MAHMUT YILDIRIM (YEŞİL)
Sn. Başbakan'a hiçbir açıklama yapmadan, MİT'in Yeşil
hakkındaki tesbitlerini, olduğu gibi takdim etmekte fayda
görülmüştür. Burada yer almayan ancak devlet kurumlarımızın
üzüntü verici ve mutlaka tashih edilmesi gereken tutumlarının
delili olan farklı ilişkilere daha ileride temas edilecektir.
Aşağıdaki ifadelerin tamamı, değiştirilmeden Milli İstihbarat
Teşkilâtı'mızın cümleleriyle sunulmaktadır.
Yeşil Kod Mahmut Yıldırım
Gerçek Adı: Mahmut Yıldırım
Kod Adı: Ahmet Yeşil-Mehmet Kırmızı
Tire-Sakallı-Terminatör
- Salih-Derdi oğlu, Bingöl/Solhan 1953 doğumludur.
- 08.04.1973 tarihi itibariyle Bingöl/Genç İlçe Jandarma
Komutanlığı tarafından faydalanılmıştır. Aynı tarih
itibariyle, verdiği bilgilerin anılan komutanlıkça
değerlendirilmesinde güçlük çekildiği gerekçesiyle
teşkilatımıza devredilmiştir.
- Anılan tarihte Tatvan Bölge Müdürlüğümüz tarafından
faydalanılmaya başlanmıştır.
- Ekim 1973-Kasım 1975 tarihleri arasında askerde olması
nedeniyle temas kurulmayan adıgeçenden askerliği sonrası
Milli Görüş konusunda istifade edilmeye başlanılmıştır. Ancak
Mayıs 1989 ayında yaratmış olduğu çeşitli komplikasyonlar
nedeniyle teşkilatımızla ilgisi yeniden kesilmiştir.
- Bilahare şahıs, Tunceli J.Blg.Komutanlığı'nın emirleriyle
ve anılan komutanlık adına, Nazimiye ve Ovacık bölgelerinde
istihbari bilgiler toplayarak, güvenlik kuvvetleriyle
birlikte uygulamalara katılmıştır.
- Bu çalışmalar sonucunda bölgedeki vatandaşlar nezdinde
deşifre olması nedeniyle, Jandarma Asayiş Komutanı tarafından
Diyarbakır'a çekilmiştir. Bu dönemde Tunceli J.A.K.'nda bir
personelimizle tanışan adıgeçen, Diyarbakır'daki Jandarma
Asayiş Komutanı'na bağlı olarak kırsal alanlarda çalışmalar
yaptığını ifade etmiştir.
- Mart 1992 ayında Tunceli Güvenlik Komutanı'na bağlı olarak
faaliyet yürüten şahıs; ilgili birimimiz personeli ile
yaptığı bir sohbette, Tunceli'deki PKK faaliyetini drije eden
Aysel Doğan'ı illegal olarak sorguya alacağını, konuşmadığı
takdirde ortadan kaldıracağını, ifade etmesi üzerine,
personelimiz tarafından "böyle bir eylemi yapmaması" yönünde
ikna edilmiştir. 17.03.1993 tarihinde ilgili birimlerimize,
"adıgeçen ile komplikasyonlara neden olabilecek bir kişi
olması nedeniyle, kati surette temasta bulunulmamasına azami
özen gösterilmesi" yönünde talimat verilmiştir.
- 27.05.1992 tarihinde Muş ilinde güvenlik kuvvetlerince
yakalanan 5 PKK mensubu, sorgu amacıyla Özel Harekât Şb.
Md.'ne götürülmeleri sırasında adıgeçen tarafından
öldürülmüşlerdir. Bingöl birimimizde görevli 2 personelin de
adının geçtiği olayla ilgili olarak, 28.05.1995 tarihli Ahmet
Yeşil adı, imzası ve "Asayiş Kolordu Komutanlığı Görevlisi"
ibareli bir yazı bulunmaktadır.
- Olay sonrası şahısla ilgili olarak intikal eden bilgilere
göre, adıgeçen Bingöl birimimiz tarafından, Asayiş Kolordu
K.Yrdc'nın da bulunduğu bir ortamda, Bingöl İl Jandarma
Komutanı'nın makam odasında tanınmış ve anılanın (M.Yıldırım)
para talebi üzerine Asayiş Kolordu K.Yrdc. tarafından para
verilmesinin emredildiği hususu müşahade edilmiştir.
