Ana Sayfa

 

 

(Bilgi Belge Merkezi’ne önemli uluslararası sözleşmeler, belgeler, raporlar, araştırmalar, makaleler, v.b.  yüklenecek)

 

Şu ana kadar yüklenen belgeler:

 

TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ 1

Antalya Kolokyumu. 1

Belediyeler ve Kentsel-Kültürel Miras Projeleri 1

DEĞERLENDİRME RAPORU.. 1

 

MUĞLA ARASTASI PROJESİ 2000. 2

MİMARİ AÇIKLAMA RAPORU.. 2

FONKSİYONLAR.. 2

ULAŞIM.. 3

 

EDİRNE BELEDİYE BİNASI’NIN TARİHÇESİ 3

 

24 MAYIS 2001. 4

ANTALYA KOLOKYUMU.. 4

 

 

 

 

 

 

TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ

Antalya Kolokyumu

Belediyeler ve Kentsel-Kültürel Miras Projeleri

DEĞERLENDİRME RAPORU

 

 

24.05.2001 Perşembe günü Antalya-Cam Piramit’te yapılan ‘Tarihi kentler Birliği Antalya Kolokyumu Belediyeler ve Kentsel-Kültürel Miras Projeleri’ toplantısında sunulan bildiriler ve konuşmaları değerlendirdiğimizde şu sonuçların çıktığını görüyoruz:

 

1.      Bu kolokyum, Cumhuriyetimizin ilk dönemindeki kültür politikalarının yeniden ele alındığı ve yeni bir stratejinin oluşturulduğu önemli bir yeni dönemin başlangıcıdır. Atatürk döneminde kültür politikaları halkevleri, Tarih Kurumu, Dil Kurumu ve üniversitelerin, aydınların katkılarıyla devletin formal yapısı dışında ele alınmış, bağımsız bir yapıda geliştirilmiştir. Devletten bağımsız olarak geliştirilen kültür politikaları eğitim kurumlarıyla  desteklenmiş ve akademik kuruluşlarla köklü bir yapıya kavuşturulmaya çalışılmıştır. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi ve Konservatuarın kuruluşu gibi.

Atatürk, Anadolu’nun tüm geçmişine sahip çıkan bir politikanın ortaya çıkmasına, geliştirilmesine öncülük etmiştir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’yi etkileyen kültür politikaları ekonomik gelişmeyi ön plana çıkarırken kültür politikalarını küçümsemiş ve kısırlaştırmıştır. Özellikle 1950’lerden sonra Türkiye’nin binlerce yıllık geçmişi yerine Türk-İslam Kültürü öne çıkarılmaya çalışılmıştır. İşte bu toplantıda tekrar Atatürk dönemi kültür politikalarına geri dönüyoruz. Bu kolokyumda sunuş yapan tüm belediyeler kendi yörelerinin ve kentlerinin, tarih ve kültürüne bir sınırlama getirmeden bütünüyle sahip çıkan bir anlayışı sergilemektedir.

2.      Bu kolokyumda tarihi ve kültürel değerlerin bir koruyuculuk anlayışı içinde sürdürülebilirliğini tartışmak çok olumlu olmakla birlikte Tarihi Kentler Birliği misyonu bakımından bütüncül bir yaklaşımı ortaya koymakta eksiklikler taşımaktadır. Nedir bu eksiklikler? Birincisi; tarih ve kültürün korunması ve sürdürülebilirliğinin sağlanması yalnızca belediyelerin ona sahip çıkması ve devletin desteklemesi ile mümkün değildir. Halkın ve sivil toplumun hem korumada hem de sürdürülebilirlikte etkin biçimde işin içinde olması gerekmektedir. Böyle bir demokratik mekanizma da pek çok kentimizde vardır ve öteki kentlerde de kolaylıkla harekete geçirilebilir. Yerel Gündem 21 . Bilindiği gibi Rio zirvesi ve onu izleyen İstanbul-HABİTAT II Konferansı ile zenginleştirilen Yerel Gündem 21, bir kentte var olan tüm aktörlerin ortaklaşa bir vizyon saptamaları ve bu vizyonun gerçekleşmesini sağlayacak bir eylem planı hazırlama süreci olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde kent vizyonunun tanımlanması, tarihi ve kültürel değerlerin belirlenmesi, korunması ve geliştirilmesi konseptine dayandırılmaktadır.

