler
üzerine H. Koral'la temasa geçilerek, ilk görüşmede verilen
bilgilerin M. Sement'ten alındığını, bu nedenle yardımcı olan
anılan şahsı olayın içine katmamalarının yararlı olacağını
söylediğini, H. Koral'ın da bunu kabul ettiğini,
15.02.1997 tarihinde ise personelimiz yeni öğrendiği
hususları ilgili olarak yaptığı açıklamada; "M. Sement'in
olaya anlattığından daha fazla girdiğini, Siverek'e gidip M.
A. Yaprak'ın sorgulanması sırasında videoya kaydettiğini,
ayrıca M. A. Yaprak'ın iki kez kaçırıldığını, ilk kaçırmaya
İbrahim Şahin'in ekibi ile Cengiz Cömert (Geçmiş dönemde
bilgilerinden istifade edilmiştir) ve Hasan Aydostlu'nun
(İngiltere'de Nafiz Bostancı işine karışan ve geçmiş dönemde
Muğla'da bilgilerinden istifade edilen) de katıldığını,
Cengiz Cömert'in kaçıran gruba, M. Eymür'ün de işin içinde
olduğunu söyleyerek M. A. Yaprak'tan gasp edilen paradan
namına para aldığını, olayın polisler arasında da böyle
bilindiğini söylediği," hususları iddia edilmiştir.
Bu anlatımda çeşitli yanlışlar ve olayı farklı mecraya
götüren ifadeler vardır. Yaprak, Hidayet Turizm'in sahibi
değildir. Yaprak'ın kaçırılmasını Hidayet Turizm
ilgililerinin organize ettiği, hedefin, captagon
imalathanesinin yerini öğrenmek ve orijinal captagon'un içine
ilave edilen ve "Hacı'nın malı" olarak Arap aleminde meşhur
olan uyuşturucunun formülünü zorla almak olduğu
bilinmektedir.
Kaçırma olayını Çatlı'nın bir grup polisle organize ettiği,
Yaprak'tan serbest bırakılma karşılığı 1 - 2 milyon Mark
alındığı, aslında Hidayet Turizm'in 10 milyon Mark ödediği,
fakat bu miktardan kaçıranların haberdar olmadığı ve pay
alamadıkları, gerçek ödemenin miktarının öğrenilmesi -
duyulması üzerine Çatlı ve ekibinin Ankara ile ilişkilerinin
bozulduğu hatta koptuğu iddia edilmektedir.
Bu durum karşısında polislerin ve Çatlı'nın Yaprak'ı ikinci
kere kaçırdıkları, konuşturdukları, konuşmaları videoya
kaydettikleri, bandın bir suretinin Bucaklar'a, bir suretinin
Mehmet Eymür'e (Müfit Sement vasıtasıyla) teslim edildiği,
orijinal bandın ise Ankara'yla yapılan pazarlık sonucu imha
edildiği de iddialar arasındadır.
Haluk Koral'ın Eymür'ü aradığı ve yardım istediği de doğru
değildir. Eymür Müfit Sement'i kurtarmak için devreye girmiş,
yüzleştirme yapılması, araçta bulunan parmak izinin Sement'e
ait olması sebebiyle olayın kapatılması yönünde gayret
sarfetmiştir.
İkinci kaçırma olayının, Ankara'nın bilgisi ve tasvibi
dışında olması, polisin sert reaksiyonunu çekmesi üzerine
Eymür, Sement'in adının ortaya çıkmaması için Yaprak grubunun
etkili isimlerinden Haluk Koral'la temasa geçmiştir.
Neticede savcının "yüzleştirme" kararı da uygulanmamış,
tarafların olayın büyümemesi, kendi hesaplarını kendilerinin
zaman içinde görme arzusu ile kapatılmıştır.
Başbakanlık, Gaziantep Savcısı'nın işlemlerindeki eksikliği
Adalet Bakanlığı'na Ocak 1997'de bildirmiş olmasına rağmen
Eylül 1997'deki yazımıza kadar Bakanlık, eski bakan Şevket
Kazan'ın talimatına rağmen harekete geçmemiştir.
Bu kısa takdim, Devlet ilgili ve yetkililerinin uyuşturucu
konusunu, kaçakçılığı, kirli parayı, Devlet'in tahribi
pahasına nasıl ele aldıklarını gösteren ilgi çekici bir
örnektir.
Bu arada saygın bir kuruluş olan MİT'in eski mensuplarının
(Müfit Sement, Hasan Aydostlu) gibi şahısların nasıl bir
ilişki içinde oldukları, yine saygın bir kuruluş olan Emniyat
Teşkilâtı'nın uyuşturucu imalatını durdurmak değil, diğer
uyuşturucu tacirlerinin hizmetine girdiğini gösteren acı bir
örnek olduğu belirtilmelidir.
Kaçıran grupların her defasında işin içinden sıyrılabilmeleri
ancak bu ilişkilerle mümkün olabilirdi.
Her iki kaçırma olayında güvenli bölge olan Bucaklar'ın
kontrolündeki topraklara gidilmesi, üzerinde durulması
gereken bir noktadır.
Osmanlı döneminin Beylerbeyliği ünvanı kullanılmıyorsa da
Aşiret beyliğinin devam ettiği ve Siverek yöresinin devletin
kontrolünün dışına terkedildiği aşikârdır.
Bu vesileyle ve durumun vehametini ortaya koymak üzere bir
parantez açarak Yaprak ve Hidayet ailelerinin şemasını Sayın
Başbakan'a takdim etmek ihtiyacı duyulmuştur.
Teknik olarak bu bilgilerin ek'te sunulması gerekirse de,
yeraltı dünyasının bu kara, kirli ve kanlı paradan beslenerek
nasıl legalize olmaya gittiğinin delili sunulmak
istenmektedir. (Şemalar 58 ve 59. sayfalarda yer alıyor.)
Şemanın açık izahı (Ek: 7)'de sunulmuştur. Ek bilgilerde
milyonlarca dolarlık uyuşturucu geliri sağlayan bir sistemin
kurulduğu açıkça görülecektir.
Sistem; MİT'teki ve emniyetteki bilgilere rağmen çalışmaya
devam etmektedir. Kaçakçıların devletten güçlü olamayacağı
gerçeği karşısında, devletinin elinin kolunun nasıl
bağlandığı araştırılmalı, soruşturulmalıdır.
¯¯-
Mehmet Ali Yaprak olayının Ankara ve İstanbul gruplarının
arasının açılmasında bir dönüm noktası olduğu iddiasına yer
verilmişti. Bu anlaşmazlık 1996 yılında grupların birbirinden
uzaklaşmasına yol açmış veya yeni gelişmeler grupların eski
koordineli çalışmalarını zaten ortadan kaldırmıştır. Doksan
altı yılı Çatlı'nın üzerindeki koruyucu örtünün incelemeye
başladığı, OHAL bölgesindeki başıboşluğun da kontrole
alınmaya çalışıldığı, keza Ömer Lütfi Topal'ın
tedirginliğinin arttığı bir dönemdir.
Mehmet Ağar'ın milletvekili seçilmesi, daha aylar öncesinde
bu hususun biliniyor olması, ne kadar nüfuz sahibi olursa
olsun vatan - millet için yapılan işlerin koordinasyonunun
zedelenmesine yol açmıştır.
Topal'ın öldürüldüğü dönem de işte bu oluşuma rastlamıştır.
( RAPORDAKİ 68, 69, 70, 71 NUMARALI SAYFALAR "DEVLET SIRRI"
OLDUĞU GEREKÇESİYLE AÇIKLANMAMIŞTIR.)