- Adı geçen, 05.05.1992 tarihinde Muş Valisi, Emn.Md., İl
Jan. K. ve Bingöl Blg. Md.'nün hazır bulunduğu İl Emniyet
komisyonu toplantısına katılmıştır. Toplantıda Bingöl
birimimizden yardım görmediğini ifade etmiştir.
- 07.12.1992 tarihinde Elazığ Emn. Md.'lüğü sorgu bürosunda
karşılaşılan şahsın ısrarlı talebi üzerine yapılan görüşmede;
1991 yılı içerisinde Muş-Bulanık ilçesi arasında bulunan
Jandarma Karakolu'na eylem yapma hazırlığındaki 3 teröresti
Jandarma timleri ile birlikte ölü olarak ele geçirdiklerini,
yine aynı yıl Muş'ta tesbit ettiği A.Öcalan'ın kuryesi olan
Hatay'lı bir bayanı (muhtemelen Neval Boz) angaje ederek
Ankara'da JİTEM'de görevli bir Binbaşı (Cem Ersever) ile
tanıştırdığını belirterek, teşkilatımız ile çalışmak
istediğini ifade etmiştir. Şahsın bu teklifi kabul
edilmemiştir.
- 27.01.1993 tarihinde Tunceli'de PKK'nın para istediği
şahıslar arasında yeralması nedeniyle gözaltına alınan ve
bilahare serbest bırakılan Celal Yaşar adlı şahıstan, PKK
militanı maskesi ile gönderdiği iki adamı vasıtasıyla para
talebinde bulunmuştur.
- 16.02.1993 tarihinde Diyarbakır JİTEM Grup Komutanı Vekili,
ilgili birimimizle yaptığı görüşmede; adıgeçenin
teşkilatımızla ilişki kurmak istediğini, yanında Muş Alan
Sorumlusu bulunduğunu, Şemdin Sakık'ı öldürmeyi planladığını
ve eylemden sonra İsviçre'ye gitme garantisi istediğini
belirtmiştir. Alınan teklif kabul edilmemiştir.
- 07.08.1993 tarihinde Elazığ/Karakoçan'da jandarmaya teslim
olan PKK mensubu Salih Derviş adlı şahsın ifadesinde;
Jandarma Komutanı tarafından tanıştırıldığı Mahmut
Yıldırım'ın "MİT'e çalıştığını, Güneydoğu Anadolu
Sorumluluğunu yürüttüğünü, kendisini eğiterek MİT'e alacağına
söylediğini" belirtmiştir.
- 1994 yılı itibariyle Diyarbakır Cezaevi'nde tutuklu bulunan
Muhsin Gül (Kod adı: Kekeç-Pepe-Metin,) 22.07.1994 -
16.08.1994 tarihleri arasında Diyarbakır Cinayet Büro
Amirliği'nde verdiği ifadelerde Ahmet Demir ile ilgili
olarak;
"- 06.04.1994 tarihinde Diyarbakır Şehitlik Mahallesi 75.