Bu açıdan Kentsel-Kültürel ve Tarihi Miras çalışmaları Yerel Gündem 21 projesi ile desteklenmelidir. Türkiye’de son 5 yıldır uygulanmakta olan Yerel Gündem 21’in en başarılı örnekleri de Bursa, Antalya, Çanakkale gibi kentlerimizde sergilenmektedir. Yerel Gündem 21 ile bütünleştirilen Kentsel-Kültürel ve Tarihi Miras gerek koruma, gerekse sürdürülebilirlik açısından güç kazanacaktır.

Gerçekte Tarihi Kentler Birliği’mizin tüzüğünde Yerel Gündem 21 temsilcilikleri de Birlik Meclisi’nin gözlemci üyesi olarak yer almış bulunmaktadır. O halde bu demokratik süreçten yararlanmasını bilelim.                                                                                  Bugünkü kolokyumda belediyelerimizin sunuşlarında kendi bölgelerindeki üniversitelerle yaptıkları ortak çalışmaları sevinçle izledik. Türkiye Mimarlar Odası ve ÇEKÜL Vakfı yanında bölge üniversitelerinin potansiyel gücünden yararlanarak hareketimizi zenginleştirmeliyiz.

3.Tarihi Kentler Birliği’nin estirdiği bu yeni ve etkin rüzgarı projeye ekonomik bir açılım katarak güçlendirebiliriz. Türkiye turizm potansiyeli açısından dünyanın en önde gelen ülkelerinden birisidir. Turizm için Anadolu’daki kültür ve sanat zenginliği deniz, güneş ve doğanın sunduğundan daha büyük bir olanak sunmaktadır. Bugünkü kolokyumda yapılan çalışmaları tanıtarak turizmin kaynak yaratıcı gücüyle geliştirebiliriz. Bugünkü toplantıya İçişleri ve Kültür Bakanlıklarımızın üst düzeyde destek vermeleri çok sevindiricidir. Bundan sonraki toplantılarda Turizm Bakanlığı da bu çalışmaların içinde olmalıdır. Dünyadaki turizm fuarlarına Tarihi Kentler Birliği de katılmalıdır.

3.      Tarihi Kentler Birliği belediyelerimizin kentsel-kültürel ve tarihi çalışmaları için uzman bir kuruluş olmalıdır. Esasen bugünkü yaptığımız da bu uzmanlığın en önemli kanıtıdır. Tarihi Kentler Birliği yerel yönetimler için bir yerel UNESCO görevi görmelidir. Bu politikaya ilişkin ilke, kural ve uygulamalarda Tarihi Kentler Birliği söz söyleyen, yönlendiren ve rehberlik yapan bir kurum olmalıdır.

 

 

 

MUĞLA ARASTASI PROJESİ 2000

MİMARİ AÇIKLAMA RAPORU

 

 

Muğla’nın eski kervan yolu güzergahı üzerinde, kuzey-güney, doğu-batı akslarının kesiştiği noktada yer alan geleneksel ticaret bölgesi (Arasta), tarihi dokusunu sivil mimari özelliklerini yansıtan, fonksiyonlarının geleneksel karakteristiğini korumuş, ticari kullanım yoğunluğuna sahip bir bölgedir. Fakat özellikle 80’li yıllardan itibaren toplum yaşayışının çeşitli nedenlerle değişmesi; farklı fonksiyonel ihtiyaçların ortaya çıkması ve bölgenin eski önemini kaybetmeye yüz tutması nedeniyle geleneksel ve ticari fonksiyonunu kaybetmektedir.

 

Tarihi Muğla Arastası’na bu özelliklerinin yeniden kazandırılması amacıyla her yıl Muğla Belediyesi’nin talebi ve desteğiyle Muğla’da çalışmalar yapan Galata Grubu 2000 yılı yaz çalışması olarak Muğla’da Arasta Bölgesi seçilmiştir.