Sokak 31 No'lu adresinden kaçırılan ve 01.06.1994 tarihinde
Mardin yolu 10 Gözlü Köprü altında cesedi bulunan Bayram
Kanat'ın, Diyarbakır Jandarma'da görevli bulunan Ahmet
Demir'in planlamasıyla kaçırıldığını,
- Bayram Kanat'ın kaçırılışı sırasında Star marka bir tabancı
ile Uzi marka otomatik bir tabancanın da adı geçenin evinden
gasp edildiğini, bu olayda Ahmet Demir'in yanısıra
Jandarma'da görevli Ali ve Kemal kod isimli şahısların da
yeraldığını, kendisinin de (Muhsin Gül) zaman zaman
Jandarma'nın bazı görevlerinde çalıştığını,
- Ankara Elmadağ İlçesi yakınlarında öldürülen Emekli
Binbaşı: Ahmet Cem Ersever'i (Yeşil kod) Ahmet Demir,
itirafçı (General Zinnar kod) Alaattin Kanat, (Mete kod)
İbrahim Babat ile Hoca kod (ismi bilinmeyen) Antep şivesi ile
konuşan gözlüklü 35 yaşlarında, kısa boylu şahısların
öldürdüğünü, daha sonra A.C. Ersever'in arkadaşı Mustafa
Deniz ve sevgilisi Neval Boz'un da aynı şekilde
öldürülmelerini müteakip, adıgeçenlerin silahlarını Ankara
Aydınlıkevler semtindeki jandarma istihbaratına
bıraktıklarını ve otobüsle gidecekleri yerlere
gönderildiklerini,
- Yeşil kod'un her zaman "23 yıldır bu işleri yaptığını,
öldürdüğü ve öldürttüğü kişilerin komünist olduğunu" sürekli
olarak kendilerine söylediğini, bu suretle her öldüreceği
kişilere komünist damgası vurarak, çevresinde topladığı
itirafçı ve diğer şahısların beynini yıkadığını,
- Ayrıca C. Ersever olayında kullanılmak üzere Mesut
Mehmetoğlu ve Serdar Od isimli itirafçıların da aynı günlerde
uçakla Ankara'ya götürüldüğünü, ancak adıgeçenlerin "bu olaya
girmeyeceklerini" söylemeleri üzerine silahlarının alınıp,
geriye gönderildiklerini, bu bilgilerin uçak kayıtlarından
teyid edilebileceğini,
- Diyarbakır Jandarma sorgu bölümünden Devlet Güvenlik
Mahkemesi'ne sevkedilen Muş Bulanık Hoşgeldi Köyü muhtarının,
İstanbul'da dolmuşçuluk yapan ağabeyinin kızı Zeynep Baba
ile, Bitlis ili Tatvan ilçesinde (babası marangozluk yapar)
Şükran Mizgin'in, ilk sorgulamalarından sonra (serbest
bırakılmalarını müteakip, A.Demir ile Elazığ'da ikamet eden
Rezzak kodun, bu şahısları alarak bir müddet işkence ve zorla
tecavüz ettiklerini, Şükran Mizgin'i Muş girişinde bulunan
köprünün altında öldürdüklerini, Zeynep Baba'ya ise ne
yaptıklarının bilinmediğini,)
- A.Demir ile A.Kanat'ın 1994 Mart ayı içinde Diyarbakır'da
halk otobüsü şirketi kurmak amacıyla Yıldız Yapı Koop.'nde
müdürlük yapan Ahmet Kaya ile aynı kooperatifte yetkili
bulunan Musa Fidan'dan, şirkete üye yapmak bahanesiyle para
aldıklarını, bunun yanısıra kandırdıkları kişilerden de
toplam 3 milyar lira topladıklarını, MHP Dyb. İl Başkanı
İbrahim Yiğit'in de 600.000.000 lirasını aldıklarını, ilk
etapta topladıkları bu paranın 600.000.000 lirasını
A.Demir'in Elazığ Ziraat Bankası'nda, A.Demir adına kayıtlı
(3003-30) nolu hesabına yatırdıklarını, adıgeçenin bu
hesabında trilyonları bulan parasının bulunduğunu,
- Mart 1994 ayı itibariyle A.Kanat'ın kendisini MHP Güneydoğu
sorumlusu olarak tanıtmaya başladığını, bu dönemde Diyarbakır
MHP İl Başkanı İbrahim Yiğit ile arasının bozulduğunu, o
tarihlerde A.Demir ile A.Kanat'ın İ.Yiğit'i kalmakta olduğu
turistik otelden alarak öldürmek amacıyla götürdüklerini,
daha sonra bilinmeyen bir nedenle serbest bıraktıklarını, söz
konusu şirket ile ilgili bir miktar parayı İ.Yiğit'den bu
şekilde aldıklarını,
- Sözkonusu olaya Devegeçidi'nde uzman çavuş ve Kürşad kod
(Gültekin Sütçü), itirafçı İsmail Yeşilmen ve itiraçfı Burhan
Şare'nin tanık olduklarını,
(- Batman'da milletvekili Mehmet Sincar'ı Alaattin Kanat,
Mesut Mehmetoğlu, İsmail Yeşilmen ve Yeşil kod Ahmet Demir'in
birlikte planlayıp öldürdüklerini,) bu olaydan sonra
A.Kanat'ın "kendisinde garantili imzalı kâğıt olduğunu"
söylediğini,
- A.Demir'in zaman zaman kendisi (M.Gül) ve diğer
arkadaşlarına "İstanbul mafyasını çökerttiğini, Behçet
Cantürk ve aynı şekilde öldürülen diğer mafya ve PKK
yanlılarını kendisinin planlayıp öldürttüğünü" söylediğini,
- Vedat Aydın ve Musa Anter'in öldürülme olaylarını da bizzat
A.Demir'in planlayıp uyguladığını,
- A.Demir ve A.Kanat grubunun PKK damgalı tehdit
mektuplarıyla Diyarbakır ve çevre illerden çok miktarda para
tahsil ettiklerini, bu tahsilatlardan 1993 yılında Melikahmet
Caddesi'nde bulunan ve beyaz eşya ticareti yapan "Cezayir
Ticaret, Öz Diyarbakır, Diyarbakır Sur, Diyarbakır İtimat"
firmaları ile "Ceylan İnşaat, İntim İnşaat şirketleri"ne
tehdit mektuplarını kendisinin (M.Gül) verdiğini, tahsilatın
ise, Mesut Mehmetoğlu ve A.Kanat tarafından yapıldığını,
- 1993 yılında PKK davasından Diyarbakır E. Tipi Cezaevinde
tutuklu bulunan "Sedef Ticaret Şirketi" sahibinin kardeşi
Abdulkerim Avşar'ın, itirafçı koğuşuna alınmasını sebep
gösteren A.Kanat tarafından, Sedef Ticaret'ten 1 milyar TL.
tahsil edildiğini, 1994 yılında bu taleplerini
yinelediklerini, ancak istenilen para verilmeyince, şirket
ortaklarından M.Şerif Avşar'ı öldürdüklerini, bu olayın
bilinmeyen bir nedenden dolayı ortaya çıkarıldığını,
- Yeşil kod Ahmet Demir'in planlaması doğrultusunda, 10 Ekim
1993 tarihinde Lokman Zuhurlı (Abdurrahman oğlu 1977 Lice
doğumlu) ve amcasının oğlu Zana Zuhurlu (18 yaşında) ile PKK
militanı maskesi altında irtibat kurulduğunu, adıgeçen
şahısların daha sonra Mesut Mehmetoğlu, Alaattin Kanat ve
sivil kıyafetli iki asker tarafından kendilerinde bulunan
"81-82 telsiz kod"unu kullanmak suretiyle Şehitlik
Mahallesindeki evlerinden alındığını, kısa bir sorgulamadan
sonra Pağıvar beldesi, Saran Tuğla Fabrikasının Bismil
istikametini 4 kilometre geçtikten sonra öldürüldüklerini,
- 20 Ekim 1993 tarihinde Av. Hüsniye Ölmez'in Bismil yolunda
öldürülmesi ile ilgili Serdar Od, M.Mehmetoğlu ve kendisine
(M.Gül) görev verildiğini, H.Ölmez'in öldürme eyleminin
bizzat kendisi (M.Gül) tarafından gerçekleştirilmesi emrini
aldığını, ancak eylemi gerçekleştiremediklerini,
- Diyarbakır Baro Başkanı Fethi Gümüş ile Elazığ/Karşıyaka
Fen Lisesi'nde görevlendirilen öğretmen Suhpi Koç'un
öldürülmesi yönünde de talimat aldığını, ancak her iki eylemi
de gerçekleştiremediklerini,
- Bahsekonu olayların planlayıcısı ve yürürlüğe koyucularının
J.İsth.'da Kerim Binbaşı olarak tanınan Abdülkerim Kırca,
Ahmet Demir ve Alaattin Kanat olduğunu,
- Ülkeyi daha iyi günlere götürmek ve terörden temizlemek
amacıyla kendisi gibi itirafçıları kandıran bu şahısların,
daha sonra bu işleri şahsi amaçları için yaptıklarını, kadın
ve kızlara tecavüz ettiklerini ve elde ettikleri para ile
lüks hayat yaşayıp mülk edindiklerini öğrendikten sonra,
kendisi ile birlikte itirafçılardan Adil Timurtaş, İsmail
Yeşilmen, Burhan Şare ve Serdar Od'un gruptan ayrıldıklarını,
- Ancak geçim kaynakları olmadığı için gasp ve soygun gibi
olaylara karıştıklarını,
- Her infaz sonrasında Kerim Binbaşı, Yeşil ve A.Kanat
tarafından kendilerine 10.000.000 TL, harçlık verildiğini,
geri kalanlarının ise teşkilata mal edildiğinin anılan
şahıslarca söylenildiğini,
- Kendisi (M.Gül), A.Demir, İ.Yeşilmen ve B.Şare'nin ikamet
etmeleri amacıyla, "Ofis Gevran Cad. Yeniçeri Apt. Kat.2 No:
6" adresinde ev tutulduğunu, aynı evde bulunan siyah ajandada
da Yeşil'e ait birçok sırların saklığı olduğunu,
- ERNK mühürlü bloknot şeklindeki para tahsil makbuzlarının
ise, 1.5 yıl önce Ankara'da uçakta yakalanan bir PKK'lıdan
ele geçirilen makbuzlar olduğunu, bu makbuzların Ank.J.İsth.