 

Projenin birinci etap çalışması olarak Arasta’da Şadırvan merkezli olmak üzere 11 adayı kapsayan bir bölge tespit edilmiş, burası ile ilgili envanter ne rölöve esaslı bir çalışma amaçlanmıştır. Bu amaçla seçilen alan üç bölgeye ayrılmış, her bölgenin ilgili öğrencileri tarafından 1/50 ölçekte plan, cephe (siluet) olarak rölöveleri çıkarılmıştır. Bu projede tespit edilen alan dışında kalan Saatli Kule de ele alınarak projeye dahil edilmiştir.

 

Bu çalışmalar sırasında öğrenci grupları tarafından Arasta esnafı ve çeşitli yerel aktörlerle bire bir söyleşiler yapılmış, geleneksel mimari özellikler üzerine incelemeler yapılarak, detaylar tespit edilmiştir.

 

Şehir Planlama ve Kentsel Tasarım yüksek lisans öğrencilerinden oluşturulmuş iki kişilik bir grup da Arasta ve çevresini, Muğla ölçeğinden başlayarak şehircilik boyutunda ele almış ve konu ile ilgili analiz çalışmaları yapılmıştır.

 

20 günlük çalışma sonucunda ikinci etap olarak tespit edilen strateji geliştirme aşamasına gelinmiştir.

 

Yapılan analiz çalışmaları sonucunu başlıklar halinde özetlememiz gerekirse:

 

Tarihi Arasta Bölgesi asla tek başına ele alınmamalı, Kentsel Sit Alanı bütünü içinde düşünülmelidir.

Muğla ölçeğinde Kentsel Sit Alanına canlılık kazandırılması gereği ortaya konmuştur. Bu aşamada potansiyellerin iyi, etkin ve halkın katılımını sağlayacak bir şekilde kullanımı gereklidir.

Arasta bölgesinde işlemekte olan ve bir boyutta mevcut dokuya zarar veren ulaşım sisteminin yeniden ve mutlaka ele alınmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Arasta bölgesi sadece ticaret potansiyeli olarak görülmemeli, sosyal alanlarla da desteklenmelidir.

 

FONKSİYONLAR

 

Arasta’nın mevcut kullanım şeklinin yaklaşık yarı yarıya etkin olduğu görülmüş bazı dükkanların, Akyol civarındaki büyük dükkanların deposu olarak kullanılıyor olmasının bölgedeki ticaret potansiyelini düşürdüğü saptanmıştır.

Bu durumda bölge ticaret potansiyeli ve nüfus yoğunluğunu arttırmak için zorunlu kullanımlar ön şart konularak işlevlendirilmesi gerekmektedir. Bu anlamda getirilebilecek bir öneri belediyeye ait dükkanların restorasyonu yapıldıktan sonra belirlenecek fonksiyonlarla (kuyumcu, el sanatları atölyasi ve satışı v.s.) birlikte kiraya verilmesi olabilecektir.

 

Arastadaki dükkanların kullanım çeşitliliğinin fazlalığı hemen dikkati çekmiş ve bölgeye mevcut dokuyu veren özelliğin bu çeşitlilik olduğu saptanmıştır. Fakat sokaklar üzerindeki aşırı çeşitliliğin karmaşaya yol açabileceği düşünülerek, bu çeşitliliğin sokak üzerinde azaltılıp, sokak bazında bölgelemeler yapılarak devam ettirilebileceği düşünülmüştür. Örneğin tüm teneke, bakır, demir, kalay işlerini yapan dükkanların Arasta’nın kuzeyine çekilerek Bakırcılar Sokağı’nın kuzeyine alınması, böylece Arasta’nın merkezinde oluşabilecek gürültü yoğunluğunun da engellenmesi önerilmektedir.