tarafından A.Demir'e intikal ettirildiğini, anılanın da bu
koçanları kendisi ve diğer arkadaşlarının vasıtasıyla tahsil
ettiğini, bu makbuzlarda tehdit şekli ve istenecek para
miktarını, Yeşil, Kanat, Yeşilmen ve M.Mehmetoğlu'nun
belirlediklerini,
- Cezaevine konulduğunun 2. günü A.Demir'in kendisinin
(M.Gül) yanına gelerek "Çekoslavak marka 16'lı silah konusunu
emniyet müdürlüğüne niçin söylediğini" ve "benim hakkımda
başka neler söyledin" diye sorduğunu, kendisinin ise
işkenceye dayanamadığı için söylediğini beyan ettiğini,
- Yeşil kodun açık kimliğini bilmediğini, ancak emekli Albay
olduğunu tespit ettiğini,
- Halk otobüsü için yardım edilen parayı A.Kanat, Yeşil ve
İbrahim Yiğit'in aldıklarını, bu paranın görgü şahitlerinin
ise kendisi (M.Gül) Dalyan Ay, Hakan Pamuk ve Mustafa
Pamuk'un olduğunu,
- Dalyan Ay'ın 05.08.1994 günü satırla öldürüldüğünü,"
beyan etmiştir.
- Bingöl birimimizde görevli bir personel aracılığı ile 1994
Haziran ayı içerisinde getirdiği bir teklifte, çeşitli Avrupa
ülkelerinde faaliyette bulunan bir grubun istenildiği
taktirde, yurtdışında bazı eylemleri taşeron olarak
gerçekleştirilmesinin kendisi (M.Yıldırım) aracılığı ile
sağlanabileceğini belirtmiş, bu konunun Mehmet Eymür'e
iletilerek, görüşmesinin sağlanmasını talep etmiştir. Bunun
üzerine adıgeçen ile Eylül 1994 ayında ilişkiye geçilmiştir.
- Şahıs, Ocak 1995 tarihinde Ankara Emniyet Müdürlüğü
tarafından gözaltına alınmış, yapılan sorgusunda sürekli
olarak, kendisinin Teşkilatımızla olan ilişkileri, ilişkide
bulunduğu kişilerin kimler olduğu, verdiği bilgilerin neler
olduğu, dönemin Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar
tarafından bizzat sorulmuştur. Sorgu sırasında adıgeçen Orhan
Taşanlar'a nerede sorgulandığını bilmek istediğini, Türk
Emniyet Teşkilatı'na ait bir birimde, Türkiye'nin güvenliği
ile ilgili diğer kuruluşlar hakkında sualler yöneltilmesini
yadırgadığını ifade etmiştir. Bahsekonu sorgu esnasında
ayrıca, şahsın kendisine ait silahın kullanılması suretiyle
boş yere atış yapılmış, bilahare sorgucular, bu atışlar
sırasında silahtan çıkan kovanların, meydana gelebilecek bir
eylem sonrasında olay mahallinde bırakılabileceğini
söyleyerek şahsı tehdit etmişlerdir. Şahsın sorgu sırasında
kırılan kaburga kemiği, Teşkilatımızı konu ile ilgili olarak
bilgilendirmek üzere geldiği sırada tarafımızca tedavi
ettirilmiştir. (6) Adı geçenle 30 Kasım 1996 tarihinden
itibaren irtibatımız kalmamıştır.
MİT'in açıklamaları bunlardır ve oldukça ketum bir anlatımın
hakim olduğu aşikârdır.
Sn. Başbakan'a bir husus tekraren azdedilmelidir.
Açıklamalarımız asla MİT'in, Jandarma'nın, Emniyet'in veya
Turizm Bakanlığı'nın yahut kişilerin tenkidi yoluyla
yıpratılmaları anlamında değildir. Türk halkı sağduyusu ile
Susurluk olayında devletin bazı yanlışlarını tesbit etmiştir.
Bu yanlışların kabulünü ve galiba özür dilenmesini
beklemektedir. Bizim amacımız da Sn. Başbakan'a bu konuda
sadece doğruyu - veya kabiliyetimiz nisbetinde tesbit
ettiğimiz doğruyu sunmaktan ibarettir.
¯¯
Yukarıda bahsi geçen Mahmut Yıldırım'ın takdim edilen 10
sayfada bahsedilmeyen başka işleri de vardır.
Etibank Teftiş Kurulu'nca düzenlenen 27.11.1997 tarih, 3/29
sayılı rapora göre "Yeşil kod Mahmut Yıldırım" Şubat 1977
tarihinden itibaren Şubat 1997 tarihine kadar Etibank Elazığ
Ferrokrom Tesislerinde işçi olarak çalışmış, maaş almış,
emeklilik primi ödenmiştir.
Puantör olarak çalışan Yeşil, 1981 tarihinde Elazığ irtibat
bürosunda görevlendirilmiştir. Mesai arkadaşları ve amirleri
(!) görevine muntazam şekilde geldiğini söylüyor olmalarına
rağmen, her tesis müdürünün, atandıktan kısa bir süre sonra
Mahmut Yıldırım'ın dosyasına baktığı, hiçbir işlem yapmadan
dosyayı iade ettiği, bir daha da Mahmut Yıldırım'ın adını
telaffuz etmedikleri bilinmektedir. İşten çıkarma kararı da
tebliğ edilememiştir.
Ahmet Demir adına Ziraat Bankası Heykel Şubesi'nde açılmış
bir hesapta tehdit, şantaj ve cinayet sonucu toplanan
haraçların bir bölümü yer almaktadır.
Ziraat Bankası Teftiş Kurulu yaptığı bir değerlendirmede şu
hususları tesbit etmiştir.
"Ahmet Demir isimli şahıs Ziraat Bankası Heykel/Ankara
Şubesine müracaat ederek ve 50 bin TL. yatırarak bir hesap
açtırmış, Aydınlıkevler'de bilahare Bahçelievler'de adres
göstererek ve Nüfus Hüviyet Cüzdanı ile çeşitli işlemler
yapmıştır."
Hesaba, 20.06.1994 tarihinden itibaren adeta para yağmıştır.
Mustafa Ank 200 milyon, Ağa Yıldız 250 milyon, Hurşit Han
(Uyuşturucu kaçakçısı) 250 milyon, Salih Ayten 249.7 milyon,
Yusuf Tan 250 milyon, Mehmet İsen Kul 659 milyon, Şaban Bala
100 milyon, Ahmad Esma Eyili 300 bin DM ve 50 bin USD, Elazığ
Yapı Kredi Bankasında görevli olduğunu belirten bir şahıs 500
milyon, Diyarbakır Şubesi havaleli ve Dicle Turizm Şirketi
tarafından 110 milyon, Mehmet İsen Kul 995.6 milyon ve 737.2
milyon TL. yatırmışlardır. Yeşil bu paraları çeşitli
tarihlerde tahsil etmiştir. Bazen Ankara'dan bazen Elazığ'dan
şahsen ve tamamı nakit olmak üzere çekilmiştir. (Heykel
Şubesi Hesap No: 301009-39782-9)
Yeşil'in cebinde milyar lira ile gezdiği düşünülmelidir.