 

Mevcut kullanımdaki dükkanların işlevsel olarak bölgeye kendi dokusunu kazandırdığı düşünülecek olursa; mevcut dükkanların işlevleri sabit kalıp, kullanılmayan (depo olarak kullanılan) dükkanların Muğla’ya özgü ürünler satan dükkanlar olarak işlevlendirilmesi de önerilerimiz arasında yer almaktadır. Muğla’ya özgü helva, bal, bestel, cevizli sucuk, zeytin, zeytinyağı, kekik vs. satan dükkanlar, ARASTA’nın geleneksel dokusunu zenginleştirebileceği gibi, halk tarafından kullanım yoğunluğunu arttırabilir. Hatta turistlerin uğrak noktası haline gelmesini bile sağlayabilir. Bu noktada önemli olan konu, ARASTA’nın sadece gelecek turiste bağımlı olarak yaşamayıp, turizm sezonu dışında da canlı kalmasıdır. Tarihi ARASTA’nın sadece ticari anlamda değil, sosyal mekanlarla da canlılığının sağlanması gerekmektedir. Bu düşünce çerçevesinde, bu bölge için içki ruhsatının alınarak uygun bir sokağın nezih eğlence mekanları tarzında düzenlenmesi düşünülebilir. ARASTA’nın geneli için kullanılabilecek uygun bir üst örtü (sabit olmaması açısından farklı kotlarda bina karakterlerine uygun şekilde tasarlanmış membran örtü olabilir) sayesinde, sokaklarda ferah oturma, yeme, içme mekanları halina gelmeye başlayabilir. Hatta bu yeme, içme, oturma işlevleri için düşünülen mekanlar şadırvan çevresinde toplanarak meydanın ferahlığından, merkezi olmasından yararlanılması da yerinde bir öneri olabilir. Bu anlamda, şadırvanın restore edilerek şadırvan meydanının düzenlenmesi öncelikli olmalıdır. Meydan düzenlenmesinde zemin kaplamasında geleneksel malzeme olan yöresel kayrak taşı kullanılabilir.

 

Nezih eğlence mekanları dışında, üniversite gençliğine ve Muğla’nın genç nüfusuna yönelik cafe, internet cafe veya otantik kahvelerde şadırvan merkezli konumlandırılarak günün her saatinde genç nüfusu da ARASTA’ya çekmek mümkündür.

 

ARASTA’da Muğla’nın geleneksel değerlerini yaşatmak adına şenlikler düzenlenebilir. Sene içinde, belki de her mevsimde bir kere iki-üç günlük şenlik düzenlenip tüm ARASTA sokakları sergi mekanı olarak kullanılabilir.

 

ARASTA bölgesindeki elektrik tellerinin mutlaka yer altına alınması gerekmektedir.

 

ARASTA bölgesinin halihazırda geceleri çok karanlık olduğu saptanmış olup, geceleri oluşan bu güvensiz ve ürkütücü ortamın gece aydınlatması yapılarak giderilebileceği düşünülmektedir ( şadırvan, çınar ağaçları, özgün dükkanlar).

 

Zahire Pazarı yanındaki geleneksel mimari detayları halen üzerinde barındıran (tezgah, kepenk, saçak ilişkileri) örnek dükkanlar restore edilip, bu detaylar ARASTA’daki dükkanlara da uygulanmalıdır.

 

ULAŞIM

 

ARASTA ve ARASTA çevresindeki mevcut ulaşım sisteminin ARASTA’ya zarar verdiği saptanmıştır. Bazı sokakların tamamen otopark amaçlı kullanılması, şadırvan meydanına araç park edilmesi ile meydanın etkileyiciliğinin azaldığı tespit edilmiştir. Bu duruma ilişkin önerimiz; araç trafiğinin, günün belirli saatlerinde servis amacı dışında ARASTA bölgesi dışına alınması, ARASTA bölgesinin tamamen yaya trafiğine açılmasıdır. ARASTA'’a diğer bölgelerden ulaşımın şehir içinde toplu taşım araçlarıyla sağlanması öngörülebilmekte, böylece mevcut taşıt trafiği de hafifleyerek trafiğin konut dokusuna girme gereği azalabilmektedir.