Ankara Polisi tarafından gözlem altına alındığında cebinden
çıkan kartlarda Bosch Buzdolaplarının fiyatı ve
indirimleriyle ilgili notlar da çıkmıştı. İki - üç milyon
lira için bu kadar yoğun bir mesai vermesi ve milyarlık
tahsilâtları yaptığı tarihte bu kadar uğraşması tahsilâtın
kendisinde kalmadığının delilidir.
Polis tarafından gözlem altına alındığında üzerinde pekçok
telefon numarası çıkmıştır. Mehmet Eymür (Ev, iş ve cep),
İbrahim Şahin (İş, oto, oto özel, cep, çağrı ve İstanbul ev),
muhtelif il ve ilçe jandarma komutanları, Sultan Tekstil,
Aydın İpekli ve aynı numaralardan Mehmet Özbey (Çatlı olarak
ilave edilmiş), Sırrı Sakık (Ev ve büro), Farma Tıp
Malzemeleri A.Ş. gibi. (Yeşil'in kullandığı 542-211 89 82
nolu telefon irtibatları araştırılmış, MİT ve Jandarma ile
yoğun bir telefon irtibatı görülmüştür. Emniyet Genel
Müdürlüğü'nün temizliğini yapan Ertem firmasıyla da ilişkisi
vardır.
Bir tarafta mafya üyeleri, bir tarafta kamunun özellik
arzeden kurumlarının özelliği olan kişileri...
Yeşil'in Ankara, Antalya, Elazığ, mobil ve cep telefon
irtibatlarının dökümü kalın bir kitap halindedir. Yeşil'i
sadece yukarıda verilen numaradan arayanların listesi (Ek:
2)'de yer almakta ve Sn. Başbakan'ın tetkikine özellikle
sunulmaktadır.
Yeşil'in üzerinde başka belgeler de vardır. Hasan Tanrıkulu
adına sürücü belgesi ve İçişleri Bakanlığı İstihbarat Dairesi
kimlik kartı. Bu kartın istihbarat uzmanı sıfatıyla,
emekliliğine kadar geçerli olduğu da kayıtlıdır. Ayrıca boş
ve Başbakanlık İstihbarat Dairesi kartı da üzerindedir.
Antalya Emniyet Müdürlüğü izleme biriminin kaydettiği telefon
konuşmalarında Yeşil, Mehmet Eymür'le Duran Fırat'la bol
küfürlü konuşmalarında bir kamu görevlisinin utanacağı bir
çerçevede konuşmakta, Çatlı ile Topal'ın (eski Sheraton)
otelinin kumarhanesinde ortak olduklarını, Veli Küçük'ün
işlerine mani olabileceğini tartışmaktadırlar.
Emniyet Teşkilatı, MİT ve Jandarma bu kişiyi yakından
tanımakta, takibetmekte, dinlemekte, bilgileri arşivlemekte
sadece adamı frenleyip, durdurmamamaktadırlar. Neden? Bu
haklı sualin en mantıklı cevabını Yeşil'in iş ve eylemlerinin
kamu kurumlarının genel tercihlerine aykırı olmaması, ters
düşmemesinde bulmak gerekir. Dolayısıyla Cem Ersever'e karşı
alınan tedbirin bir örneğini Yeşil için düşünmenin bir gereği
yoktur.
Milli İstihbarat Teşkilatımız "Adı geçenle 30 Kasım 1996
tarihinden itibaren irtibatımız kalmamıştır" demektedir.
Aslında arşivindeki iç karartıcı bilgilere rağmen bu kişiyle
olan irtibatı sebebiyle MİT'in sorgulanması gerektiği
düşünülmektedir. Jandarma ilgililerinin durumu ise aynıdır.
Bu kişiyi devlet görevine gönderenlerin (MİT'in) 30 Kasım
1996'ya kadar yaptığı her türlü işlem kontrol edilmeye değer.
Ankara'dan 09.02.1996'da yeniden pasaport verilmesinden sonra
Metin Atmaca'nın gerçek kimliğini bilen Ankara polisinin bu
dosyayı bir milyon dosya arasında adeta kaybetmesinin sebebi
de bellidir. Bu pasaportu alan MİT'in hangi Devlet problemini
çözdüğü de araştırılabilir.