 

Tarihi ARASTA’nın 1960 yangınından önceki dokusu araştırılarak, yanmış olan tüm ikinci katların restitüsyonunun mümkün olabileceği saptanmıştır. Kargir malzemeyle yapılmış zemin katlarının üzerine yangından da önce olduğu gibi, ahşap-bağdadi sistem ikinci katlar yapılabilir. Böylece dükkanların az gelen taban metrekareleri iki katına çıkarılarak, dükkanların kullanımındaki fonksiyonellik arttırılabilir. Bu amaca istinaden jeolojik zemin etütleri incelendikten sonra uygun yerlere bodrum kat müsaadesi verilebilir.

 

 



EDİRNE BELEDİYE BİNASI’NIN TARİHÇESİ

 

Edirne Belediyesi, Hicri 1284, Miladi 1867 tarihinde Cemaziyel Evvel-1280, M.1863 tarihli (Vilayet dahilinde olan şehir ve kasabalarda teşkil olunacak Daire-i Belediye Meclisleri’nin düzenleme şekli ve memurlarının görevleri hakkında) talimata uyularak Edirne Valisi Hurşit Paşa zamanında kurulmuştur.

 

Edirne’de Belediye örgütü kurulmadan önce, şehirle ilgili işler kadı, yeniçeri ve ihtisab ağaları tarafından yapılmaktaydı.

 

İlk belediye başkanının kim olduğu kesin olarak bilinmiyorsa da Hicri 1287, Miladi 1870 tarihli ilk Edirne Salnamesi’nde Hayri Efendi olarak gösterilmiştir.

 

Edirne Belediyesi, kuruluşunun ilk zamanlarında çalışmalarını şimdiki tümen binasının yerindeki Halilpaşa ve gümrük binasının birkaç odasında sürdürmüştür. Daha sonraları 1898’de başkan seçilen Cezzar Dilaver Bey ilk iş olarak belediye binası yaptırmayı düşünmüş ve uygulamaya geçmiştir. Bu binanın, Batı ülkelerinden Fransa’nın başkenti Paris Belediyesi’nin küçültülmüş modeli olduğu söylenmektedir. Altlı üstlü birer büyük salon ile 10 odadan ibaret olan belediye binasının yapımı sırasında belediyede para olmadığından şehrin zenginlerinden yardım alınmak suretiyle inşaatına başlanmıştır. 1900 yılında da hizmete açılmıştır.

 

Dilaver Bey, binanın dekorasyonunu, açılış için verilen baloda elde edilen parayla yapmıştır. Dilaver Bey sanatsever bir kişi olduğundan ressamlara tablolar yaptırmıştır. Bu arada, savaşlarda Türk yiğitliğini simgeleyen tarzda tablolar yapan Güzel Sanatlar Okul Müdürü Hasan Rıza Bey’in büyük ebattaki tablolarını satın alarak hem odaları süslemiş, hem de düşünüş yenilikleri getirmiştir. O günden bugüne oldukça uzun bir süre geçmesine rağmen tablolar halen Edirne Belediyesi’nin duvarlarını süslemektedir.

 

Edirne , Bulgarlar’ın eline geçtiğinde Kral Ferdinand, Yunan işgalinde ise Yunan Kralı Konstantin bu binada kalmışlardır.

 

Ayrıca Atatürk, Edirne’yi ziyaret ettiği 21-25 Aralık 1930 tarihinde bu binada misafir edilmiştir. Bu tarihi anıyı saklayan odanın aynen korunması sağlanmakta, o güne ait resim, eşya ile Atatürk’ün Edirne’ye gelişleri ile ilgili fotoğrafları sergilenmek suretiyle belediyece 21 Aralık 1978 günü Atatürk Odası olarak düzenlenmiş ve ziyaretçilere açılmıştır.

 

 

(Yukarı)

 

24 MAYIS 2001

ANTALYA KOLOKYUMU

  

 

Kolokyum’a  60 Belediye sergileriyle katıldı. 24 Belediye sunum yaptı. Belediye Başkanları görsel destekli sunumlarını tamamladıktan sonra Marmara ve Boğazları Belediyeleri Birliği Genel Sekreteri Sn. Fikret TOKSÖZ’e söz verildi.

Konuşmasına Atatürk’ün ‘’Cumhuriyet’in temeli kültürdür’’ veciz sözüyle başlayan ve ‘’Biz bugün burada, bu temele sivil toplum  örgütleriyle birlikte bir taş koyduk. Büyük Atatürk’ün başlattığı yeni kültür politikasının tartışılmasını, uzun bir aradan sonra tekrar başlattık’’ diye sürdüren konuşmacı şu saptamalarda bulundu;

Kültürü ekonomiyle birleştirmek gerekir.

Kültür varlıklarının korunması halkın desteği ve katılımı ile olur. Dolayısıyla doğru koruma demokratik bir ortamda gerçekleşir.

Koruma bilimsel olmalıdır.

Türkiye, üzerinde oturduğu değerlerin sahibidir. Bunun bilincini taşımalıdır.

Koruma olgusunda ulusal ve uluslar arası oluşumlar çok önemlidir.

 

Daha sonra söz alan hocamız Sn. Metin SÖZEN ;

 

Cumhuriyet Türkiyesi’nin; kurulurken koyduğu ilkeleri, farklı boyuta taşıyayım derken kaybettiğini, bunun olumsuz bir eleştiri olarak algılanmaması gerektiğini, herşeye rağmen yarım yüzyıldır sürdürülen çabalar içinden süzülmüş insanların bugün burada Türkiye’nin yeni boyutunu ; temel ilkeleri unutmayan bir anlayışla, mükemmel bir dirilikte tartıştığını, bugün ki boyutun artık günümüz dinamiklerine az geldiğini, bu nedenle yasaların gözden geçirildiğini, değiştirildiğini, bu durumda artık tabana inme zamanının geldiğini, bilim adamlarının artık alana çıkması gerektiğini.., yerel yönetimlerin hızla geliştiğini, koruma olgusuna sahip çıkmaya başladığını belirterek, sürekli ve her vesileyle eleştirilen Koruma Kurullarının ise korunup kollanmasının bizim görevimiz olduğunu söyledi. Ayrıca;

 

Üretmeden konuşmanın doğru olmadığını,

Bugün gelinen konum için çok emek verildiğini,

Türkiye’nin ilk kez sivil kadroları ciddiye aldığını, sivil ve devlet kadrolarının aynı sorun etrafında tartıştığını,

Tarihi Kentler Birliği’nin, 2002 yılına planlı, projeli girmesinin uygun olacağını ve bunu kamuoyuna açıklamak zorunda  olduğunu vurguladı.

 

Daha sonra söz alan Sn. Kayhan KAVAS ;

 

“Bir yıl öncesinde Sn. Bakanım (Sadettin Tantan) bana kültür varlıklarının korunması hedeflerini yerele yaymak konusundaki talimatı vermişti. Bu maya tutmuştur” diyerek başladığı kısa konuşmasına,

 

“Tarihi Kentler Birliği’nin örgütsel boyutunun şu günkü yansıması, doğru yolda olunduğunu gösteriyor.

Tarihi Kentler Birliği, üyelerini arttırmalıdır. Daha çok tarihi kente ulaşılmalı, yerel katılımı çoğaltılmalı, bunun için eğitim boyutunun üzerinde önemle durulmalıdır” sözleriyle son verdi.   

 

Sn. Oktay EKİNCİ  ise kısa konuşmasında korumacılığın yurtseverlik olduğu saptamasını yaparak, şu dörtlüğü okudu:

 

‘’ Odamda iki arkadaşım var.

   Biri dün, biri yarın.

   Ben ise köprüsüyüm onların.’’

                    Kemalettin Kamu

                             1937

Bu dörtlük ; söylenmişi ve söylenmemişidir koruma olgusunun!

diyerek insanları tekrar, tekrar kendi kendileriyle hesaplaşmaya davet etti.