Daha sonra 23 Kasım 1996'da MİT'in Diplomatik Pasaport
taşıyan Murat Tunç ve Gürcan Bora kod isimli mensuplarının
beraberinde Metin Atmaca (Yeşil) ve Vahdet Özer'le TK. 137
sefer sayılı İstanbul uçağında 3 A.B.C. ve D numaralı
koltuklarda oturan, İstanbul'dan da TK 320 sefer sayılı
uçakla Beyrut'a giden ve VİP-Başbakanlık işaretiyle uçan 5
B.C.D ve 5 F'de oturan bu 4 kişinin hangi devlet görevini ifa
ettiği sorusu, haklı ve yerinde bir sualdir.
30 Kasım 1997 tarihinde Sn. Başbakan'ın başkanlığında ve
MİT'te yapılan toplantıda, bu noktadaki tenkidimiz ve MİT'in
saygın bir kurum olduğu, bu tip işlerinden üzüntü duyulduğu
belirtilince Müsteşar Sn. Sönmez Köksal;
"- Siz MİT'in her zaman saygın kişilerle mi çalıştığını
sanıyorsunuz?"
şeklinde bir soru sormuştu.
Kendilerine açıklanmaya çalışılmıştı; MİT uygun kişilerden, o
alanı bilen kişilerden bilgi toplayacaktır. Ancak kişiler
MİT'e hizmet etmekle saygınlık kazanamayacağı gibi, MİT'te o
kişilerin seviyesine inmiş olamaz. Oysa Yeşil'in Mehmet
Eymür'e "Baba, Babacığım" demesi, Kocaeli Emniyet Müdürü'yle
Hadi Özcan'ın durumunu tartışması problemin varlığına işaret
eden bir ilişkidir. Çeşitli iddialar ise problemin
ciddiyetine işaret etmektedir.
Son yıllarda ortaya çıkan ve Susurluk olayı dediğimiz olay da
işte budur. Bunca bilgiye rağmen itlâf edilmesi gereken bir
kişinin VİP salonundan devlet görevine gönderilmesi anlayışı
da Susurluktur.
ZZZ
Konu ve irtibatlar sadece Yeşil'le de sınırlı değildir. Hadi
Özcan'ın bir MİT görevlisiyle yaptığı telefon görüşmesinin
bir bölümü, bu sahifelerde yazılanlardan daha etkili olsa
gerektir.
... - Efendim.
Hadi - Nasılsın.... abi?
... - Aaa Hadi hocam sen misin?
Hadi - Benim abi...
........
Hadi - Abi bir ricam var senden.
... - Söyle
Hadi - Bu Veli Albay anormal derecede yükleniyor şimdi.
Özellikle bu Kürşat hadiselerinden sonra yükleniyor. Tahminim
Sedat Peker bağ kurdular herhalde. Veya Kürşat kendisi ona
bir şeyler dedi.
... - Sedat'ın kanalıyla olmuştur.
Hadi - Belki de. Buna bir şey söylettiremez miyiz abi ya?
... - Şimdi Veli Albayla Hacı'nın (Yeşil) durumu nasıl, iyi
mi onunla?
.........
Hadi - Burda abi 30-40 kişiyiz biz. Tombala davasına bir ay
içinde en az 10 milyar lira kazandık. Şimdi biliyor bunu.
Kadın satmak serbest. Tombalalara engel oluyorlar. Şimdi kış
günü. 50'şer milyon versen 40 kişiye 2 milyar yapıyor. 4
milyar para dağıttım. Kimsede bir lira yok, vallahi billahi
abi.
... - Sen Hacıya söyle. Onun jandarmada tanıdığı çok. Benim
yok valla.
Hadi - Kasıt yapıyor bu Veli Albay bunu.
Bu telefon konuşması Sn. Müsteşar'ın saygınlık konusundaki
sualinin de cevabıdır.
DİPNOTLAR
(6) Mehmet Eymür, İçişleri Bakanı Meral Akşener'e yazdığı
12.2.1997 tarihli mektubunda, Hanefi Avcı4yı şikayet ederken,
Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar'ın kendisini gece
00:03'te arayıp Yeşil'in teslim alınmasını istediğini Ankara
Bölgesi'nde kendisinin de ilgileri olmadığını söylediğini
naklediyor.