 

Daha sonra söz alan, Sayın İçişleri Bakanı  Sadettin TANTAN,

Sahip olduğumuz değerleri, özellikle çocuklara olmak üzere 7’den 70’e her bireye öğretmeli, tanıtmalıyız. Bu işi sürekli kılmalıyız çünkü tarihi ve kültürel mirasın tanınması yurt sevgisini pekiştirir diyerek başladığı konuşmasını,

Bazı bölgelerde, ücretsiz tahsis edilmiş araç ve rehberler eşliğinde sokak sokak çocuklar ve semt sakinleri kültür varlıklarımızla tanıştırılıyor ve eğitiliyor. Bu durum geliştirilmeli, sürekli kılınmalı.

Belediye başkanlıkları, proje merkezleri kurmaya başladılar ve gönüllü kişiler ve gruplar, mimarlar, restoratörler, şehir plancıları, arkeologlar ve diğerleri  bu merkezlerde çalışıyorlar. Bu grupların yerel bilinci yükselttiği gözlemleniyor.

Antalya Kent Konseyi kurulma çalışmaları sonuçlandı. Kentin sorunlarına çözüm arayacak bu grubun İstanbul deneyiminden yararlanması doğru olur diye sürdürdü. Sonrasında ;

 

Sayın Bakan ,artık Tarihi Kentler Birliği’nin kendi stratejisini ve çalışmalarını yönlendirebilecek duruma geldiğini , bir yıldan bu yana büyük destek ve özverilerle oluşturulan bu kuruluşun görevi devralma zamanının geldiğini belirtti.   Sivas’ta Divriği, Birecik’te Şeyh Edibali Külliyesi’nin restorasyonlarının başlatılması ve Antalya’da Kent Planlama Bürosu’nun kurulması talimatını verdi.

 

 

Kültür Bakanı Sayın İstemihan TALAY;

Kültür varlıklarının korunmasının ancak birliktelikle olabileceğini, halkın da koruma olgusuna katılımının şart olduğunu belırtti.

Kolokyum coşkusunun bugün bize gösterdiğinin; süratle iyi gerçekleştirilmiş, iyi uzmanların elinden çıkmış, uzman kurulların denetiminden geçmiş, iyi bir proje rezervine sahip olmak gerektiğidir, başarılı bir altyapı için bunun gerekli olduğudur doğru olgusunu nihayet açıkladı.Sonra,

Kolokyum, belediyelerimizin belli bir aktivite içinde olduğunu gösteriyor diyerek devam ettiği konuşmasında olumlu yönde olan bu aktivitenin iyi değerlendirilmesi gerekir. Bir sivil toplum örgütü yaratılıyor ancak arkasında siyasi güç var. Sevindirici bir durum... İlk kez ülkemizde bazı şeyler değişiyor. İlk kez Kültür Bakanlığı Dünya Bankası ile iletişim kurdu diyerek koruma olgusunun ekonomik boyutunu irdeledi ve sıkıntıların aşılmak üzere olduğunu belirtti. Dünya Bankasından alınan kredinin Mardin ve Pamukkale’nin kültür varlıkları için harcanacağını söyledi. Kültür Bakanlığı’nın bu ilişkisinin Tarihi Kentler Birliği’nin önünü açabileceğini, örneğin; Dünya Bankasının St. Petesburg’taki kültürel değerlerin rehabilitasyonu için 300 milyon dolar ayırdığının bilindiğini, söz konusu kaynakların ülkemiz kültür varlıklarına da akabileceğini, belirterek  konuşmasına son verdi.

 

Son derece coşkulu başlayan ve belediyeler arasında bir koruma, sahip olunan kültürel kimlik yarışı, kültür mirası yarışı havası içinde geçen toplantıda, yerel yönetim temsilcileri, sahip bulundukları kültürel birikimin kendileri için gerçek bir hazine..., yok sayılacak bir külfet değil, bir şans.., bir öğünç  vesilesi.., olduğu ve bu kimlik ve mirası, en iyi şekilde korumanın ancak ; parti gözetmeden tüm belediyelerin birbirleriyle dayanışarak , devletle ve sivil inisiyatiflerle dayanışarak, mümkün olabileceği bilinciyle ayrılmış  oldular.

 

 

28.05.2001

Nurhan Ercan